marion cito yaşı ilerlemiş, minyon bir kadın; yaş konusunu
kendisi açıyor “bu yaşta hala tiyatronun içinde ve çalışıyor olmayı pina’ya
borçluyum” diyerek. yıllardır değişmeyen siyahlı-beyazlı saç stili ile gösteri
öncesinde veya aralarında schauspielhaus veya opera fuayesinde çevik
hareketlerle dolaşan tanztheater wuppertal “emekçilerinden” biri o: “pina benden
memnundu tabii, neden olmasın ki, günün her saati emrine hazır olan birisi
vardı elinin altında.”
marion cito berlin operası’nda prima ballerinaymış; ama bir
yandan da hayatının sonuna kadar prima ballerina kalamayacağını bildiğinden
ilerisini düşünüyormuş; hayatını kazanması, geçinmesi lazımmış.
1970’lerin ortası pina bausch’un wuppertal’de radikal
denemelere soyunduğu, sadece seyirci tepkisi değil, dansçılarla da
tartışmaların yaşandığı çalkantılı bir dönem. bausch ile anlaşamayan bir kaç
dansçı ayrılmış, bunlar arasında, daha sonra topluluğa tekrar dönecek olan dominique
mercy ve malou airaudo da varmış. airaudo ayrılınca, cito’ya bir arkadaşı haber
vermiş dansçı arandığını; cito wuppertal’e gelmiş, bausch ile konuşmuş; bausch
cito’ya dans etmesinin yanısıra asistanı olmasını da teklif etmiş. cito’nun
isteği ise dans etmeye devam etmek değil, asistanlıkmış, ancak bausch’un
zoruyla sahnede bulmuş kendisini.
ilk dans ettiği yapıtlar “blaubart”, “komm tanz mit mir”, “renate
wandert aus” imiş. ancak, bir yandan sahne üstünde dans edip, bir yandan
sahneden inip asistanlık yapmak zor gelmiş ve bausch ile konuşup sadece asistan
olmayı tercih ettiğini söylemiş, bausch da kabul etmiş.
cito, o dönemde bausch’un hem hayat arkadaşı hem de
tanztheater wuppertal’in sahne ve kostüm tasarımlarını gerçekleştiren rolf
borzik’in de asistanlığını yapıyormuş. beraber ikinci el kıyafet satan
dükkanlara gidip sahne için alışveriş yaptıkları çok olmuşmuş.
o dönemde wuppertal tiyatrosu’nun terzi atölyesi aşırı katı
bir şekilde yönetiliyormuş; “kontankhof”un hazırlık sürecinde terzilik rolf
borzik’i atölyeden içeri sokmamışlar,
bunun üzerine borzik cito’dan rica ediyormuş, mesela sarının hangi tonunu istediğini
terzi atölyesine iletilmesini.
cito ilk defa bir pina bausch yapıtının kostüm tasarımını
üstlendiğinde de, terzi atölyesinin başındaki şefin ona ilk sorduğu soru
terzilik diplomasıymış.
kostüm tasarımcılığına başlaması ise yine pina bausch’un
dayatmasıyla olmuş. rolf borzik 1980’de kanserden vefat edince, bir süre sonra
bausch ayaküstü bir konuşmada “peter pabst sahne tasarımını yapacak, sen de
kostümleri” deyivermiş; cito “pina ben yapamam hiç bir şey bilmiyorum, ancak
sen yardım edersen olur” diye cevap verince de “merak etme, ben sana yarım
ederim” demiş pina bausch.
kitaplar getirtmişler, beraber bakmışlar, pina ona hangi
kostümleri beğendiğini gösteriyormuş. birebir kopya hiç bir zaman yapmamış, ama
esinlenmiş. zamanla da kendi stilini oturtmuş.
kostümleri düşünürken onun için en önemli veriler
dansçıların bedenleri, derilerinin renkleri (bunun için “deri testi” tabirini
kullandı) ve tabii ki kıyafetin tasarımının dans etmeye uygun olmasıymış.
kentler dizisindeki ortak projelerde ziyaret edilen ülkenin
kumaşlarını kullanmaya gayret edermiş. örneğin istanbul projesi için istanbul’a
gelmeden önce aklında bir kumaş varmış, istanbul için uygun olacağını
düşündüğü; ama bu kumaşı istanbul’da hiç bir kumaşçıda bulamamış, sonra
paris’ten almış.
stil olaraksa birebir o ülkenin kıyafetlerini kopya etmeyi
hiç bir zaman düşünmezmiş. yine istanbul projesi’nden örnek vererek anlatıyor
cito: istanbul’da onunla röportaj yapan bir türk hanım gazeteci “türk
kıyafetleri mi kullanacaksınız yani?” diye terslenerek bir soru sormuşmuş [kim
acaba? büyük ihtimalle pina bausch’un işlerini bilmeyen birisi olmalı, yoksa
sorduğu gibi olmadığını diğer yapıtlarından biliyor olurdu].
cito bu konuda şunları söylüyor: “kostüm tasarımına hiç bir
zaman bu şekilde yaklaşmadım. her zaman soyutlamaya gittim. örneğin japonya’yla
ortak projede kullandığım bütünüyle beyaz, boyuna kadar kapalı kıyafet benim
için kimononun soyutlanmış halidir. ne mutlu ki, o kostüm için pina’dan da övgü
almıştım, çok beğenmişti.”
ilk yıllar için pina bausch ile çalışmanın çok zor, yorucu
ve stresli olduğunu ama aynı zamanda da çok heyecanverici olduğunu belirtiyor
marion cito.
son yıllarda ise daha rahatmış; pina bausch daha kolay taviz
verebiliyormuş; örneğin cito’nun ikisine de kırmızı giydirdiği kadın dansçların
tesadüfen ortak bir sahnelerinin olması cito için kabul edilemezken bausch
eskisine oranla daha yumuşak yaklaşıp, “tamam, önemli değil, bir şekilde
çözülür” diyerek cito’yu yatıştırmış.
ilk kostüm çalışmalarından biri olan 1982 tarihli “nelken”in
prömiyerinde ilginç ve nefesini daraltan bir olay yaşamış cito. pina bausch
genel provada çıkardığı bir sahneyi, prömiyer akşamı yapıtın arasında tekrar
eklemek istemiş ve cito’dan kostüm ayarlamasını talep etmiş. cito hemen yukarı
koşup, uygun olabilecek ne bulduysa getirmiş; pina uygun bulmuş ama cito bu
süre zarfında tükenmiş.
cito, ikinci yarısı neredeyse bütünüyle suyun içinde geçen
“vollmond” için iki ayrı kostüm serisi hazırlamış: birinci yarıdaki susuz
kısımlar için ipek, ikinci yarıdaki suyun içindeki kısımlar içinse plastik
esaslı bir kumaş kullanmış.
...
marion cito ile iki bausch yapıtı arasında düsseldorf
operası’nın fuayesinde gerçekleşen söyleşi, aslında cito’nun kostümlerini
içeren kitabının da tanıtımını yapmış olacaktı. ancak, söyleşi öncesinde
tanztheater wuppertal’in sözcüsü robert sturm söz alıp, kitabın yetişmediğini,
bahara, ama mutlaka bu sezon bitmeden yayınlayacaklarını söyledi.
cito da söyleşi sırasında kitaba dair açıklamalarda bulundu;
şimdiye kadar yayınlanmamış fotoğraflara ulaştığını, daha da bulacağına
inandığını söyleyerek kitabın hazırlık çalışmasının daha uzun bir süre devam
edeceğinin ipucunu vermiş oldu. umalım ki çok uzamasın ve en yakın zamanda bu
kitap yayınlansın.
tanztheater wuppertal’in 1980’e kadarki prodüksiyonlarının sahne
ve kostüm tasarımcısı rolf borzik’in ve 1980’den sonraki bütün
prodüksiyonlarının sahne tasarımcısı peter pabst’ın ayrı ayrı kitapları daha
önce yayınlanmıştı. marion cito’nun kostüm kitabıyla seri tamamlanmış olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder