6 Ekim 2013 Pazar

NRW003 goebbels'in şeyleri

 

heiner goebbels’in 2007’de sahneye koyduğu “stifters dinge” (stifter’in şeyleri) adlı işi, sanırım 4-5 yıl önce istanbul tiyatro festivali’nin programına alınmıştı; hatta sanatçının internet sitesinde istanbul’daki oyun tarihleri bile belirtilmişti. dikmen gürün hoca, cumhuriyet’teki köşesinde istanbul’a çok getirmek istediği bu işin sonradan mekan bulunamaması nedeniyle iptal edildiğini yazmıştı.
goebbels daha önce de tiyatro festivalimize konuk olmuş, akm büyük salon’da sahnelenen "hashirigaki” adlı yapıtıyla hayranlığımı kazanmıştı. dolayısıyla “stifters dinge”yi merakla beklemiş, gelemeyince de aklım kalmıştı.
yıllar sonra bu işi yakalama imkanım oldu; dün akşam ruhr/triennale kapsamında duisburg kraftzentrale’de izledim.

“stifters dinge” gerçekten de dikmen hocanın istanbul’a getirmek istediği kadar farklı, konvansiyonel tiyatro kalıplarını yıkan, bambaşka bir iş.
yaratım aşamasında uzun süre adı “the piano piece” olarak anılmış yapımda beş piyanonun kullanıldığı müzik var ama onları çalan müzisyenler yok, seslendirilmiş metinler kullanılmış ama onları okuyan oyuncular yok. peki ne var? normal bir tiyatro oyununda cansız olan her şey: ışık, sahne tasarımı, aksesuarlar ve efektler.





“stifters dinge” seçilmiş metinler, seçilmiş müzikler, bu iş özel olarak bestelenmiş müzikler ve resim tarihinden seçilmiş tablolar eşliğinde ışığın, tekniğin, perdelerin, projeksiyonun, suyun, sisin ve efektlerin yardımıyla seyirciyi ona yabancı bir dünyaya götürüyor, alışkın olmadığı bir atmosfere taşıyor.
eğer kendinizi kaptırırsanız, her türlü duyunuzu harekete geçiren bu 70 dakikalık gösteriden etkilenmemiz mümkün değil; gölgeler, yansımalar, fokurdayan sis, su damlaları, kıpkırmızıdan masmaviye dönüşen manzaralar, kendi kendine hareket eden objeler, değişen perspektifler, derinlikler sizi alıp başka bir diyara götürüyorlar.

ama tarif ettiğim bu duygusal etkinin, “affect”le kurulan diyarın yanısıra, “stifters dinge” özellikle metinler aracılığıyla “yabancı” olarak tanımlandığımız “şeyler” hakkında düşünmemizi de sağlıyor. bu bağlamda “stifters dinge”nin çıkış noktası; 19.yüzyıl’da yaşamış romantik yazar ve amatör ressam adalbert stifter’in anlatılarında karakterlerin bilmedikleri, yabancısı oldukları her şey için kullanılan “şey” kelimesi.
stifter’in metinlerine malcom x’in avrupalılar hakkında bir konuşması, claude levi-strauss’un insana güvenmediğini, yalnızlığı seçtiğini söylediği bir röportajından alıntı, william s. burroughs’un amerikalı zengin rockefeller’ı lanetlediği “tower open fire”dan bir fragman da eşlik ediyor; bağlamı genişletiyorlar.
ayrıca yunanistan’ın bir köyündeki bir kadının melankolik şarkısından, güney amerika yerlilerinin konuşmalarına bir çok etnolojik/etnografik kayıt da gösteri boyunca kulaklarımıza ulaşıyor. çoğu hareketi dijital olarak programlanmış ultra-çağdaş bir düzenekle (belki “makina” da denebilir) karşı karşıyayken bir yandan da bu “uzak diyarlar”ın seslerini duymak da yaşantıladığımız yabancılaşmayı kuvvetlendiriyor; her ne kadar claude levi-strauss alıntılanan röportajında dünya üzerinde gerçek anlamda ayak basılmamış, bakir kalmış hiç bir toprağın kalmamış olduğunu söylese de.. 



 
2007’den beri 300’ün üzerinde gösterimi yapılmış “stifters dinge”nin, goebbels tarafından son yıllarda bir de “stifters dinge – the unguided tour” (stifter’in şeyleri – rehbersiz tur) versiyonu hazırlanmış.
bu, gösteri günleri gündüz saatlerinde performans düzeni (yani akşamki gösterilerde tek taraflı olarak kurulmuş seyirci platformu) olmadan, belli bir kurguda çalışan (ama akşam performansları benzeri bir izleği takip etmeyen) düzeneklerin etrafında seyircilerin özgürce gezebilme, yaklaşıp uzaklaşabilme, düzeneği dört bir tarafından izleyebilme imkanı sağlayan bir uygulama.

ben akşam performansından önce “unguided tour” ile düzeneğe aşina oldum ve daha sonra da işin “sunulan” halini izledim. bütünüyle ilginç, sıradışı bir deneyimdi..


2 yorum:

  1. 3-4 sene önce Zagreb'te tiyatro festivalinde denk gelmiştim bu gösteriye, gerçekten çok ilginç bir deneyimdi benim için... Keşke İstanbul'a da uğrasasalar bir ara.

    YanıtlaSil
  2. seyretmiş olmanıza sevindim.. gerçekten çok farklı bir deneyim..

    YanıtlaSil