geçen hafta birer akşam arayla isa’yı konu eden iki oyun
izledim.
ilki doğmadan önceki olayları ve doğumunu, ikincisi ölmeden
önceki olayları ve ölümünü anlatıyordu.
oyunların ikisi de ingiliz yazarların kaleminden çıkma.
ilki, depodan dönüştürülmüş black box sahnede, 3 oyuncunun yaklaşık 100 seyirciye sergiledikleri bir oyundu.
ilki, depodan dönüştürülmüş black box sahnede, 3 oyuncunun yaklaşık 100 seyirciye sergiledikleri bir oyundu.
ikincisi bir opera binasında, gençlerin sevgilisi genç
şarkıcılardan dansçılara, şancılardan oyunculara kalabalık bir kadronun 1200
kişiye sahneledikleri bir müzikaldi.
patrick barlow’un “der messias” adlı oyunu bochum schauspielhaus’un,
peter zadek’in girişimiyle 1970’lerde bodrumundaki bir depodan dönüştürülmüş
“theater unten” (aşağıdaki/bodrumdaki tiyatro) adlı sahnesinde oynanıyordu.
yapım, esas işi dramaturgluk olan sascha kölzow’un ilk yönetmenlik
denemesiymiş. iki erkek oyuncu (bochum’daki diğer oyunlarından bildiğim ve şu
kısa sürede kendilerine hayran olduğum iki oyuncu: daniel stock ve roland
riebeling) meryem’den yusuf’a, haberci melekten krallara bütün rolleri
üstlendiler. seyirciyi de işin içine katmadan etmediler.
üçüncü oyuncu, soprano
veronica nickl ise ayyaş bir şancı olarak hikayenin akışını durmadan kesintiye
uğrattı.
çok az eşyayla, çok basit kostüm değişimleriyle, ellerindeki
metinden okuyarak komik, absürd ve inanılmaz eğlenceli bir “doğum” hikayesi anlattılar
bizlere. 50 dakikalık oyun; metnin, mizansenin ve oyunculuğun doğru şekilde
birleştiğinde, başka hiç bir şeye gerek kalmadığını kanıtladı.
isa’nın ölümünü anlatan müzikal ise andrew lloyd webber’in
1971 tarihli “jesus christ superstar”ıydı. almanya’nın en iyi müzikal yönetmeni
olduğu belirtilen gil mehmert’in rejisiyle theater bonn yapımı olarak bonn
operası’nda sahneleniyor.
mehmert hikayeyi günümüze taşımaya gayret etmiş, ancak
anlamsız ve yüzeysel olmuş: kralın askerleri günümüzün kasketli, şeffaf
kalkanlı polisleri olmuşlar, isa’nın öldürülmesini isteyen yahudiler bir nevi
mafyaya dönüştürülmüşler, yakalandıktan sonra kamçılanırken ve çarmıha
gerilirken isa’ya guatanamo esirlerinin turuncu kıyafeti giydirilmiş, isa’yı
ele verdikten sonra intihar eden yahuda’nın gökten inip son şarksını söylerken
ona eşlik eden kadın şarkıcılara amy winehouse saçı ve kostümü uygun
görülmüştü. hiç bir “güncelleme” çabası yerine oturmuyor, anlam kazanmıyordu.
bol bol ışık ve duman gösterisi ve şaşalı -ama gereksiz yere
komplikeleştirilmiş, hikayeye hizemt etmeyen- sahne tasarımı gösterinin bir
parçasıydı. ancak; isa (marc seibert), yahuda (david jakobs) ve maria magdalena
‘yı (patricia meeden) oynayan üç başrol oyuncusu dışında kadronun geri kalanı
bence dökülüyordu; bir müzikalin önemli bir parçası olan dansların koreografisi
hayalgücünden yoksundu; oyuncuların konumlandırılmaları da hemen her sahnede
sorunluydu.
müthiş vücut yapmış yarı çıplak isa ile iç çamaşırlarına
kadar soyundurulan maria magdalena’yı yatağa sokmak bence iyi bir müzikal için
yeterli değil, ancak salonunun tıklım tıklım dolu olmasından, gişe için yeterli
olduğu anlaşılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder