(fotoğraflar: sebastian hoppe)
elfriede jelinek’in 1979’da yazdığı ilk tiyatro oyunu,
ibsen’in nora’sının “bir bebek evi”nden sonraki hayatını ele alıyormuş: “was geschah, nachdem nora ihren mann
verlassen hatte” (nora kocasını terk ettikten sonra ne oldu).
çek tiyatro yönetmeni dušan david pařízek düsseldorfer
schauspielhaus’ta “bir bebek evi”ni sahnelemeye karar verince, jelinek’e bir de
yıllar sonraki nora hakkında bir oyun sipariş etmişler ve “nach nora” (nora’dan sonra) çıkmış ortaya.
geçen hafta bu üç metnin birleşiminden oluşan “nora3”
düsseldorfer schauspielhaus’da prömiyer yaptı.
jelinek 1979
tarihli feminist ve kışkırtıcı oyununda nora’yı bir tekstil fabrikasında
işe sokar; nora “obje olmaktan subje olmaya yükselmek”, bebeklikten çıkıp
olgunlaşmak “insan olmak” kararındadır.
sivridilli jelinek’in 2013 tarihli oyunu ise, aynı geçen yıl
münchner kammerspiele’de prömiyer yapan “die strasse. die
stadt. der überfall" (cadde. şehir. baskın)
oyununda tanık olduğum üzere, diyalogları olmayan, düz bir şekilde akan bir nehir-metinde
günümüz tekstil endüstrisinin acımasızlığını ve modanın batı tüketim toplumu
içindeki acınası konumunu konu ediniyor; nora’nın esamesi okunmuyor bu metinde.
pařízek iki jelinek arasına
ibsen’i yerleştirmiş; jelinek’in özellikle 1979 tarihli metnindeki nihilist,
acımasız ve sivridilli ama müthiş bir ironi de içeren dilini oyunun tümüne
yaymış.
oyunun başında nora iş başvurusu için sahneye geldiğinde ve
hemen ardından fabrikanın sahibi, işçi başısı ve çalışanları teker teker söze
dahil olurken, fark ediyorsunuz ki salonda, biz seyircilerin içlerindeler. zaten
bu fikir oyunun sonuna kadar devam edecek. nora işe alınacak, fabrikanın sahibi
nora’nın adıyla ibsen’in “bir bebek evi” oyunu arasında paralellik kurup,
hikayesini anlatmasını isteyecek ondan ve fabrika çalışanları bu sefer “bebek
evi”nin protagonistleri olacaklar. tavanı dahil her tarafı kapalı, sadece seyirci
tarafı açık ahşap devasa bir kutunun içinde “oynanan” “bir bebek evi” sırasında
oyuncular sahneye giriş çıkışlarını hep seyirci tarafından yapacaklar, kulise
hiç gitmeyecekler. bizim içimizden, gerçek hayattan çıkıp sahneye atlayacaklar,
ya da replikleri bitince sahneden seyircilerin arasına dönecekler. zaten
nora’nın sıkıştığı, hapolduğu her bir tarafı kapalı kutunun başka bir çıkışı da
yok, “gerçek hayat”ın tarafı dışında. ne zaman nora torwald’e onu terk
edeceğini söyleyecek ve dediğini yapacak, bütün o devasa ahşap duvarlar ve
tavan dağılarak havalanıp kaybolacaklar; nora özgürleşecek. peki gerçekten
özgürleşir mi nora?
“bir bebek evi” hikayesi bitince tekstil fabrikasında olan
bitenlere geri döneriz ve fabrikanın iflasın eşiğinde olduğunu öğreniriz; kapanacaktır
ve nora da işten çıkarılır.
oyunun devamında ise altı oyuncu jelinek’in düzyazı şekilde
akan nehir-metninden yönetmen ile dramaturgun seçtikleri kısımları bizlere
aktarırlar; konu bu noktada artık nora’dan, bağımsızlığını elde eden kadından,
feminizmden uzaklaşır; başta da dediğim gibi moda, tekstil endüstrisi,
uzakdoğudaki fabrikalarda sömürülenlere, örneğin; marka bir tişörtü kaç defa
giyebileceğinize, her seferinde başka bir ortamda giymeye dikkat etmeniz gerektiğine,
bir giydiğinizi bir kere daha giyemeyeceğinize doğru kayar.
jelinek’in “nach nora”sı
jelinek tarzıyla günümüzün fotoğrafını çekmesi ötesinde bir ilginçliğe veya
çarpıcılığa sahip değildi; en fazla jelinek’in mastürbasyonuydu ki, olmasa da
olurdu; nobel ödüllü yazarın çok daha güçlü metinleri mevcut. jelinek’e bir
oyun ısmarlıyorsanız, bu riski göze almalısınız; konu bambaşka, o sırada
jelinek’in kafasındaki konulara, ki jelinek’in moda konusunda had safhada
takıntılı olduğunu bilmeyen kalmadı, kayabileceğini ve elinize gelenle memnun
olmanız gerektiğini kabullenmelisiniz; biz seyirciler de önümüzde sergilenenle.
doğrusu, şu son viraja kadar yani “nach nora” metininin aktarılmasına kadar, tüyler ürpertici
güzellikte bir oyun izledim.
reji kararları: sahne-salon ilişkisi, oyun-içinde-oyun
fikri, nora’nın bir barbi bebek gibi durmadan giyip çıkardığı kıyafetler;
reji-sahne tasarımı bütünlüğü: her tarafı kapalı ahşap kutudan oluşan ve hiç
bir eşyanın olmadığı mekan ve o mekanın duvar ve tavanlarının parçalara ayrılıp
dağılmasıyla sahnenin bütün boşluğunun sonuna kadar algılatılması; müthiş
oyunculuklar; müzik ve ışığın az ve öz kullanımı; hepsi dört dörtlüktü.
şahsen “nach nora”nın
“bir bebek evi”nin temalarıyla kuramadığını düşündüğüm ilişkisizliğine rağmen,
son kertede pařízek’in nüans dolu rejisinden ve başta nora'yı oynayan stefanie reinsperger ve torwald'i oynayan rianer galke olmak üzere bütün oyuncuların kalitesinden çok
memnun kaldığımı söylemeliyim.
aslında bir kere daha düşününce; jelinek ne yapacaktı ki,
1979’da yazmış yazacağını; belki de ondan tekrar nora hakkında bir oyun istemek
abes!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder