29 Ekim 2018 Pazartesi

yılın bu vaktini sevmemin nedenlerinden bir diğeri:



Deniz Yolaç ve kaybettiğimiz bütün öğrencilerimizin aziz hatıralarına…

ÖLÜM SANAT MEKÂN SEMPOZYUMU 9

31 EKİM-1 KASIM 2018
MSGSÜ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ KONFERANS SALONU 
BOMONTİ YERLEŞKESİ

31 EKİM 2018 ÇARŞAMBA

10:00-10:30 Açılış konuşması, Gevher Gökçe

10:30-12:05 Biyografik film: Das Ende ist mein Anfang Yönetmen Jo Baier

12:05-13:00 Öğle arası

13:00-14:45 Belgesel film: At the Death House Door Yönetmenler: Steve James, Peter Gilbert

14:45-15:00 Kahve arası

15:00-15:30 Onur Beyhan, İslam Öncesi ve Sonrasında Mersiye Geleneği

15:30-16:00 Mersiyehan Kumru Dilber, Sohbet ve icra: Kerbelâ Mersiyeleri

16:00-16:15 Kahve arası

16:15-17:05 Belgesel film: Çırılçıplak [Şilfîtazî] Yönetmen Zekeriya Aydoğan’ın katılımıyla

1 KASIM 2018 PERŞEMBE

10:00-11.00 Belgesel film: Last Supper: The Life of the Deathrow Chef Yönetmenler: Mats Bigert, Lars Bergstrom

11:00-11: 15 Kahve arası

11:15-12:30 Belgesel film: Griefwalker Yönetmen: Tim Wilson

12:30-13:00 Öğle arası

13:00-14:40 Belgesel film: Facing Death: Elisabeth Kübler-Ross Yönetmen: Stefan Haupt

14:40:15:00 Kahve arası

15:00-17:00 Dücane Cündioğlu, Bir Felsefi Sorun Olarak “Tanrısal”

Programda yer alan filmler Türkçe seslendirmeli veya Türkçe altyazılıdır.

Gevher Gökçe tarafından MSGSÜ Mimarlık Bölümü programında yürüttüğü Ölüm Sanat ve Mekân seçmeli dersi kapsamında düzenlenmektedir. 

İletişim: gevher.g@hotmail.com

28 Ekim 2018 Pazar

istanbul kukla festivali'nin tayvanlı konuğu



yılın bu vaktini sevmemin nedenlerinden biri istanbul kukla festivali. festivalde şimdilik bir gösteri seyredebildim: tayvan'dan flying group theatre ile fransız l'est et l'ouest topluluğunun ortak yapımı: la naissance (doğuş).

pei-yu shih'nin kurucusu olduğu flying group theatre'ın gösterisi bir çocuğun rüyasına beni ortak etti ve çok serbest bir şekilde el kuklası, obje tiyatrosu, parmak kuklası, geleneksel gölge oyunu, tepegözle yansıtma, ışığı önden vererek gölge yaratma gibi bir çok farklı tekniği ve ayrıca da bir çok farklı estetik tercihi birarada kullanarak beni ölçeksiz ve kuralsız bir aleme götürdü. gösteri, topluluğun adı gibi sahnede artistik olarak özgürce uçan/dolaşan, hatta kanatlanan bir işti.

festival 4 kasım'a kadar devam ediyor; dünyanın dört bir yanından ayağıma kadar gelmiş bu fırsatları kaçırmayıp, ilginç olacağını tahmin ettiğim bir-iki gösteriyi daha seyretmeyi planlıyorum.
15 milyonluk şehirde 100 kişilik salonları dolduracak kuklasever seyircinin olmamasını da bir türlü aklım almıyor. bu yıl 21.si gerçekleşen festivali ısrarla ve yılmadan devam ettirdiği için cengiz özek'i candan kutlarım.

24 Ekim 2018 Çarşamba

bir pazar akşamı

on gün önce bir adamla yazışmıştı cep telefonundaki buluşma-tanışma aplikasyonlarından birinde; iki gece önce de sözleşmişlerdi, o akşam buluşmak için. adam "gizliyim" demişti, ne telefon ne mail adresi vermişti. aplikasyon üzerinden haberleşmişlerdi sadece. o akşam tiyatro çıkışı adam kapıya gelecekti; gelirse buluşacak, gelmezse buluşmayacaklardı. birbirlerini nasıl tanıyacaklardı, bilmiyordu. randevuyu bu şekilde ayarladığına göre adamın bir bildiğinin olduğunu düşünmüştü. öyle de oldu; çıkışta, fazla tereddüt etmeden birbirlerini tanıdılar, adam yaklaştı önce, adını söyledi, el sıkıştılar. kahve içip sohbet etmek için tiyatronun kafesine gittiler; adam çay söyledi o filtre. biraz sohbet ettiler. adam fena bir insana benzemiyordu.
akşam boşsan bana gelir misin, sohbete devam ederiz dedi adam, tamam dedi. onun, senin evin karşıda, benimki daha yakın, istersen bana gidelim teklifine rağmen, adam arabam var ben seni geri getiririm deyince ısrar etmedi.

yolda sohbete devam ettiler; ama daha çok konuşan oydu, adamsa kendinden pek bahsetmedi, onu da öyle can kulağıyla dinliyor gibi değildi. karşı yakayı çok bilmese de, adamın onu evine biraz karmaşık bir yoldan götürdüğünü sezdi. keskin bir dönüş sonrasında bir anda apartmanın önüne gelmişlerdi. o daha sitenin adının yazılı olduğu tabelayı göremeden, yeraltı otoparkının kepengi açıldı, arabayla rampadan aşağıya indiler. adam, bir sürü arabanın arasından geçerek, asansör şaftına en yakın konuma getirdi arabayı.

arabadan çıktılar, adam bagajdan içi çok dolu olmayan siyah bir çanta ve içinde havlular bulunan bir torba aldı. beraber asansör holüne yöneldiler. etrafta kimse yoktu. asansörle çıkarken, o sormadan anlatmaya başladı adam; siyah çanta spor çantasıymış, sabah spor yapmış, havluları da çoktandır satın almak istiyormuş, çok fazla kuzeni varmış ve sık sık ona geliyorlarmış, lazım oluyormuş.

12. kata çıktılar. apartmanın holü daracıktı, hole sadece iki kapı açılıyordu. adam 23 numaralı kapıyı açtı, içeri girdiler. girer girmez, dairenin dekorasyonu biraz garip geldi ona, modern çizgilerle tasarlanmıştı ama abartılı bir hali vardı. sanki bir şirketin misafirleri için geçici konaklama amacıyla kullanılıyor gibiydi, ya da garsoniyer olarak.

ayakkabısını, paltosunu çıkardı. adam paltoyu aldı, vestiyere astı, terlik verdi, salona geçtiler. salon sanki içinde hiç yaşanmıyormuş gibi soğuk ve boştu. krem rengi geniş koltuklar, ortadaki beyaz "tasarım" sehpa, yerdeki renkli ultra modern halı, duvardaki tablolar ve tabloların önündeki mumluklar hoştu ama mekanda yaşam yoktu; tasarlanmış ve öylece kalmış gibiydi. ilk işkillenmesi o anda gerçekleşti.

ne içersin diye sordu adam, şarap dedi, beyaz mı kırmızı mı diye sordu adam, kırmızı dedi. adam mutfağa gitti, o ise salon penceresinden dışarıya bakmaya. aynı yüksek apartmandan çok yakında bir tane daha vardı, aralarında da ışıklandırılmış bir yüzme havuzu.
içerden şarap şişesinin açılma sesi gelince, biraz önceki işkillenmesi kabardı; bu ıssız apartman dairesinde, içinde ne olduğu belirsiz siyah spor çanta ve havlu dolu bir torbayla gelmiş bir adamla birlikteydi, şarabına ilaç katabilir, çantadan kesici aletler çıkabilir, etrafa saçılan kanları havlularla temizleyebilirdi ve kimsenin ruhu duymazdı. ona ne telefon ne mail adresi vermişti; yok olsa kimse ne onun izini ne de adamınkini sürebilirdi. tiyatrodan çıkışta park görevlisi görmüştü ikisini uzaklaşırken, sonrasında ne arabayla sitenin yeraltı otoparkına girerken ne de daireye çıkarken kimseyle karşılaşmışlardı. tek bir upuzun an boyunca bunları düşününce içi çekildi ve hızlıca mutfağa yöneldi.

mutfak da cansızdı; fırının üzerinde iki küçük tencere vardı, tezgahlar boştu. burada kimse yaşamıyor gibi dedi, sahi mi diye karşılık verdi adam. o sırada tezgah üzerindeki ilaç tabletlerini gördü; kutusu hemen ilerde duruyor, içinden çıkarılmış bir sıra tablet şarap şişesinin yanında bekliyordu. heyecanı iyice arttı. adam şarap kadehlerini çıkarttı dolaptan, ışığa tutup, lekesiz olanını sana vereyim diyerek kontrol etti. kadehlere şarap doldurdu, salona geçtiler.

adamın şaraba ilaç katacağı konusundaki tahmininin doğru çıktığını düşündü. mutfağa zamanında gitmeseydi adam bunu başaracaktı da. ne yapacağını şaşırmıştı. salonun da yaşamıyor olduğunu söyleyince, gel sana evi gezdireyim dedi adam, bir yandan da anlatmaya başladı: iç mimar bir arkadaşı dekore etmiş evi, bazı şeyleri o da abartılı bulmuş ama ses çıkarmamış. gerçekten de, özellikle yemek salonu modern ama abartılı bir şekilde tasarlanmıştı, aynalar, tavanda ışıltılı kumaşlar. ve en önemlisi, sanki hiç yemek yenmiyormuş gibiydi. içeriki odalara geçtikçe, hayat belirtileri fazlalaştı; giyinme odasındaki kıyafetler, çalışma odasındaki bir iki kitap, banyo, çamaşır-ütü-temizlik odası ve yatak odası. daha çok evin bu tarafında yaşıyorsun deyince o, nerden bildin, valla öyle diye hayretler içinde kaldı adam. ya da kalmış gibi yaptı.

salona döndüler, koltuklara oturdular. şarap kadehlerini tokuşturup ilk yudumları aldılar. nasıl yapıp da ayrılacağını düşünmeye başladı, adamdan korkmaya başlamıştı ama şüphesini belli edip onu sinirlendirmek istemiyordu, hafiften eli titriyordu.
adam yerinden kalkıp, bu sert rüzgarlı havada çok ses yapıyor salon pencerelerinin panjurlarını kapatıyım deyince içindeki endişe had safhaya çıktı. sesindeki telaşı saklayamadan, kendini rahat hissetmediğini ve gitmek istediğini söyledi. olumsuz bir söz etmek istemiyordu, ama iyice korkmuştu.
adamsa onu yatıştırmak için, bu ve karşıki apartmanda çoğunlukla tanıdık-akraba oturduğunu söyleyince iyice ne yapacağını şaşırdı. gazetelerde günlerce okumamış mıydı o malum cinayet haberini; sevgilisini öldüren gence ailenin nasıl yataklık ettiğini. kendini üçüncü sayfa haberlerine fazlaca kaptırmış, fazlaca polisiye film seyretmiş olabilir miydi! "yazıyor muydu?" yoksa, paranoyak mıydı! peki ya tahminleri gerçektiyse?

gitmek istediğini söyledi tekrar. peki dedi adam sakince, şarabını bitirmek zorunda değilsin, seni hemen evine bırakabilirim diye ekledi. peki dedi o da. tuvalete gideyim önce, çıkarız dedi adam. tekrar peki diyip hemen antreye yöneldi; adam tuvaletteyken paltosunu, ayakkabısını giydi. içeriden bir fısıltı duyar gibi oldu. adam geldi, mantosunu giydi, eline uzun metal çekeceği aldı, ayakkabısını giymek için eğildi. o sırada o kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. adam öne doğru uzandığında, o geri çekilmeye çalışıyordu!

11 Ekim 2018 Perşembe

her şey meraktan!..

her sanat dalı söz konusu olduğunda herkesin sevdikleri, gönlündekiler ayrıdır. ben, sevdiğim sanatçıların şehrime gelmesini, arkadaşlarımın ve tanımadığım insanların o sanatçıların işlerini görmesini, beğensinler-beğenmesinler fark etmez o sanatçıları tanımalarını isterim. şehrimizde yabancı müzisyenlerin konser vermesi ve plastik sanatçıların sergi açması, gösteri sanatları işlerinin sahnelenmesinden görece daha kolay olagelmiştir. gösteri sanatları deyince ise, istanbul seyircisinin yabancı topluluklarla tanışabildiği en başat etkinlik iksv'nin düzenlediği istanbul tiyatro festivali'dir.

uzun zaman önce bloguma yazdığım istanbul tiyatro festivali eleştiri yazılarından birine "niye bu isimler getirilmiyor" diye bir liste de eklemiştim. şimdi o listenin afakiliğinin farkındayım; ben krzysztof warlikowski'nin, peeping tom'un gelmesini isterim, bir dostum forced entertainment der, bir diğeri maguy marin'in, başka biri simon stone'un ismini telafuz eder. dolayısıyla gönlümüzdekilerin sınırı ve ölçüsü yok.
doğal olarak, benim veya bir başkasının takip edip sevdikleriyle festival direktörlerininki de farklıdır.
ancak şunu da belirtmek isterim ki, o yazımdaki listeye isimler yazarken pek de öznel davranmamaya çalışmış, kendim seyretmemiş olsam bile avrupa'daki festivallerde adlarına rastladığım sanatçıları, yani merak ettiklerimi de saymıştım.
tabii sadece estetik/artistik tercihler rol oynamıyor bir işin istanbul'a getirilmesinde; eminim festival direktörlerinin de gönüllerinde kimler vardır bizlere sunmak için, ancak sanırım çoğu projenin hayata geçirilme aşaması mali ve lojistik olanaksızlıklara takılıyor.

önümüzdeki yine yeni bir istanbul tiyatro festivali var, bu sefer 22.cisi. festivali bahane ederek, "gösteri sanatları alanında istanbul'a şimdiye kadar kimler gelmiş" listesi yaptım.
bu liste büyük oranda iksv-istanbul tiyatro festivali'nin getirdiği sanatçıları kapsıyor ama onlarla sınırlı değil.
listeyi yaparken öznel olmamak adına, herkesin kabul edeceğinden kuşkumun olmadığı bir ödülü baz aldım: avrupa tiyatro ödülleri'ni. sanırım bu ödülün dünyada verilen en köklü ve en saygın tiyatro ödülü olduğunda herkes hemfikirdir. ben ondan daha eskiye dayananı ve daha kapsayıcı olanını bilmiyorum, bulamadım. ayrıca bu ödülün, eser bazlı değil kişi bazlı verildiği için, olabildiğince objektif olduğunu düşünüyorum.
gerek istanbul tiyatro festivali gerek idans gerekse bağımsız organizatörler sayesinde aşağıda vurgulu olanlar dışında da bir çok önemli sanatçıyı istanbul sahnesinde seyretme imkanımızın olduğunu ve bu listenin bu olguyu yadsımadığını özellikle vurgulamayı önemsiyorum.
son olarak; aşağıdaki listenin bir tespit çalışması olduğunu; ondan yorum çıkaracak olanların okuyucular olduğunu belirtmek isterim.


listedeki vurguların lejandı şöyle:
kalın: istanbul tiyatro festivali'ne -veya iksv'nin organizasyonuyla- gelen sanatçılar.
italik: idans'a gelen sanatçılar.
altı çizgili: yukarıda adı geçen iki festival dışındaki organizasyonlarla gelen sanatçılar.
[kırmızı]: sanatçıların geldikleri yıllar.
iki ayrı festivale veya festival dışı organizasyonla gelen sanatçı adlarında her iki vurgu birden kullanılmış, yıl kısmında festivalin/organizasyonun tipi belirtilmiştir.

Avrupa Tiyatro Ödülü sahipleri:
1987: Ariane Mnouchkine. 1989: Peter Brook [2006]. 1990: Giorgio Strehler [1997,1998,2006]. 1994: Heiner Müller [1997]. 1997: Robert Wilson [1996,1998,2000,2016]. 1998: Luca Ronconi. 1999: Pina Bausch [1998,2000,2003,2010]. 2000: Lev Dodin. 2001: Michel Piccoli. 2006: Harold Pinter. 2007: Robert Lepage [2018]. Peter Zadek. 2008: Patrice Chéreau. 2009: Krystian Lupa. 2011: Peter Stein. 2016: Mats Ek [2006]. 2017: Isabelle Huppert, Jeremy Irons. 2018: Valerij Fokin.

Avrupa Yeni Tiyatral Gerçeklikler Ödülü sahipleri:
1990: Anatoli Vassiliev. 1994: Giorgio Barberio Corsetti, Els Commediants [1995], Eimuntas Nekrosius [2006,2008]. 1997: Compagnia della Fortezza (Armando Punzo), Théâtre de Complicité (Simon McBurney). 1998: Christoph Marthaler. 1999: Royal Court Theatre. 2000: Theatergroep Holladia (Johan Simons), Thomas Ostermeier [2004,2012,2014], Societas Raffaello Sanzio (Romeo Castellucci). 2001: Heiner Goebbels [1996,2002], Alain Platel. 2006: Oskaras Korsunovas, Josef Nadj. 2007: Alvis Hermanis, Biljana Srbljanovic. 2008: Rimini Protokoll [2010, 2012], Krzysztof Warlikowski, Sasha Waltz [2002]. 2009: Guy Cassiers [2010, 2016], Pippo Delbono, Rodrigo García, Arpád Schilling, François Tanguy - Théâtre du Radeau. 2011: Viliam Docolomansky, Katie Mitchell, Andrey Moguchiy, Kristian Smeds, Teatro Meridional, Vesturport Theatre. 2016: Viktor Bodó, Andreas Kriegenburg [2010], Juan Mayorga, National Theatre of Scotland, Joël Pommerat. 2017: Susanne Kennedy, Jernej Lorenci, Yael Ronen, Alessandro Sciarroni, Kirill Serebrennikov, Theatre NO99, Dimitris Papaioannou [2000]. 2018: Sidi Larbi Cherkaoui [2010,2014,2015], Julien Gosselin, Cirkus Cirkor, Milo Rau [2016], Tiago Rodrigues [2011], Jan Klata.

Ödül adayları:
Radu Afrim, Akko Theatre – David Maya Sarz, Artistas Unidos, Tamás Ascher, Atelier Fomenko, Stefan Bachmann, O Bando, Eugenio Barba, Jérôme Bel [2007,2010, 2011], Calixto Bieito, David Bobée, Viktor Bodó, Lazlo Boxardi, Stéphane Braunschweig [1995,1998], Bremer Shakespeare Company, Catalina Buzoianu, Stefan Capaliku, Gianina Carbunariu, Marta Carrasco, Nigel Charnock, Philippe Chemin, Credo Theatre, Emma Dante, Leo De Berardinis, Anne Teresa De Keersmaeker – Rosas [2006,2011,2013], Emmanuel Demarcy-Mota [2012], Jacques Delcuvellerie, Michel Deutsch, Viliam Docolomansky, Dogtroep Theatre Company, Declan Donnellan - Cheek By Jowl [2004], Dejan Dukovsky, DV8 Lloyd Newson, Jan Fabre [2006], Fanny & Alexander, Abattoir Fermé [2009], Filter, Daniele Finzi Pasca, Forced Entertainment, La Fura Dels Baus [1999,2012], Massimo Furlan, Rezo Gabriadze, Miro Gavran, Kama Ginkas, Evgeny Grishkovets, Emil Hrvatin, László Hudi, Improbable Theatre, Grzegorz Jarzyna [2014], Dan Jemmett, Gilles Jobin, Kamerini Teatar 55, Frank Castorf, Katona József Theatre, Michel Keegan, La Zaranda, Eric Lacascade, Antonio Latella, Jan Lauwers - Needcompany, Johann Le Guillerm, Petr Lebl, Dea Loher, Miguel Loureiro, Michael Marmarinos, Mario Martone, Margarita Mladenova - Theatre Sfumato, Mladinsko Theatre, Enzo Moscato, Fernando Mota, Wajdi Mouawad [2017], Stanislas Nordey, Lars Norén, Miguel Orel, Suzanne Osten, Moni Ovadia - Theaterorchestra, Dusan David Parizek, Luk Perceval, Vincenzo Pirrotta, René Pollesch [2010], Aleksandar Popovski [2011,2014,2015], Omar Porras - Teatro Malandro, Silviu Purcarete [1994], Olivier Py, Ravenna Teatro-Tam Teatro Musica, Maria Ribot (La Ribot) [2009], Alex Rigola, Royal de Luxe, Ruanda 94, Thierry Salmon, José Sanchis Sinisterra, Carlos Santos, Einar Schleef, Spiro Scimone, Semola Teatro, Toni Servillo [1994, 2010], Nicolas Stemann, Galin Stoev, Meg Stuart [2008], Pawel Szkotak - Biuro Podrózy, Salvador Tavora, Teatar & TD, Teatro Due Parma, Theodoros Terzopoulos - Attis Group [1990,1991,1993,1995,1996,1999,2006,2010,2017,2018], TG Stan, Michael Thalheimer [2018], The Right Size, Théâtre de la Tempête, Teatro Meridional, Teatr Piesn Kozla, Theatre Neumarkt, James Thiérrée, Traverse Theatre, Rimas Tuminas, Gabriele Vacis, Enrique Vargas, Lotte van den Berg [2010], Vesturport Theatre, Victoria Group, Roman Viktyuk, Marius Von Mayenburg, Deborah Warner, Oscar van Woensel, Andrij Zholdak, Sándor Zsótér.

4 Ekim 2018 Perşembe

danzon'dan bir kıyak :)

hayran olduğum şeyleri başkalarıyla paylaşmak için açmıştım bu blogu on yıl önce. sevdiklerimi, gördüklerimi başkalarının da görmesi ve tabii ki sevmesi beni her zaman mutlu etmiştir.

geçtiğimiz temmuz ayından beri tanztheater wuppertal pina bausch’un yönetim kademesinde yaşanan ve çocukluğumun “dallas”ının entrikalarını aratmayan talihsizliklerden dolayı, dimitris papaioannou’nun topluluk için yaptığı bu şahane işi bu sezondan sonra seyretme imkanı büyük ihtimalle olmayacak.

"seit sie"in üç turnesi kaldı: 
2019 temmuz’daki paris turnesinin biletleri tükeneli aylar oldu.  
2019 şubat ortasındaki londra turnesi için hala bilet var, ama malumunuz, döviz bu halde değilken bile, londra çoğumuz için sadece gösteri seyretmeye gitme amaçlı tercih edilesi bir destinasyon değildir.
2018 aralık’taki atina turnesi ise hem biletler daha satışa çıkmadığı hem de olabilecek en ekonomik bütçeye sahip olacağı için bizler için en uygun seçenek. pegasus’un atina biletleri hala çok hesaplı. turne tarihlerini henüz resmi olarak açıklamadılar ama özelden soran olursa kulağına fısıldayabilirim, ki uçak biletini ve kalacak yeri daha da geçe kalmadan ayarlayabilsin :) 

biraz da iştah kabartmak için art unlimited'in eylül 2018 sayısında çıkan yazımı paylaşıyorum: