dünya çok küçük; konserde arkamda oturan alman hanım, benim bu yaz midilli'de bir günle kaçırdığım molyvos kalesi’ndeki savina yannatou konserine gitmişmiş meğer.
yannatou’yu ilk defa o akşam molyvos’ta dinlemiş, hayran
olmuş; PINA40 etkinlikleri kapsamında wuppertal’e, açık hava heykel parkına
(skulpturenpark-waldfrieden) geleceğini duyunca çok sevinmiş.
hanıma pina bausch’u sorduğunuzda ise; bausch’un hiç bir
yapıtını izlememiş olduğunu öğreniyorsunuz. ne garip!
belki yannatou referansıyla, bir pina yapıtına gitmeyi de
düşünür ilerde…
savina yannatou’yu yaklaşık 20 senedir dinliyorum. yıllarca
istanbul’da konser verse diye iç geçirdikten sonra, 2005’te pera festivali
kapsamında yeni melek’te, primavera en salonico topluluğu ile enfes bir konser
vermişti; salon boştu, sadece tanıyanlar oradaydı. konser sonrasında cd
imzalatmaya kulise gittiğimde yannatou benim kadar çok heyecanlanmış ve
istanbul’da hayranları olduğuna şaşırmıştı. benzer şekilde; yunan bariton
spyros sakkas konserinden sonra da kulise cd imzalatmaya gittiğimde sakkas çok
şaşırmış, onu nereden tanıdığımı, elimdeki hacıdakis cdlerini nereden bulduğumu
sormuştu heyecanla.
savina yannatou’yu, spryos sakkas’ı ve bir çok diğer yunan
sanatçıyı tanımamı sağlayan kişi manos hacıdakis’ti. onun izini sürerek
diğerlerine ulaştım yıllar boyunca..
yannatou 2010’da da istanbul’da bir konser vermişti; şehrin
konser-dans etkinlikleri düzenlenen en kötü salonundaydı maalesef: istanbul
kongre merkezi’nde.
yannatou ile primavera en salonico’yu bir hafta önce susanna
baca’nın bir peri gibi salındığı, ormanın içindeki camdan pavyonda, müziğe
saygı duyan, müzik dinleme adabını bilen bir toplulukla izlemek çok keyifliydi.
tanztheater wuppertal pina bausch’un, artık kadimleşmiş
dansçılarından daphnis kokkinos sundu yannatou’yu bizlere: pina savina’yı ilk
defa yirmi yıl önce, savina wuppertal’de peter kowald ile ikili bir proje
yapmak amacıyla konaklarken, akşam buluştukları bir lokalde biraraya
geldiklerinde dinlemiş. savina o akşam bir sefarad ninnisi söylemiş: “durme,
hermoso hijico. o sırada pina “danzon” yapıtının üretim sürecindeymiş ve
savina’dan dinlediği bu ninniyi yapıta dahil etmiş. savina, pina’nın
hayattayken düzenlediği festivallerden ikisine konuk da olmuş. yıllar sonra
topluluk atina’da turnedeyken bir akşam yemeğinde pina ile savina yine
beraberlermiş; ayrılırlarken pina savina’yı gösterek daphnis’in kulağına
fısıldamış: “o bir melek”.
savina da, bizi müzikle akdeniz kıyılarında gezdirmeden
önce, yıllar önce wuppertal’de tanık olduğu, pina’nın etrafına topladığı
dansçılar ve sanatçılarla birlikte bir arada yaşayarak, tartışarak, yemek
yiyerek, sohbet ederek ortaya çıkardığı üretimin çok değerli olduğunu; o
günleri unutamadığını; o günlere tanık olduğu ve pina’yı tanıdığı için kendini
çok şanslı gördüğünü söyledi.
75 dakika sürmesi öngörülen, ancak dinlemeyen alkışlara
yannatou ve ekibinin verdiği üç bisle 90 dakikayı aşan konser çok güzeldi;
ermeni ağıtı, arap duası, sicilya, güney italya şarkıları, bulgar ezgisi, izmir havası, girit lehçesiyle yunan şarkısı ve daha bir çok parçadan sonra;
savina yannatou’nun eşliksiz olarak ve sonuna doğru mikrofondan da uzaklaşarak
söylediği istanbul kaynaklı sefarad şarkısı konserin en duygulu anıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder