pina40
jübile sezonunun pik yapacağı kasım ayı etkinlikleri 31 ekim'de başladı.
önümüzdeki beş hafta boyunca her haftasonu birer yapıt sahnelecek:
wuppertal-barmen operası'nda 1982 yılından "nelken" ile başlayıp,
budapeşte esinli "wiesenland" ile devam edecek; düsseldorf
operası'nda hindistan temalı "sweet mambo" ve "bamboo
blues" iki akşam arka arkaya sahnelenecekler; tekrar wuppertal-barmen ve
essen aalto theater'da, en son 1979'da birarada sahnelenmiş olan stravinski
üçlemesi "frühlingsopfer" ve son olarak wuppertal-barmen'de, 1980
yılından 4 saatlik "1980".
iki
akşamdır wuppertal-barmen operası'nda karanfillerle çoğalıyorum; gerçi dokuz
yıl önce yine wuppertal'de iki kere izlemiştim "nelken"i, ama "o zamanki ben
değilim şimdi"!
bu
akşam bir kere daha izleyip "nelken"lere veda edeceğim; izlenimlerim
yakında..
ama
ondan önce; gösterilere ek olarak düzenlenen geniş yan etkinliklerden
"begegnungen" (karşılaşmalar) serisinden dün akşam takip ettiğim
judith kuckart - dominique mercy söyleşisi izlenimlerimi aktarmak isterim.
....
aslında
bu seri, kadın dergisi emma'nın kurucusu ve yayıncısı, almanya'nın önde gelen
feminist gazetecilerinden, (sanırım bizim duygu asena'mız) alice schwarzer ile
planlanmış ama schwarzer rahatsızlandığı için dün akşam judith kuckart adında
bir hanım yazar gerçekleştirdi söyleşiyi; dans eğitimi almış, bir süre
kresnik'in asistanlığın yapmış, kısa bir süre kendi dans topluluğunu kurmuş,
şimdilerde romanlar yazan biri kuckart.
önce
kendi kitabından küçük bir bölüm okudu. kahraman juli böwe 16 yaşında
wuppertal'e bir hanım koreografa audition'a gelmiş, koreograf onu stüdyoya
kabul etmiş ama 18 olunca tekrar gel demiş, bu sırada yanında siyah ceketli bir
erkek melek de durmaktaymış; kahraman 18 olduktan sonra bir daha wuppertal'e
uğramamış.. dinlerken tahmin ettiğimiz gibi, kahraman yazarın kendisi,
koreograf pina bausch. bu kadar birebir yaşanmış bir olayı romana koymanın ne
kadarı edebiyat tartışılır doğrusu; nerede kaldı bunun hayalgücü; neyse..
kuckart
ısrarla "sizce siyah ceketli melek kimdi?" diye sordu mercy'e .
meğerse mercy’miş o “melek”..
evet,
"biz bize sohbet ediyoruz, aman ne güzeliz, pina bausch da mükemmeldi, biz
de onun mirasını en iyi şekilde koruyoruz" tarzında bir sohbet serisinin
düşünülmüş olmaması çok güzel, çok yerinde; judith kuckart da bu anlamda
üzerine düşen görevi yaptı, ancak "farklı" olabilmek için
"zorlama" sorular sormak hiç de akıllıca değildi. zavallı dominique
mercy, kuckart'ın ne sormaya çalıştığını bazen anlamadı, bazen çok iyi anladı
da anlamlandıramadı, öylece kaldı, tutuldu, -ki, başta bayağı esprili ve
hazırcevap bir insan olduğunu gösterdiği halde.
mesela;
"sasha waltz veya christopher marthaler "1980"i veya "bahar
ayini"ni sergilese nasıl olurdu?" gibisinden bir soru geldi
kuckart’dan; mercy anlamayınca "yani, repertuar eseri gibi düşünün,
macbeth veya hamlet sahnelemek gibi" diye açıkladı; iyi de ne waltz ne
marthaler repertuar yapıtları sahnelemiyorlar ki, ya da çok çok ender. garip
bir soruydu, mercy'i de ne diyeceğini bilemedi zaten.
kuckart
söyleşiye şöyle başladı: "dün akşamki performans mı daha iyiydi, bu akşamki
mi?"
malum
"nelken" yıllar sonra tekrar çalışılan ve iki önemli dansçının,
dominique mercy ve lutz förster'in artık dans etmedikleri, onların rollerini
başkalarının üstlendiği bir yapıt.
mercy
bu soru karşısında ne yapacaktı, seyircilerin önünde topluluğu mu çekiştirecekti;
"ikisinin de kendi iyi tarafları vardı, ama bu akşamki biraz daha
oturmuştu, bazı küçük aksaklıkları bu akşam giderdik" dedi. kuckart
üsteledi "peki en beğendiğiniz sahne hangisiydi?"!
neyse,
arada, mercy'den hoş anektodlar ve olaylar da öğrendik.
“nelken”de de onun
rolünü üstlenenin söylediği gibi “yuvada bile dans edermiş”. küçüklüğünden
itibaren içgüdüsel olarak dans ettiğini fark eden öğretmeni annesine bu çocuğu dans
ile ilgili bir okula verin diye öğütlemiş. annesi de bu öğüdü tutmuş.
ama
ilginç olan mercy, ilerde başına iş aşmasın diye formaliteden, dışardan
okuyarak bitirdiği lise dışında, ne bir formal eğitim ne de bale eğitimi almış. o dönem bordeaux opera balesinde eğitim veren bir hanımın derslerine gitmiş sadece; ve
operaya gire çıka, 15’indeyken baleye birisi arandığında ellerinin altındaymış
ve o tarihten itibaren dans etmeye başlamış.
pina’yla,
eşi malou’yu (malou airaudo’da da pina bausch’un en eski dansçılarından biri,
ancak uzun zamandır sahne üzerinde dans etmiyor, eğitimci olarak çalışıyor)
görmek için new york’a gittiğinde, gemiden iner inmez tanışmış; onu karşılamaya
malou ile gelenlerden biriymiş.
kuckardt burada da garip ve zorlama bir soru sordu: "jo ann endicot kitabınını başında pina için dünyanın en güzel insanı tabirini kullanmıştı, siz de öyle düşünüyor musunuz?" mercy "dünyada bir çok güzel erkek ve kadın var, o yüzden böyle bir tanımlama yapamam ama dünyanın en önemli insanlarından biri olduğu kesin" dedi..
mercy
ile airaudo tanztheater wuppertal’in ilk dönemlerinde iki kere topluluğu terk
etmişler. ilkinde paris’e gidip, kurslara katılmışlar, mercy aslında şancı
olmak istiyormuş, carolyn carlsson ile tanışmış, onunla paris operası’nda ortak
bir yapımda çalışmışlar, sonra malou ile kendi küçük topluluklarını kurmuşlar
kendi küçük yapıtlarını sahnelemişler, az da olsa seyircileri olmuş (mercy
bunlardan bahsederken esprili bir şekilde almanca’daki küçültme ekini
kullanarak kelime üretti,: “toplulukcuk”, “yapıtcık”, “seyircicik”).
sonra,
tam hatırlamıyor, ya pina onları çağırmış; bir şekilde dönmüşler, ancak “renate
wandert aus”, macbeth uyarlaması ve “café müller”i yaptıktan sonra tekrar
topluluktan, wuppertal’den ayrılmışlar; kişisel varoluş krizlerimizdi dedi
mercy bu ikinci ayrılık için ve çok hoş bir anektodu da ekledi: “pina
bizim ayrılacağımızı bildiği, ayrılacağımız kesinleştiği halde bize “café
müller”deki roller teklif etti” dedi ve pina’ya teşekkür etti..
ikinci ayrılık sonrasında mercy artık hiç bir şey yapmak istemeyen bir şekilde güney fransa’da
bahçede otururken, böyle olmayacak deyip, tekrar paris’e dönmüşler, kurslara kaydolmuşlar; ama olmamış
ve bakmışlar ki yine wuppertal yolundalar; wuppertal’siz, pina’sız
yapamayacaklar.
mercy, airaudo, iki dansçı arkadaşları, o zaman bebek olan ve
şu anda toplulukta dans eden kızları thusnelda mercy ve thusnelda’nın bakıcısı
helena pikon. evet, tanztheater wuppertal’in uzun süreli dansçılarından ve
halen topluluğun en ilginç dansçılarından biri olan helena pikon wuppertal’e
bebek bakıcısı olarak ayak basmışmış.
kuckart’ın
sorduğu sorulardan bence en ilginci ve anlamlısı, “pina’nın sorduğu sorulardan
[pina bausch'un yapıtlarını oluştururken kullandığı dansçılara yöneltilen soruları kastediyor] herhangi birine cevap vermek istemediğiniz oldu mu hiç” idi.
mercy,
“evet, aşka-sevgiye dair bazı sorular” ve “bazen de yaptığınız şeyin sahne
üzerine alınma ihtimali korkutucuydu” dedikten sonra şu anektodu anlattı:
bir
sefer pina’ya “ama bu soruyu daha önce de sormuştun ve ben de cevaplamıştım”
dedim, o da “evet, ama o zamanki senle şimdiki sen aynı değilsiniz ki” demişti
ve haklıydı da!
...
evet,
belki de bu yüzden ben de dokuz yıl önce izlediğim, hatta bir akşam önce
izlediğim bir pina bausch yapıtını tekrar, tekrar izliyorum; çünkü o akşam,
dokuz yıl önceki veya bir, iki akşam önceki ben değilim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder