30 Kasım 2024 Cumartesi

30 KASIM


1876 arkeolog heinrich schliemann miken'de agamemnon'un altın maskesini bulmuş

1955 patricia highsmith'in yetenekli bay ripley adlı romanı yayımlanmış

1975 keith jarrett'ın the köln concert albümü piyasaya çıktı

1979 pink floyd'un the wall albümü piyasaya çıktı

1982 michael jackson'ın thriller albümü piyasaya çıktı

2019 atina'da ag. nikolaus semtinde bir kafede dimitris papaioannou ile söyleşi yaptım; röportaj art.unlimited'de ve tiyatro dergisi'nde yayınlandı



29 Kasım 2024 Cuma

29 KASIM


1948 ilk defa bir opera naklen televizyonda yayınlanmış; new york metropolitan operası'ndan verdi'nin othello'su 

1990 william shakespeare'in kral lear oyununun en etkileyici yorumlarından birini seyrettim; istanbul şehir tiyatroları yapımını ışıl kasapoğlu yönetiyordu, erol keskin, cüneyt türel, tilbe saran, betül arım, hüseyin köroğlu, burçin oraloğlu, kamran usluer, şükrü türen, mustafa alabora ve hakan pişkin oynuyorlardı

2004 ismael ivo'nun naked hamlet adlı yapıtını crr dans tiyatrosu yapımı olarak cemal reşit rey konser salonu'nda seyrettim

2013 bu ve devamındaki iki akşam pina bausch'un 1980 adlı yapıtını wuppertal'de barmen operası'nda seyrettim

2013 gösteriden sonra wuppertal'de cafe ada'da uhuhboo project konserine gittim

2017 istanbul bomonti babylon'da michelle gurevich konserine gittim

2019 bu ve ertesi akşam dimitris papaioannou'nun the great tamer gösterisinin dünyadaki son gösterimlerini atina'da megaron'un büyük salonunda seyrettim





28 Kasım 2024 Perşembe

28 KASIM


1901 gustav mahler maxvorstadt, münih, almanya'daki kaim-saal konser salonunda 4. senfonisi'nin dünya prömiyerini yönetmiş

1909 sergey rahmaninov'un 3 no'lu piyano konçertosu'nun dünya prömiyeri, bestecinin solistliğinde walter damrosch yönetimindeki new york senfoni orkestrasıyla gerçekleştirilmiş 

1919 hans poelzig'in berlin'deki kapalı market yapısından dönüştürdüğü großes schauspielhaus, karl gustav vollmoeller tarafından uyarlanan aeschylus'un oresteia oyununun gösterimiyle açılmış

1938 dimitri şostakoviç'in 2 no.'lu caz orkestrası için süiti'nin dünya prömiyeri moskova'da gerçekleştirilmiş

1992 cemal reşit rey konser salonu'ndaki alexis weissenberg konserine gittim

2004 jay jay johanson'u ilk defa canlı dinledim; konser yeni melek'teydi

2004 emin igüs'ü ilk defa canlı dinledim; konser oyun atölyesi'ndeydi 

 2013 jan klata'nın yönettiği hamlet'i schauspielhaus bochum'da seyrettim 

 2018 cyrstal pite'ın the statement adlı hayranlık uyandırıcı yapıtını ilk defa canlı seyrettim; istanbul'da zorlu performans sanatları merkezi büyük salon'da ndt 1'in gösterisinde sol leon & paul lightfoot ve marco goecke'nin de koreografileri sahnelendi

2019 atina onassis stegi'de euripides laskaridis'in elenit adlı gösterinin dünya prömiyerini seyrettim

 

27 Kasım 2024 Çarşamba

İstanbul Tiyatro Festivali'nin çıplaklıktan arındırılmış konukları

İKSV’nin düzenlediği ve geçtiğimiz günlerde biten 28. İstanbul Tiyatro Festivali’ne yurtdışından konuk olan iki gösteriyi çıplaklık ve öpüşme sahneleri törpülenmiş şekilde seyrettik. Bunlar Sankai Juku butoh dansı topluluğunun “Utsushi” ve Schaubühne tiyatro topluluğunun “Richard III.” gösterileriydi. Yurtdışından gelen diğer üç gösteride de çıplaklık ve öpüşme sahneleri törpülenmiş miydi bilmiyorum, çünkü o gösterilerin özgün hallerinden haberim yok. 

Önce bahsi geçen gösterilerdeki çıplaklık ve öpüşme sahnelerinin neler olduklarından bahsedeyim: 
"Utsushi”nin üçüncü bölümünün son sekansında dansçılar seyircilere arkaları dönük, sahnenin sağ ön tarafından sol arka tarafına çaprazlama olarak ve bedenlerini kıvırarak ve eteklerini popolarını açık bırakacak şekilde aşağıya indirmiş olarak ilerlerler. Bu sahneye hem yapıtın video görüntüsünde rastladım, hem de Iowa city’deki bir temsil sonrasındaki eleştiri yazısının içinde bu sahneyi betimleyen kısma denk geldim. Halbuki, dansçılar İstanbul’daki temsilde o bölümde eteklerini indirmediler. 
“Utsushi” temsilinden bir hafta önce, festivalin yan etkinlikleri kapsamında Yapı Kredi Kültür Sanat’ın Loca’sında “Butoh’un Gizemli Dünyasına Yolculuk” başlıklı sunumu yapan butoh dansçısı Kae İshimoto bizlere butoh örneklerinden gerek fotoğraf, gerek video klip gösterirken, gerekse de sunum sonunda bir gösterinin tüm kaydını izletirken, bizim kültürümüze hassasiyet göstererek çıplaklık içeren sahneleri çıkardığı(veya özellikle çıplaklık içermeyen sahneler seçtiği) gibisinden bir açıklama yapmıştı. Belli ki aynı hassasiyetle “Utsushi”nin temsilindeki sahne sansürlenmişti. 
Schaubühne'nin Thomas Ostermeier rejili “Richard III.” yapımının özgün halinde ise 3. Richard ve Clarence karakterlerini canlandıran oyuncular bazı sahneleri çırılçıplak oynarlar. İstanbul'daki temsilde törpülenmiş olan bir de 3. Richard ile Lady Ann'in dudaktan öpüşme sahnesi var.

Bu törpülenme durumuyla ilgili iki şey düşünülebilir: 
1- İKSV, tepki çekmemek için, İstanbul'a davet ettiği topluluklardan çıplaklık ve öpüşme gibi sahneleri tekrar ele almalarını istemiş olabilir; yani sansürü İKSV uygulamış olabilir.
2- Topluluklar, kendileri veya ülkelerinin konsolosluklarının yönlendirmesiyle, geldikleri ülkenin veya ülkeyi yöneten hükümetin kültürel kodlarına ve hassasiyetlerine dikkat ederek, başlarına iş açmamak için, bu revizyonları yapmış olabilirler; yani topluluklar tarafından otosansür uygulanmış olabilir.

Bir zamanlar İstanbul Tiyatro Festivali'nde Sasha Waltz’in “Körper”ini, İsmael İvo’nun “Othello”sunu, Wim Vandekeybus’un “Blush”ını, Dimitris Papaioannou’nun “Medea”sını seyredebilmiştik. İstanbul Devlet Opera ve Balesi yapımı Richard Strauss’un “Salome” operasının her temsilinde, ünlü Yedi Tül Dansı bölümünün sonunda soprano Zehra Yıldız’ın Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu'nun sahnesinde bir-iki saniyeliğine de olsa, çırılçıplak kaldığına tanık olmuştuk. Bunların bazılarından sonra kıyamet kopmuş muydu? İşgüzar gazetelerin olayı kaşıyan haberler yaptıklarını hatırlıyorum, ama yankıları ne kadar sürmüştü, hatırlamıyorum. Ama artık belli ki, bir sanat yapıtının içindeki çıplaklık, A.B.D.’nin muhafazakar bir eyaletinde bile sorun teşkil etmezken, ülkemizde, ülkemizin en "çağdaş şehri"nde, ülkemizin en çağdaş şehrinin en "güncel sanat etkinlikleri düzenleyen kurumunun festivali"nde saklanan bir şeye dönüştü. Ve bu, büyük ihtimalle ve maalesef yurtdışından gelen sanatçıların kendi kendilerine uyguladıkları bir sansür. Zaten yıllar önce Dimitris Papaioannou’nun, Amsterdam’da bir temsil sonrasında yanına gidip, İstanbul’dan geldiğimizi söylediğimizde arkadaşlarıma ve bana “Yapıtlarımın içerdiği çıplaklıktan dolayı İstanbul’da bir kere daha gösteri sahneleyemem” demesinden hal-i pür melalimiz çoktandır ortada ve bütün dünyaca da biliniyor. Ne yazık!

Durum böyleyken, İKSV'den iki şey beklenebilir:
1- İstanbul'a konuk ettiği gösterilerin arkasında durup, göğüs gerip, öncülük ederek; ülkemizde, sanat yapıtlarının içerdiği çıplaklığın sansürlenecek bir şey olmaması gerektiğine dair mefhumun oluşmasına/gelişmesine katkıda bulunabilir, ya da:
2- İstanbul'a içinde çıplaklık olan bir gösteri davet etmeyerek böyle oto/sansür durumlarının oluşmasına mahal vermeyebilir.

Bu noktada, son olarak, şunu düşünmeden edemiyorum: Söz konusu iki gösteri; vazgeçilmez, mutlaka seyredilmesi gereken, başyapıt mertebesinde işler miydi de İKSV oto/sansürü göze alıp, bunları İstanbul'a getirdi, ki bizler, yani sezonda neredeyse sadece festival sırasında yurtdışından büyük prodüksiyonlar seyretme şansına sahip olan İstanbullu tiyatroseverler, tiyatro öğrencileri ve tiyatro sanatçıları bu başyapıtlardan mahrum kalmayalım.
"Utsushi"yi, bir butoh dansı gösterisinin İstanbul'a en son yaklaşık 15 yıl önce konuk olduğunu hatırlayınca, törpülenmiş haliyle sineye çekebileceğimi düşünüyorum. Ancak "Richard III." için aynı şekilde düşünmem mümkün mü, emin değilim. 3. Richard'ı canlandıran Lars Eidinger'in oyunculuğunun benzersiz olduğunu, kendi kurumunun binasındaki sıradan bir temsilde Schaubühne'nin ilk defa bu oyun için açık sahne formunda düzenlenmiş Globe sahnesinde 170 seyirciye bu oyunu oynayan Eidinger'in 2000 kişilik salonu avucunun içine aldığını belirtmezsem ona haksızlık etmiş olurum, ama oyunun, yönetmeni ünlü Thomas Ostermeier'in en iyi işlerinden biri olduğunu iddia etmek de abartı olur, hele de İstanbul seyircisi olarak Ostermeier'in daha nitelikli işleriyle önceki yıllardaki festivallerde karşılaşmışken.

[Bu yazı Tiyatro Dergisi'nde yayınlanmıştır.]

27 KASIM



1574 mimar sinan tarafından tasarlanan selimiye camisi edirne'de resmen açılmış

1896 richard strauss'un senfonik şiiri also sprach zarathustra'nın dünya prömiyeri frankfurt operası'ndaki müze konserleri kapsamında bestecinin yönetimindeki frankfurt belediye orkestrası tarafından gerçekleştirilmiş

1926 béla bartók'un dans pantomimi mucizevi mandarin'in dünya prömiyeri köln'de gerçekleştirilmiş; dönemin köln belediye başkanı konrad adenauer, ahlaksızlık iddiaları nedeniyle diğer gösterileri yasaklatmış



26 Kasım 2024 Salı

26 KASIM


1864 lewis carroll, alice'in yeraltındaki maceraları'nın el yazması taslağını on yaşındaki alice liddell'a göndermiş

1930 robert musil'in niteliksiz adam adlı romanının ilk cildi yayımlanmış

1937 robert schumann'ın keman konçertosu'nun dünya prömiyeri, yazılışından 80 yıldan fazla bir süre sonra berlin'de gerçekleştirilmiş 

1942 başrollerinde ingrid bergman ile humphrey bogart'ın oynadıkları, michael curtiz'in casablanca filmi gösterime girmiş

1945 astrid lindgren'in yazdığı pippi uzunçorap adlı çocuk kitabı yayımlanmış

2010 wuppertal'de barmen operası'nda pina bausch'un sweet mambo adlı yapıtını bu ve ertesi akşam seyrettim

2013 peeping tom'un a louer adlı gösterisini seyretmek için günübirliğine köln'den ludwigshafen'a gittim



25 Kasım 2024 Pazartesi

25 KASIM


1940 woody woodpecker walter lantz'ın andy panda dizisinin knock knock bölümünde ilk defa bir yan karakter olarak ortaya çıkmış

1952 agatha christie'nin fare kapanı adlı oyununun dünya prömiyeri londra'da ambassadors tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş; bu oyunun bu yapımı dünyanın en uzun soluklu oyunu olarak halen londra’da oynamakta… 

 2012 eric de volder'in yazdığı, mesut arslan'ın yönettiği, nergis öztürk ile engin hepileri'nin oynadıkları oda ve adam'ı garajistanbul'da seyrettim

2012 aynı gün suarede msgsü bomonti kampüsü'ndeki şebnem selışık aksan sahnesi'nde ilyas odman, christina flick, melih gençboyacı ve kimmy ligtvoet'in tasarladıkları countdown'ı seyrettim

2013 wuppertal'de barmen operasın'da balanescu quartet'i dinledim

2017 canan yücel pekiçten'in bir yapıtını ilk defa seyrettim ve hayran kaldım; msgsü bomonti yerleşkesi şebnem selışık aksam sahnesi'nde all about the heart

24 Kasım 2024 Pazar

24 KASIM



1859 charles darwin, evrim görüşünü kökten değiştiren ve evrimsel biyolojinin temelini atan türlerin kökeni üzerine adlı eserini yayımlamış

2013 wuppertal'de skulpturenpark waldfrieden'da susanna baca'yı dinledim

2019 iksv salon'da begüm erciyas'ın işitsel yerleştirmesi seslenen parçalar'ı deneyimledim



23 Kasım 2024 Cumartesi

23 KASIM


1834 hector berlioz'un orkestra ve viyola için senfonik eseri harold italya'da'nın dünya prömiyeri paris'te gerçekleştirilmiş

1839 hector berlioz'un dramatik senfonisi romeo ve juliet'in dünya prömiyeri paris'te gerçekleştirilmiş 

2014 ekip tiyatrosu yapımı olarak cem uslu'nun yönettiği pedro calderon de la barca'nın iki kapılı ev adlı oyununu d 22'de seyrettim

2017 bu ve ertesi akşam wajdi mouawad'ın kendi yazıp, yönetip oynadığı seuls adlı yapıtını seyrettim



22 Kasım 2024 Cuma

22 KASIM



1928 maurice ravel'in boléro adlı yapıtının dünya prömiyeri paris operası'nda gerçekleştirilmiş

1965 mitch leigh'in, dale wasserman'ın metnine dayanarak yazdığı la mancha'lı adam müzikalinin dünya prömiyeri new york'ta anta washington square tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş

1967 mel brooks'un zero mostel ve gene wilder ile başrollerini paylaştığı ilk filmi the producers felaket bir gala yapmış ve neredeyse rafa kaldırılmış; film daha sonra oscar kazanmış ve kült statüsüne ulaşmış

2013 bu ve bundan sonraki iki akşamda pina bausch'un ilk defa 1975 yılında frühlingsopfer - dreiteiliger tanzabend von pina bausch başlığıyla sahnelediği üç yapıtını; das frühliingsopfer, der zweite frühling ve wind von west'i folkwang universitat der künste, essen - julliard school, new york ve folkwang tanzstudios, essen dansçılarından wuppertal barmen operası'nda seyrettim; son akşamda annem, babam ve teyzem de seyirciler arasındaydılar

2018 bu ve ertesi akşam zorlu performans sanatları merkezi büyük salon'da robert lepage'ın shakespeare'den uyarladığı hamlet I - collage adlı yapımı seyrettim; theatre of nations yapımı gösterinin oyuncusu evgeny mironov idi






21 Kasım 2024 Perşembe

21 KASIM


1934 cole porter'ın müzikal komedisi anything goes'un dünya prömiyeri new york'ta alvin tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş

1942 bing crosby, irving berlin'in white christmas şarkısıyla ilk kez listelerde bir numaraya yükselmiş ve on hafta boyunca orada kalmış

1947 wolfgang borchert'in ölümünden bir gün sonra, draußen vor der tür adlı oyununun dünya prömiyeri hamburg kammerspiele'de gerçekleştirilmiş

1976 john g. avildsen'in yönettiği ve sylvester stallone'nin başrolünde oynadığı rocky gösterime girdi

2012 salon iksv'de hauschka konserine gittim



20 Kasım 2024 Çarşamba

20 KASIM


1805 ludwig van beethoven'ın tek operası olan fidelio'nun dünya prömiyeri viyana'da theater an der wien'de gerçekleştirilmiş

1889 gustav mahler'in 1. senfoni'sinin dünya prömiyeri budapeşte'de gerçekleştirilmiş

1911 bestecinin ölümünden altı ay sonra gustav mahler'in das lied von der erde'sinin prömiyeri bruno walter yönetiminde münih'te gerçekleştirilmiş; senfoni kelimesinden kaçınan mahler, rol modelleri ludwig van beethoven ve anton bruckner gibi 9. senfoni'sinin son senfonisi olabileceğinden korktuğu için eseri “senfonik şarkı döngüsü” olarak adlandırmış

1983 larry mcmurtry'nin kitabından james l. brooks'un yönettiği ve shirley maclaine, jack nicholson ile debra winger'ın başrollerinde oynadıkları terms of endearment gösterime girdi

2009 ayşe bayramoğlu'nun yazdığı, ayşe selen ile şehsuvar aktaş'ın oynadıkları, çetin sarıkartal'ın yönettiği hakiki gala'yı kumbaracı 50'de seyrettim



19 Kasım 2024 Salı

19 KASIM

1819 museo del prado madrid'de açılmış

1849 franz schubert'in trajik başlıklı dört numaralı senfonisi'nin, bestecinin ölümünden 20 yıldan fazla bir süre sonra leipzig'de dünya prömiyeri gerçekleştirilmiş

1850 teatro real madrid'de açılmış

1892 sonraki yıllarda brecht'in topluluğu berliner ensemble'ın yerleşik tiyatrosu olacak theater am schiffbauerdamm berlin'de açılmış

1958 bertolt brecht'in 1941 yılında finlandiya'da sürgündeyken yazdığı epik oyunu der aufhaltsame aufstieg des arturo ui'nin, peter palitzsch'in prodüksiyonuyla stuttgart'ta dünya prömiyeri gerçekleştirilmiş 

 2016 matinede iolanda llanso'nun xirriquiteula teatre yapımı papirus adlı obje tiyatrosunu trump gösteri merkezi'nde, suarede fuerza bruta'nın aynı adlı gösterisini volkswagen arena'da seyrettim



18 Kasım 2024 Pazartesi

18 KASIM


1908 fransız-alman günlük gazetesi osmanischer lloyd'un ilk sayısı konstantinopolis'te yayımlanmış

1926 george bernard shaw nobel edebiyat ödülü'nü kabul etmiş ancak “alfred nobel'i dinamiti icat ettiği için affedebilirim ama nobel ödülü'nü ancak insan kılığına girmiş bir şeytan icat edebilirdi” diyerek para ödülünü red etmiş

1928 walt disney'in mickey mouse'u, ilk sesli animasyon filmlerinden biri olan steamboat willie'de ilk defa görünmüş

1932 ödön von horváth'ın oyunu kasimir ve karoline'in dünya prömiyeri leipzig tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş

1943 hermann hesse'nin boncuk oyunu adlı romanı yayımlanmış

1959 william wyler'ın yönettiği ben hur filmi gösterime girmiş

1995 bu sezon iki kere daha seyredeceğim richard strauss'un salome operasının istanbul devlet operası yapımını ilk defa seyrettim; gian-carlo del monaco'nun yönettiği yapımda soprano zehra yıldız başrolde oynuyordu

2008 şehsuvar aktaş'ın yönettiği tiyatrotem yapımı alfred jarry'nin kral übü uyarlaması enfes alem buysa kral übü oyununu seyrettim

2016 murat mahmutyazıcıoğlu'nun yazıp yönettiği sen istanbul'dan daha güzelsin adlı oyununu theatron'da seyrettim

2017 ilk defa bir angelin preljocaj yapıtını canlı seyrettim; zorlu performans sanatları merkezinde ballet preljocaj yapımı la fresque

2021 ilk defa bir simon stone yapıtını canlı seyrettim; zorlu performans sanatları merkezinde İTA yapımı euripides uyarlaması medea

2022 ibrahim arıcı'nın yazıp yönetip oynadığı barazek'in kumbaracı 50'de seyrettim

 

17 Kasım 2024 Pazar

17 KASIM


1983 barbra streisand'ın yapımcılığını, yönetmenliğini ve mandy patinkin ile başrolünü üstlendiği, isaac bashevis singer'in oyun ve öyküsünden uyarlanan yentl filmi gösterime girdi

2004 ezginin günlüğü'nü ilk defa canlı dinledim; konser yeni melek'teydi



16 Kasım 2024 Cumartesi

16 KASIM


1915 karakteristik coca-cola şişesinin patenti alınmış

1959 richard rodgers ve oscar hammerstein'ın yazdıkları the sound of music müzikalinin dünya prömiyeri new york'ta lunt-fontanne tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş

1993 placido domingo'yu ilk defa canlı dinledim ve konserden sonra imzasını aldım; abdi ipekçi spor salonu'ndaki konserde domingo'ya eugene kohn yönetimindeki istanbul devlet opera ve balesi orkestrası eşlik ediyordu

1997 yasmine reza'nın yazdığı, gencay gürün'ün çevirip yönettiği, cihan ünal, can gürzap ve cüneyt türel'in oynadıkları sanat adlı oyunu balmumcu'da istek okulları salonunda seyrettim



15 Kasım 2024 Cuma

15 KASIM


1956 elvis presley'in ilk oyunculuk deneyimini yaşadığı love me tender filmi gösterime girmiş

1978 harold pinter'in aldatma oyununun dünya prömiyeri londra'da gerçekleşti

1985 anton çehov'un martı oyununu ilk defa seyrettim; taksim sahnesi'nde sahnelenen istanbul devlet tiyatrosu yapımının yönetmeni yücel erten'di, başrollerde zuhal olcay, gönen bozbey, nihat ileri ve haluk kurtoğlu oynuyorlardı

2008 pina bausch'un düzenlediği festivalde bu akşam schauspielhaus'ta aurelien bory & phil soltanoff'un plus ou moins l'infini adlı muhteşem yapıtını, ardından sidi larbi cherkaoui'nin apocrifu'sunu ikinci kere tanzhaus nrw'de seyrettim

2013 bu ve ertesi akşam aynı günde matine-suare sahnelenen pina bausch'un hindistan esinli iki yapıtı bamboo blues'u ve sweet mambo'yu seyrettim; ikisini 3. ve 4. seyredişimdi








14 Kasım 2024 Perşembe

14 KASIM


1976 sidney lumet'in yönettiği ve faye dunaway, peter finch ile william holden'ın oynadıkları network gösterime girdi

1991 michael jackson'ın çığır açan morphing efektli black or white klibi 27 ülkede aynı anda mtv, fox tv ve bbc'nin top of the pops programında gösterildi

2008 ikinci kere pina bausch'un düzenlediği festivale gittim; düsseldorf'daki farklı tiyatro salonlarında bu akşam üç gösteri seyrettim: önce opera binasında bausch'un café müller & das frühlingsopfer programını, ardından schauspielhaus'ta alain platel'in les ballets c. de la b. yapımı pitie! ve akşamın son gösterisi olarak tanzhaus nrw'de sidi larbi cherkaoui'nin apocrifu

2013 merly tankard'ın stravinski'nin le sacre du printemps uyarlaması the oracle'ı tanzhaus nrw'de seyrettim; paul white dans ediyordu

2015 bu ve ertesi akşam stadsschouwburg amsterdam'da ndt 1'in gabriela carrizo'nun the missing door ve franck chartier'in the lost room adlı gösterilerini seyrettim



13 Kasım 2024 Çarşamba

türkiye'de ender görülen özenli bir gösteri sanatları binası tasarımını doğru kullanamama ve seyirciyi rahatsız etme hoyratlığı


barbaros sağdıç & barış incesu ortak tasarımı cemal reşit rey konser salonu'nun mimari tarzını beğenirsiniz beğenmezsiniz, o ayrı, ama; oditoryum eğimi, görüş açıları, kapıları, fuayesi ve akustiğiyle eli yüzü düzgün, oda müziği boyutlarına uygun bir konser salonu mimarisine sahiptir, hakkını yememek lazım. (en büyük eksisi, anlam veremediğim şekilde baştan beri oditoryum zemininin halı döşeli olmasıdır)

düzgün ve özenli bir konser salonu mimarisine sahip derken kast ettiğim örneğin; fuayedeki ses ve ışık, ya da gösteri sırasında çıkmak isteyenler oditoryumda oturanları rahatsız etmesin diye fuaye ile oditoryum arasında tasarlanmış ara mekanlardır. bu ara mekanlardan oditoryuma bir, doğrudan açılan kapılar vardır, bir de yan kapılar. 
yan kapılar geç gelenleri içeri almak ve yukarıda yazdığım gibi çıkmak isteyenlerin içeridekileri rahatsız etmemeleri içindir. salon, açıldığı 1989 yılından beridir bu şekilde çalıştırılır. gösteri başlayınca giriş kapılarının oditoryum tarafına üstünde sanırım "çıkış yan kapıdan" yazan ve ok bulunan tabelalar asılır. ayrıca her kapının yanında bir görevli vardır ve erken çıkarken tabelaları okumayanları yan kapılara yönlendirirler. 

dün akşam crr konser salonu'nu iksv kullandı; tiyatro festivali için. bilet kontrol edilen giriş kapılarında ve genel olarak mekanda crr konser salonunun kendi elemanları yoktu. 
gösteri başladıktan 45-50 dakika sonrasından itibaren, sıkılan seyirciler akın akın salonu terk etmeye başladı. 
iksv yaptığı işe çok da özen göstermediği için olsa gerek, mekanda yeterince elemanı yoktu, ya da olan elemanlarını mekanın nasıl çalıştırılacağı konusunda doğru yönlendirmemişti, belki de hiç bilgilendirmemişti. dolayısıyla dün akşam gösterinin 50. dakikasından itibaren, salonu terk ederken geride kalıp seyretmeye devam edenlere saygı gösterme gereği duymayan entellektüel seyircimiz doğrudan ara mekanlara açılan kapıları açtı açtı kapadı, kaparken gürültü yaptı. ayrıca her kapı açıldığında içeri fuayenin ışığı girdi. yani, bu amaçla tasarlanmış yan kapılar hiç kullanılmadı.

dün akşam ya crr konser salonu iksv'ye tahsis edilmişti, ya da iksv salonu kiralamıştı. eylül ayındaki leyla gencer şan yarışması finalinde de iksv crr konser salonu'nu kullanmıştı, ama o zaman iksv'nin elemanları oldukça çoktu. 
belediye mekanı tahsis ettiğinde veya kiraladığında elemansız mı ediyor/kiralıyor? salonun yerleşik elemanlarına bu tür etkinlikler için ekstra ücret mi ödeniyor ve mekanı kiralayan ya da mekanın tahsis edildiği kurum mu bu ücretleri ödüyor? 

iksv kendi elemanları olduğu için mi crr konser salonu'nun yerleşik elemanlarını kullanmıyor? eğer öyleyse, anlaşılabilir bir durum tabii. ama bir zahmet kullandıkları mekanın nasıl çalıştırıldığını bilsinler, bilmiyorlarsa öğrensinler; türkiye'de ender şekilde bir gösteri sanatları mekanı seyirci konforunu gözeten, özenli bir tasarıma sahip, bu tasarımın farkında olsunlar ve ona göre kullansınlar. çünkü bu sayede seyircilerine de saygılı davranmış olacaklar.

[dün akşamki gösteri sırasında üst yazının sahnedeki akışı yanlış ve eksik takip ettiğini, ya da edemediğini de beliriyim. bunun faturasını da seyirci ödedi.]

13 KASIM


1872 claude monet impression, soleil levant (izlenim: gün doğumu) adlı tablosunda saat 07:35'teki anı resmetmiş

1940 walt disney'in iki saatlik animasyon filmi fantasia gösterime girmiş

1943 25 yaşındaki leonard bernstein, hasta olan bruno walter'in yerine new york filarmoni orkestrası'nın bir konserini yönetmiş ve böylece bernstein'in uluslararası kariyeri başlamış

1950 benny goodman'ın ünlü carnegie hall konseri kaydı dünyanın ilk çift lp'si olmuş

1963 ken kesey'in aynı adlı romanından uyarlanan one flew over the cuckoo's nest adlı oyunun dünya prömiyeri new york'ta broadway'de gerçekleştirilmiş 

1973 frederick loewe ve alan jay lerner'in yazdığı gigi müzikalinin dünya prömiyeri new york'ta uris tiyatrosu'nda gerçekleştirilmiş

2015 amsterdam operası'nda nationale opera & ballett nederlands yapımı, robert carsen'in yönettiği poulenc'in dialogues des carmelites adlı operasını seyrettim





12 Kasım 2024 Salı

12 KASIM



1780 almanya'nın hallertau bölgesindeki bir köy olan wolfersdorf'ta dört köylü genç dans yasağına karşı gelmiş ve böylece zwiefacher halk dansı ilk kez mahkeme kayıtlarında belgelenmiş

1859 jules léotard, paris'teki cirque napoléon'da trapezden takla atan ilk kişi olmuş ve böylece havada uçan trapez ip gösterisi doğmuş

1936 eugene o'neill nobel edebiyat ödülü'ne değer görülmüş

1966 buzz aldrin gemini programı sırasında uzayda ekstraveziküler aktivite gerçekleştirirken ilk 'uzay selfie'sini çekmiş

1991 atatürk kültür merkezi konser salonu'ndaki konserde el duo flamenco'yu dinledim

2002 edip cansever ben ruhi bey nasılım adlı yapıtını taksim aziz nesin sahnesin'de seyrettim; cüneyt çalışkur'un rejisini yaptığı istanbul devlet tiyatrosu yapımında uğur polat, rüçhan çalışkur ve taner birsel başrollerde oynuyorlardı

2004 mahler'in 9. senfonisi'ni ilk defa canlı dinledim; atatürk kültür merkezi büyük salon'daki konserde istanbul devlet senfoni orkestrası'nı alexander schwink yönetiyordu

2004 savina yannatou'yu ilk defa canlı dinledim; primavera en salonica'nın eşlik ettiği konser yeni melek'teydi

 

11 Kasım 2024 Pazartesi

11 KASIM


1974 maria callas japonya'nın sapporo kentinde son kez sahneye çıktı

1988 gencay gürün çevirisini yaptığı ve şarkı sözlerini yazdığı, terry davies'in müziklerini bestelediği ve haldun dormen'in yönettiği, aristofanes’in kuşlar isimli oyunundan uyarlanan müzikali harbiye muhsin ertuğrul sahnesi'nde seyrettim; oyunda hümeyra, ayla algan, kerem yılmazer, zihni göktay, ismet ay, funda postacı, turgut arseven, can başak, engin alkan, birsen kaplangı, aslı içözü, bennu yıldırımlar ve yıldıray şahinler oynuyorlardı

1994 anne rice'ın kitabından uyarlanan, neil jordan'ın yönettiği, tom cruise, brad pitt ve christian slater'ın oynadıkları gotik korku filmi interview with a vampire gösterime girdi

2003 ünlü yunan bariton spyros sakkas'ın orchestra of colors eşliğinde italyan kültür merkezi konser salonu'nda verdiği konsere gittim

2018 ilk defa bir yoann bourgeois yapıtı seyrettim; zorlu performans sanatları merkezi büyük salon'da celui qui tombe

2022 moliere'in cimri oyununun uyarlamasını elif temuçin rejisiyle bereze gösteri evi'nde seyrettim

 

10 Kasım 2024 Pazar

10 KASIM


1950 william faulkner nobel edebiyat ödülüne değer görülmüş

1956 marguerite monnot'nun irma la douce müzikalinin dünya prömiyeri paris'teki théatre gramont'ta gerçekleştirilmiş

1958 bertolt brecht'in arturo ui'nin önlenemez yükselişi adlı oyununun dünya prömiyeri, finlandiya'da sürgünde yazıldıktan 17 yıl sonra stuttgart'ta gerçekleştirilmiş

1960 d. h. lawrence'ın lady chatterley's lover adlı yapıtının sansürsüz versiyonu, jürinin yayıncı penguin books'u müstehcenlik davasında suçsuz bulmasının ardından ingiltere'de satışa sunulmuş

2010 salon iksv'de terence blanchard quintet konserine gittim

2012 efsanevi orkestra şefi lorin maazel'i ilk defa canı dinledim; haliç kongre merkezi'ndeki konserde amsterdam concertgebouw kraliyet orkestrası'nı yönetti



9 Kasım 2024 Cumartesi

09 KASIM


1843 hamburg'un en eski tiyatrosu thalia tiyatrosu kurulmuş

1881 johannes brahms'ın bestelenmiş en uzun konçertolarından biri olan 2. piyano konçertosu'nun dünya prömiyeri budapeşte'de gerçekleştirilmiş

1989 doğu almanya hükümeti, bürokratik bir hatayla batı'ya seyahat üzerindeki kısıtlamaların kaldırıldığını duyurmasının ardından binlerce kişinin gelmesiyle doğu berlin'de bulunan checkpoint charlie'deki sınırlarını açtı 

992 bu, 11'i ve 13'ü akşamlarındaki konserlerde idil biret beethoven'ın bütün senfonilerinin piyano transkripsiyonlarını çaldı

2005 bugün ile başlayan haftada theater an der ruhr harbiye muhsin ertuğrul sahnesi'nde her akşam farklı bir yapım sahneledi, hepsini seyretim, hepsini roberto ciulli yönetiyordu: bu akşam woody allen'ın tanrı, yarın akşam william shakespeare'in venedik taciri, sonraki akşam sofokles'in antigone, ertesi akşam saint-exupery - roberto ciulli'nin küçük prens ve son akşam bertold brecht - kurt weill'ım üç kuruşluk opera



8 Kasım 2024 Cuma

08 KASIM


1988 anton çehov'un üç kızkardeş oyununu leonid heifets rejisiyle harbiye muhsin ertuğrul sahnesi'nde seyrettim; daha sonra iki kere daha seyredeceğim oyunda arsen gürzap, candan sabuncu, neş'e altıner, ayhan kavas, yalçın boratap, argun kınal, berrin koper, şükrü türen, toron karacaoğlu, salih sarıkaya ve yıldıray şahinler oynuyorlardı

1991 mahler'in 2. senfonisi'ni ilk defa canlı dinledim; atatürk kültür merkezi büyük salon'daki konserde istanbul devlet senfoni orkestrası'nı alexander schwink yönetiyordu, solistler zehra yıldız ile ruthild engert idi

1992 muammer karaca tiyatrosu'nda gülriz sururi tiyatrosu yapımı sokak kızı irma'yı seyrettim; haldun dormen yönetiyordu, gülriz sururi ve güven kıraç başrollerde oynuyorlardı

2013 düsseldorfer schauspielhaus'da dusan david parizek'in yönettiği goethe & elfriede jelinek'in faust 1-3 adlı projesini seyrettim, başrolde stefanie reinsperger oynuyordu

2015 romaeurope festivali kapsamında teatro india'da romeo castellucci'nin sahnelediği schwanengesang adlı gösteriyi seyrettim



7 Kasım 2024 Perşembe

07 KASIM




1912 deutsche opernhaus (şimdiki deutsche oper berlin) berlin'in charlottenburg semtinde beethoven'ın fidelio eseriyle açılmış

1929 new york'ta modern sanat müzesi new york'ta kapılarını halka açmış

1932 buck rogers 25. yüzyılda abd'de ilk kez radyoda yayınlanmış

1934 sergey rachmaninov'un paganini'nin bir teması üzerine rapsodi adlı yapıtının dünya prömiyeri, bestecinin kendisi piyanoda ve leopold stokowski yönetimindeki philadelphia orkestrası eşliğinde baltimore'da gerçekleştirilmiş

2010 alize zandwijk'in yönettiği, wajdi mouawad'ın branden (yangınlar) oyununu ro theater yapımı olarak, beşte biri dolu cemal reşit rey konser salonu'nda hayranlıkla ve etkileyiciliğinden tüylerim diken diken olarak seyrettim; böylece ilk defa wajdi mouawad'ın adını duymuş oldum

2013 bu ve bir sonraki akşam pina bausch'un wiesenland adlı yapıtını wuppertal'de barmen operası'nda 3. ve 4. kez seyrettim

2015 romaeurope festivali kapsamında önce teatro india'da jam martens'in ode to the attempt, sonra teatro vittoria'da emma dante'nin io, polifemo e nessuno. intervista impossibile gösterilerini seyrettim



6 Kasım 2024 Çarşamba

istanbul'dan bir butoh gösterisi geçti

beklerken

ekim ayı sonunda istanbul’a olağandışı bir gösteri uğradı: ushio amagatsu’nun “utsushi”si. gösteriyi bence istanbul’a uğraması açısından olağandışı kılan, butoh dansı örneği olmasıydı. istanbul’a yurtdışından; alışık olunmayan, genelin dışında, pek bilinmeyen, kolay tüketilmeyen, zor anlaşılan ve zor ilişki kurulan dans gösterileri pek gelmiyor. varsa yoksa flamenko, arada sırada modern dans/bale icra eden tanınmamış topluluklar, çok ender de olsa NDT. 
istanbul’da en son ne zaman bir butoh gösterisi seyrettik mesela, hatırlayan var mı? neyse ki, bize hatırlamadığımız kadar uzun zaman geçiren boşluk, etkileyici bir temsille telafi edildi. bunda; japonya ile türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılını kutlama vesilesiyle gösteriyi istanbul’a getiren japan foundation ile istanbul japonya başkonsolosluğu’nun büyük payı olsa gerek, yoksa türkiye’den hiçbir kurum bu kadar sıradışı bir gösteriyi istanbul’a getirmeye cesaret edemezdi. nitekim istanbul’da bundan önceki son butoh gösterisini, yani 2010 yılında garajistanbul’a konuk olan ko murobushi‘nin “dead 1” ve “quicksilver” yapıtlarını seyretmemizi sağlayan da, o yılın türkiye’de japonya yılı olmasıydı ve tabii ki yine japan foundation’ın işbirliği söz konusuydu. 
[ha sahi, garajistanbul’u hatırlayan var mı? hani kurulsun, açılabilsin, inşa edilebilsin diye bir sürü insan cebinden bağış yapmıştı, hani o bağışçıların adları giriş duvarına yazılmıştı. ne oldu garajistanbul’a? bağış miktarlarının geçerliliği 10 yıllık mıydı da, garajistanbul 2007-2017 arasında açıktı! neyse, konuyu dağıt mıyım, “utsushi”ye geri döneyim...]  

içinde bulunduğumuz yılın başlarında aramızdan ayrılan ushio amagatsu butoh’un ikinci kuşağının önemli iki isimden biri. diğeri de murobushi zaten. 
“utsushi”, amagatsu’nun 1978 ile 2000 yılları arasında ürettiği yapıtlarından parçalarla oluşturulmuş, retrospektif karakteri olan derleme bir gösteri. neyse ki amagatsu’nun bizzat kendisi bu derlemeyi tasarlamış. yani "utsushi" maurice béjart’ın ölümünden sonra gil roman’ın onun yapıtlarından parçaları bir araya getirdiği “béjart fete maurice” gibisinden “best of” bir gösteri değil.

adı japonca’da “kendine mal etme, öykünme, ilham alma, atıfta bulunma” anlamlarına gelen “utsushi”, adının imlediği bütün anlamları taşıyacak şekilde bir derleme gösteri de olsa, yapısı oldukça tanımlı ve güçlü. amagatsu dört, üç ve sonunda altı dansçının icra ettikleri hareketli ve görece hızlı bölümlerin aralarına iki kişilik, daha çok sakin ve yavaş icra edilen hareketlerden oluşan bölümleri yerleştirmiş. kalabalık ve hızlı bölümler genel olarak dinamik karakterleriyle görsel olarak göz alıcılar ve seyirciyi hemen etkiliyorlar. ara bölümler ise adeta birer haiku gibiler; kısa ve yalın.

ara bölümleri seyrederken, sakin ve yalın hareketlerin aynalanmasından oluşan koreografiyi icra eden iki dansçının seçiminin bilinçli olduğunu hissine kapıldım: biri genç diğeri yaşlıydı, birbirlerinin hareketlerini aynalıyorlardı; yani tek ve aynı figürün gençliliği ve yaşlılığı gibiydiler. aynalama mantığının getirdiği güçlü anlamlardan ve bende uyandırdığı etkili hislerden biri; bu bölümlerin ilkinde, genç olanın hareketleri icra ederken sırtını seyirciye, yüzünü yaşlı dansçıya dönüyor olması, yaşlı dansçının da yüzünü genç olana dönmesiydi; sanki genç olan geleceğe, kendi yaşlılığına bakıyordu, yaşlı olan da geriye, gençliğine… amagatsu’nun, yaklaşık beş dakikalık bu haiku-vari koreografisinde bize “zaman”ı anlattığı hissine kapıldım.
gösteri bitiminde broşürde yazan bölüm adlarına bakınca şaşırdım: tam da o bölümün adı “toki (zaman) - zamanın örgüsünde bir anı: izlemek, bakmak” imiş. iki dansçılı kısa bölümlerden bir diğeri de “hibiki (ses) – uzaklardan bir tını: paralel hareket” imiş. ilkinin adınnda “zaman”a, ikincisininkinde de “hareketlerin paralellikleri”ne işaret ediliyormuş zaten. gösterideki diğer bölümlerden ikisinin adları ise “kagemi (gölge-görüş) – ayna metaforlarının ötesinde”den “iki ayna” ve “yankılar” imiş. meğer benim seyrederken dikkatimi çeken ayna metaforu da bu bölümlerin içeriğinde, başlıklarına girecek kadar varmış. bölümlerin adları ile biçimleri arasındaki bu doğrudan ilişki; butoh dansının -hareketleri her ne kadar genel kanıda sıra dışı sayılsalar ve kolay iletişim kurulamıyormuş gibi gözükseler de, aslında insana dair çok temel temaları yalın bir estetikle sunmaları açısından- anlaşılır olduğunu fark etmemi sağladı. 

kalabalık kadrolu bölümler hem daha hızlı, kıvrımlı, artikule hem de daha figüratif hareketlerden oluşuyordu, dolayısıyla seyirci olarak bu bölümlerle ilişki kurmak; gerek gündelik bilgimizle gerekse de entelektüel birikimimizle bu bölümlerdeki hareketleri yorumlamak, daha kolaydı. belki bir çok seyirci gibi ben de bu bölümlerde; açan çiçekler, doğadaki seslerin kulaklara ulaşması, coşku, dehşet, ferahlık, sıkışma, karanlık ve kötücül ruhlar/enerjiler, popüler kültürde antik mısır danslarının el-kol figürleri, çanaklara düşen su damlaları, antik yunan heykellerinin postürleri gördüm…

tipik bir butoh imgesi olan bedeni bütünüyle beyaza boyalı saçsız erkek dansçılar bazı bölümlerde (özellikle gösterinin ilk ve son bölümünde) cennetsi yaratıklar gibiydiler, bazı bölümlerde ise -ki örneğin üçüncü bölümde- bu sefer cehennemvari bir ortamda var olmaya çalışan yaratıklara dönüşmüşlerdi. bu yorumlarımda bu bölümlerde kullanılan müziklerin etkisi olduğu gibi (örneğin üçüncü bölümde gürültülü endüstriyel müziğin içinde çığlıklar, haykırışlar duyuluyordu), kostümlerin ve dansçıların yüz ifadelerinin de büyük rolü var: ilk bölümdeki düz krem renkli, havalanan, hacimli eteklerin yerini üçüncü bölümde, pollock tablolarına benzeyen desenleri olan ve bedenin üst kısmını çıplak bırakan etekler aldı. ilk bölümde dansçıların coşkulu, mutlu, masum hallerini destekleyen kulaklarından sarkan sevimli beyaz toplar yerini üçüncü bölümde yüzlerini bütünüyle kaplayan açık kırmızı renkli, şekilsiz (deri kalkmış altından gelişigüzel damarlar gözüküyormuş gibi duran) maskelere bıraktı.
bu üçüncü bölümde özel olarak kullanılmış maskeler bir yana, diğer bölümlerde yüzlerin kendileri bütünüyle beyaza boyanarak adeta birer maske gibi kullanılıyordu; her bir mimik, ağızların açılış şekilleri, gözlerin kısılışı veya açılışı seyredende bir etki yaratmaya, bir his uyandırmaya yönelikti. her bir dansçının yüz halleri de birbirlerinden farklıydı, birisi daha mutlu, diğeri daha ciddi, başka biri ifadesizdi; dolayısıyla dansçılar tek bir ruh halinin veya hareketin aynısını unison şekilde yapmaktan çok, hallere ve hareketlere kendi yorumlarını, bireyselliklerini katıyorlardı.

alkışlarken

mimiklerin ve hareketlerin dansçılar tarafından bireyselleştirildiklerini gösteriyi birinci balkonun orta sırasından seyrettiğim ilk akşamda değil, parterin üçüncü sırasından seyrettiğim ikinci akşamda fark ettim. bu da bana “acaba o mekan bu gösteri için doğru seçim miydi?” diye sordurdu. oditoryumun kapasitesi ve boyutları, ve sahne-seyirci mesafesi aslında ağırlıklı olarak ticari gösteriler ve özellikle de müzikaller gözetilerek belirlenmiş olan o mekanda seyircinin bu kadar incelikli ve detaylara odaklanan bir yapıtla ilişki kurması ne kadar mümkün olabildi. iki akşamda da alkışların cılızlığı bu endişeme dair kaba bir fikir verdi bana.

“utsushi” izlenimlerimi yazarken biraz araştırma yaptım ve gösterinin üçüncü bölümünün son sekansında dansçıların seyircilere arkaları dönük, sahnenin sağ ön tarafından sol arka tarafına çaprazlama olarak ve bedenlerini kıvırarak ilerlerken, eteklerini popolarını açık bırakacak şekilde aşağıya indirdikleri video görüntüsüne ve örneğin iowa city’deki bir temsil sonrasındaki eleştiri yazısının içinde bu sahneyi betimleyen kısma denk geldim. halbuki dansçılar istanbul’daki temsilde o bölümde eteklerini indirmemişlerdi. aklıma; “utsushi” temsilinden bir hafta önce, yapı kredi kültür sanat’ın loca’sında “butoh’un gizemli dünyasına yolculuk” başlıklı sunumu yapan butoh dansçısı kae ishimoto’nun butoh örneklerinden gerek fotoğraf, gerek video klip gösterirken, gerekse de sunum sonunda bütün gösteri kaydı izletirken, bizim kültürümüze hassasiyet göstererek çıplaklık içeren sahneleri çıkardığını (veya özellikle çıplaklık içermeyen sahneler seçtiğini) belirttiği geldi. belli ki aynı hassasiyetle “utsushi”nin temsilinde de o sahne sansürlenmişti. 
bir zamanlar istanbul’da sasha waltz’in “körper”ini, ismael ivo’nun “othello”sunu, wim vandekeybus’un “blush”ını, dimitris papaioannou’nun “medea”sını seyredebilmiştik, istanbul devlet opera ve balesi yapımı richard strauss’un “salome” operasının her temsilinde ünlü yedi tül dansı bölümünün sonunda soprano zehra yıldız’ın atatürk kültür merkezi büyük salonu'nun sahnesinde anlık da olsa çırılçıplak kaldığına tanık olmuştuk; ama artık bir sanat yapıtının içinde bulunan çıplaklık, a.b.d.’nin muhafazakar bir eyaletinde bile sorun teşkil etmezken, ülkemizde, ülkemizin en çağdaş şehrinde, ülkemizin en çağdaş şehrinin en güncel sanat etkinlikleri düzenleyen kurumunun festivalinde saklanılan bir şeye dönüştü. dimitris papaioannou’nun yıllar önce amsterdam’da, istanbul’dan geldiğimizi söylediğimizde bana ve arkadaşlarıma “yapıtlarımın içerdiği çıplaklıktan dolayı istanbul’da bir kere daha gösteri sahneleyemem” demesinden hal-i pür melalimiz çoktandır ortada ve belli zaten ya, niye şaşırıyorum ki...

sahneden

amagatsu’nun yapıtlarının görsellerine veya video parçalarına baktığınızda fark ettiğim bir şey, mekan ve obje tasarımının onun işlerinde önemli bir yeri olduğuydu. örneğin “utsushi”de bölümlerini kullandığı “kagemi”deki havaya asılı beyaz çiçekler, “kinkan shonen”deki rölyefli arka duvar, “toki”deki monolitler yapıtların atmosferlerinin ayrılmaz parçalarıydı sanki. 
“utsushi” derleme bir gösteri olduğu için, sadece sahnenin üç köşesinde havadan asılı tartılar vardı; ağırlıklar kum (belki un, belki kül) dolu torbalarla dengelenmişti. dansçılar bunlarla çok anlamlı etkileşime geçmediler; ya da geçtikleri kadarını ben alımlayamadım.
sahnenin sağ arka köşesindeki hafif kaldırılmış sahne zemini ise bana göre sahne üzerinde gerçekleştirilen her şeyin aslında yapay olduğunu imliyordu; sakince, çok kalın bir şekilde altını çizmeden...

alkışlarken

son kertede; “utsushi” estetik seviyesi yüksek, minimal tarzıyla, şiirselliğin ön plana çıktığı, meditasyon seansı gibi bir gösteriydi. yine de ushio amagatsu’dan seyrettiğim ilk yapıtın, başta yazdığım gibi bizzat kendisi tarafından bir araya getirilmiş olsa da, böyle parçalardan oluşan bir derlemeden çok, kendi içinde bütünlüklü bir yapısı/anlatısı olan, baştan sona tek bir yapıt olmasını isterdim. 

[bütün fotoğraflar ve videolar: © mehmet kerem özel, 24-25 ekim 2024, istanbul]