25 Nisan 2018 Çarşamba

insanın 10.000 jestini 60 dakikaya sığdıran boris charmatz

(fotoğraf: ursula kaufmann) 

boris charmatz “10.000 gesten” (10.000 jest) adlı işiyle, bu sezon başında hayli tartışmalı bir şekilde berlin volksbühne'nin başına, ünlü alman tiyatro yönetmeni frank castorf yerine getirilen -ve geçtğimiz hafta içinde istifa eden- belçikalı müzeci chris dercon'un ilk icraatı olarak geçtiğimiz eylül'de eski havalimanı tempelhof'ta bu sezonun büyük açılışını yapmıştı. başında olduğu rennes'deki ulusal koreografi merkezi'ne alt başlık olarak “musée de la danse” (dans müzesi) adını veren ve bu toplulukla sıra dışı ve iddialı işlere imza atan bu genç fransız koreograf bu sefer de birbirinin tekrarı olmayan 10.000 tane jesti bulup kurgulamıştı. eylül'den beridir turnede olan iş, ortak yapımcısı almanya'dan olduğu için  tanzplattform im deutschland 2018 seçkisine de kabul edildi ve geçtiğimiz mart ayında gelsenkirchen'deki muhteşem tiyatro binası musiktheater im revier'in büyük salonunda sahnelendi.

charmatz nasıl ki koreografisi için 10.000 jest gibi devasa bir hedef belirlemişse, işinin kadrosunu da geniş düşünmüş: 24 dansçı. charmatz yapıtın sahnelendiği alanın sınırlarını belirlerken de yine büyük düşünmüş; sahne alanıyla yetinmemiş, arka sahne duvarının en gerisindeki sınıra kadar sahne alanının bütün derinliğini kullandı; işin bir sekansında da dansçıları oditoryuma indirip seyircilerin arasına soktu.

ilk olarak tek başına bir kadın dansçıyla başladı iş. sonra gittikçe kalabalıklaştı sahne. hiç birinin tekrar etmediği iddia edilen 10.000 jest icra edildi yaklaşık 60 dakikada. 10.000 jesti bulup çıkarmak kadar 24 dansçıya paylaştırmak ve kurgulamak da ciddi bir meydan okumaydı kanımca. charmatz'ın bu tour de force'da başarılı olduğunu düşünüyorum. bazen hayatın komik anlarındaki jestleri bir araya getirip arka arkaya sundu, bazen üzüntülü bazen korkutucu anlarınınkileri. sevişme jestleri, kavga jestleri, yürüme jestleri, kızgınlık jestleri, bale tarihinin jestleri, grotesk jestler, gündelik jestler, savunma jestleri, çığlık jestleri geldi sonra. bazen benzer durumlardaki jestleri bir araya toparlamış, bazen de onların arasına, önüne veya arkasına tezat bir jesti koymuş. böylece; kah ironik, kah gülünç, kah cesaretli, kah ürkütücü ama her daim enerjik ve eğlenceli bir iş ortaya çıkmış.

dansçıların sahne alanını kullanımında ve genel kompozisyonda hem belli bir matematik ve düzen okunuyordu; örneğin tekli, ikili, üçlü, küçük gruplar ve tüm topluluk sahneleri arasında kurulan dengeler gibi, sahneyi verevine kat etmek gibi, sahnenin bir tarafında bir kalabalık oluşmuşsa, diğer tarafında az sayıda kalan dansçıların hareketlerini yükselterek dengeyi kurmak gibi.. ama işin hoş tarafı kompozisyon göze batacak kadar belirgin sunulmuyordu; öylesine, gelişigüzel ve çapaklıymış hatta sahnede sanki kaos yaşanıyormuş gibi bir his vardı, ancak kendinizi kaptırmayıp da dikkatlice gözlemleyince bu karmaşanın ardında sıkı bir matematiğin olduğunu da hissediyordunuz, apaçık şekilde görülmüyordu sadece.

"10.000 gesten"in çıkış noktası kadar müzik ve kostüm seçimleri de radikaldi. son yıllarda anna teresa de keersmaeker dışında neredeyse bütün koreograflar işlerinde elektronik, tribal ya da atmosferik müzik kullanırken, charmatz da keersmaeker gibi geleneksel bir seçim yapmıştı: mozart'ın requiem'i. tabii bu ünlü yapıtı olduğu gibi kullanmadı; kah volümünü arttırdı, kah dış mekanda yapılmış ses kayıtlarıyla kaynaştırdı, requiem'den bu işe has bir soundscape yarattı.
charmatz kostüm tasarımını ise, seyredirken aklımdan ne kadar zevksizce diye geçmedi değil ama, modacı jean-paul lespagnard'a teslim etmiş. spagnard da dansçıların bazısına sadece mayo, bazısına sadece kafasını açıkta bırakan siyah tulum, bazısına ise fırfırlı kıyafetler giydirmiş. renkler birbirleriyle uyumuz ve çok zevksiz de olsa, neyse ki son yıllarda neredeyse çoğu çoğullukçu sahne işinde rastlanan benetton paletinden seçilmemişti.

hep merak ediyordum, bir türlü bir boris charmatz işini canlı seyredememiştim. "10.000 gesten"den çok memnun kaldım; charmatz'ın son yıllarda edindiği ünü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.

(fotoğraf: tristram kenton)

21 Nisan 2018 Cumartesi

kıyafetlerimizden kurtulduğumuzda: xavier le roy'dan "temporary titel 2015"

(fotoğraf: mehmet kerem özel, mart 2018) 

dışarda ince ince yağan kara ve üfürürcesine esen rüzgara rağmen; çimenlik bir alanın içinde tek başına duran çağdaş bir kaleyi andıran gri küp binaya ulaşıyorum. bileti giriş katında kesiyorlar, çanta ve palto gibi eşyaları vestiyere bıraktırıyorlar. sonra, asansörle birinci kata çıkılıyor. burası, yaklaşık yedi metre yüksekliğinde, binanın dış çeperleri sınırlarında devasa bir mekan; dört bir cephesinde farklı büyüklüklerde kare pencereler var, yeri duvardan duvara açık gri halı döşeli.
asansörden çıkıp da mekanın geniş boşluğuna dönüyorum, karşımda mekanın içinde dağınık halde yere oturan, ayakta duran insanlar; çoğu giyinikler, aralarında çırılçıplak olanlar var. giyinik olanlar seyirciler, çırılçıplak olanlarsa performansçılar. performansçılar dört ayak üzerinde hareket ediyorlar; elleri yumruk gibi içe dönük, her kol hareketini omuzlarını aşırı kıvırarak artiküle ediyorlar, yani sanki hepsi birer kaplan gibi davranıyorlar. bazıları mekanın ortasına doğru bir noktada adeta bir hayvan sürüsü gibi bir araya gelmiş birbirlerine kafalarıyla toslarken veya dayanırken, birbirinin üzerinden yuvarlanırken ya da koklaşırken, hatta bir ara hepsi uykuya dalmışken; bazen de bazıları etraflarına bir veya birkaç seyirci toplamışlar onlarla sohbet ediyorlar.
çekingence mekanın çeperlerinde dolanıyorum. duvar kenarlarına düzgünce katlanarak ve üst üste yığılarak bırakılmış kıyafetler ve ayakkabılar dikkatimi çekiyor. etrafı seyrederken, duvara dayalı oturan giyinik birisinin yavaş yavaş soyunmaya başladığını fark ediyorum. önce sweatshirt'ünü, sonra tişörtünü, sonra pantolonunu çıkarıyor, her birini özenle katlayıp üst üste koyuyor, en son ayakkabılarını çıkarıp, çırılçıplak kaldığında dört ayak formunu alıp diğerlerine doğru mekanın ortasına ilerliyor. biraz sonra, çıplak bir performansçının duvar kenarına yönelip, oradaki kıyafetleri yavaş yavaş giydiğini, tümüyle giyindikten sonra bir seyirci gibi ayağa kalkıp mekanı terk ettiğini de görüyorum.
o sırada yakınımda oturan bir kadına yaklaşan çıplak performansçı uzaktan ilk önce göz kontağı kuruyor, sonra adını söylüyor, kadın da kendi adını söylüyor. performansçı daha sonra "bir şey sorabilir miyim?" diyerek kadından olumlu yanıt alınca yanına geliyor, oturuyor ve onunla sohbet etmeye başlıyor. ilk sorusunu duyuyorum: "coğrafi olarak kuzeyden güneye seyahat ettiğinizde insan ilişkilerinde herhangi bir fark görür müsünüz?"

(fotoğraf: christian schuller) 

sanaa adlı ünlü mimar ikilinin essen zollverein (eski kömür madeni) alanının bir köşesinde inşa ettikleri minimalist binanın farklı boyutlardaki pencerelerinden görünen yapraksız ağaçlardan ve rüzgarla savrulan ince ince kardan oluşan manzaranın önünde, sadece sohbet mırıltılarının duyulduğu, onun dışında müthiş huzurlu bir sessizliğin hakim olduğu devasa mekanda çıplak ve giyinik insan topluluğunu bir kaç saat boyunca hayranlıkla, hatta huşu içinde seyrettim.

(fotoğraf: christian schuller) 

idans festivalleri sayesinde istanbul’da iki ayrı işini izleme şansına erdiğim fransız koreograf xavier le roy'un canlı -veya koreografik- yerleştirme olarak tanımlanan “temporary title 2015” (geçici başlık 2015) adlı işinden bahsediyorum. seyircinin, sergi mantığında, dilediği gibi girip çıkabildiği beş saatlik bir performans bu. çırılçıplak 13 performansçı tarafından icra ediliyor; toplamda 18 kişiler ancak münavebeyle performansa dahil oluyorlar.
"temporary title 2015"; performansçıların işe dahil olma ve işten çıkma dramaturjisiyle performansçı ile seyirci arasındaki sınırı esneten, hayvansı hareket eden çıplak performansçı ile giyinik seyircileri sohbet ettirerek hayvan-insan karşıtlığını müphemleştiren, insanın ve bedeninin; hayvanlar alemiyle ilişkisini, doğallığını, masumiyetini, kırılganlığını ama aynı zamanda düşünen, soru soran, sorgulayan bir varlık olduğunu ortaya koyan oldukça etkileyici bir iş.

20 Nisan 2018 Cuma

bilanço: 37. istanbul film festivali, 06-17 nisan



. wajib (düğün davetiyesi) annemarie jacir, filistin (11nsn) ****.5
. in blue (mavili) jaap van heusden, hollanda (07nsn) ****.5
. marvin anne fontaine, fransa (17nsn) ****.5
. the reports on sarah and salem (sara ve selim hakkında) muayad alayan, filistin (07nsn) ****
. armomurhaaja (öldürücü) teemu nikki, finlandiya (07nsn) ***.5
. der kuchenmacher (pastacı) ofir raul grazier, israil (08nsn) ***.5
. abu (baba) arshad khan, kanada (07nsn) ***
. namme zaza khalvashi, gürc,istan (10nsn) **.5
. ni luo he nu er (nil’in kızı) hou hsiao-hsien, çin (17nsn) **.5
. touch me not (dokunma bana) adina pintilie, romanya (19nsn) **.5
. holiday (tatil) isabella eklöf, danimarka (08nsn) **
. obscuro barroco evangelia kranioti, yunanistan (11nsn) **
. l’amour des hommes (erkeklere bakmak) mehdi ben attia, tunus (10nsn) *.5
. 9 doigts (9 parmak) f.j. ossang, portekiz (08nsn) *

11 Nisan 2018 Çarşamba

TEB Oyun 37 / Bahar 2018


27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildiri / Tiyatronun Ustaları ZEHRA İPŞİROĞLU
İnsanların Yürekleri Buz Kesince Göçmenleeeer ZEHRA İPŞİROĞLU
Ne Kadar ve Nereye Kadar Alternatif NEDİM SABAN
Anlatı Mek'an'da Bir Andır MEK'AN SAHNE EKİBİ
Erika Fischer-Lichte İle Söyleşi: Anlamaya Karşı Deneyimleme TINA PERIC / ÇEV. EYLEM EJDER
When in Rome'a Hoş Geldiniz! AYFER ÇİÇEK
Toronto'dan Bir Hamlet BERNA ATAOĞLU
Şehsuvar Aktaş ile Tiyatrotem Üzerine Söyleşi TÜLİN SAĞLAM
Aşk İle Bir Dahi AYŞE BAYRAMOĞLU
Kuklanın Sahnesel Varlığı BELİZ GÜÇBİLMEZ
Eşikte Temgiller CEREN ÖZCAN
Tiyatrotem İle Alanda Yaşamak ZÜLEYHA ÇUBUK
 Gelenek, Bellek, Kültür Ekseninde Tiyatrotem Çevirileri BAŞAK ERGİL
Tiyatrotem Oyunlarına Nasıl Katıldım? ÇETİN SARIKARTAL
Sanatçının Ustalığını Sınayan Bir Tiyatro Türü AYŞEGÜL YÜKSEL
Biz Galiba Anlatı Seviyoruz ESEN ÇAMURDAN
Deneyim Anlatıları EYLEM EJDER
Yiğit Sertdemir: "Sahneyi Anlamak mı, 'An'lamak mı Önemli?" - Söyleşi: ZEHRA BİLGİN
Oyuncu ve Yazarlar Deneyimlerini Anlatıyor - Söyleşi: EMRE YÜKSEL
Babamın Toprakları FULDEN AYTAÇ
Yaman Ömer Erzurumlu ve Erkan Kortan Pera'nın Zamanı'nı Anlatıyor
Her Şeyin Başlayıp Bittiği Yerde: Pera’nın Zamanı ZEYNEP KIZILGÖL
Pera’nın Zamanı Seyirci İzlenimleri
BGST-ZABEL Oyunu Seyircili Söyleşi - BANU BAŞKAYA
Londra Pandomim Festivali'nden - MERAL HARMANCI
Tiyatro Alkış'tan Bir Sindirella Masalı NİHAL KUYUMCU
22. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali BANU ÇAKMAK
Kosova'dan Dört Yeni Oyun: Rüya Birimi, Kavşaktaki Kafe, Mahzen, Sivrisineği Öldürmek SENEM CEVHER
TEB 2018 Ödülleri 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde Açıklandı