bilgilere göre, ilk defa 17. yüzyılın başında venedik san
marco bazilikası’nda karşılıklı konumlanmış olan org podyumlarından ilham
alarak adrian williaert, giovanni gabrieli ve claudio monteverdi gibi
besteciler koral yapıtlarını, koro ve orkestrayı ikiye ayırıp mekanının iki
ucuna, orgun etrafına ve tam karşısına yerleştirerek icra ettirmişler. yani
müziğin icrasında mekanın bilinçli olarak kullanımı –ve dolayısıyla rolü- 400
yıllık bir tarihe sahip.
benim gibi klasik ve çağdaş müziğe biraz merakı olanlarımız
arasındaki genel kanı, müzik-mekan ilişkisinde özellikle xenakis,
stockhausen, ives gibi 20. yüzyıl bestecilerinin öncü olduklarıdır. ben bu kanımı “NOW!”
festivali kapsamında essen katedralinde düzenlenen konsere gidince edindiğim bilgilerle yeniledim.
[ne tesadüf; akşam trende köln’e dönerken göz gezdirdiğim,
klasik müzik albümleri promosyonuna yönelik ücretsiz dağıtılan “crescendo” dergisinde, bach’ın aziz matta
pasyonu’nun yeni bir kaydı hakkında orkestra-koronun düzeniyle ilgili bir
yazıya rastladım.
şimdiye kadar yüzlercesi kaydedilmiş bu yapıtta, bach’ın
öngördüğü biri küçük diğeri büyük orkestra-koro her zaman şefin sağı ve soluna
yerleştirilir, stereo kayıtlarda da bu ağırlıklı olarak hissedilirmiş; ancak
yapıtta iki orkestra-koro’nun aynı anda söyledikleri bölümler çok az olduğu
için dinleyici uzun süre ya sağ hoparlörden ya da sol hoparlörden gelen sesi
duyarmış, dolayısıyla stereo etki aslında çok da hissedilmezmiş. [bendeki karajan
kaydında bu duruma çok dikkat etmemiştim, istanbul’a dönünce bu bilgiyle tekrar
dinleyeceğim]
harmonia mundi’den çıkan ve eski müzik konusunda uzmanlar müzisyenlerden rené jacobs yönetimindeki akademie für alte musik berlin’in bu
yeni albümde ise, jacobs ile kaydın ses teknisyeni martin sauer’in –ki bu
adamcağız ve sahip olduğu 450m2’lik teldex kayıt stüdyosu dünya çapında çok
ünlüymüş– araştırmaları ortaya çıkarmış ki, bilinenin aksine, yapıtın ilk
seslendirilişinin gerçekleştiği leipzig thomas kilisesi’nde bach büyük
orkestra-koroyu öndeki büyük org podyumuna, küçük orkestra-koroyu da yaklaşık
30 metre arkadaki küçük org podyumuna yerleştirmişmiş.
bu yeni bilgiden hareketle jacobs ile sauer bu kaydı, benzer bir düzeni kayıt stüdyosunda kurarak yapmışlar; sonuç dendiğine göre mükemmel olmuş.
bu yeni bilgiden hareketle jacobs ile sauer bu kaydı, benzer bir düzeni kayıt stüdyosunda kurarak yapmışlar; sonuç dendiğine göre mükemmel olmuş.
sanırım bu kaydı edinmek lazım.]
bu küçük parantezden sonra, essen katedrali’ndeki konsere
dönersem;
essen katedralin’deki konser aslında biraz hayalkırıklığı
oldu benim için, çünkü hafızamda yıllar önce jan garbarek’in hilliard ensemble
ile aya irini’de verdiği konserin başlangıç anları hala dipdiriyken, burada da benzer
düzenlemeler olabilir diye hayal etmiştim; garbarek ve hilliard’ın dört şancısı
bir yandan müzik yaparken bir yandan da aya irini’nin farklı noktalarından
hareket ederek konsere başlamışlar ve yaklaşık on dakika süren bir sekans
sonunda eşzamanlı olarak sahneye ulaşmışlardı.
essen’deki konserde 17. yüzyıldan heinrich schütz’ün,
schütz’ün bizzat eğitime gittiği venedik san marco kilisesi’nde o dönemde “nuova musica” (yeni müzik) olarak anılan
eserleri yaratmış giovanni gabrieli, claudio monteverdi ve gregorio
allegri’nin yapıtları çalındı.
ayrıca essen’de yaşayan, 1976 doğumlu gordon kampe adlı bestecinin “mondbeschreibungen” (ay betimlemeleri) adlı yapıtının ilk seslendirilişi gerçekleşti.
ayrıca essen’de yaşayan, 1976 doğumlu gordon kampe adlı bestecinin “mondbeschreibungen” (ay betimlemeleri) adlı yapıtının ilk seslendirilişi gerçekleşti.
17. yüzyıl yapıtlarından sadece birinde katedral mekanı
tüyler ürpertecek güzellikte kullanıldı.
kendi başına zaten muhteşem bir yapıt olan -ve oldukça da
tanınan- allegri’nin “miserere mei, deus”unda
koro arka üstteki orgun önünde, ortada katedralin transeptinde ve en geride
apsisde olmak üzere üçe bölünmüştü; sopranoların cennetsi sesi arka yukardan,
bağışlanmak için yalvaran basların sesi önden aşağıdan geldi.
kampe’nin “mondbescreibungen”i
ise, transeptte ve yan neflerde konumlanan orkestra ve koroyla icra edildi;
ay’ın gizemini, sessizliklerde belli belirsiz duyulan seslerle beytimleyen
ilginç bir yapıttı; ancak beni ay’a uçurmadı.
bir akşam önceki üç orkestralı konseri kaçırmış olmanın
havliyle, o gün, katedraldekinden sonraki konsere de gittim: “hybride music für mensch und maschine”
(insan ve makina için hibrid müzik) başlıklı konser essen philarmonie’nin alfred
krupp salonu’ndaydı.
bütünüyle çağdaş bestecilerin (essen ve çevresinde yaşayan
dirk reith, thomas neuhaus, günter steinke ve roland pfrengle, ve ayrıca tom
johnson ve masahiro miwa’nın) yapıtlarından oluşan ve üç yapıtın ilk
seslendirilişinin gerçekleştiği konserin en ilginç yanı, bütün yapıtlarda
martin riches adlı ressam-heykeltraşın müzik makinalarının kullanılmasıydı.
talking machine
singing machine
“talking machine”, “24 piece percussion installation”,
“singing machine”, “flute playing machine” riches’ın 1979 yılından beridir
ürettiği ve genellikle sergi mekanlarında “çalışan”; 18. yüzyıl otomatları
mantığında “mekanik” olarak çalışması için üretilmiş ve aynı zamanda bilgisayar
programlama sistemlerine de uyumlu makinalarmış. bunlardan ikisi bu konser için
berlinischen galerie – landesmuseum für
modern kunst, fotografie und architektur’dan ödünç alınmış.
riches’in makinaları gerçekten çok ilginçtiler. riches’in kendisi
de sahneye çıktı; inanılmaz alçakgönüllüydü.
konserde çalınan yapıtları, japon besteci masahiro miwa’nın
“hitonokiesari (people vanish)”
(yiten insanlar)’ı dışında, genel olarak pek etkileyici bulmadım; çağdaş
denemeler olarak takdiri hak ediyorlardı tabii ki.
miwa’nın yapıtı ise bir ayin gibi meditatif bir niteliğe
sahipti ve müzisyenlerin çaldığı enstrümanlarla makinadan çıkan seslerin
kombinasyonu titiz ve sakin bir düzene sahipti. miwa kullandığı, fazıl say’ın üçüncü
senfonisi “universe/evren”de de rastladığımız
consonant pipes’lar yapıta ayrıca
doğaüstü bir atmosfer kazandırdılar ve aşkın etkisini güçlendirdiler.
...
Vay canına sayın seyirciler! Danzon, neler yapıyorsunuz siz:)
YanıtlaSilneler yapıyorum :))
YanıtlaSilYani... Ne bileyim? Nasıl söyleyeyim:)
YanıtlaSilİyisi mi öncelikle şu yorum sütununu değiştirmenizi rica edeyim.
Kayıtlar
Ayarlar
Yayınlar ve yorumlar'a geliniz ve lütfen yerleşiği seçiniz.
Bi de kelime doğrulamayı göster'e hayır deyiniz.
Böylece ne olacak biliyor musunuz?
- Yorum yazarken hangi yazıya yorum
yaptığımı görebileceğim.
- Yorum yazdıktan sonra robot olduğumu kanıtlamaktan kurtulacağım.
Rica edeceğim. Zaten yazılarınız oldukça zorluyor. Bari yorum yazarken işi kolaylaştırınız:)
valla hiç fark etmemiştim böyle seçeneklerin de olduğunu. haklsınız tabii ki. benim de en sevmediğim şeylerden biri şu kelime doğrulama :)
YanıtlaSilakıcı yazdığımı zannediyordum :(
demek ki yayınlamadan önce iki kere daha okumam gerekecek, tabii vakit bulabilirsem..
Hey! Şahane olmuş Danzon. Oh ya:)
SilYooo. Sizin yazdıklarınızda sorun yok. Gayet akıcı anlatıyorsunuz.
Sorun bende. Yazdıklarınız kültür olarak bana yabancı:)
Öğreniyorum ama fena mı?