operete gitmek hiç aklımda yoktu. “im weissen rössl” (beyaz
at hanı)’nın almanya’da en çok sahnelenen operet olduğunu öğrenince, merak
ettim; bizim “lüküs hayat” ayarında olmalıydı; ilk sahnelenme tarihleri de az
çok yakın: 1930’lar.
“im weissen rössl”in düsseldorfer schauspielhaus gibi
almanya’nın önemli tiyatro kurumlarından birinin yapımı olması ve yönetmeni
christian weise’nin almanya’nın en iyi tiyatro okulu olarak lanse edilen
berliner hochschule für schauspielhauskunst “ernst busch” mezunu olması
merakımı daha da unsurlar oldu. yapım ise tam bir hayalkırıklığı!
rey kardeşlerin “lüküs
hayat”ını hikayesiyle, müzikleriyle, haldun dormen'in efsanevi rejisiyle ve birbirinden usta üç oyuncusuyla (suna pekuysal, zihni göktay ve sezai altekin) zaten çok severdim; şimdi değerini daha da iyi anladım.
tamam, operetler biraz aptalcadır ama “im weissen rössl” çok
ama çok aptalcaydı!
yönetmen weise’nin yorumu da öne çıkmıyor maalesef; sadece
oyundaki karakterlerin durumlarıyla oynamış biraz; örneğin, hanın işletmecisi
olan hanımı ekonomik krizden muzdarip kılmış; hana gelen turistleri çinli
yapmış; günümüzde heryerde berlinli olduğu saptamasından yola çıkarak hanı
ziyarete gelen ana karakterlerden birini de berlinliye çevirmiş; iki karakter
arasındaki gerilimi günümüzde apple ile samsung arasında yaşanan gerginlikten
ilham alarak patent savaşları üzerine kurmuş..
sahne ve kostüm tasarımları ise 60’lar dekorunda ve oldukça
gerçekçi yapılmaya çalışılmış.
aklında “otello” sahneye koymak varken, tiyatro idaresinin
““otello”da olan her şey bunda da var” demesiyle önüne bu operet sürülen
yönetmen weise ne kitsch’e kaçmayı deneyen, ne operet türüne herhangi bir eleştiri
getiren; suya sabuna dokunmayan; “gerçekçi” olmaya çalışan ve bir kaç oyuncunun
kalitesi dışında hiç bir albenisi olmayan sıkıcı bir iş çıkarmış ortaya.
bari kısaltsaymış; benim için bu aptallık gösterisine üç
saat dayanmak kolay olmadı. ancak düsseldorf seyirci halinde memnundu;
şarkılara neşeyle eşlik ediyorlardı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder