30 Eylül 2019 Pazartesi

William Kentridge ve “The Less Good Idea ”

Güney Afrikalı görsel sanatçı ve tiyatro yönetmeni William Kentridge'ı tanımayan yoktur herhalde. Kentridge; el çizimleri, animasyonları, kuklalarıyla da ünlü, sahnelediği operalar, performans formatında verdiği konferanslar, tiyatro oyunları, sergi konseptleri, açıkhava yerleştirmeleriyle de çok yönlü bir sanatçı. Ne mutlu ki bize, bimeras'ın düzenlediği idans festivallerinden birinde Kentridge'in ünlü performatif konferanslarından birini İstanbul'da seyretme şansına ermiştik.

Kentridge geçtiğimiz haziran ayında 62.si düzenlenen Hollanda Festivali'nde ilk defa uygulanan, festivalin artistik programının bir bölümünü üstlenen “Ortak Sanatçı”lardan biriydi. Kentridge'in "Ortak Sanatçı"lığı paylaştığı kişi ise Kongolu dansçı-koreograf Faustin Linyekula idi. Bu yazı Kentridge hakkında ama, Linyekula'nın, Milo Rau'nun konseptini belirlediği ve başlattığı  "Histoire(s) du Theatre" (Tiyatro Tarih(ler)i) serisinin ikincisini emanet ettiği sanatçı olduğunu belirtmeden devam etmiyim. 


William Kentridge. 
Fotoğraf: Marc Shoul

Festival Kentridge ile Linyekula’ya iki hafta boyunca Amsterdam’ın canlı, çok-kültürlü ve deneysel işlere kapılarını sonunda kadar açan Frascati salonlarını emanet etti. Onlar da kendi işlerinin yanısıra davet ettikleri sanatçılarla Frascati’yi daha da sinerjik bir etkinlik alanına çevirdiler. Dans ve tiyatro gösterileri, söyleşi ve yuvarlak masa toplantıları, enstalasyonlar ve performansların yanısıra Kentridge’in beş yıl önce Johannesburg’un bir banliyösünde açtığı The Centre for the Less Good Idea (Daha Az İyi Fikir için Merkez)’in geçen yıl ve bu sezonki gösteri ve sergi programlarından seçkiler Frascati’deydi. 

Kentridge özellikle bu merkezin gösterilerinde, kanatları altına aldığı Güney Afrikalı genç sanatçıları yalnız bırakmadı, orta metrajlı (yaklaşık 40 dakika süren) işlerin öncesinde, konferans formatındaki ünlü performanslarından bir kaçını sergiledi. “A Defence for the Less Good Idea” (Daha Az İyi Fikir için bir Savunma) Kentridge’in bu merkezi kurma hikayesini, nedenlerini, merkezin yapısını ve amaçlarını tipik Kentridge’vari bir estetikle, yani sahnenin arkasındaki beyazperdeye yansıtılan kendi çizimlerinden oluşan hareketli görüntülerle senkronize bir anlatımla ortaya koyan bir gösteriydi. 
2017’de New York’ta prömiyer yapan “Ursonate” ise ünlü Dadaist Kurt Schwitters’in aynı adlı performansının yine Kentridge estetiğine uyarlanmış haliydi. Ağızdan çıkan anlamsız seslerden oluşan bu kaotik ses senfonisine, sonlara doğru çalgılarıyla bazı müzisyenler de eşlik ettiler. 


Enyangeni. 
Fotoğraf: Zivanai Matangi

İki akşamda da Kentridge’in performanları dans gösterileriyle devam etti. Gösterilerin koreografları Gregory Maqoma ve Nhlanhla Mahlangu idi. Sırasıyla “Requem Request” (Ağıt Arzusu) ile “Enyangeni” (Yükselen); Zulu folklöründen gerek müzikal gerekse koreografik öğeler içeriyorlardı ve "oryantalistlik" tuzağına düşmeden çağdaş bir anlayışla sahneye konmuşlardı. Bunlar nitelik olarak ortalamanın üzerinde gösteriler de olsalar, Kentridge'le birlikte anılmasalar, Avrupa'da sahne alma şansları pek olmazdı sanırım. 

29 Eylül 2019 Pazar

sonbaharı olafsson ve 12 cellist ile karşılamak..

istanbul'da 2019-20 müzik sezonu benim için, keyif aldığım iki konserle başladı. bunlar, "neue!step" isimli yeni bir festival kapsamında gerçekleşen vikingur olafsson ve "berlin filarmonisi'nin 12 cellisti" konserleriydi.



olafsson cuma günü sahnedeydi. kağıt üzerinde ilk yarı bütünüyle bach'a, ikinci yarı bütünüyle glass'ın etüdlerine ayrılmış, arası olan bir program hazırlamıştı bize olafsson, ancak son dakikada herşeyi altüst etmiş, arayı kaldırmıştı. olafsson bach ile glass'ı birbirinin içine yedirdi, bir de her 2-3 parçada bir mikrofonu alıp açıklamalar yaptı. bu haliyle ilginç ve yoğun bir deneyim oldu bizler için. barok ile güncel arasında gidip geldik.

olafsson virtüöz bir piyanist; bach'ı da yorumlarken glass'ı da yorumlarken harikalar yaratıyor, özellikle bach'ın özgün olarak piyano için yazılmamış eserlerinde (klavsen veya org için olanlarında) nüansları ortaya çıkarıyor, glass'ta ise enerjik, hızlı ve tempolu, her bir tekrarla renkleri ve tonları çoğaltıyor.

olafsson parça aralarından birindeki açıklamasında; bach'ın parçalarının bir yol izlediğini, başlangıcı ve sonu olduğunu, glass'inkilerin ise böyle olmadığını, bir uzam tanımladıklarını söyledi. bu yorumu çok hoşuma gitti.

bu akşam ise dünyanın -bana göre- en iyi orkestrası berlin filarmoni'nin 12 cellistinden oluşan oda müziği topluluğu sahnedeydi.
1972 yılında kurulan topluluğun repertuarı ağırlıklı olarak uyarlamalardan oluşuyor. diskografilerine baktığınızda bunu rahatlıkla görüyorsunuz. uyarlamalar da genellikle klasik müzik yapıtlarından çok hafif müzik, caz, tango, film müziği gibi popüler müzik alanlarından yapılmışlar. dolayısıyla topluluk rahat ve kolay bir dinlenti sunuyor genellikle.


xenakis gibi 20. yüzyılın ikonik bestecileri, wolfgang rihm ve tan dun gibi yaşayan önemli çağdaş besteciler bu topluluğa özel eserler üretmişler, ancak piyasada olan cdlerinin hiç birinde bunları bulmak mümkün değil, çünkü bunlar popüler değil. eminim konserlerde icra ediyorlardır bu yapıtları, ancak istanbul'da, hele hele zorlu psm'deki bir konserde bir xenakis veya rihm çalmalarını beklemek safdillik olurdu. playlist'te yoktu zaten.

yine de, yani bu akşamın konseri olabildiğince kolay dinlenen yapıtlardan oluşuyor olmasına rağmen, seyircinin büyük bir çoğunluğu konser biter bitmez kalkıp gitmeye başladı. az sayıda alkışlayanlar sayesinde topluluğu ikinci kere selama davet edebildik. evet, almanya'da şu selam-alkış işi bir abartıya, bir fetişe dönüşmüş durumda, gerek tiyatroda gerekse klasik müzik konserinde sanatçılar en az 3-4 kere selama çağrılıyorlar. ancak biz de maalesef skalanın diğer ucundayız, neredeyse bir kerelik selamla yetiniyoruz, sanatçılara ayıp oluyor.

berlin filarmoni'nin 12 cellisti bu akşam bize, 100 yıl önce 12 cellist için yazılmış olan ilk yapıtı çalarak başladılar konserlerine. ardından "as time goes by"dan "caravan"a, "titanik"in müziğinden astor piazzolla'ya eklektik bir yelpazede bizleri memnun ettiler.
zar zor alkışı canlı tutup onları tekrar sahneye çağırdığımızda bizi pembe panter'in müziğiyle ödüllendirdiler; bu uyarlamanın müzikal olarak zenginliğinin yansıra performatif/jestsel bir tarafı da vardı, iyi ki ısrarla alkışlamaya devam etmişiz, onlar da bizi kırmamış.
bence seyirci onları bir kere daha selama çağırsaydı "libertango" ile cevap vereceklerdi, ama tabii avm seyircisinin yatma saati gelmişti, yarın iş günüydü, bir an önce otoparka inip arabalarına binip evceğizlerine varmaları gerekiyordu.

dünyanın en iyi konser salonlarından birinden gelip, doğal akustiği berbat bir salonda mikrofonlarla müzik icra etmek nasıl bir duygudur acaba? ve acaba bu, elektronik ses düzeniyle verdikleri ilk konser miydi? zorlu'dan uzaklaşan fare tünellerinin birindeki yürüyen yolda ilerlerken kafamda merak etmemezlik edemediğim bu sorular vardı..

28 Eylül 2019 Cumartesi

"pss pss" duyduk duymadık demeyin!



louis spagna'nın yönettiği compagnia baccalà yapımı "pss pss" camilla pessi ile simone fassari'nin canlandırdıkları sevimli mi sevimli, duygulu mu duygulu, sakar mı sakar biri kadın diğeri erkek iki palyaçonun maceralarını konu ediyor.
kıyafetleri ve makyajlarıyla tipik birer palyaço olan bu iki karakter bomboş sahneye attıkları ilk adımdan itibaren elma, muz, merdiven gibi sıradan proplar kadar akrobasi, diabolo ve salıncak gibi sirk sanatının temel öğelerini de maharetli bir şekilde kullanarak, ama özellikle de şahane mimikleri ve jestleriyle her yaştan seyirciyi avuçlarının içine alıp 65 dakika boyunca bırakmıyorlar.

"pss pss" sirk dünyasının vazgeçilmezi palyaço sanatının bütün bildik trüklerini kullanan, tiplemeleri nüanslarla bezeli, zaman zaman beklenmedik bir şekilde seyirciyi de olaya dahil eden, sessizlikleri ve sakinlikleri en az heyecanlı ve müzikli sahneler kadar hünerle kontrol eden bir dramaturjik yapıya sahip, ve her şeyden önemlisi, seyretmesi insana müthiş keyif ve mutluluk veren bir gösteri.

"pss pss" geçen yılki istanbul tiyatro festivali'nin programındaydı. gösteriye benim de biletim vardı, ancak ondan önce festivalde seyrettiğim üç gösterinin üst üste kötü çıkması ve "pss pss"ın akşamında istanbul'u ele geçiren yağmur ve fırtına beni avrupa yakası'ndan kalkıp caddebostan kültür merkezi'ne gitmekten caydırmıştı. festival bitti, eş-dostun en iyiler listesinde "pss pss" ilk sıralardaydı. bayağı hayıflanmıştım kaçırdığıma.
bu yıl bir sürpriz oldu ve iksv "pss pss"ı tekrar getirdi istanbul'a. bu akşam ilk gösterisiydi. pessi ile fassari'nin sevgiyle olduğu kadar ustalıkla oynadıkları "pss pss" salı akşamına kadar istanbul'u mesken tutmuş durumda. bence kaçırmayın, benim geçen yıl olduğum gibi pişman olmayın!

27 Eylül 2019 Cuma

Keersmaeker ve Brandenburg’lar






Fotoğraflar: Anne van Aerschot

Dünya çağdaş dans dünyasının en önemli yaşayan koreograflarından biri olan Anne Teresa de Keersmaeker aynı zamanda en üretken olanlarından biri. Keersmaeker sadece kendi topluluğu Rosas ile üretiyor ve turneye çıkıyor değil, opera kurumlarıyla da işbirliğine gidiyor. Örneğin, iki yıl önce ilk defa Paris Operası'nda sahnelediği, benim seyrettiklerim arasında en iyi "Cosi Fan Tutte" yorumu olduğunu düşündüğüm yapımı Keersmaeker 2019-20 sezonunda Flaman Operası'na taşıyacak, Rosas ile ise bu sezon, repertuarındaki 10 yapıtını dünyanın farklı şehirlerinde sahneleyecek.

Keersmaeker'in son yıllardaki üretimi arasında en öne çıkanlardan biri, Eylül 2018’de prömiyer yapan “The Six Brandenburg Concertos” (Altı Brandenburg Konçertosu). Geçtiğimiz günlerde açıklanan Alman Tanz dergisinin 2018 Yıllık'ında bu yapıt 25 uluslararası dans eleştirmeni tarafından "Yılın En İyi Gösterisi" seçildi.

Haziran'da Holland Festival kapsamında Amsterdam'da seyretme imkanı bulduğum “The Six Brandenburg Concertos”; klasik, modern ve çağdaş bestelerden pop ve rocka, yapıtlarında müziği yapısal, biçimsel ve dramaturjik açılardan ustaca çözümleyerek harekete tercüme eden Keersmaeker’in, sadece barok müziğin değil genel olarak müziğin ustası Bach’la beşinci buluşması.
Dönem çalgıları kullanan 18 kişilik B’rock Orchestra’nın canlı icrası ve Keersmaeker’in kendi topluluğu Rosas’tan 17 kişilik dansçı ekiple görkemli bir kadrosu olan yapıt, Bach’ın kristalize olduğu kadar sürprizlere açık müziğini bütün müzikal ve dramaturjik nüanslarıyla sahneye taşıyor. Aynı Bach’ın, Brandenburg Konçertoları’yla sanatının bütün hünerlerini gösterdiği ve mükemmelliğe ulaştırdığı müziği gibi, Keersmaeker’in bu yapıtı da onun şimdiye kadar kullandığı bütün koreografik araçların birarada izlenebildiği, sanatsal birikiminin doruk noktası niteliğinde. Şöyle ki, “The Six Brandenburg Concertos” onun “My walking is my dancing” (Yürüyüşüm dansımdır) düsturundan, hareket vokabüleri olarak ani durmalar, ters yöne ani gerilmeler, dönüşler, akıcı kıvrılmalar ve sıçramalara, kalabalık dansçı grubunun gerek ileri geri çizgisel, gerekse farklı yörüngelerde dairesel hareketleriyle boş ve geniş sahne mekanını kullanımından, tasarım olarak duo, trio ve quartet danslarından ziyade herkesin, hareket ederken birbirini etkilese de birbirine değmediği solo danslara, Keersmaeker’in bütün alamet-i farikalarını içeriyordu. Dolayısıyla, Bach’ın ilahi müziği ile Keersmaeker’in soyut, yalın ama etkili koreografisi birleşmiş ve ortaya iki saatlik bir başyapıt çıkmış.

Acaba İKSV barok müzik konserlerinin her daim kapalı gişe olduğu İstanbul Müzik Festivali'ne bu yapımı davet etmeyi düşünmez mi!

26 Eylül 2019 Perşembe

Hareket tasarımı ile ilüzyonu harmanlayan koreograf: Philippe Saire

Philippe Saire'in "Angels in America" deseni

Festivallerde; daha önceden tanıdığım yönetmen/koreografların işlerinin yanısıra tanımadıklarımınkine de mutlaka gitmeye çalışıyorum. Bu sayede bazen şahane keşifler yapabiliyorum. Tabii benim keşfettiklerim çoğu zaman zaten uluslararası alanda çoktandır bilinen isimler oluyor. Bu keşiflerimden biri iki yıl önce İsviçreli koreograf Philippe Saire idi.

Saire'in bir işini ilk defa geçtiğimiz yılın yazında Zürich Theaterspektakel’da seyretme imkanı bulmuş ve işe hayran kalmıştım. İşin adı "Hocus Pocus" (2017) idi. Bu yaz da tesadüf oldu, Stuttgart'taki Colours Uluslararası Dans Festivali'nde, Saire'in eski tarihli ama "imza" işlerinden birine denk geldim: “Black Out” (2011).





Hocus Pocus. 
Fotoğraflar: Philippe Pache

Saire’in aslen 7-11 yaş arası çocuklar için tasarladığı, ancak çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çeken “Hocus Pocus”u Avignon Off ve Edinburgh Festivali dahil olmak üzere iki yıldır Avrupa’nın bir çok şehrine ve festivaline konuk oluyor.

Bu yapıtta iki erkek dansçı, kara sahne-ışık perdesi ilüzyon tekniğiyle oluşturulan kara delikten bedenlerinin uzuvlarını ve çeşitli aksesuarları çıkararak ve her an seyircinin koordinat algısını (oryantasyonunu) altüst ederek, sihirli bir dünya yaratıyorlar. Bütünden soyutlanmış beden parçaları önce kendilerinden bağımsız imgeler oluyor, sonra birleşip iki insanı yaratıyor, sonra da bu iki insan birbirlerine rakip oluyorlar.

“Hocus Pocus”un çok belirgin bir anlatı çizgisi yok, dolayısıyla yapıt her seyircinin seyrettiğini kendi hayalgücüyle tamamladığı uçu açık bir seyir öneriyor. Şahsen ben Edvard Grieg’in hayalperest tınılı Peer Gynt Süiti eşliğinde 45 dakika boyunca gözlerimin önünden geçen imgelerle; denizin derinliklerinden gökyüzüne, Habil ile Kabil’in hikayesinden Ortaçağ şövalyelerine, balinanın karnındaki Yunus peygamberden gerçeküstü kabuslara seyahat ettim. Bu seyahatten çok da keyif aldım.





Black Out. 
Fotoğraflar: Philippe Weissbrodt

Saire “Black Out”ta (“Hocus Pocus”da olduğu gibi) ışığı ve siyah rengi kullanıp ilüzyon yaratarak seyircinin algısıyla oynuyor, ancak bu sefer seyirciler için olağandışı bir seyir açısı tanımlamış: Kare planlı, çevresi insan boyunu geçen duvarlarla çevrili oyun alanına seyirciler dört bir yönden ve yaklaşık iki metre yükseklikten aşağıya doğru bakıyorlar.

Işıklar açıldığında beyaz renkli zeminin üzerinde deniz havlularıyla yatmakta/güneşlenmekte olan mayolu üç insan var aşağıda. Yerde yatar vaziyette hareket etmeye başlıyorlar. Bu sırada, çok uzaktan geçen bir cenaze bandosunun sesi duyuluyor derinden. Sonra, bir anda tepeden siyah kum öbekleri düşmeye başlıyor, sanki dünyanın sonu yaşanıyor.
Üç insan gökten yağan kara kumlarla/küllerle baş etmek için evrim geçiriyor, bütünüyle siyaha dönen zeminde onlar da siyaha bürünüp varolma savaşı veriyorlar. Sonunda sanki yer göğe dönüşüyor, onlar da gökteki yıldızlara.
İnsanlığın ışık ile karanlık, madde ile gölge, ölüm ile kalım arasında verdiği savaştı bu seyrettiğim belki de.

Gösterideki her şey çok soyut ve grafik bir dilde ifadesini buluyor. Mayoların ve havluların siyah-beyaz desenleri ve dansçıların yatar vaziyette bacak ve kollarının siyah kumda yapışık hareketleriyle oluşturdukları desenler; ilk(el) kültürlerin zanaatkarlıklarından Nazca çölündeki çizgilere, Action Painting’den Franz Kline’a ve Keith Haring’e uzanan çağrışımlar yaptı zihnimde.

“Black Out” çağdaş dans ile performans sanatı disiplinlerinin soyut ekspresyonist bir tarzda biraraya geldiği, kullanılan bütün materyal ve immateryal öğelerin ilüzyonist bir hünerle gösterilip kaybedilerek tek bir potada ustaca eritildiği, çok güçlü fiziksel etkiye ve yoğun atmosferik duyguya sahip bir yapıttı.


Philippe Saire'in "Angels in America" deseni

2019-20 sezonunda "Black Out" gösterimi yok, ama "Hocus Pocus" Londra'dan Aix-en-Provence'a bir çok şehire konuk olmaya devam ediyor, web sitesine bir bakın, belki bir yerde yakalarsınız.. 

Saire şu aralar sıfırdan tasarladığı bir koreografi üzerine değil, bir tiyatro oyunu üzerine çalışıyor: Tony Kushner'in ünlü "Angels in America"sı. Yapım 1 aralık 2019'da Lozan'da prömiyer yapacak, ardından Brüksel'e ve İsviçre'nin şehirlerine turneye gidecek. Merak etmemek elde değil.

25 Eylül 2019 Çarşamba

Philippe Quesne ve eğlence parkları

 




Fotoğraflar: Martin Argyroglo

Philippe Quesne’nin 2018'in son aylarında prömiyer yapan yeni işi “Crash Park - La vie d’une ile” (Kaza Parkı - Bir Adanın Hayatı)'nı 2019'un haziran ayında Amsterdam'da seyretme imkanım oldu; bu sayede daha önce hiç bir işini seyretmediğim bir sanatçıyı tanımış oldum.

Aslen sahne tasarımcısı olan 1970 doğumlu Quesne, Vivarium Studio isimli disiplinlerarası işler üreten topluluğun kurucusu ve 2014 yılından beri Fransa’nın ödenekli tiyatro kurumlarından Theatre Nanterre-Amandiers’in başında. Ünlü Prag Quadriennale'de bu yıl Fransa'yı temsil eden, Münchner Kammerspiele'de "Caspar Western Friedrich" (2016) ve "Farm fatale" (2019) adlı iki oyun sahneleyen Quesne'in üretiminde mekan çok önemli bir yere sahip. Quesne bir oyunu hazırlanma sürecinde önce bağlamı belirliyor, mekanı tasarlıyormuş, ki bunlar her zaman sorunları olan mekanlar oluyormuş, daha sonra insanları bu mekanın içine bırakıyor ve kendi deyişiyle "bu mekanın içinde insanların nasıl hayatta kalacaklarını, mutlu olacaklarını veya başlarına nelerin geleceğini gözlemliyor"muş. Bu anlamda Quesne'nin önceki işlerinden en çarpıcı olanlanı: karlarla kaplı bir dağ başında geçen "La Melancolie des Dragons" (2008) ve bir bataklıkta geçen "Swamp Club" (2013).

“Crash Park" ise bir uçak kazasından sonra denizin ortasında ıssız bir adaya ulaşan bir grup insanın başından geçenleri anlatıyor. “Issız ada”, “sıfırdan başlamak” ve “ütopya” denince akla gelebilecek neredeyse bütün klasik ve popüler edebi ve felsefi referanslar gösteri sırasında bir şekilde anılıyor. Ancak Quesne ilginç bir şekilde, yapıtının gidişatını bunların hiçbirinin herhangi sıradan bir seyircide uyandıracağı çağrışımlarla örtüştürmüyor. Kazazedeler ne William Golding'in ünlü romanı “Sineklerin Tanrısı”nda olduğu gibi iktidar savaşına girip birbirlerini katlediyorlar, ne  roman tarihinin kilometretaşlarından Daniel Defoe'nun “Robinson Crusoe” gibi ölüm kalım savaşı veriyorlar, ne de çok seyredilen TV dizisi “Lost”ta olduğu gibi hayatta kalmak için çözümler üretiyorlar. “Mavi Göl” filminde olduğu gibi cinsellik veya erotizm de içermeyen “Crash Park”ta sanki bir grup naif insan bir süreliğine bir eğlence parkına bırakılmışlar ve orada dertsiz tasasız eğlenerek zaman geçiriyorlar.

Gösteri her ne kadar insanlığın tarih boyunca (evet, yapıt çok usta ve basit bir-iki trükle çağlar arasında dolaşıyor) dünya üzerinde ayak bastığı her yeri her anlamda (ticari, ekolojik, sosyolojik) kirletmesi üzerine düşünmemizi sağlasa da, insankızı ve -oğlunun kendi psikolojisi ve hayatta kalma içgüdüsü söz konusu olduğunda Quesne’nin bakışı müthiş iyimser ve safiyane düzeyde ütopik. Quesne’nin sahne estetiği ise tam da öykündüğü B-tipi Hollywood macera filmleri ve eğlence parkları gibi yapay ve çapaklı.

"Crash Park"tan maalesef çok fazla etkilenmedim; Quesne'nin dünyası ve ironisi bana biraz yabancı sanırım. Ancak üzerini çizecek, bir daha başka bir işini seyretmeyecek kadar da uzak değilim ona. Hele de gösteri sonrasındaki soru-cevap'taki alçakgönüllü tavrı, espri anlayışı, tiyatroya ve hayata hümanist bakışı cezbetti beni. Örneğin; "önceden resim yapardım, çizgi roman çizerdim, ancak bunlar tekil olarak, tek başınıza yapılan şeyler, tiyatroda ise bir grupla çalışmanız, insanlarla işbirliği içinde olmanız gerekir, bu yüzden tiyatro yapıyorum." diyor olması.




Philippe Quesne "Crash Park"tan yola çıkarak 2019 Lyon Bienali'ne yaptığı "Crash Park Circus" adlı yerleştirmeyi 2020'nin ilkbaharında Nanterre-Amandiers'de tekrarlayacakmış. Merkezinde oyundaki dönen adanın olduğu ve sunumların, konserlerin ve performansların gerçekleşeceği "Crash Park Circus", deneyimlemek için insanın içini gıdıklamıyor değil doğrusu...

24 Eylül 2019 Salı

istanbul'un yeni gösteri sanatları festivali: fringe



sezon içinde yurtdışından sanatsal gösterilerin düzenli olarak gelmediği bir şehirde, her uluslararası festival altın değerinde. dolayısıyla ister kukla gösterilerinden (istanbul kukla festivali), ister çocuk oyunlarından (atta festivali), ister ortadoğu-akdeniz bölgesi ağırlıklı yapımlardan (a corner in the world) oluşsun, şehrimde gerçekleşen bütün uluslararası festivalleri can-ı gönülden destekliyorum. heyecanlanıyorum da, farklı şeyler seyredeceğim diye! hele de kendini "alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara işlerini uluslarası bir platformda sergileme fırsatı sunar" diye tanıtıyorsa bir festival, desteğim ve heyecanım daha da artıyor.
işte istanbul'daki gösteri sanatları etkinliklerine bu eylül kendini böyle tanıtan bir festival katıldı: istanbul fringe festivali. düzenleyen ekip genç ve heyecanlı, zaman da güzel seçilmiş olunca (sezon başlamadan tam önce, 18-22 eylül arasında) gitmemek, kaçırmamak olmazdı.

olabildiğince çok gösteri seyredebilmek için; 0.gün (17 eylül) dahil her akşama birer gösteri, pazar da iki gösteri olmak üzere programımı yaptım. bir tek yağmurlu-fırtınalı cuma akşamında gayrettepe'den ataşehir'e gitmeyi gözüm yemediği için, o akşamki hariç bütün biletlerimi kullandım. yani festivalde sunulan 20 gösteriden (konseri ve çocuk oyununu toplama katmadım) 10 tanesini seyretmiş oldum. 6 seans biletim olup nasıl 10 gösteri seyredebildim derseniz, "fringe-kısalar" seansında 5 gösteri olduğu için. seyrettiğim bütün gösteriler yabancıydı, yerlileri sezona bıraktım.



0.gün'deki açılış gösterisi insieme irreali company'nin yapımı, yönetmenliğini pietro marullo'nun yaptığı "wreck - list of extinct species" adlı yapımın, daha önce paris theatre de la ville'in düzenlediği danse élargie 2018 programında yer aldığını fark ettiğim için beklentim yüksekti.
gösteride içi hava dolu, devasa ve siyah bir yastık şeklindeki bir yaratık başroldeydi. bir tehdit unsuru olarak mekanda hareket ediyor, hareket ettikçe altında yanında arkasında figürler (6 icracı) beliriyor, kayboluyor, yaratık sadece figürleri değil ışıkları da yeri geliyor engelliyor, yeri geliyor önlerini açıyor, hatta seyircilere de müdahele ediyor, sataşıyordu. atmosferik ses peyzajı ve ışık tasarımı eşliğinde figürlerin giderek, aynı kendilerini tehdit eden unsur gibi hareketlenerek onunla baş etmesini ve sonunda -kişisel olarak pek bu "mutlu son"a ısınamamış olsam da- onu alt etmesini seyrettik.
devasa cansız bir nesnenin; bir yaratık, bir canlı gibi (yani adeta bir kukla gibi) oynatılması ve kontrol edilmesi ne kadar ustacadıysa, nesne ile önce mesafeli duran zamanla ilişkiye geçen icracılar duruşları, mimikleri ve hareketleriyle o kadar yetkindiler. gösterinin her bir sahnesi, özellikle düşünülmüş ışık-karanlık dengesi nedeniyle olsa gerek, adeta barok tablolar gibiydi. insanı derinden tedirgin eden tablolardı bunlar. çok da etkiliydiler.
sabancı müzesi'nin boğaziçi manzaralı terasındaki gösteriye, sonlara doğru karşı yakadaki tepelerin arasından hülyalı hülyalı doğan ay da bütün gizemiyle katılınca, bu tekinsiz açıkhava açılış gösterisinin bütünsel etkisi iyice katmerlendi.


çıta daha açılış gösterisinden çok yükselmişti, devamı nasıl gelecekti. bir akşam önceki gösterinin tedirginliği hala üzerimdeyken 1.gün'ün akşamında seyrantepe'nin ara sokaklarında elimde navigasyon bir çıkmaz sokağı arayarak tuhafier adlı mekana ulaştım. bu akşam da, sadece mekan seçimi beni daha baştan tavlamıştı.
yunan koreograf ioanna angelopoulou'nun "effigies" adlı işi yorgos lanthimos sineması tadında; soyut, absürd ve tekinsiz bir çalışmaydı. aralarında koreografın kendisinin de olduğu üç dansçı ağırlıklı olarak boomerang efektini kullanarak robot-kukla benzeri bir hareket tasarımını icra ettiler. sadece beden hareketleri değil, mimikler de koreografinin önemli bir birleşeniydi. üç dansçı oldukça iyi, 50 dakika boyunca yaratılan garip ve tereddütlü ortam başarılıydı. gösterinin nesneler kullanılan ilk bölümü ile sadece hareketlerden oluşan ikinci bölümü arasındaki bağlantı biraz zayıftı; sanki iki ayrı iş arka arkaya sergileniyor gibiydi. yine de tuhafier'den çıktığımda gösterinin tuhaf hissi metroya kadar beni bırakmadı.

2.gün bomonti'de "cute(skin)", 4. gün akbank sanat'ta "kısalar", 5. gün kumbaracı50'de "travel of clowns" ve craft'ta "sweet swan sway" maalesef ilk günkü yüksek çıtayı kademe kademe düşüren işlerdi. pazar akşamı craft'tan çıktığımda, hafta başında 8'lerde olan değerlendirme çıtam 5-6'lara kadar inmişti.
açıkçası bir fringe gösterisinde şahane yetkinlikte ve tıkır tıkır işleyen bitmiş gösteriler seyretmeyi beklemiyor(d)um. benim için önemli ve yeterli olan gösterilerin anafikirlerinin, çıkış noktalarının "alternatif ve yenilikçi" olması. örneğin; prop olarak tuvalet pompalarını manasız bir şekilde kullanmak maalesef ne "alternatif ve yenilikçi" bir fikir ne de eğlenceli, icracılar ne kadar sevimli de olsalar.

organizasyona dair eleştirilerimi de üç başlık altında belirtmek isterim:
program
bir festival düzenlenirken, geniş bir programdan tek tük seçecek seyircinin yanısıra, olabildiğince çok gösterime gitmek isteyecek seyircinin de olacağını göz önüne almak gerekir. sadece üç yabancı gösteri programa ikişer defa konmuştu, ancak bu tekrarlar öyle saatlere yerleştirilmişti ki, yine de birer kere sahnelenen gösterilerle çakışıyordu ve siz seyirci olarak her ihtimalde seçim yapmak durumunda kalıyordunuz.
basit bir hesapla; sadece yabancı gösterileri seyretmek isteyen meraklı bir seyirci bu festivalde en fazla 7 seansa bilet alabilir, yani 7 gösteri seyredebilir. halbuki, hafta sonu günlerinde gündüz 12:00, 15:00 ve gece 23:00 seansları konarak, hafta içi akşamları sahnelenen işler bu seanslarda tekrar edilebilir ve isteyenlerin festivale davet edilen bütün işleri (ya da olabildiğince çok işi) seyretmesinin imkanı sağlanabilirdi, ve tabii böylece daha çok bilet satmanın da.
yurtdışındaki fringe ve off festivallerinin sabahın erken saatlerinden (9:30-10:00'dan itibaren) başladığı düşünüldüğünde, istanbul'da bu kadar erken olmasa da, bir benzerine (en azından 12:00-13:00'den itibaren) önümüzdeki yıllarda cesaret edilebilir sanki. çünkü takip ettiğim kadarıyla neredeyse bütün seansların biletleri tükenmiş ve benim gibi bir çok seyircinin aklı gidemediği gösterilerde kalmıştı.

web sitesi & kitapçık
her ne kadar fringe de olsa, gerek web sitesinde gerekse kitapçıkta gösterilerin bütün künyelerinin yazması gerekirdi. web sitesinde bazı gösterilerin hiç bir bilgisine ulaşılmıyordu, ancak tiyatrolar.com.tr'ye giderseniz bu bilgilere ulaşıyordunuz. orası bilgi de veren ancak ağırlıklı olarak bilet satan bir site, dolayısıyla oradaki bilgilerin kalıcılığı şüpheli. kalıcılığı şüpheli olmasa da, festivalin kendi sitesi varken, bu bilgilerin orada olmaması eksiklikti. festivalin en iyi ve açılış gösterisi "wreck"e dair kitapçıkta hiç bir şey yazmıyor olması ise garipti.

mekan
olabildiğince şehre yayılan bir festival yapılmak istenmiş ve istanbul gibi leb-i derya bir şehirde bu konuda başarılı olunmuştu. şehrin önemli ilçeleri arasında bir tek bakırköy eksikti.
açılışta kadıköy belediyesi'ne ısrarla teşekkür edilmiş olmasından ilhamla bir önerim var: festival sadece kadıköy çarşı ve bahariye caddesi üzerindeki alternatif tiyatro mekanlarında gerçekleştirilse, burası beş günlüğüne fringe'le yatıp kalksa, bütün şehirden festival için oraya akılsa, sokaklara taşacak ve kafe ve barların sahnelerini de içine alacak şekilde fringe burada düzenlense, daha kompakt ama daha fazla kamusal mekanla, sokakla ilişkilenen bir şenliğe dönüşse fena mı olur.

neticede, genel olarak bakıldığında; festivalin ilk yılı olduğu için gerek oyun seçimindeki acemilikler gerekse de organizasyondaki aksaklıklar hoş görülecek seviyedeydi. son tahlilde bana göre gerek artistik gerekse teknik olarak başarılı bir ilk yıldı. önümüzdeki yılki edisyonu heyecanla bekliyorum.

23 Eylül 2019 Pazartesi

Mapa Teatro ve Kolombiya tarihi





Fotoğraflar: Mauricio Esguerra ve Felipe Cahacho

Kolombiya-İsviçreli kardeşler Heidi ve Rolf Abderhalden'in kurucuları oldukları Kolombiyalı tiyatro topluluğu Mapa Teatro'nun “Los Incontados - Un Triptico” (Göz Önüne Alınmamışlar – Bir Üçleme) adlı yapıtı, topluluğun daha önce üç ayrı akşamda sahnelediği üç işin yoğunlaştırılmış olarak bir araya getirilmiş versiyonu.

“Los Incontados - Un Triptico” Kolombiya’nın 1960’lardan günümüze sol gerilla, sağ paramiliter ve askeri güçlerinin kanlı iktidar savaşına sahne olan politik tarihini; mekanı, objeleri, kayıtlı ve canlı icra edilen müzikleri, belgesel film görüntülerini ve sesleri kullanarak, karnavalesk bir happening estetiğinde ve 55 dakika gibi kısa bir sürede ama oldukça yoğun -yani seyirciyi adeta görsel ve işitsel bir bombardımana maruz bırakacak- şekilde sunuyor.
Gösteri süreci boyunca Kolombiya tarihinden farklı zamanlar üst üste çakıştıkça, perde açıldığında 60’lardan kalma bir oturma odasını tarif eden sahne alanı, geriye doğru katman katman açılarak önce 80’lerden bir parti-karnaval mekanını, son olarak da bir jungle’ı görünür kılıyor. Sadece görünür kılmakla da yetinilmiyor, zamanların üst üste bindirilmesine benzer bir şekilde bu üç mekan da gösterinin son çeyreğinde iç içe geçiyor.

“Her eğlencede bir düşman saklıdır” diyen Kolombiya özdeyişinin izinden giden Abderhalden kardeşler seyirciye zamanların, mekanların, karnavalın, devrimin ve şiddetin sınırlarının belirsizleştiği görkemli bir gösteri sunuyorlar. Ancak ne yazık ki sahnedeki yüksek ve enerjik duygu, sahne ile seyirci arasına yerleştirilmiş cam yüzey nedeniyle olsa gerek, seyirci kısmına aynı etkiyle geçemiyor, sahne alanında izole ve hapis kalıyor.

Fotoğraf: León Darío Peláez/Semana

22 Eylül 2019 Pazar

Çin’den bir çağdaş dans denemesi: "From IN"



From IN. 
Fotoğraf: Huang Kaidi

From IN. 


Fotoğraf: Shen Jianzhong

Uzakdoğu'dan, adından söz ettiren modern/çağdaş dans topluluğu pek çıkmıyor. Bunlardan en ünlüsü, maalesef İstanbul'da seyretme imkanımızın hiç olmadığı, Tavyanlı Cloud Gate Dance Theater topluluğudur. Kurucusu ve koreografı Lin Hwai-min maalesef yakın zamanda emekli oldu. neyse ki topluluğun karakterini oluşturan yapıtları hala repertuarda. Düzenli olarak Avrupa'ya turneye gelen bu topluluğu keşke şehrimizde de seyredebilsek.

Koreograf olarak çıta üstü işler üreten sanatçılar olmasa da dansçı olarak Avrupa'daki topluluklarda çalışan bir çok Uzakdoğulu var. Bunlardan, Sidi Larbi Cherkaoui’nin eski dansçılarından Xien Xin ülkesine dönüp Şangay'da bir dans topluluğu kurmuş: Xien Xin Dans Tiyatrosu.
Topluluk "From IN" adlı yapıtla çıktığı, geçtiğimiz yazki Avrupa turnesi kapsamında Paris’ten önce  Stuttgart'taki Colours Festivali’ndeydi. 

60 dakikalık “From IN”, teknikleri ve fizikaliteleri güçlü dansçılara rağmen bildik çağdaş dans hareket vokabülerini kullanan, bu nedenle de Avrupa’daki bir çok benzerinden farklılaşamayan, dolayısıyla sadece sıradan koreografisiyle değil, yine Avrupa çağdaş dans sahnesinde çokça karşımıza çıkan ambient müzik kullanımı ve atmosferik ışık tasarımıyla da sıradanlaşan, etkisi zayıf bir işti.

21 Eylül 2019 Cumartesi

Hip-hop ile Barok’un uçucu birleşimi: "Folia"



 Folia. 
Fotoğraflar: Julie Cherki



Folia. 

Fotoğraf: Gilles Aguilar

Mourad Merzouki başında olduğu Centre chorégraphique national de Créteil et du Val-de-Marne / Cie Käfig yapımı “Pixel” (2014) adlı işi ile geçen yılki İstanbul Tiyatro Festivali’nin kapanışını yapmıştı. Merzouki'nin Pôle en Scènes yapımı 2018 tarihli “Folia” adlı yapıtını bu yılki Stuttgart Colours Uluslararası Dans Festivali'nde seyrettim.

Break dans, hip-hop gibi sokak dansları geleneğinden gelen Merzouki “Folia”da bu dans türlerinin gündelik ve dinamik estetiğiyle Barok müziğin enerjik ve ilahi şiirselliğini birleştirmeye çalışmış. Ancak 15 dansçı ve sekiz müzisyenden oluşan geniş kadrosuyla “Folia” bir dans işinden ziyade, hareketli dekorları, çok renkli ışıkları ve kostümleriyle adeta bir şov gibiydi.

Franck-Emmanuel Comte düzenlemesi ve şefliğinde Concert de l’Hostel Dieu topluluğunun icra ettiği barok müzik özgün haliyle değil, elektronik müzikle harmanlanarak, yani dönüştürülerek sunuluyordu. Hip-hop koreografileri ise Merzouki’nin özellikle ünlendiği ilk yıllardaki işlerinde olduğu kadar nitelikli bir seviyede değildi.
Yapıt dramaturjik bir altyapı da içermiyordu; etkileyici ve bildik Barok müzikler ile gözalıcı hip-hop/break dans hareketleri yan yana getirilmiş, “best of” mantığında arka arkaya dizilmişti.

Yapıtın son sekansına hakim ancak bütünü ile alakasız olan semazen dansı ise, ülkemizdeki bazı eğlence mekanlarında içi boşaltılıp koflaştırılarak kitle turizminin hizmetine sunulan Sema törenlerini hatırlattı bana. “Folia” maalesef Barok müziğin ve sokak danslarının derinine ve felsefesine inmeden kotarılmış, tüketilirken keyiflendiren ancak bittikten hemen sonra hafızada iz bırakmadan silinen, uçucu ve yüzeysel bir çalışmaydı.


8 Eylül 2019 Pazar

"Düşman"dan..



"...
'Bir gün Cruso'ya bu ada üzerinde herhangi bir yasa olup olmadığını, varsa bunların neler olduğunu sordum. Yoksa yüreğinin ona doğruluk yolunda yeterli bir rehber olduğuna inanarak yalnız kendi iç sesini mi dinlemekteydi?
"Yasalar ancak bir nedenle yapılır," diye anlattı bana: "İsteklerimiz aşırıya kaçtığında bizi dizginlemek için. İsteklerimiz aşırı olmadığı sürece bizim yasalara gereksinimimiz yoktur."
"Benim bu adadan kurtulma isteğim sanırım aşırı bir istek. Gece gündüz bu istekle yaşıyorum. Başka hiçbir şey düşünemiyorum."
"Senin isteklerin beni hiç ilgilendirmiyor. Dinlemek bile istemem," dedi Cruso. "Senin bu isteğinin ada ile bir ilgisi yok. Adaya ait bir sorun değil bu. Ada üzerinde ekmeğimizi kazanmamız için çalışmamız gerektiğinden başka yasa yok. Bu, uymamız gereken tek yasa, tek emir." Bu sözleriyle birlikte hızla uzaklaştı.
'Bu yanıt beni tatmin etmemişti. Eğer ben adada doyurulması gereken üçüncü kişiysem ve setlerdeki işlere emeğimle katkıda bulunmuyorsam, Cruso'yu, ellerimle ayaklarımı bağlayıp, beni kayalıklardan aşağı fırlatmaktan alıkoyan şey neydi? Cuma'yı bu kadar yıl efendisinin kafasını, o uyurken bir taşla ezip köleliğini sona erdirerek başıboş saltanatını ilan etmekten alıkoyan neydi? Peki Cruso her gece daha güvenli uyuyabilmek için, Cuma'yı bir direğe bağlayamaz mıydı? Ya da Brezilya'da merkeplere yaptıkları gibi onun gözlerini dağlayamaz mıydı? Bana bu adada ufak bi ölçekte her türlü kötülük ve despotluk yapılabilir gibi geliyordu. Olasılık dahilindeki her türlü kötülüğe karşın barış içinde yaşıyorsak, o zaman bu bizim bilmediğimiz bazı yasaların bizi etkilediğinin kanıtıydı. Ya da bu kadar zaman boyunca biz bizi harekete geçiren yüreklerimizin sesini dinliyorduk ve yüreklerimiz bize ihanet etmemişti.
..."

- J. M. Coetzee
Adam Yayınları
(çeviri: Nihal Geyran Koldaş)


2 Eylül 2019 Pazartesi

2018-2019 gösteri sanatları sezonu

tiyatro 
.les damnes visconti - van hove / van hove comedie-française ***** (02hzr, paris)
.300 el x 50 el x 30 el fc bergman / fc bergman fc bergman ***** (02-03mrt, utrecht)
.la reprise. histoire(s) du theatre (I) rau - ekip / rau nt gent ****.5 (02eyl, berlin)
.der sandmann hoffmann - wilson / wilson düsseldorfer schauspielhaus ****.5 (06tem, düsseldorf)
.nihayet makamı çöllü / çöllü altıdan sonra tiyatro ****.5 (08mrt)
.yuva marçalı / marçalı b planı **** (17şbt)
.mitleid. die geschichte des machinengewehrs rau - ekip / rau schaubühne **** (30ağs, berlin)
.electre/orest euripides - van hove / van hove comedie-française **** (02hzr, paris)
.insan kulağı wood / daltaban dot **** (20ekm)
.tırnak içinde hizmetçiler ünal / ünal tiyatro hemhal **** (03ock, 22mys)
.teftişör bahçeci - güneş - ayter / güneş tiyatro adam **** (13mys)
.salto konwicki / kazazou teatr andra ***.5 (15hzr)
.hırçın kız shakespeare / erten istanbul devlet tiyatrosu  ***.5 (12mys)
.kıyı mouawad / aydoğan moda sahnesi ***.5 (30eyl)
.orest in mossul rau - ekip / rau nt gent & schauspielhaus bochum ***.5 (26mys, bochum)
.revelation - red in blue triologie miano / miyagi SPAC & la colline ***.5 (12ekm, paris)
.prudencia hart ve bir tuhaf dibe vurma öyküsü greig / daltaban dot ***.5 (27şbt)
.dünyada karşılaşmış gibi oya / oya krek *** (04şbt)
.red light kışı rapp / tepeli no act *** (15mrt)
.ağaçların kokusu kwahule / aydoğan moda sahnesi *** (03şbt)
.kader can mahmutyazıcıoğlu / mahmutyazıcıoğlu bam *** (29ara)
.kürklü venüs ives / güler yolcu tiyatro *** (23mrt)
.kalp kramer / çiçek craft *** (05mrt)
.berlin zamanı ercan / heuel platform **.5 (30ar)a
.kör!(ler) maeterlinck / peker espas project **.5 (18ock)
.merhaba hikmet - shakespeare - brecht - nesin - yücel / erkal dostlar tiyatrosu **.5 (11ara)
.olay rusya’da geçiyor duyal - tarhan - fikirsindi - gülseven - özyurt tarhan - güven - tamdoğan - eşiyok - çeküç istanbulimpro **.5 (05ekm)
.teessür sönmez / sönmez kültüral performing arts **.5 (18mys)
.zengin mutfağı öngören / şen – akal dasdas **.5 (24ara)
.yüz yılın evi özsoy - çetin / özsoy galataperform **.5 (08şbt)
.unutulan ongan tekçe / öge yersiz kumpanya **.5 (20mrt)
.red speedo hnath / özbudak two two production **.5 (22ock)
.bırak içeri gireyim lindqvist - thorne / daltaban dot **.5 (27mrt)
.killology owen / çiçek craft **.5 (12mrt)
.hakikat, elbet bir gün ateş / salihoğlu d22 **.5 (12şbt)
.at gözü sertdemir / sertdemir altıdan sonra tiyatro ** (02nsn)
.artık bir davan var keskin - yalaz - saral / keskin - yalaz - saral bgst ** (14ock)
.dönüşüm kafka / saut alt kat sanat ** (17şbt)
.kral lear shakespeare / özcan oyun atölyesi *.5 (13nsn)
.aşk ölsün ipek / dinçel baba sahne *.5 (21ekm)
.balans akgül / zenderlioğlu şermola performans *.5 (16ock)
.benden bu kadar halaçoğlu - mordeniz / mordeniz seyyar sahne *.5 (21şbt)
.büyük gözaltı – 1984 orwell / aziz perdeci oyuncuları * (27ara)
.arzu tramvayı williams / tekindor * (21mrt)
.günışığına mektup dündar / bilginer tiyatro pas * (13ksm)

dans 
.pret a baiser - sacre 1 dubois olivier dubois company ***** (12ekm, paris)
.the way you sound tonight schuitemaker arno schuitemaker ***** (28ock, utrecht)
.er nimmt sie an der hand und führt sie in das schloss, die anderen folgen bausch tanztheater wuppertal pina bausch ****.5 (24-25mys, wuppertal)
.reverbs & dust devil alkış özlem alkış ****.5 (09mrt)
.mamotoot naharin batsheva dance company **** (11ekm, paris)
.sar tomasyan & usta çıplak ayaklar kumpanyası **** (29mrt)
.skid jalet göteborgsoperans danskompani ***.5 (31ock, paris)
.kind carrizo & chartier peeping tom ***.5 (05tem, köln)
.dislokasyon bilgen gizem bilgen ***.5 (01nsn)
.bir şey – altı ondokuz – transform-a(c)tion – hal-status tunçeli - cansız - taldans - bıçakçı ***.5 (29hzr)
.kadın hareketi III : fik-ri ani – bunu ben de yaparım – zarik – shouting out loud evgin - onay - keskin - agis ***.5 (08mrt)
.decadance naharin ballet de opera national de paris *** (11ekm, paris)
.ouroboros – re-cordis karademir & ceylan - ançel & ipekçi *** (11mys)
.maraton dehmen moda sahnesi **.5 (18ekm)
.elektronica: hadi – mantra – thrill akyay - rüstem - kim mdtist ** (09ara)
.45’lik tuna tuğçe tuna *.5 (01mrt)
.l’homme assis camus cie yma *.5 29hzr
.self-concept – to be esmaeli - amiri  negar esmaeli - amir amiri *.5 (11mys)
.blindate III / arena başaran korhan başaran *.5 (28ara)
.w calixto korzo productions * (27ock, lahey)
.el cinico muraday losdedae compania de danza * (11mys)

müzikal 
.cats webber & eliot / nunn really useful group *** (26ock, rotterdam)
.damdaki kemancı stein &a bock / ergen zorlu psm & talimhane tiyatrosu **.5 (03ekm)

opera
.orphee et eurydice gluck / bory opera comique paris ***** (14ekm, paris)

sinemada opera
.adriana lecouvreur cilea / mcvicar metropolitan opera ****.5 (28ock, amsterdam)

kukla
.hidkagawa iriai zakura bunraku kyokai sanatçıları ***** (13ekm, paris)
.tsubosaka-kannon reigen-ki bunraku kyokai sanatçıları ****.5 (13ekm, paris)

çağdaş sirk
.scala bourgeois la scala-paris ***** (13ekm, paris)
.celui qui tombe bourgeois ccn2 ****.5 (11ksm)
.cyr wheel vincent bruyninckx ****.5 (31ağs, berlin)
.dadaist diabolo guillaume karpowicz **** (31ağs, berlin)

performans
.pillow talk erciyas ***** (30ağs, berlin)
.panorama radio draz & de haan **** (30hzr)
.unplugged, 2018 biriken ***.5 (14eyl)
.ben annemim abbassi ***.5 (29eyl)

çocuk oyunları
.canlı kitap tiyatro bereze tiyatro bereze ****.5 (16şbt)

festivaller 
21. uluslararası istanbul kukla festivali (24 ekim-04 kasım)
.el juego del tiempo zuazola cia david zuazola **** (03ksm)
.la naissance pei yu shih flying group theatre & l’est et l’ouest **** (24ekm)
.history of circulation shakeri *** (01ksm)

22. istanbul tiyatro festivali (17 kasım – 04 aralık)
.hamlet I collage shakespeare – lepage / lepage theatre of nations ***** (22-23ksm)
.shut eye – woke up blind – the statement – shoot the moon leon & lightfoot - goecke - pite - leon & lightfoot ndt 1 ***.5 (28ksm)
.alarme terzopoulos / terzopoulos attis theatre ***.5 (28ksm)
.white on white vanrunxt - temiz kunst/werk & platform 0090 ***.5 (24ksm)
.do ku man sızanlı - kaplan taldans *** (01ara)
.gece sempozyumu de volder /  arslan zorlu psm production *** (24ksm)
.il teatro comico goldoni / lantini piccolo teatro di milano **.5 (18ksm)
.45’lik tuna ** (18ksm-20:30)
.ruhiye günsür hareket atölyesi topluluğu ** (01ara-18:30)
.pixel merzouki cie kafig * (03ara)
.fourfold bayram platform 0090 & onderhetvel * (21ksm)
.being sigfusdottir grip * (19ksm)

atta - çocuklar ve gençler için uluslararası sanat festivali (17 kasım – 09 aralık)
.tierra efimera carabias - coll colectivo terron **** (24ksm)
.sky nyboe - carlslund / becker theater minsk ***.5 (08ara-12:30)
.tavşan aranıyor geerlings / geerlings atta & bontehond ***.5 (08ara-12:00)

brandhaarden 24ocak-06şubat (amsterdam)
.lam gods rau - ekip / rau nt gent ***** (26ock)
.five easy pieces rau - ekip / rau campo & iipm ****.5 (01şbt)
.empire rau - ekip / rau iipm ***.5 (30ock)
.lenin rau - ekip / rau schaubühne ***.5 (27ock)

heidelberger stückemarkt 26 nisan – 04 mayıs (heidelberg)
.nathan frljic - lessing / frljic staatsschauspiel hannover ****.5 (02mys)
.no sex okada / okada münchner kammerspiele **** (03mys)
.ışık teorisi karaoğlu / karaoğlu bomontiada / a corner in the world ***.5 (05mys)
.seni seviyorum türkiye ercan / baskın bakırköy belediye tiyatrosu ***.5 (04mys)
.erinnya setz / bossard schauspielhaus graz *** (02mys)
.impression perez heidelberger tanztheater *** (30nsn)
.verteidigung der demokratie eder - jantchitsch / eder volkstheater wien *** (01mys)
.in dir schlaeft ein tier schmaering / müller theatre an der parkaue *** (03mys)
.oh my henrike iglesias roxy biersfelden – sophiensaele – münchner kammerspiele – fft düsseldorf *** (03mys)
.meçhul paşa özbudak / eren tiyatroadam ** (05mys)
.paradies spielen (abendland. ein abgesang) köck / peters hans otto theatre postdam * (01mys)

holland festival 7 haziran – 1 temmuz (amsterdam)
.aus licht – part 3: working together and opening up to the space stockhausen / audi de nationale opera ***** (06hzr)
.aus licht – part 2: lucifer and eve stockhausen / audi de nationale opera ***** (05hzr)
.the six brandenburg concertos de keersmaeker rosas ***** (07hzr)
.aus licht – part 1: michael stockhausen / audi de nationale opera ***** (04hzr)
.enyangeni / ursonate mahlangu - kentridge the centre for the less good idea **** (09hzr)
.a defence of the less good idea / blind mass orchestra / requiem request kentridge - orecchia zuniga - maqoma - mahlangu the centre for the less good idea **** (08hzr)
.crash park – la vie d’une ile quesne theatre nanneterre-amandiers ***.5 (08hzr)
.vehicle marx - cooper the centre for the less good idea ***.5 (08hzr)
.los incontados – un triptico abderholden mapa teatro *** (03hzr)
.eight van der aa **.5 (04hzr)
.the scarlet letter liddell atra bilis teatro ** (09hzr)

athens-epidaurus festival (30 mayıs – 10 ağustos, atina-epidaurus)
.oedipus sofokles - wilson / wilson ****.5 (22hzr, epidaurus)
.girl from the fog machine factory luz theatre vidy-lausanne **.5 (23hzr, atina)
.giannoula koulourou kapralou / papageprgiou ** (21hzr, atina)

verona arenası 96. opera festivali (22 haziran – 01 eylül, verona)
.il travatore verdi / zeffirelli orchestra, coro e ballo dell’arena di verona ***** (07tem)

colours – international dance festival (27 haziran – 14 temmuz, stuttgart)
.may b marin compagnie maguy marin ***** (03tem)
.black out saire compagnie philippe saire ****.5 (04tem)
.folia merzouki centre chorégraphique national de créteil ** (02tem)
.from in xin xie xin dance company ** (04tem)

tanz im august, 31. uluslararası festival (09 - 31 ağustos, berlin)
.story, story, die oyen winter guests **.5 (31ağs)
.happy island la ribot la ribot & dançando com a diferença ** (31ağs)
.liebestod deufert & plischke *.5 (31ağs)
.velvet sobottke * (31ağs)

1 Eylül 2019 Pazar

2018-2019 müzik sezonu

.sunwook kim & berlin filarmonisi solistleri ****.5 theatre (theatre des champs elysees - paris, 14 ekm)
.MDH quartet – katia & marielle labeque – stefano pilia – david chalmin ****.5 (borusan müzik evi, 22 ara)
.ronald brautigam – edo de wart – radio filharmonisch orkest ****.5 (concertgebouw -  amsterdam,  27 ock)
.ein deutsches requiem: salzburg bach korosu – miah persson – dorottya lang – rame lahaj – adam plachetka - sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası ****.5 (lütfi kırdar k.m., 25 nsn)
.nemanja radulovic - sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası ****.5 (lütfi kırdar k.m., 16 mys)
.olafur arnalds ****.5 (zorlu p.s.m., 15 mys)
.lars danielsson group ****.5 (zorlu p.s.m., 08 mys)
.misha maisky – rengim gökmen – borusan istanbul filarmoni orkestrası ****.5 (lütfi kırdar k.m., 24 ock)
.shenyang & borusan quartet **** (işsanat, 06 mrt)
.brahms konçertoları I – rudolf buchbinder – sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası **** (lütfi kırdar k.m., 13 şbt)
.katia & marielle labeque – sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası **** (lütfi kırdar k.m., 20 ara)
.renaud capuçon – philippe morard - wiener concert verein **** (işsanat, 14 ara)
.brahms konçertoları II – rudolf buchbinder – sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası **** (lütfi kırdar k.m., 14 şbt)
.evelyn glennie – kamran ince – borusan istanbul filarmoni orkestrası **** (lütfi kırdar k.m., 28 şbt)
.magdalena kozena – giovanni antonini – orchestra of the age of enlightment ***.5 (işsanat,  09 şbt)
.leyla gencer şan yarışması finali: so young park - sara rossini - chiara tirotta - selin uzun - piotr buszewski - anna-doris capitelli - ezgi karakaya - faik mansuroğlu - doğukan özkan – pietro mianiti – borusan istanbul filarmoni orkestrası  ***.5 (lütfi kırdar k.m., 28 eyl)
.kian soltani – nicholas colon – residentie orkest ***.5 (tivoli vrendenburg - utrecht, 03 mrt)
.denis kozhukhin – magma filarmoni korosu – gürer aykal – borusan istanbul filarmoni orkestrası ***.5 (lütfi kırdar k.m., 14 mrt)
.bülent evcil – sascha goetzel - borusan istanbul filarmoni orkestrası ***.5 (lütfi kırdar k.m., 04 ekm)
.gabriela montero – scottish ensemble ***.5 (işsanat, 30 ksm)
.avi avital – andres gabetta - cappella gabetta ***.5 (işsanat, 09 ock)
.3MA: ballake sissoko – driss el maloumi – rajery ***.5 (akbank sanat, 05 ara)
.mario batkovic ***.5 (iksv salon, 17 ksm)
.borusan quartet ***.5 (süreyya operası, 15 nsn)
.garrick ohlsson & boston senfoni oda orkestrası ***.5 (işsanat, 09 mys)
.gülsin onay – hüseyin likos – gürer aykal - borusan istanbul filarmoni orkestrası ***.5 (lütfi kırdar k.m., 08 ksm)
.deniz yetim – orçun orçunsel – orchestra’sion ***.5 (notre dame de sion salonu, 20 eyl)
.eren başbuğ – berklee silent film orchestra: the phantom of the opera in concert *** (zorlu p.s.m., 25 ekm)
.kolektif istanbul *** (altes theater - heideberg, 03 mys)
.adventskonzert - martin kronthaler şan sınıfı *** (alman protestan kilisesi, 17 ara)
.marc-andre hamelin *** (aya irini, 08 eyl)
.david helfgott **.5 (volkswagen arena, 09 ksm)


28. akbank caz festivali 17-28ekim
.tarkovsky quartet ***.5 (zorlu p.s.m., 22 ekm)

47. istanbul müzik festivali 11-30 haziran
.human requiem jochen sandig rundfunkchor berlin ***** (zorlu p.s.m., 28-29 hzr)
.george-emmanuel lazaridis – zeynep üçbaşaran – janis vakarelis – cyprien katsaris **** (süreyya operası, 13 hzr)
.ufuk & bahar dördüncü – rias kammerchor berlin *** (süreyya operası, 14 hzr)