(fotoğraflar: gert weigelt)
bir neoklasik baleyi bu kadar sevebileceğimi düşünmezdim. isviçreli
koreograf martin schläpfer’in bach’ın, mozart’ın müziklerine yaptığı,
içlerinde çok da bir fevkaladelik bulmadığım ballettmainz dönemi işlerini
kayıtlardan biliyordum; tabii bu işler onun eski dönemine aitler.
schläpfer dört sezondur ballet am rhein düsseldorf
duisburg’un (tam çevirisi: ren kıyısındaki bale düseldorf duisburg’un) genel
sanat yönetmenliğini yapıyor. hazırladığı programlara ve topluluğun performansına
(2012 mayısında topluluktan b.11 numaralı programı da izlemiştim) bakınca,
ballett am rhein’ın almanya’nın opera kurumu bünyesindeki en iyi bale topluluğu
olduğu rahatlıkla söylenebilir.
berlin staatsoper unter den linden rus balet malakhov’un
yönetmenliğinde iyice neoklasik bir hal aldı; münih bavyera operası’nın balesi
ise zaten öyleydi; hamburg balesi de sadece genel sanat yönetmeni john
neumeier’in aşırı derecede nazik ve narin işlerini sergiliyor. almanya’nın bu
üç büyük kültür kentinin dışında kalan ikincillerde ise ya ağırlıklı olarak genel
sanat yönetmeninin veya kurum koreografının işleri sergileniyor, ya da topluluk
topluluk gezen “gezici” koreografların işleri. işte bu toplam içinde schläpfer’in yönetimindeki ballett am rhein bir yandan schläpfer’in gittikçe daha da ilginçleşen kendi işlerinin dünya
prömiyerlerini gerçekleştirirken, diğer yandan da hans von manen’den, jiri
kylian’a, nils christie’den, merce cunningham’a, balanchine’den robbins’e geniş
bir yelpazede dünya modern dans/bale tarihine mal olmuş koreografileri ve
yeni/genç koreografların dünya prömiyeri işlerini sergiliyor.
tevekkeli değil, 2013 eylülünde hem schläpfer
hem de topluluk önemli ödüller aldılar: tanz dergisinin uluslararası eleştirmenler
tarafından belirlenen “2013 yılın dans topluluğu” ödülü ve schläpfer’e
isviçre dans ödülü.
topluluğun şu sıralar gösterimdeki b.16 numaralı programı jerome
robbins, hans von manen ve martin schläpfer’in birer işinden oluşuyor.
bu arada, schläpfer’in hoşuma giden bir
uygulamasından da bahsetmek isterim: topluluğun başına geldiğinden beri, her
bir farklı programa ballett’in b.’si kısaltmasını ve bir numara vermiş. farklı
koreografların işlerinden oluşan bir akşama her işin adının yanyana yazıldığı
uzun bir isim değil, kısaca bir numara vererek hem pratik davranmış hem de
genel sanat yönetmeni olduğundan beri kaç farklı program hazırlamış ilk anda
görülebiliyor.
b.16’ya gelirsem:
doğrusu ilk iki yapıt hakkında yazarak çok da vakit
kaybetmek istemem. ikisi de bilinen işler. kısaca:
robbins’inki, geçmişinde nijinski’nin skandal yaratan 1912 koreografisine
sahip, debussy’in ünlü müziği üzerine neoklasik bir deneme: “afternoon of a
faun” (bir orman perisinin öğleden sonrası).
van manen’in “without words” (sözsüz’ü) ise, 160
koreografisi bulunan sanatçının şimdilik sondan ikinci işiymiş; yani çok yeni,
2010 tarihli. van manen hugo wolf'ün dört şarkısının sözsüz versiyonunu kullanmış.
bu iki yapıtın ilki iki, ikincisi dört kişilikti; bir nevi
“oda balesi” olarak da adlandırılabilirler.
eli yüzü düzgün sahneye koyulmuşlardı; ama bana kalırsa
ikisinin de çarpıcı bir özellikleri yoktu.
esas bahsetmek istediğim schläpfer’in muhteşem işi ise;..
ama ona geçmeden bir parantez daha açmak isterim: b.16 tam
2.5 saat süren müthiş cömert bir program. robbins ve van manen’inkiler yaklaşık
40 dakika sürüyor, 20 dakikalık aradan sonra schläpfer’inki
ise tam 90 dakika. yani “genel sanat yönetmeni” sadece kendi işini bile
sunabilirmiş. bunun yerine, biraz uzaktan akraba da olsa bir temada birleşen üç
işi arka arkaya koyarak hoş ve dramaturjik bir bütünlük yaratan bir program
hazırlamış. her üç iş de bir ucundan ya uykuyla, ya rüyalarla/kabuslarla ya da
geceyle ilişkili; ve tabii ki kadın-erkek ilişkisiyle.
schläpfer’in koreografisinin adı “nacht umstellt” (gecenin
kuşattığı).
yapıt müzik olarak schubert’in 16 alman dansı, bitmemiş
senfonisi ve “die nacht” (gece) adlı şarkısı ile çağdaş italyan besteci
salvatore sciarrino’nun “il suono e il tocere” ve “shadows of sound” (sesin
gölgeleri) adlı besteleri içeriyor. hem de ilginç bir şekilde: merkezde
bitmemiş senfoni var, onun başında ve sonunda sciarrino’nun yapıtları. yani, schläpfer schubert’in “bitmemiş senfonisi”ni sciarrino’nun ve schubert’in
diğer yapıtlarıyla kuşatmış; yapıtın ismi de buradan geliyor.
“bitmemiş” ve sciarrino’nun yapıtları orkestra tarafından
canlı çalınıyor; wen-pen chien’in şefliğindeki icra çok çok iyi.
yapıtı başlatan 16 alman dansı ile sonlandıran “nacht”
şarkısı ise banttan veriliyor; danslarda alfred brendel’in kaydı kullanılmış.
prolog niteliğindeki 16 alman dansında dansçılar için zorluk
derecesi iyice arttırılmış ve yaratıcı
fikilerle bezenmiş neoklasik bir koreografi izliyoruz.
sahnenin en gerisinde devasa, simsiyah iki kapı kanadı var,
altından ve yanlarından ışık sızıyor; beyaz bir ışık; sanki gündüz gibi.
schubert’in piyanoyla çalınan neşeli, günlük güneşlik alman danslarından
sonra ilk şoku sciarrino’nun müziği ile yaşıyoruz; sanki cehennemden çıkıp
gelmiş; iç kıyıcı, rahatsız edici ama dinamik bir ses dünyası.
tekinsiz bir atmosfere girdiğimiz kesin. koreografi ve ışık
da müziğin izinden gidiyor: neoklasik hareketlerden eser kalmıyor, kapı
kanatlarının aralarında sızan ışığın rengi maviye dönüyor; gece ve uyku bütün
tekinsizliğiyle üzerimize iniyor.
erkek dansçıların ayaklarında kadın dansçıların giydiği bale
pabuçları, zemine sertçe vurarak geçip gidiyorlar. dansçıların kolları,
gövdeleri, bacakları kırılıyor, bir kabusun içindeymişlercesine sanki bedenler
ters dönüyor. triolar, duolar müthiş bir hızla birbirini takip ediyor; sahnede
mekan kullanımı asimetrikleşiyor; tahmin edilmeyen giriş-çıkışlar oluyor.
ardından gelen schubert’in “bitmemiş senfoni”si koreografideki
sert ve yırtıcı durumu değiştirmiyor. meğer “bitmemiş senfoni”ye müthiş bir
melankoli ve yalnızlık hakimmiş; schubert’in eserini daha önce hiç böyle
duyumsamamıştım; koreografi ve ışık etkiliyor olsa gerek, tabii ki icra da.
iki bölümlü senfoninin ilk bölümünde neredeyse sadece tek
bir kadın dansçı sahnede. sonradan gösteri kitapçığından öğrendiğime göre schläpfer’in gözde ilham perilerinden yuko kato’ymuş bu dansçı;
kırılgan, minion bir beden, ama kararlı, mücadeleci.
senfoninin ikinci bölümünde ise 30 kişilik topluluğu bütün
gücüyle ve etkisiyle sahnede hissediyoruz; bir kabus mu içindeyiz, yoksa
cehennemde mi; belirsiz, ama ikisi de az çok aynı kapıya çıkıyor zaten. yalnız
ve savunmasız olduğumuz kesin.
ardından gelen tekrar bir sciarrino sekansı gerilimi iyice
arttırıyor. ve bir nevi epilog gibi, schubert’in dört erkek sesi için “die
nacht” şarkısı yapıtı sonlandırıyor.
“die nacht”ta bütün sahne kararıyor, sadece kapı
kanatlarının altından masmavi bir ışık boyuyor sahneyi. prolog’da gördüğümüz
iki erkek bir kadından oluşan üçlü tekrar sahnedeler; kabusları onlar
görmüşler, yaşamışlar; üçlünün arasındaki çetrefil ilişkiler kabusun kendisi
olmuş sanki. şimdiyse, “die nacht”ın dingin etkisiyle durulmuşlar, kabuslar
geride kalmış, bulutlar açılmış, berrak ve sakin bir gökyüzünün altındalar
sanki; fırtınalar atlatmış ve sonunda huzuru bulmuş gibiler..
90 dakikalık “nacht umstellt”de hiç bir fazlalık, hiç bir
tekrar yok; schläpfer hiç bir koreografik kelimesini veya cümlesini
yapıt içinde tekrar etmiyor; oldukça dolu bir iş! bu kadar doluluk bana fazla
gelmedi, aksine çok yoğun bir duygu bıraktı üzerimde.
schläpfer’in becerisi ve başarısı, sadece tasarladığı koreografiyle
değil, müzik seçimiyle de kendisini gösteriyor kanımca; koreografi ile müzik
bütünleşmiş, etle tırnak olmuşlar.
sciarrino bestelerini “sessizlikte, boşlukta, yoklukta
kendimizle karşılaşırız; ve hatta, kaybolup gitmiş rüyalarımız gibi geceleri
ortaya çıkan korkularımızla” diye açıklarken; schubert’in “die nacht”ının
evangelist teolog friedrich adolf krummacher imzalı dizeleri ise “ne
güzelsin/mutlu sessizlik, göksel istirahat!/görüyor musun, parlak yıldızlar
nasıl/göğün yaylalarfında dolaşıyorlar/ve aşağıya, bize bakıyorlar/uzak
diyarların masmaviliğinden sessizce” diye fısıldamakta bizlere. schläpfer’in koreografisi de; gecenin hüküm sürdüğü kabusların
dünyasından geçirerek huzura ulaştırırken bizleri, araç olarak bedenin
peyzajını kullanıyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder