9 Kasım 2013 Cumartesi

NRW035 peer gynt galerisi



büyük, geniş gri renkli bir müze salonu; mekanı çevreleyen iki yan ve arka duvar sabit, ortada iki duvar var, belli ki ileriki sahnelerde kayacaklar ve farklı konumlarda duracaklar; salona nereden girilip çıkıldığı gözükmüyor; sanki giriş-çıkış yok, peer gynt'in beyninin kıvrımlarının da kendi içinde bittiği, girişi-çıkışı olmadığı gibi..
duvarlarda kocaman boyutlarda siyah-beyaz fotoğraflar asılı; genç bir adamın torsosundan, arap çöllerine, kaçışan karacalardan, havaya sıçramış üç genç kıza, karlar içinde kızaklı bir atla ilerlemeye çalışan bir adama, çeşit çeşit fotoğraf..
üç buçuk saatlik oyun boyunca her sahneye göre konum değiştiren duvarlarla sanki bir labireti andıran mekan, belki de peer gynt’in beyni; fantazilerini ürettiği. fantazilerinin ipuçları da zaten fotoğraflarda gizli..







peer gynt’in beyni değilse, ve sadece bir müze salonuysa da kabulum; çünkü müze salonlarında sergilenen sanat eserleri de (bu örnekte siyah beyaz fotoğraflar) fantazilerin ürünleridir, ya da izleyeni fantaziler üretmeye teşvik ederler..
bu grimsi salonda ve büyük boyutlu siyah-beyaz fotoğrafların arasında gezinen figürler ise siyah kıyafetliler; çok ender olarak renkler devreye giriyor devreye; gelinlikte azıcık bir kırmızı, başa takılmış yeşil bir taç, arkadan çıkan sütlü kahverengi kuyruklar; ışıklandırma da genel olarak soğuk beyaz tonlarda; bir tek çöl sahnesinde sıcak sarı bir renk alıyor.

isveç’in önemli tiyatro ve opera yönetmenlerinden, uzun süre stockholm’deki ünlü kraliyet drama tiyatrosu dramaten’in de genel sanat yönetmenliğini yapmış, aynı zamanda oyun yazarı -ve geçen sene sürpriz bir şekilde ayrılana kadar düsseldorfer schauspielhaus’un çiçeği burnunda genel sanat yönetmeni olmuş- olan staffan valdemar holm’ün sanat hayatında sahnelediği ilk henrik ibsen oyunu, “peer gynt” düsseldorfer schauspielhaus’un büyük sahnesi’nde işte böyle bir arka planda oynanmakta.



iskandinavyalılar dışındakilerin çok zor anlayacağını söylediği ibsen’in, kendinden çokça iz taşıyan kendini-arayan-protagonisti “peer gynt”ini holm erkek egemen/eksenli toplum yapısı içinde erkek cinselliğini, erkek iktidarını ve ölümden kaçışı vurgulayarak sahnelemeyi tercih etmiş.
holm sadece son sahnede, genel olarak peer gynt’in diğer yarısı veya tamamlayıcısı olarak kabul edilen solvejg’in bu özelliğinin altını çizmiş: neneh cherry’nin “dream baby dream” şarkısı eşliğinde yaklaşık on dakika süren bir sekansra gynt ile solvejg bir bankın üzerinde (ki bu bank oyun içinde daha önce gynt’in bebek yatağı olarak da tanımlanmıştı) koreografik anlamda hareket ederler. ancak gynt ile solvejg burada yin-yan olmaktan öte, gynt’in beden hareketlerinde varoluş sancıları, solvejg’inkinde ise avutma çabası ve ihtiyacı daha okunaklı. ayrıca, gynt’in başının devamlı olarak solvejg’in karnına baskı uyguluyor olması da doğum temasını çağrıştırır; dolayısıyla solvejg-gynt düeti kadın-erkek tamamlayıcılığı veya birleşmesindense erkeğin sevdiği kadında annesini bulma isteğini ve varoluş-doğuş sancısını vurgulamaktadır.





holm’un yorumu, özellikle sahne tasarımı sayesinde oyunu modernite bağlamına oturturken, daha çok yerel/folklorik çizgilerin ağırlıklı olduğu kostüm tasarımı geleneksel bağlamı kuvvetlendirmiş (sahne ve kostüm tasarımları isviçreli sanatçı bente lykke moller’e ait); bu da kanımca, peer gynt’in örneğinde çağımız insanının (holm’ün yorumunda maalesef sadece çağımız erkeğinin) iki dünya/bağlam arasında kalmışlığını vurgulamış.




holm, sahne ve kostüm tasarımındaki minimal yaklaşımını müzik seçiminde göstermemiş; sondaki neneh cherry’nin blues-rock karışımı şarkısı dışında grieg’in ünlü “peer gynt süiti”nden bölümler ve düğün sahnesinde geleneksel iskandinav keman melodileri kullanmış.
düğün sahnesi ve grieg’in süiti eşliğinde gerçekleşen trollerin ve çöldeki çarşaflı kadınların dans sahnelerinde koreografiyi isveçli koreograf jeanette langert yapmış. langert trollerin ve çarşaflı kadınların danslarını minimal hareketlerden oluşturmuş; ağızların açılması, parmakların oynatılması, başların bir anda çevrilmesi veya sadece bacakların kullanılması gibi.
holm’ün yorumunun genel minimal çizgisini devam ettiren langert’in koreografisi de oldukça etkileyiciydi.

peer gynt’i danimarkalı oyuncu olaf johannessen canlandırıyor. johannessen bu rolüyle, almanya’nın “afife”si sayılan “faust” ödüllerinde bu yılın en iyi üç oyuncu adayından biri olmuş; ödüller 16 kasım’da dağıtılacak.
doğal olarak, almanca konuşarak oynayan johannessen’inki tam bir oyunculuk gösterisi; peer gynt’in yaşadığı bütün duygusal çalkantıları, arayışları, tutkuları ve çelişkileri “bağırmadan” seyirciye geçiriyor. yalnızca, bana biraz peer gynt için yaşlı geldi.



düsseldorfer schauspielhaus’un, şimdiye kadar seyrettiğim dört diğer yapımından da az çok aşina olduğum oyuncular ise yine, bir kaç rolü birden üstlenerek ve hepsinde gerekli nüansları yakalayarak birinci sınıf performanslar sergilediler. kral troll’de moritz führmann, peer’in annesi’nde karin pfammatter ve çeşitli rollerde florian jahr öne çıktılar.

...

istanbul tiyatrolarının henrik ibsen’den pek de haz etmediği izlenimim, çok yanlış olmasa gerek. son 35 yılda istanbul’da aklımda kalan bir ibsen yapımı hatırlamıyorum, “peer gynt” ise, çok iddialı olmak istemem ama sanırım hiç sahnelenmedi; ya da sahnelendiyse de ne yazık ben kaçırmışım..
staffan valdemar holm ibsen’i iskandinav kültüründen gelmeyenlerin (kuzey kültürlere yakınlıklarına rağmen almanların bile) anlamasının zor olduğunu söylemiş ya, akdenizli olarak bizler demek ki çoktan fark etmişiz bu durumu ve ibsen’e hiç bulaşmıyoruz; kırk yılda bir, tiyatro bienalimizde yabancı bir topluluk  oynarsa seyrediyoruz ve hayatımıza devam ediyoruz..

...




1 yorum:

  1. yazım üzerine bana gelen yorumlardan öğrendiğim üzere "peer gynt" yakın zamanda istanbul'da sahnelenmiş: biri oyunbaz ekibi tarafından diğeri ışık kasapoğlu tarafından işsanat'ta çocuk oyunu olarak.
    paylaşmak istedim..

    YanıtlaSil