2 Kasım 2013 Cumartesi

NRW028 dominique mercy ile karafiller arasında..

-->


pina40 jübile sezonunun pik yapacağı kasım ayı etkinlikleri 31 ekim'de başladı. önümüzdeki beş hafta boyunca her haftasonu birer yapıt sahnelecek: wuppertal-barmen operası'nda 1982 yılından "nelken" ile başlayıp, budapeşte esinli "wiesenland" ile devam edecek; düsseldorf operası'nda hindistan temalı "sweet mambo" ve "bamboo blues" iki akşam arka arkaya sahnelenecekler; tekrar wuppertal-barmen ve essen aalto theater'da, en son 1979'da birarada sahnelenmiş olan stravinski üçlemesi "frühlingsopfer" ve son olarak wuppertal-barmen'de, 1980 yılından 4 saatlik "1980".

iki akşamdır wuppertal-barmen operası'nda karanfillerle çoğalıyorum; gerçi dokuz yıl önce yine wuppertal'de iki kere izlemiştim "nelken"i, ama "o zamanki ben değilim şimdi"!
bu akşam bir kere daha izleyip "nelken"lere veda edeceğim; izlenimlerim yakında..

ama ondan önce; gösterilere ek olarak düzenlenen geniş yan etkinliklerden "begegnungen" (karşılaşmalar) serisinden dün akşam takip ettiğim judith kuckart - dominique mercy söyleşisi izlenimlerimi aktarmak isterim.

....

aslında bu seri, kadın dergisi emma'nın kurucusu ve yayıncısı, almanya'nın önde gelen feminist gazetecilerinden, (sanırım bizim duygu asena'mız) alice schwarzer ile planlanmış ama schwarzer rahatsızlandığı için dün akşam judith kuckart adında bir hanım yazar gerçekleştirdi söyleşiyi; dans eğitimi almış, bir süre kresnik'in asistanlığın yapmış, kısa bir süre kendi dans topluluğunu kurmuş, şimdilerde romanlar yazan biri kuckart.
önce kendi kitabından küçük bir bölüm okudu. kahraman juli böwe 16 yaşında wuppertal'e bir hanım koreografa audition'a gelmiş, koreograf onu stüdyoya kabul etmiş ama 18 olunca tekrar gel demiş, bu sırada yanında siyah ceketli bir erkek melek de durmaktaymış; kahraman 18 olduktan sonra bir daha wuppertal'e uğramamış.. dinlerken tahmin ettiğimiz gibi, kahraman yazarın kendisi, koreograf pina bausch. bu kadar birebir yaşanmış bir olayı romana koymanın ne kadarı edebiyat tartışılır doğrusu; nerede kaldı bunun hayalgücü; neyse..
kuckart ısrarla "sizce siyah ceketli melek kimdi?" diye sordu mercy'e . meğerse mercy’miş o “melek”..

evet, "biz bize sohbet ediyoruz, aman ne güzeliz, pina bausch da mükemmeldi, biz de onun mirasını en iyi şekilde koruyoruz" tarzında bir sohbet serisinin düşünülmüş olmaması çok güzel, çok yerinde; judith kuckart da bu anlamda üzerine düşen görevi yaptı, ancak "farklı" olabilmek için "zorlama" sorular sormak hiç de akıllıca değildi. zavallı dominique mercy, kuckart'ın ne sormaya çalıştığını bazen anlamadı, bazen çok iyi anladı da anlamlandıramadı, öylece kaldı, tutuldu, -ki, başta bayağı esprili ve hazırcevap bir insan olduğunu gösterdiği halde.

mesela; "sasha waltz veya christopher marthaler "1980"i veya "bahar ayini"ni sergilese nasıl olurdu?" gibisinden bir soru geldi kuckart’dan; mercy anlamayınca "yani, repertuar eseri gibi düşünün, macbeth veya hamlet sahnelemek gibi" diye açıkladı; iyi de ne waltz ne marthaler repertuar yapıtları sahnelemiyorlar ki, ya da çok çok ender. garip bir soruydu, mercy'i de ne diyeceğini bilemedi zaten.

kuckart söyleşiye şöyle başladı: "dün akşamki performans mı daha iyiydi, bu akşamki mi?"
malum "nelken" yıllar sonra tekrar çalışılan ve iki önemli dansçının, dominique mercy ve lutz förster'in artık dans etmedikleri, onların rollerini başkalarının üstlendiği bir yapıt.
mercy bu soru karşısında ne yapacaktı, seyircilerin önünde topluluğu mu çekiştirecekti; "ikisinin de kendi iyi tarafları vardı, ama bu akşamki biraz daha oturmuştu, bazı küçük aksaklıkları bu akşam giderdik" dedi. kuckart üsteledi "peki en beğendiğiniz sahne hangisiydi?"!




neyse, arada, mercy'den hoş anektodlar ve olaylar da öğrendik. 
“nelken”de de onun rolünü üstlenenin söylediği gibi “yuvada bile dans edermiş”. küçüklüğünden itibaren içgüdüsel olarak dans ettiğini fark eden öğretmeni annesine bu çocuğu dans ile ilgili bir okula verin diye öğütlemiş. annesi de bu öğüdü tutmuş.
ama ilginç olan mercy, ilerde başına iş aşmasın diye formaliteden, dışardan okuyarak bitirdiği lise dışında, ne bir formal eğitim ne de bale eğitimi almış. o dönem bordeaux opera balesinde eğitim veren bir hanımın derslerine gitmiş sadece; ve operaya gire çıka, 15’indeyken baleye birisi arandığında ellerinin altındaymış ve o tarihten itibaren dans etmeye başlamış.

pina’yla, eşi malou’yu (malou airaudo’da da pina bausch’un en eski dansçılarından biri, ancak uzun zamandır sahne üzerinde dans etmiyor, eğitimci olarak çalışıyor) görmek için new york’a gittiğinde, gemiden iner inmez tanışmış; onu karşılamaya malou ile gelenlerden biriymiş.
kuckardt burada da garip ve zorlama bir soru sordu: "jo ann endicot kitabınını başında pina için dünyanın en güzel insanı tabirini kullanmıştı, siz de öyle düşünüyor musunuz?" mercy "dünyada bir çok güzel erkek ve kadın var, o yüzden böyle bir tanımlama yapamam ama dünyanın en önemli insanlarından biri olduğu kesin" dedi..

mercy ile airaudo tanztheater wuppertal’in ilk dönemlerinde iki kere topluluğu terk etmişler. ilkinde paris’e gidip, kurslara katılmışlar, mercy aslında şancı olmak istiyormuş, carolyn carlsson ile tanışmış, onunla paris operası’nda ortak bir yapımda çalışmışlar, sonra malou ile kendi küçük topluluklarını kurmuşlar kendi küçük yapıtlarını sahnelemişler, az da olsa seyircileri olmuş (mercy bunlardan bahsederken esprili bir şekilde almanca’daki küçültme ekini kullanarak kelime üretti,: “toplulukcuk”, “yapıtcık”, “seyircicik”).
sonra, tam hatırlamıyor, ya pina onları çağırmış; bir şekilde dönmüşler, ancak “renate wandert aus”, macbeth uyarlaması ve “café müller”i yaptıktan sonra tekrar topluluktan, wuppertal’den ayrılmışlar; kişisel varoluş krizlerimizdi dedi mercy bu ikinci ayrılık için ve çok hoş bir anektodu da ekledi: “pina bizim ayrılacağımızı bildiği, ayrılacağımız kesinleştiği halde bize “café müller”deki roller teklif etti” dedi ve pina’ya teşekkür etti..

ikinci ayrılık sonrasında mercy artık hiç bir şey yapmak istemeyen bir şekilde güney fransa’da bahçede otururken, böyle olmayacak deyip, tekrar paris’e dönmüşler, kurslara kaydolmuşlar; ama olmamış ve bakmışlar ki yine wuppertal yolundalar; wuppertal’siz, pina’sız yapamayacaklar. 
mercy, airaudo, iki dansçı arkadaşları, o zaman bebek olan ve şu anda toplulukta dans eden kızları thusnelda mercy ve thusnelda’nın bakıcısı helena pikon. evet, tanztheater wuppertal’in uzun süreli dansçılarından ve halen topluluğun en ilginç dansçılarından biri olan helena pikon wuppertal’e bebek bakıcısı olarak ayak basmışmış.

kuckart’ın sorduğu sorulardan bence en ilginci ve anlamlısı, “pina’nın sorduğu sorulardan [pina bausch'un yapıtlarını oluştururken kullandığı dansçılara yöneltilen soruları kastediyor] herhangi birine cevap vermek istemediğiniz oldu mu hiç” idi.
mercy, “evet, aşka-sevgiye dair bazı sorular” ve “bazen de yaptığınız şeyin sahne üzerine alınma ihtimali korkutucuydu” dedikten sonra şu anektodu anlattı: 
bir sefer pina’ya “ama bu soruyu daha önce de sormuştun ve ben de cevaplamıştım” dedim, o da “evet, ama o zamanki senle şimdiki sen aynı değilsiniz ki” demişti ve haklıydı da!
...

evet, belki de bu yüzden ben de dokuz yıl önce izlediğim, hatta bir akşam önce izlediğim bir pina bausch yapıtını tekrar, tekrar izliyorum; çünkü o akşam, dokuz yıl önceki veya bir, iki akşam önceki ben değilim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder