yıllardır robert lepage’ın bir oyununu canlı izlemek
istiyordum. nihayet oldu.
lepage’ı istanbul film festivali’nde ödüller alan ilk iki
filminden (tavsiye ederim, mutlaka bir yerlerden bulup izleyin), daha zayıf
olan sonraki filmlerinden, arte ve mezzo’da yayınlanan opera ve cirque du
soleil prodüksiyonu “ka” kayıtlarından biliyordum; ama esas adını yaptığı,
ünlendiği, prestijli avrupa tiyatro ödülünü aldığı oyunlarıyla merak ediyordum
lepage’ı; yani bir tiyatro adamı olarak. ne şanslıyım ki, vasat bir işine değil
de, yüksek beklentilerimi sonuna kadar karşılayan bir çalışmasına denk geldim: lepage’ın
kendi topluluğu ex machina’nın yapımı olan “playing cards: HEARTS” (kart
oyunları: KUPA).
yarın bitecek olan 1.5 aylık devasa festival ruhrtriennale’nin
kapsamında dünya prömiyerini yapan “playing cards: HEARTS” tahmin edileceği
gibi bir dörtlemenin parçası.
geçen yıl “playing cards: SPADES”i sahneleyen lepage, bu yıl
kendi “ring”inin ikinci halkasını tamamlamış oluyor böylece. aslında geçmiş
zaman kullanmak pek doğru değil, çünkü lepage bu dörtleme için her oyunun her
oynandığında değişikliklere, dönüşümlere açık olmasını düşünmüş; dün akşam
benim essen salzlager’de seyrettiğim 4 saatlik “HEARTS” belki dünyanın başka
bir şehrinde sahnelenirken daha uzun veya daha kısa olacak.
dörtlemenin her oyunu kendi içinde bir bütün. dolayısıyla
illa da bir önceki oyunu izlemeniz gerekmiyor. her birinde kendi bütünlüğü
içinde bir dünya kuruluyor. ama her birinin ortak noktası oyunların, oyun
kartlarının anavatanı olan arap kültürüne bağlantılı olmaları.
eskiden “maça” kelimesi yerine “kılıç” kullanıldığı için
tema olarak “savaş”ıın seçildiği “SPADES” las vegas ve ırak’ta geçiyormuş
mesela. “SPADES” hakkında geçen yıl dikmen gürün hoca’nın cumhuriyet’te bir
yazısı çıkmıştı. hakkını teslim etse de son tahlilde oyunu çok da beğenmediğini
hissettiğim dikmen hoca’nın (tekniğin içerik ve anlamın çok fazla önüne
geçtiğini yazmıştı yanlış hatırlamıyorsam) yazısından beri lepage ve bu
dörtlemeyi daha da merak eder olmuştum; muradıma erdim.
“playing cards: HEARTS” ise, kart oyunlarında ingilizcede
eskiden “hearts” yerine inancın ve hurafenin, ama aynı zamanda sihir ve ilüzyonun
dünyasını tarif eden “kupa” (kart oyunlarının arap kökenli olmasında dolayı
olsa gerek, herhalde türkçeye arapçadan geçmiş olan “kupa” zaman içinde
değişime uğramamış) kelimesinin kullanılmasından dolayı “inanç ve ilüzyon” teması
etrafında gelişen bir hikayeye sahip.
“HEARTS” yaklaşık 150 yılı aşan bir zaman dilimi içinde,
yani 1850’lerden günümüze, tunus’tan kanada’ya cezayir’den fransa’ya uzanan
geniş bir coğrafyada, houdini ve melies gibi sihirbaz ve sinemacılar kadar eski
kimya mühendisi yeni taksici, konsolosluk ateşesi, sinema profesörü, ev hanımı,
göçmen gibi sıradan insanların da hayatlarına dokunarak büyük gibi görünen ama
aslında tek bir omurga etrafında dallanıp budaklanan bir aile hikayesi, bir “geçmişini
arama hikayesi” anlatıyor.
içerik olarak zamanların, mekanların ve kişilerin bu kadar
çeşitli olduğu; biçimsel olarak bunların düz bir çizgide değil de, aralarında
bağlantılar, paralellikler kurulacak şekilde atlayarak, sıçrayarak, öne geriye
giderek kurgulandığı bir hikayenin tabii ki bütün bu kurguya imkan sağlayacak
bir sahneye ihtiyacı var. lepage’ın “HEARTS”ının en önemli özelliği de işte bu:
adeta bir oyuncak gibi (houdini’nin otomatlarını ve hatta onun ve melies’in
sihirbazlık aletlerini çağrıştıran) bir sahne: her bir santimetrekaresi kullanılan;
farklı büyüklüklerdeki bir sürü parçası açılan kapanan; dar uzun kapaklardan
çiçek tarhlarının veya yüzyıldönümü sahne önü ışıklarının çıktığı; zeminden
koparak yükselip masaya dönüşen parçalara, açılan kapaklardan aşağıya doğru
inen merdivenlere sahip; en içteki orta yuvarlağının ayrı, daha geniş ikinci
dairenin ayrı ve dar dış çemberinin aynı anda ayrı yönlere dönebildiği; dairenin
içindeki kare bir alanın bağımsız olarak yükselip alçalabildiği; yukarıdan
eşyaların inip çıktığı; tam bir “harika makina”.
ve tabii ki “HEARTS”ı benzersiz kılan özellik, bütün bunları
yani içerik, biçim ve sahne tasarımını birleştiren sahneleme mantığı: sahne tam
bir yuvarlak ve seyirciler 360 derece etrafına yerleştirilmişler.
oyuncular giriş çıkışlarını ve sahneler arasında
değişimlerde görev alan sahne teknisyenleri işlerini yandan değil, alttan
gerçekleştiriyorlar; her şey devasa yuvarlak sahnenin altında olup bitiyor. sahne
değişimleri öyle pek de seyirciden saklanarak yapılmıyor.
“HEARTS”ın alameti farikası sadece robert lepage’ın
sahneleme mantığı değil. oyunda görev alan oyuncular da en az sahne tasarımı ve
sahneleme mantığı kadar “özel”ler.
çoğu kanadalı olan, ama aralarında ispanyol, avustralyalı ve
ingiliz oyuncuların da bulunduğu yedi kişilik ekip bu geniş kapsamlı hikayede
saniyede değişerek/dönüşerek bir sürü rolü birden canlandırıyorlar.
oyuncuların geçmişine baktığınızda ise nasıl bu kadar iyi ve
özel olduklarını daha iyi anlıyorsunuz: örneğin marcello magni theatre de
complicite’nin kurucularından; reda guerinik wajdi mouwad’ın “yangılar”ıyla
ünlenmiş, cirque du soleil’in şovlarının konseptlerinde çalışmış bir isim; ben
grant oyuncu olmasının yanısıra yazar, besteci, ses tasarımcısı; nuria garcia
valencia’da başladığı eğitimine moskova sanat tiyatrosu ve oslo odin teatret’te
devam etmiş; louis fortier ise paris’te jacques lecoq ile çalışmış; olivier
normand oyunculuğunun yanısıra dansçı ve aynı zamanda école de cirque de
quebec’de öğretmen.
oyuna dair değinmeden geçmek istemediğim başka bir özellik ise;
oyunculardan altısının adı, aynı zamanda oyunun yazar ekibinde de geçiyor
olması. robert lepage ve kathryn hunter yazar ekibini diğer iki elemanı. yani
aslında hikaye kolektif bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmış.
bu kadar kompleks bir sahne makinası ve, yedi oyuncu ile
dört teknisyenin görev aldığı kompleks bir sahneleme mantığı hiç aksamadan,
tıkır tıkır işleyerek ve hiç bir anında tekrara veya zorlamaya düşmeden -yirmi
dakikalık ara dışında- dört saat boyunca beni hayranlıkla koltuğuma çivilese
de, salonun geneli oyun sonunda başında olduğu kadar dolu değildi maalesef.
“playing cards:
HEARTS”, tam da yuvarlak sahnenin üzerinde asılı olan, birbirine geçmiş
dişlileriyle dönüp duran saat çarklarının bize birebir gösterdiği gibi,
insanların ve hikayelerinin zaman ve mekanda nasıl birbirleriyle bağlantılı
olduğunu anlatan nefes kesici bir oyun. bir otomatı andıran sahneyi 360 derece
çevreleyen biz seyirciler de oyunun bir parçasıyız; oyunun anlattığı hikayelere
bağlıyız; o hikayelerle bağlantılıyız..
Interview mit/with Robert Lepage: Playing Cards from ruhrtriennale 2012 2013 2014 on Vimeo.
okuyucularımdan biri "Lepage'ın nasıl ve ne için orta sahne/ yuvarlak mekan tercih ettiğini öğrendik de oyunda ne anlatıyordu öğrenemedik, yazarsanız çok sevinirim." diye bir haber yollayınca bana, belki başkaları da oyunun konusunu daha detaylı öğrenmek istiyordur diye düşünerek:
YanıtlaSil1850'lerde geçen hikaye fransa devleti houdini'yi cezayir'e yollayıp orada başkaldıran yerlilere karşı sihir yoluyla etki sağlamaya çalışmasını anlatıyor; houdini gitmek istemiyor, kendi oğlu da orduda olduğu ve savaştığı için karısının ikna etmesiyle gitmek zorunda kalıyor, yerlilerin başındaki şeyhle karşılıklı bir silah düellosu yapıyorlar...
günümüzde geçen hikayede ise quebec'de taksicilik yapmakta olan bir faslı ile sessiz sinema dönemi dersleri veren bir hanım akademisyen tanışıyorlar, birlikte oluyorlar, evlenmek istiyorlar. kızın ailesi iki dilli, babası ingiliz ve diplomat, annesi fransız. doğal olarak evlenmesini istemiyorlar. sonradan ikili ayrılıyor. kız hamile kalıyor, çocuğunu doğuruyor ve oyunun sonunda islam dinini seçiyor.. taksici ile kızın ayrılma nedeni ise, taksicinin, dedesi vefat ettikten sonra çatı arasından çıkan bir sandıktaki eşyalar yüzünden ninesinin söylemek zorunda kaldığı üzere, öldürüldüğünü öğrendiği babasının geçmişini aramak üzere önce fransa'ya, sonra fas'a ve en sonunda da esas köklerinin olduğunu öğrendiği cezayir'e gitmesi..
üçüncü hikaye ise bu iki hikayeyi bağlayan bir şekilde taksicinin babasının başına gelenlerden bahsediyor; yani 1950'lerdeki cezayir bağımsızlık savaşı döneminde geçiyor..
oyunun anlattıklarının kısa özeti böyle :)