31 Ekim 2013 Perşembe

NRW027 fassbinder'in "maria braun"u bochum'da


salona girdiğinizde bir anda sahnenin çiğ floresan ışıklarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz; perdeler açık, yan sahneye kadar bütün teknik aksam gözüküyor, dekor parçaları, podyum ve panolar etrafa saçılmış, dağınık, ters dönmüş şekilde ortalıkta, kostümler arka duvara sıralanmış; tarumar olmuş ve çırılçıplak bir görüntü; adeta bir enkaz.
ışıklar kararıp, oyun başladığında, pejmürde kıyafetler içindeki maria ile hermann bu yıkıntının en önünde birbirlerinin parmaklarına hayali düğün yüzüklerini geçirip, konuştukları ağızlarından anlaşılıp duyulmadan birbirlerine evlilik yemini etmekte ve öpüşmekteler, bir yandan da bir nazi bayrağını havada tutmaktalar. arkada diğer oyuncular, yüzleri beyaza boyalı, ölüler gibi, panolara ve podyumlara vurarak ve kendi seslerini kullanarak bomba, siren ve çığlık karışımından oluşan savaş gürültüsü çıkarmaktalar.

rainer werner fassbinder’in aynı adlı sinema filminin peter maethes ve pea fröhlich imzalı senaryosunu kullanan “die ehe von maria braun” (maria braun’un evliliği) schauspielhaus bochum’un kammerspiele (oda tiyatrosu) salonunda jan neumann rejisiyle, işte bu tüyler ürpertici sahneyle başlıyor.

gorki uyarlaması “wassa schelesnowa”sından etkilendiğim neumann, geçen  sezon sahneye koyduğu bu oyunla – tam anlamıyla – beni kalbimden vurdu.

neumann, fassbinder’in ruhuna ve mesajına ihanet etmeden, filmin ana fikrini güncellemiş. evet, oyun film ikinci dünya savaşı’nın son günlerinde başlıyor, ama  10 yıl sonra almanya’nın dünya futbol şampiyonasını kazandığı (yani bir anlamda tekrar dünya liderliğine oynamaya başladığı) 1954’de maria’nın kendisini ve hermann’ı öldüren intiharı ile bitmiyor; neumann, maria’nın hikayesini günümüz almanyası’na kadar getirmiş.


 
başta gördüğümüz o enkaz halindeki dekor parçaları, oyun sürecinde yavaş yavaş toparlanıp, düzene girip hem olayların geçtiği farklı mekanlar olarak hizmet ederken, bir yandan da ilk önce yaklaşık 6 x 6 m’lik bir podyum, arkasından onun üstünde daha küçük bir podium, sonra daha küçüğü derken; son 15 dakikaya geldiğimizde bu podyumların yanlarının da beyaz panolarla kapatılması aslında bir kat kat düğün pastasının kurulmuş olduğunu fark ediyoruz.
maria –almanya’nın savaş sonrası dönemi misali– pejmürde elbisesinden, –amerikan yardımıyla gittikçe palazlanan ülkenin artan refah durumunu sergilercesine– kırmızı deri şapkalı, çantalı, kürklü, abartılı makyajlı bir görünüme dönüşürken; podyumların her katına da yavaş yavaş monopoli oyununun evlerine benzeyen siyah ev maketleri, siyah ve kırmızı volkswagen araba maketleri ve sarı plazma tvler yerleştirildi. son sahnede, şaşalı bir gelinlik içindeki maria ile siyah smokinli  hermann en üst kata çıktıklarında almanya’yı temsil eden düğün pastası tamamlanmış olur.
bu sırada hoparlörden konrad adenauer’den angela merkel’e kadar bütün almanya başbakanlarının kritik demeçlerinden bölümler duymaktayızdır (fassbinder filmini adenauer’dan helmut schmidt’e alman başbakanlarının fotoğraflarının negative görüntüleriyle bitirirken, neumann bu demeçler sayesinde durumu günümüze kadar getirmiş olur); bir yandan da başörtü gibi kafalarına sardıkları ispanya, portekiz, italya, irlanda ve güney kıbrıs bayraklarıyla diğer oyuncular temizlikçi kadınlar olarak yerleri temizlemektedirler; yerler de pırıl pırıl olur. bir anda, yan ve arka sahneden inen siyah kadife perdelerle de sahnenin arka pisliği kapanmış, arka plan pürüzsüz hale gelmiş olur.
işte yıkıntılardan doğan, ama ne pahalar ödenerek gelinen ve ne kadarının gerçek ne kadarının bir düğün pastası gibi gösterişli olduğu belirsiz almanya. neumann, fassbinder gibi, bomba sesleri içinde başlattığı oyunu onun gibi, protagonistlerin kendilerini öldürdükleri bir bombayla bitirmeyi tercih etmez;   bomba sesleri ve enkaz içinde gerçekleşen yoksul bir düğün sahnesiyle başlatır ve gıcır pırıl, tüketime hazır (ya da başka bir deyişle: tüketim ekonomisi sayesinde palazlanmış, ama içi biraz kof ve –fazla gelir elde etmek için amerikan bankalarına yatırdıkları paralarını mortgage krizi sonucunda kaybedip aşırı borç içinde yüzen, iflasın eşiğindeki alman belediyelerini düşünürseniz- her an yıkılmaya hazır) biraz sahte bir düğün pastasıyla bitirir.



maria’yı oynayan dışındaki altı oyuncu oyun boyunca yaklaşık 30 farklı karakteri canlandırdılar ve ayrıca trenden daktiloya, kuş cıvıltısından telefon sesine oyundaki bütün efektleri sesleriyle ya da mikrofon yardımıyla gerçekleştirdiler. rolden role geçerken kulise geçmediler, bütün kıyafetler, peruklar ve aksesuarlar arka duvarda aslıydı, oraya gidip değişip oyuna tekrar dahil oldular. podyum ve panoların taşınması ve yerleştirilmesini de sahne görevlileri değil, oyuncular yaptı. bu sayede; neumann’ın brechtyen mizansen tercihi, bir sinema filmini tiyatroya uyarlarken, -mış gibi yapmak yerine, yapılanın her şeyiyle o anda, orada ve canlı olduğunu vurgulayarak daha da anlam kazandı.



maria braun’u oynayan bettina engelhardt, 10 sene önce fassbinder’in oyunu ilk defa tiyatroya uyarlandığında düsseldorfer schauspielhaus’da da bu rolü canlandırmışmış. o zaman sarı bir peruk kullanmışmış. bu sefer kendi koyu renkli saçıylaydı; hanna schygulla’nın ölümsüzleştirdiği bu rolde, onun etkisinden kurtulmuş gibiydi; bambaşka bir “maria braun” portresi çizdi: acımasız, başarılı, zengin olma uğruna her şeyi göze alan, kanlı canlı ama sevgisiz ve duygusuz bir maria braun; sevgisizliğini, gittikçe grotesk bir hale dönüşürek ödeyen maria braun. 

bir kaç rol birden oynayan diğer bütün oyuncular çok iyidiler: “wassa schelesnowa”nın başrol oyuncusu katharina linder, yine o oyunda kadın sekreteri tüyler ürperterek oynayan daniel stock ve diğerleri.. 

yukarda uzun uzun anlattığım sahne tasarımında ise daniel angermayr’ın imzası var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder