geçen hafta çarşambadan pazara “pina40” etkinliklerinin
düsseldorf ayağı yoğun bir programla gerçekleşti. cuma-cumartesi günlerinde düsseldorf
operası’nda tanztheater wuppertal pina bausch, bausch’un hindistan’dan
esinlenerek gerçekleştirdiği “bamboo blues” ve “sweet mambo” adlı yapıtları
matine-suare olmak üzere arka arkaya sunarken, çarşambadan pazara düsseldorf’un
sadece dansa (salon danslarından çağdaş dansa, flamenkodan tangoya dansın her
türüne) vakfedilmiş kurumu tanzhaus nrw’de, vakti zamanında toplulukta yer alan
eski pina bausch dansçılarının koreografileri seyirci karşısına çıktı
bu beş gün “pina40”ın, bausch’un hayattayken düzenlediği
dört devasa festivalin havasına en çok yaklaşılan zamandı. örneğin; cumartesi
günü düsseldorf operası’nda öğlen 14:00’de “bamboo blues” ile başlayıp,
raphaelle delaunay ile morena nascimento’nun koreografilerini seyretmiş olarak
gece 24:00 sularında tanzhaus nrw’den çıkmanız mümkündü; bir saat önce opera’daki
gösteride sahnede olan dansçıları tanzhaus nrw’deki gösterilerde seyirci olarak
görmek, seans aralarında gerçekleşen söyleşi ve film gösterilerine katılmak, susanne linke ile marion cito arasında oturarak bir gösteri izlemek ve onlarla sohbet etmek mümkündü.
düsseldorf programını çarşamba akşamı meryl tankard’ın “the
oracle” ve fabien prioville’in “the smartphone project” gösterileri açtı.
meryl tankard, pina bausch’un wuppertal’deki ilk döneminden,
efsanevi dansçılardan biri; 1978-1984 yılları arasında “café müller”den
“kontakthof”a, “bandeneon”dan “1980”e bir çok bausch klasiğine katkıda
bulunmuş, 1988 yılına kadar da konuk dansçı olarak topluluğa destek vermiş.
tankard daha sonra, memleketi avustralya’ya dönmüş, ilk önce
kendi topluluğunu kurmuş, daha sonra “avustralya dans tiyatrosu”nu, 1999’dan
itibaren de dünyanın çeşitli bale ve dans topluluklarında yapıtları sahnelenmekte.
[pina bausch vefat ettiği zaman, yerine geçebilecek
isimlerden en çok telaffuz edileni meryl tankard idi. kamuoyuna 2015’de yeni
bir yapıt sahneleyeceklerini açıklayan tanztheater wuppertal pina bauch’un
sanat yönetmeni lutz förster, koreografın kim olacağına dair ipucu vermediği
için, tankard hala olası adaylar arasında sayılır.]
tankard düsseldorf’a, “bahar ayini” uyarlaması olan “the
oracle” adlı solo yapıtı ile geldi. 2009 tarihli ve o sene avustralya’da “en
iyi koreograf”, “en iyi erkek dansçı” ödüllerini almış olan yapıtta,
koreografik çalışmaya da ortak olan paul white dans ediyordu.
[kendisi de avustralyalı olan white’ın 2012’den beri
tanztheater wuppertal pina bausch dansçısı olduğunu ekliyim.]
“the oracle”ın bariz bir librettosu yoktu; ancak kanımca
sanatçının yeni bir üretim ortaya koyabilmesi için kendini masaya yatırıp
kurban etmesini anlatıyordu.
“bahar ayini” çalmaya başlamadan önceki prologda kuş
cıvıltıları, bomba sesleri, kilise çanları ve ortaçağ müziği ve görsel tasarımı
fotoğrafçı régis lansac’a ait kaleydospik görüntülerdeki dansçı bedeniyle
yaratılan bir çok diğer şeklin yanısıra haç formu; yapıtın isminin de “kehanet”
olduğu düşünüldüğünde dini çağrışımlar yapmakta. ancak, bu atmosferin dini
anlamlardan daha çok, geçmiş zamanlara ait bir duyguyu resmettiğini düşünmek de
mümkün. çünkü video projeksiyonu üstüste bir kaç boya katmanın gözüktüğü,
pentimentovari efekt yaratan geniş bir yüzeye yansıtılıyordu.
“bahar ayini”nin çalmaya başlamasıyla beliren erkek
dansçının bazı hareketleri ise, nijinski’nin “bir faun’un öğleden sonrası”
koreografisindeki bir kaç temel harekete gönderme yapıyordu.
dansçının, eteğimsi kumaş parçasını birinci bölümde başını
ve yüzünü kapatacak şekilde öne doğru sarkıtarak sadece bedeninin ve ayaklarının
gözükmesi, ikinci bölümde beline takarak bu sefer başının ve torsosunun görünür
olup ayaklarının kaybolması; kanımca ruh-fizikalite, akıl-duygu, baş-ayak
ikilemlerini, buradan hareketle de, sanatçının yaratım sürecindeki sancılarını
ifade ediyordu. [değil mi ki, bausch’un en ünlü ve herkesin alıntı yaptığı
sözlerinden biri “koreografi yapmaya ayaklardan değil baştan başlarım”dır…]
“bahar ayini”nin “kurban edilenin dansı” isimli, yaklaşık
beş dakika süren ünlü son bölüm, erkek dansçının sahnede bütünüyle çıplak dans
ederek yaratım sancılarını doğum metaforuna bağladığı gibi, müziğin dinamizmini
ve giderek temposu yükselen aksak ritimlerini mükemmel bir şekilde koreografik
dile aktardı; erkek dansçı “tükenecek” kadar nefes nefese kaldı ama kendini
yeniden doğurmuş da oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder