arka sahnenin de en gerisindeki duvara ve yan sahnelerin
arka duvarlarına kadar sahne göz alabildiğine açık, ve zemini çimen kaplı;
gerçek çimen; salona girdiğinizde kokusunu alıyorsunuz; oyun başlayıp spotlar
yandığında sahnenin üzerinde uçuşan küçük sinekleri görüyorsunuz.
ara dahil 3 saat 50 dakika boyunca bu çimenler üzerinde
gelişen olaylara, durumlara, duygulara; ayrılıklara, hayretlere, sevinçlere,
cilvelere, hüzünlere, kızgınlıklara tanık olacaksınız. iyisi mi koltuğunuzda
şöyle rahatça bir geriye yaslanın; akşam uzun. ancak daha ilk anlardan rehavete
kapılamayacaksınız: dansçıların hepsi, sıra olmuş şekilde, bir yandan
gözlerinizin içine bakarak bir yandan da sadece eller ve kollarla tasarlanmış
bir koreografiyi senkronize bir şekilde yaparak sizlerin arasına inip,
kolonların etrafında dönüp, onlar için boş bırakılmış 5.sıradan diğer tarafa
geçerek ve orada da salonunun kolonlarının etraflarında dönerek geçit töreni
yapacaklar.
biraz sonra, lutz förster bir taraftan julie ann stanzak
diğer yandan ellerinde kocaman birer tepsi, üzerinde fincanlar, süt, şeker ve
demlenmiş çay; salona inip nazikçe soracaklar: “çay hazır! isteyen var mı?”; el
kaldıran olmazsa üsteleyecekler: “çekinmeyin!”
el kaldıran seyircilere servis yapacaklar; şeker veya süt isteyip
istemediklerini soracaklar; boş olan beşinci sıraya özellikle girmeden, salonun
yan koridorlarında kalarak ortada oturan seyircilere fincanlar elden ele
geçerek ulaşacak; böylece içmeyenler de
olaya dahil olacaklar.
“1980” pina bausch’un uzun yıllar hayat ve iş arkadaşı olmuş
rolf borzik’in 1980 ocak’ında ölümünden sonra, onsuz tasarladığı ilk yapıt.
mechthild grossmann o günleri anlatıyor:
“rolf’un kanser olduğunu hepimiz biliyorduk, ama daha aralık
ayında “keuschheitslegende”nin provalarında bütün enerjisiyle bizlerleydi,
prömiyere yetiştirmek için kaç gece sahne zeminini kendisi boyamıştı.
hastalığının ağırlaştığını anlamamışız, ocak ortasında bir anda hastaneye
kaldırıldı ve beş gün içinde vefat etti. cenazeden sonra pina’yı yalnız
bırakmamak için bir kaçımız onun evinde kaldık. pina o günlerin birinde “eğer
şimdi yeni bir şey yapmazsam bir daha hiç bir şey yapamam” dedi; daha aralık’ta
bir iş çıkarmış olmamıza rağmen, ertesi gün yenisi için çalışmaya başlamıştık.”
ve; adı konmamış, ortaya çıktığı seneyle anılan “1980” 18
mayıs’ta prömiyer yapar.
“1980”in sahne tasarımı peter pabst’a, kostüm tasarımı marion cito’ya ait. bausch ile borzik’in birlikte oluşturdukları sahne estetiği pabst ve cito’nun tasarımlarında devamlılık gösterir.
sahne doğal bir malzemeye kaplıdır (borzik’in toprak, kuru yapraklar ve su’yundan sonra pabst’ın çimeni); kocaman ışık spotları çimenlik arazinin iki tarafında görünmektedir; nasıl borzik “yedi ölümcül günah”ta bir sokağın mazgallarına varana kadarki bütün detaylarını sahneye taşımışsa, pabst da çimenlik alana mavi çöp torbaları yerleştirmeyi ihmal etmez.
cito ise, yıllarca asistanlık yaptığı borzik’in gece kıyafetleri ve takım elbiselerden oluşan gardrobunu koruyarak geliştirir.
“1980”de pina bausch’un bütün fetiş temaları mevcut:
çocukluk anıları, çocuk oyunları, ilüzyon, ayrılık ve ölümle başetme, yas, yalnızlık, temsil ile gerçeklik, bedenin parçaları, güzellik kıstasları, kimlik sorunsalı…
çocukluk anıları, çocuk oyunları, ilüzyon, ayrılık ve ölümle başetme, yas, yalnızlık, temsil ile gerçeklik, bedenin parçaları, güzellik kıstasları, kimlik sorunsalı…
“1980” iki uç arasında durmadan gidip gelir:
dansçılar kadar seyircilerin de müthiş eğlendiği, dışa
dönük, hareketli sekanslar ile melankolik, içe kapalı, dansçıların bir anda
seyirciyi unutup sahne üzerinde kendi zamanlarını, kendi dünyalarını
yaşadıkları sekanslar birbirini takip eder.
tiyatro oyuncusu mechthild grossmann, tekrar ettiği almanca
tekerlemeyi anadilleri almanca olmayan dansçılara, her birinin önünde durup
söyletmeye çalışırken gülmekten midenize sancı girebilir;
ya da dansçıların her biri sırayla, geldikleri ülkeyi üç
kelime ile mikrofondan bağırdığında çok eğlenebilirsiniz (aida vanieri’nin
“fellini, pasolini, tortellini”, mechthild grossmann’ın “schopenhauer,
adenauer, beckenbauer” ve özgün hali avustralyalı merly tankard’a ait rolü
oynayan, kendisi de avustralyalı olan julie shanahan’ın “kanguru, bumerang ve
BEN!”i öne çıkar);
“over the rainbow” şarkısının judy garland tarafından
söylenen iki ayrı versiyonunun çaldığı yaklaşık 10 dakikalık bir süreçte her
bir dansçının çimenin farklı bir noktasına gidip, kah sandalye kah örtü kah
masa üzerinde vücutlarının belli yerlerini güneşlenmek için açmaları ise salondan
gülüşmeler, sonunda da alkış yükseltir (lutz förster’in üç battaniye kullanarak
sadece poposu gözükecek şekilde kendini saklayıp yüzüstü yere yatması,
mechthild grossmann’ın bir masanın üzerinde “olmayacak” pozisyonlara girerek
güneşlemesi, julie shanahan’ın başta güneşlenmek için oturup giderek beyaz
çarşaflarla vücudunu saklamaya başlayıp, sonunda beyaz çarşaflı bir arap kadını
gibi, gözünde güneş gözlüğü elinde güneş şemsiyesi herkesin ortasında kalması);
julie shanahan’ın dünyanın sadece ondan ibaret olduğunu
düşünen karakteri canlandırdığı sahnelerdeki enerjisi;
mechthild grossmann’ın lümpen bir erkek kılığına girip
sahnede ve salonda gördüğü her şey hakkında yorumlar yapması (salona bakıp “üst
balkonda çok güzel mangal yapılır”, seyircilerden birine dönüp “yanındaki senin
karın mı? tamam canım, o kadar da yüzüne bakılmaz değil!”, iki lafının arasında
durmadan zemindeki çimenlere laf atıp “ne fikir ama!” demesi) ve
sözünü her seferinde “herrlich!” (fevkalade) diye bitirmesi;
erkek dansçılardan birinin kalabalık bir sahne sırasında
elinde tuvalet kağıdı rulosu yer aradığını, en sonunda da sahnenin en arkasına
gidip çömelip tuvaletini yapıyormuş gibi ve daha sonra da altını siliyormuş
gibi yaptığını fark ettiğinizde;
bütün dansçıların sahnenin en gerisinden öne doğru
gelirlerken lutz förster’in “herkes sol tarafa” demesiyle ilk anda grubun
yarısının sola, yarısının ise sağa gitmesinin yarattığı komik şaşkınlık (provalarda yön belirtilirken avrupa sisteminde salonda oturan yönetmene/orkestra şefine göre, amerikan sisteminde ise sahnedeki sanatçıya göre direktif verilir; bausch bu sahnede belki de bu ikili durumu ortaya koymakatadır);
ve gerçek bir sihirbazın arasıra sahneye gelip ilüzyon
numaraları yapması seyircilere hoşça vakit geçirtebilir…
ancak;
bir dansçının karşısında grup halinde duran diğer dansçıların
teker teker onunla vedalaşmalarını;
gömme ritüellerini ve ölülerle oynanan oyunları;
yaşını başını almış bir cimnastikçinin sahnenin en gerisinde
bir barın üzerinde yaşına rağmen zor hareketleri gerçekleştirmesini;
yaşlı bir kemancının hüzünlü bir şarkı çalmasını;
sahneye dağılmış dansçıların her biri kendi halinde vakit
geçirmeleri (sanki mola almış gibi dinlenir, sigara içerken, birbirleriyle sohbet
ederken); bu sırada sahnenin arkalarında bir yerde birisinin harmonyumda şarkılar çalmasını;
yapırın ilk sahnesinden sonuna kadar, ara ara bir erkek dansçının sahneye gelip, kucağındaki kocaman yemek
kabından “bu anne için”, “bu baba için” diyerek kaşıkla mama yemesini;
ve helena pikon’un sahnede tek başına kalmış bir halde,
çimen sulama hortumu altında ıslanarak, “1980”in tek solosunu dans etmesini
seyrederken;
sahnenin en gerisinde çimenlerin üzerinde tek başına duran yavru geyiği fark ettiğinizde;
sahnenin en gerisinde çimenlerin üzerinde tek başına duran yavru geyiği fark ettiğinizde;
ve dansçılar seyirciye arkası dönük ve sıra halinde çok yavaş
adım sahnenin gerisine doğru yürürken, lutz förster’in despotik sesiyle sırayla
ismini bağırdığı dansçının korkularını söylediği ve
bu sekans sonunda sahne iyice karanlık olduğunda, dansçıların da sahnenin en gerisinde görünmez oldukları, ancak kaynağı belirsiz bir yönden bir-iki flaşın çakmasıyla sadece anlık görünür oldukları sahnede içiniz sızlayabilir…
bu sekans sonunda sahne iyice karanlık olduğunda, dansçıların da sahnenin en gerisinde görünmez oldukları, ancak kaynağı belirsiz bir yönden bir-iki flaşın çakmasıyla sadece anlık görünür oldukları sahnede içiniz sızlayabilir…
bir erkek dansçının bir sandalyenin karşısına geçip ona bir
insanmış gibi hitap ederek övgüler düzmesi;
bir kadın dansçının yaktığı çakmağa her üfleyip ateşi
söndürdüğünde “happy birthday to ME”
deyişi;
başka bir kadın dansçının “geçenlerden özel bir davet
verdim, I (ben), MYSELF (kendim) and ME (beni/bana);
ME bütün içkileri içki, MYSELF keki bitirdi, I MYSELF’e kanepeleri uzattı” deyişi;
dansçıların birbirlerini “ezerek” mikrofona vücutlarındaki
ameliyat izlerini saymaları;
lutz förster’in bir türlü bir battaniyeye sığamayışı (ya
ayakları dışarda kalır, ya da omuzları) ise size gülümsetebilir ama aslında
içinizi acıtmaktadır…
lutz förster’in bir bebek gibi çimenin üzerine serili tüylü
bir battaniyeye çırılçıplak yüzüstü yatıp, elinde oyuncak, bacaklarını ileri
geri oynatırken, mechthild grossmann’ın elinde fotoğraf makinası, förster’i
yukarıya doğru baktırmaya çalışması ne kadar komikse, bir o kadar da hüzün
verici aslında.
(seyirciler belki förster’i bu sahnede 1980 yılında izlediklerinde
sadece gülüyorlardı; ancak förster’in bu sahneyi şimdilerde, yani 60 yaşının
üstündeyken oynaması, çocukluk ile yaşlılık arasındaki makasın açıldığını daha
da belirginleştiriyor ve belki de bausch’un “1980”de anlatmaya çalıştığı şeyleri
daha net ortaya çıkarıyor.)
pina bausch “1980”de çocukluk ile yaşlılık, geçmiş ile şimdi
arasında mütemadi bir yolculuğa çıkarıyor seyirciyi; ancak bu yolculuk çizgisel
değil, dairesel, döngüsel.
bir kadın dansçı elinde beyaz bir mendil “ich bin müde, ich
bin müde” (yoruldum, yoruldum) diyerek koşar adım daireler çizmeye başlar, ama
söylediğinin aksine koşusu oldukça dinamiktir; ne zaman 5-6 kere döner, sesi
kesilmeye, nefes nefese kalmaya başlar, ağzından çıkan gerçekleşmiştir,
yorulmuştur; tam o sırada bir erkek dansçı gelir, onu sırtına alır ve koşmaya
başlar, kadın dansçı da yeniden mendilini sallayarak “ich bin müde” demeye
başlar, ancak yine yorulacaktır; kaçınılmazdır…
bausch “1980”de sanki kendi eski yapıtlarıyla da sessiz
sedasız ilişki kurmaktadır:
“orpheus und eurydike”deki ölüm ritüeli “1980”de tekrar edilir sanki: biri erkek diğeri kadın iki dansçı çimenlerden bir-iki sırayı kaldırırlar, sonra elleriyle alttaki zemini temizlerler (belki de toprağı kazıyorlardır); kadın dansçının ayaklarının altına bir kumaş parçası yerleştirirler, erkek dansçı kadının bedenini kollarından tutarak zeminle yaklaşık 60 derece açı yapacak şekilde sürükler, döndürür, çevirir.
“orpheus und eurydike”deki ölüm ritüeli “1980”de tekrar edilir sanki: biri erkek diğeri kadın iki dansçı çimenlerden bir-iki sırayı kaldırırlar, sonra elleriyle alttaki zemini temizlerler (belki de toprağı kazıyorlardır); kadın dansçının ayaklarının altına bir kumaş parçası yerleştirirler, erkek dansçı kadının bedenini kollarından tutarak zeminle yaklaşık 60 derece açı yapacak şekilde sürükler, döndürür, çevirir.
“kontakthof”ta topluluğun sahne önünde sıra olup vücutlarını
önden, yandan, arkadan sergiledikleri, dişlerini gösterdikleri sahnenin bir
benzeri de “1980”de gerçekleşir: önce kadın dansçılar, ardından erkek dansçıların
da eklenmesiyle sahne önünde safları sıkışık bir sıra olurlar ve herkes kıyafeti sıyırırarak sağ bacağını sergiler.
prömiyerinden sonraki ilk yıllarda
tanztheater wuppertal’in turnede en çok oynadığı yapıtlardan biri olan “1980”
en son 2001 yılında atina’da sahnelendikten sonra ilk defa 2012’in nisanında wuppertal’de
tekrar programa alındı.
19 kişilik kadrosunda, özgün kadrodan
dört dansçı/oyuncu (lutz förster, mechthild grossmann, jean-laurent sasportes
ve nazareth panadero) hala sahneye çıkıyorlar.
“1980” kasım 2013’de dört akşam kapalı
gişe wuppertal gösterilerinden sonra 2013-14 sezonu içinde nîmes ve londra’ya turneye gidecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder