Philippe Saire'in "Angels in America" deseni
Festivallerde; daha önceden tanıdığım yönetmen/koreografların işlerinin yanısıra tanımadıklarımınkine de mutlaka gitmeye çalışıyorum. Bu sayede bazen şahane keşifler yapabiliyorum. Tabii benim keşfettiklerim çoğu zaman zaten uluslararası alanda çoktandır bilinen isimler oluyor. Bu keşiflerimden biri iki yıl önce İsviçreli koreograf Philippe Saire idi.
Saire'in bir işini ilk defa geçtiğimiz yılın yazında Zürich Theaterspektakel’da seyretme imkanı bulmuş ve işe hayran kalmıştım. İşin adı "Hocus Pocus" (2017) idi. Bu yaz da tesadüf oldu, Stuttgart'taki Colours Uluslararası Dans Festivali'nde, Saire'in eski tarihli ama "imza" işlerinden birine denk geldim: “Black Out” (2011).
Hocus Pocus.
Fotoğraflar: Philippe Pache
Saire’in aslen 7-11 yaş arası çocuklar için tasarladığı, ancak çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çeken “Hocus Pocus”u Avignon Off ve Edinburgh Festivali dahil olmak üzere iki yıldır Avrupa’nın bir çok şehrine ve festivaline konuk oluyor.Bu yapıtta iki erkek dansçı, kara sahne-ışık perdesi ilüzyon tekniğiyle oluşturulan kara delikten bedenlerinin uzuvlarını ve çeşitli aksesuarları çıkararak ve her an seyircinin koordinat algısını (oryantasyonunu) altüst ederek, sihirli bir dünya yaratıyorlar. Bütünden soyutlanmış beden parçaları önce kendilerinden bağımsız imgeler oluyor, sonra birleşip iki insanı yaratıyor, sonra da bu iki insan birbirlerine rakip oluyorlar.
“Hocus Pocus”un çok belirgin bir anlatı çizgisi yok, dolayısıyla yapıt her seyircinin seyrettiğini kendi hayalgücüyle tamamladığı uçu açık bir seyir öneriyor. Şahsen ben Edvard Grieg’in hayalperest tınılı Peer Gynt Süiti eşliğinde 45 dakika boyunca gözlerimin önünden geçen imgelerle; denizin derinliklerinden gökyüzüne, Habil ile Kabil’in hikayesinden Ortaçağ şövalyelerine, balinanın karnındaki Yunus peygamberden gerçeküstü kabuslara seyahat ettim. Bu seyahatten çok da keyif aldım.
Black Out.
Fotoğraflar: Philippe Weissbrodt
Saire “Black Out”ta (“Hocus Pocus”da olduğu gibi) ışığı ve siyah rengi kullanıp ilüzyon yaratarak seyircinin algısıyla oynuyor, ancak bu sefer seyirciler için olağandışı bir seyir açısı tanımlamış: Kare planlı, çevresi insan boyunu geçen duvarlarla çevrili oyun alanına seyirciler dört bir yönden ve yaklaşık iki metre yükseklikten aşağıya doğru bakıyorlar.
Işıklar açıldığında beyaz renkli zeminin üzerinde deniz havlularıyla yatmakta/güneşlenmekte olan mayolu üç insan var aşağıda. Yerde yatar vaziyette hareket etmeye başlıyorlar. Bu sırada, çok uzaktan geçen bir cenaze bandosunun sesi duyuluyor derinden. Sonra, bir anda tepeden siyah kum öbekleri düşmeye başlıyor, sanki dünyanın sonu yaşanıyor.
Üç insan gökten yağan kara kumlarla/küllerle baş etmek için evrim geçiriyor, bütünüyle siyaha dönen zeminde onlar da siyaha bürünüp varolma savaşı veriyorlar. Sonunda sanki yer göğe dönüşüyor, onlar da gökteki yıldızlara.
İnsanlığın ışık ile karanlık, madde ile gölge, ölüm ile kalım arasında verdiği savaştı bu seyrettiğim belki de.
Gösterideki her şey çok soyut ve grafik bir dilde ifadesini buluyor. Mayoların ve havluların siyah-beyaz desenleri ve dansçıların yatar vaziyette bacak ve kollarının siyah kumda yapışık hareketleriyle oluşturdukları desenler; ilk(el) kültürlerin zanaatkarlıklarından Nazca çölündeki çizgilere, Action Painting’den Franz Kline’a ve Keith Haring’e uzanan çağrışımlar yaptı zihnimde.
“Black Out” çağdaş dans ile performans sanatı disiplinlerinin soyut ekspresyonist bir tarzda biraraya geldiği, kullanılan bütün materyal ve immateryal öğelerin ilüzyonist bir hünerle gösterilip kaybedilerek tek bir potada ustaca eritildiği, çok güçlü fiziksel etkiye ve yoğun atmosferik duyguya sahip bir yapıttı.
Philippe Saire'in "Angels in America" deseni
2019-20 sezonunda "Black Out" gösterimi yok, ama "Hocus Pocus" Londra'dan Aix-en-Provence'a bir çok şehire konuk olmaya devam ediyor, web sitesine bir bakın, belki bir yerde yakalarsınız..
Saire şu aralar sıfırdan tasarladığı bir koreografi üzerine değil, bir tiyatro oyunu üzerine çalışıyor: Tony Kushner'in ünlü "Angels in America"sı. Yapım 1 aralık 2019'da Lozan'da prömiyer yapacak, ardından Brüksel'e ve İsviçre'nin şehirlerine turneye gidecek. Merak etmemek elde değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder