salona girdiğinizde bir anda sahnenin çiğ floresan
ışıklarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz; perdeler açık, yan sahneye kadar bütün teknik
aksam gözüküyor, dekor parçaları, podyum ve panolar etrafa saçılmış, dağınık,
ters dönmüş şekilde ortalıkta, kostümler arka duvara sıralanmış; tarumar olmuş
ve çırılçıplak bir görüntü; adeta bir enkaz.
ışıklar kararıp, oyun başladığında, pejmürde kıyafetler
içindeki maria ile hermann bu yıkıntının en önünde birbirlerinin parmaklarına
hayali düğün yüzüklerini geçirip, konuştukları ağızlarından anlaşılıp
duyulmadan birbirlerine evlilik yemini etmekte ve öpüşmekteler, bir yandan da
bir nazi bayrağını havada tutmaktalar. arkada diğer oyuncular, yüzleri beyaza
boyalı, ölüler gibi, panolara ve podyumlara vurarak ve kendi seslerini
kullanarak bomba, siren ve çığlık karışımından oluşan savaş gürültüsü
çıkarmaktalar.
rainer werner fassbinder’in aynı adlı sinema filminin peter
maethes ve pea fröhlich imzalı senaryosunu kullanan “die ehe von maria braun”
(maria braun’un evliliği) schauspielhaus bochum’un kammerspiele (oda tiyatrosu)
salonunda jan neumann rejisiyle, işte bu tüyler ürpertici sahneyle başlıyor.
gorki uyarlaması “wassa schelesnowa”sından etkilendiğim
neumann, geçen sezon sahneye koyduğu bu
oyunla – tam anlamıyla – beni kalbimden vurdu.
neumann, fassbinder’in ruhuna ve mesajına ihanet etmeden, filmin
ana fikrini güncellemiş. evet, oyun film ikinci dünya savaşı’nın son günlerinde
başlıyor, ama 10 yıl sonra almanya’nın
dünya futbol şampiyonasını kazandığı (yani bir anlamda tekrar dünya liderliğine
oynamaya başladığı) 1954’de maria’nın kendisini ve hermann’ı öldüren intiharı
ile bitmiyor; neumann, maria’nın hikayesini günümüz almanyası’na kadar
getirmiş.
başta gördüğümüz o enkaz halindeki dekor parçaları, oyun
sürecinde yavaş yavaş toparlanıp, düzene girip hem olayların geçtiği farklı
mekanlar olarak hizmet ederken, bir yandan da ilk önce yaklaşık 6 x 6 m’lik bir
podyum, arkasından onun üstünde daha küçük bir podium, sonra daha küçüğü
derken; son 15 dakikaya geldiğimizde bu podyumların yanlarının da beyaz
panolarla kapatılması aslında bir kat kat düğün pastasının kurulmuş olduğunu
fark ediyoruz.
maria –almanya’nın savaş sonrası dönemi misali– pejmürde
elbisesinden, –amerikan yardımıyla gittikçe palazlanan ülkenin artan refah
durumunu sergilercesine– kırmızı deri şapkalı, çantalı, kürklü, abartılı
makyajlı bir görünüme dönüşürken; podyumların her katına da yavaş yavaş
monopoli oyununun evlerine benzeyen siyah ev maketleri, siyah ve kırmızı
volkswagen araba maketleri ve sarı plazma tvler yerleştirildi. son sahnede,
şaşalı bir gelinlik içindeki maria ile siyah smokinli hermann en üst kata çıktıklarında almanya’yı
temsil eden düğün pastası tamamlanmış olur.
bu sırada hoparlörden konrad adenauer’den angela merkel’e
kadar bütün almanya başbakanlarının kritik demeçlerinden bölümler
duymaktayızdır (fassbinder filmini adenauer’dan helmut schmidt’e alman
başbakanlarının fotoğraflarının negative görüntüleriyle bitirirken, neumann bu
demeçler sayesinde durumu günümüze kadar getirmiş olur); bir yandan da başörtü
gibi kafalarına sardıkları ispanya, portekiz, italya, irlanda ve güney kıbrıs
bayraklarıyla diğer oyuncular temizlikçi kadınlar olarak yerleri
temizlemektedirler; yerler de pırıl pırıl olur. bir anda, yan ve arka sahneden
inen siyah kadife perdelerle de sahnenin arka pisliği kapanmış, arka plan
pürüzsüz hale gelmiş olur.
işte yıkıntılardan doğan, ama ne pahalar ödenerek gelinen ve
ne kadarının gerçek ne kadarının bir düğün pastası gibi gösterişli olduğu
belirsiz almanya. neumann, fassbinder gibi, bomba sesleri içinde başlattığı
oyunu onun gibi, protagonistlerin kendilerini öldürdükleri bir bombayla
bitirmeyi tercih etmez; bomba sesleri ve enkaz içinde gerçekleşen
yoksul bir düğün sahnesiyle başlatır ve gıcır pırıl, tüketime hazır (ya da
başka bir deyişle: tüketim ekonomisi sayesinde palazlanmış, ama içi biraz kof
ve –fazla gelir elde etmek için amerikan bankalarına yatırdıkları paralarını mortgage
krizi sonucunda kaybedip aşırı borç içinde yüzen, iflasın eşiğindeki alman belediyelerini
düşünürseniz- her an yıkılmaya hazır) biraz sahte bir düğün pastasıyla bitirir.
maria’yı oynayan dışındaki altı oyuncu oyun boyunca yaklaşık
30 farklı karakteri canlandırdılar ve ayrıca trenden daktiloya, kuş
cıvıltısından telefon sesine oyundaki bütün efektleri sesleriyle ya da mikrofon
yardımıyla gerçekleştirdiler. rolden role geçerken kulise geçmediler, bütün
kıyafetler, peruklar ve aksesuarlar arka duvarda aslıydı, oraya gidip değişip
oyuna tekrar dahil oldular. podyum ve panoların taşınması ve yerleştirilmesini
de sahne görevlileri değil, oyuncular yaptı. bu sayede; neumann’ın brechtyen
mizansen tercihi, bir sinema filmini tiyatroya uyarlarken, -mış gibi yapmak
yerine, yapılanın her şeyiyle o anda, orada ve canlı olduğunu vurgulayarak daha
da anlam kazandı.
maria braun’u oynayan bettina engelhardt, 10 sene önce
fassbinder’in oyunu ilk defa tiyatroya uyarlandığında düsseldorfer
schauspielhaus’da da bu rolü canlandırmışmış. o zaman sarı bir peruk
kullanmışmış. bu sefer kendi koyu renkli saçıylaydı; hanna schygulla’nın
ölümsüzleştirdiği bu rolde, onun etkisinden kurtulmuş gibiydi; bambaşka bir
“maria braun” portresi çizdi: acımasız, başarılı, zengin olma uğruna her şeyi
göze alan, kanlı canlı ama sevgisiz ve duygusuz bir maria braun; sevgisizliğini, gittikçe
grotesk bir hale dönüşürek ödeyen maria braun.
bir kaç rol birden oynayan diğer bütün oyuncular çok
iyidiler: “wassa schelesnowa”nın başrol oyuncusu katharina linder, yine o
oyunda kadın sekreteri tüyler ürperterek oynayan daniel stock ve diğerleri..
yukarda uzun uzun anlattığım sahne tasarımında ise daniel
angermayr’ın imzası var.