susie wächter’in “brecht” ile yapamadığını moritz sostmann
“der gute mensch von sezuan” (sezuan’ın iyi insanı) ile başarmış; hatta daha
fazlasını.
sostmann’ın schauspielhaus köln’de sahneye koyduğu “sezuan”
da oyuncular kadar kuklaları da kullanıyor.
üç saatlik oyun boyunca roller her an değişmekte; sokak kadını shen te’yi
uzun süre kukla olarak izledikten sonra, bir bakıyorsunuz onu oynatan oyuncu
shen te olarak karşınızda; shen te’nin diğer benliği, erkek kuzen shui ta ise uzun süre aynı
oyuncu tarafından canlandırıldıktan sonra sonlara doğru kukla olarak
karşınızda!
sadece aynı protagonistin kukla/canlı oyuncu şaşırtması değil, örneğin bir sahnede, bambaşka bir oyuncu hızla değiştirdiği küçük akseuarlarla üç karakteri (shen te, yang sun ve yang sun’un annesini) birden oynuyor; ya da yine aynı oyuncu başka bir sahnede polis ile hırsızın boğuşmasını aynı anda, şimşek hızıyla değiştirdiği kapşon ve polis şapkasıyla canlandırıyor!
başka?
sostmann, yeryüzüne inen üç tanrı yerine altı melek koymuş; en üst metin/oyun kurgusunu bu altı meleğin bütün kuklaları ve karakterleri "canlandırması" olarak belirlemiş.
sostmann şöyle bir kural da koymuş: melekler kuklaları oynatırken veya canlı karakterlere bürünürken kendi sesleriyle onlara ses veriyorlar ama kendilerinin (yani meleklerin/tanrıların) repliklerini söylerken sadece ağız oynatıp, bir başka melek mikrofondan onların söylediklerini seslendiriyor.
sadece aynı protagonistin kukla/canlı oyuncu şaşırtması değil, örneğin bir sahnede, bambaşka bir oyuncu hızla değiştirdiği küçük akseuarlarla üç karakteri (shen te, yang sun ve yang sun’un annesini) birden oynuyor; ya da yine aynı oyuncu başka bir sahnede polis ile hırsızın boğuşmasını aynı anda, şimşek hızıyla değiştirdiği kapşon ve polis şapkasıyla canlandırıyor!
başka?
sostmann, yeryüzüne inen üç tanrı yerine altı melek koymuş; en üst metin/oyun kurgusunu bu altı meleğin bütün kuklaları ve karakterleri "canlandırması" olarak belirlemiş.
sostmann şöyle bir kural da koymuş: melekler kuklaları oynatırken veya canlı karakterlere bürünürken kendi sesleriyle onlara ses veriyorlar ama kendilerinin (yani meleklerin/tanrıların) repliklerini söylerken sadece ağız oynatıp, bir başka melek mikrofondan onların söylediklerini seslendiriyor.
shen te ile yung sun’un düğün sahnesi ise aranın
sonlarına doğru, fuayede gerçekleşiyor; seyirciler ne olduğunu anlamadan
bir anda oyunun içinde buluyorlar kendilerini.
yani moritz sostmann’ın “sezuan”ı baştan sonra tam bir
“yabancılaştırma efekti” gösterisi. brecht'in "sezuan"ının temelinde de bir kılık-değiştirme fikri yatmıyor mu zaten.
shen te, shui ta, su satıcısı, yaşlı karı-koca ve
yung sun’un annesinin kuklaları farklı, shen te'yi suistimal eden köylülerinki farklı tarzda tasarlanmış.
ilkli insan boyuna yakın, gerçekçi yüz ifadeleri ile; ve bunları tek kişi seslendirse de iki kişi oynatıyor.
ilkli insan boyuna yakın, gerçekçi yüz ifadeleri ile; ve bunları tek kişi seslendirse de iki kişi oynatıyor.
shen te’nin dükkanını suistimal eden köylülerin kuklaları
ise muppet show/susam sokağı karşımı bir tasarıma sahip.
shen te’nin sevgilisi pilot yung sun’un ise hiç bir kuklası
yok, o hep bir oyuncu tarafından oynanıyor. aynı şekilde dükkan sahibi kadın ve
shen te’nin kız arkadaşı da yine bir ve aynı oyuncu tarafından
canlandırılıyor.
sostmann protagonistleri mekanda
hep birbirlerinden çok uzakta konumlandırarak konuşturmuş. bu sayede devasa
mekanın derinliğini kullandığı gibi, bir taraftan da bence; insanlar arasında varolabilecek tek ilişkinin maddiyatçılık olduğunu, dolayısıyla ilişkinin yokluğunu, ilişkisizliği vurgulamış.
sahne tasarımı, schauspielhaus köln’ün iki yıllığına
taşındığı eski kablo fabrikası carlswerk’in atmosferini devam ettirircesine
endüstriyel bir niteliğe sahip; kablo makaraları, ağır malzemenin
kaldırılmasına yarayan zincir askılık, üretim bandının bir parçası gibi..
şilteler, demir örgü parmaklıklar, bir yığın toprak, yeşil plastik brandalar da devasa sahneye dağıtılmışlar.
şilteler, demir örgü parmaklıklar, bir yığın toprak, yeşil plastik brandalar da devasa sahneye dağıtılmışlar.
ayrıca, shen te’nin tütün dükkanı, yaşlı komşuların kumaş
dükkanı ve köydeki diğer bir-iki mekan için büyük çöp kutuları kullanılmış.
oyunun tartıştığı esas temanın kapitalist sömürü dünyasında ezen-ezilen ilişkisi ve o şartlar altında hala iyi kalabilmenin imkanlı olup olmadığı sorusu olduğu düşünüldüğünde, oyunun bir fabrikadan, yani sömürünün en yoğun şekilde yaşandığı toplumsal mekanlardan birinden dönüştürülen, ve sahne tasarımı yoluyla fabrika atmosferinin sürdürülerek sahnelenmesi oldukça anlamlı.
oyunun tartıştığı esas temanın kapitalist sömürü dünyasında ezen-ezilen ilişkisi ve o şartlar altında hala iyi kalabilmenin imkanlı olup olmadığı sorusu olduğu düşünüldüğünde, oyunun bir fabrikadan, yani sömürünün en yoğun şekilde yaşandığı toplumsal mekanlardan birinden dönüştürülen, ve sahne tasarımı yoluyla fabrika atmosferinin sürdürülerek sahnelenmesi oldukça anlamlı.
müzik olarak paul dessau’nun şarkıları oyuncular (yani
melekler) tarafından çalınıyor ve söyleniyor; bir kenarda piyano, trompet ve
davul durmakta..
shen te ile ilk tanıştığımız sahnede ise, onu iki melek
üretim bandının üzerinde yavaş adımlarla yürütürlerken bir yandan da wong kar
wai’nin “in the mood for love” filminin ünlü müziği çalmakta; shen te’nin
kostümü de, filmin başkadın oyuncusunun, vücuda yapışan ve kalkık yakalıklı
kıyafetlerinin aynısı.
bir de; sahnenin en arka duvarında, duvar büyüklüğünde çince
alfabeyle bir yazı var. koltuğum en önde ortada olduğu için yanımda suflör
oturuyordu (almanya bütün temsillerde süflor elinde metin hep en
ön orta koltukta oturur ve oyuncular repliklerini unuturlarsa yardım eder), arada ona
sordum duvarda yazanın anlamını: “sezuan’ın iyi insanı” imiş.
wong kar-wai filmlerinin jeneriklerindeki tarzda büyük, kırmızı, kaba bir tipografi kullanılmış olması, sostmann’ın takıntısı olsa gerek. çünkü sezuan ile “in the mood for love” arasında kurulabilecek bir bağlantı zorlamadan öte olamaz herhalde..
[oyunun fragmanı:]
wong kar-wai filmlerinin jeneriklerindeki tarzda büyük, kırmızı, kaba bir tipografi kullanılmış olması, sostmann’ın takıntısı olsa gerek. çünkü sezuan ile “in the mood for love” arasında kurulabilecek bir bağlantı zorlamadan öte olamaz herhalde..
[oyunun fragmanı:]
altı genç oyuncunun (ve tabii ki kuklacının) müthiş başarılı performansları ve sostmann’ın mizanseni “sezuan”ı, tam da brecht'in altyapısını kurduğu "kılık değiştirme" fikri üzerinden, eğlenceli ama aynı zamanda da -yine tam da brecht'in öngördüğü gibi- seyirciyi düşünmeye iten bir oyun haline getirmiş.
sostmann bu kukla-canlı oyuncu kılık değiştirmesini kurgularken, sanki oyunun bütün karakterlerine aynı kuralı uygulamak yerine, her karakteri kendi bütünlüğü, iç dinamikleri içinde düşünmüş; bu da oyunu daha karmaşık ve oyuncaklı bir hale getirmiş.
örneğin; neden o ana kadar shen te’nin kuklasını izledik de, o andan sonra hem oyuncu hali hem kukla hali dönüşümlü kullanıldılar diye sormaya başladığınızda, brecht'in -ya da sostmann'ın amacı- gerçekleşmiş oluyor. yung sun'un onu parası için istediğini bildiği halde shen te onunla, onu sadece sevdiği için evlenmeye karar verdiğinde, yani karşı taraftan bir sevgi beklemek yerine, kendisi o sevgiyi verme kararı aldığında "canlı" hale gelir.
diğer taraftan; yung sun ise hiç bir zaman kukla olarak temsil edilmez, çünkü belki de o baştan beri, tam da tanrıların umudu yitirdikleri insanlara bir örnektir; içten pazarlıklı, çıkarcı, kötü bir "insan".
schauspielhaus köln’ün yeni genel sanat yönetmeni stefan bachmann’ın
köln’e davet ettiği ve kurum-yönetmeni sıfatı verdiği üç genç sanatçıdan biri
moritz sostmann; ve ilk tur prömiyerleri arasında eleştirmenlerden ve
seyirciden en iyi tepkiyi alanı. diğer oyunlara gününe bilet bulunurken, “sezuan”
bir ay sonraki gösterimlerine kadar kapalı gişe durumunda.
brecht'in, kapitalist dünya düzeninde sömürülen-sömüren, ezilen-ezen, iyi-kötü karşıtlıkları üzerine bir "masal" gibi ele aldığı, özgün hali beş saat süren “sezuan”dan üç saatlik, “oyuncaklı”, zeki ve ustaca oynanan bir eğlencelik çıkarmak, bunu yaparken brecht'e de ihanet etmemek hiç kolay iş değil; keyif alarak, düşünerek ve hiç bir anından sıkılmadan izleniyor..
brecht'in, kapitalist dünya düzeninde sömürülen-sömüren, ezilen-ezen, iyi-kötü karşıtlıkları üzerine bir "masal" gibi ele aldığı, özgün hali beş saat süren “sezuan”dan üç saatlik, “oyuncaklı”, zeki ve ustaca oynanan bir eğlencelik çıkarmak, bunu yaparken brecht'e de ihanet etmemek hiç kolay iş değil; keyif alarak, düşünerek ve hiç bir anından sıkılmadan izleniyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder