almanya’da opera-tiyaro binalarının kurumlar tarafından biletli olarak gezdirilmesi sık rastlanan bir uygulama. eh tabii, sanat yapılarıyla övündükleri için, bunları gezdirmeleri de çok doğal.
ilgi de bayağı çok bu gezilere; fiyatları 3-6 avro arasında değişiyor, biletler opera-tiyatro gişelerinde satılıyor.
seyirci olarak sahne arkasını, kulisleri, sahne altını, kostüm-dekor atölyelerini ve depolarını görmek, sahneye ayak basmak çok keyifli. sahne arkasına tanık olmak, sahne büyüsünü bozmuyor; aksine, seyrettiklerinizin ne kadar emekle ve profesyonelce hazırlandığını görmek, onlara olan inancınızı kuvvetlendiriyor.
ayrıca, sahne mutfağına göz atmak ilginç olduğu kadar keyifli de.
düsseldorf operası 1875’te inşa edilmiş, 2. dünya savaşı'nda bombalar
dolayısıyla tamamen harap olmuş.
içlerinde –türkiye cumhuriyet’inin ilk yıllarında ankara’da bir çok yapı inşa etmiş olan, ankara’da eski sergi evi’nden dönüştürülmüş opera’nın da mimari olan- paul bonatz’ın da olduğu üç mimar tarafından 1954-56 arasında sıfırdan, yeni bir tasarımla inşa edilmiş.
içlerinde –türkiye cumhuriyet’inin ilk yıllarında ankara’da bir çok yapı inşa etmiş olan, ankara’da eski sergi evi’nden dönüştürülmüş opera’nın da mimari olan- paul bonatz’ın da olduğu üç mimar tarafından 1954-56 arasında sıfırdan, yeni bir tasarımla inşa edilmiş.
inşa tarihi 1950’ler gibi yakın bir tarih olmasına rağmen, bina bütünüyle korunması gerekli kültür varlığı ilan edilmiş ve lambalarından, koltuk renklerine; herşeyiyle korunmakta.
yedi sene önce kapsamlı bir onarımdan geçirilmiş. şimdi
artık, parterdeki her koltuğun altında bulunan menfezlerden her seyirciye
taze havalandırma sağlanıyormuş.
sahne aksamı şu anda dünyadaki son teknolojiymiş. bremen’li bir firma inşa etmiş ve orada bulunan bir kontrol odasından düsseldorf’daki sahne aksamının hepsi kontrol edilebiliyor, bir aksilik olduğunda ta oradan müdahele edilebiliyormuş.
sahne aksamı şu anda dünyadaki son teknolojiymiş. bremen’li bir firma inşa etmiş ve orada bulunan bir kontrol odasından düsseldorf’daki sahne aksamının hepsi kontrol edilebiliyor, bir aksilik olduğunda ta oradan müdahele edilebiliyormuş.
sahneden salonun görünüşü
tam sahnenin altı
sahne altının yanındaki koridorlar
gösteri sırasında sahne arkasında hiç kimsenin konuşmaması gerektiğinden, bu dört ışığın yanıp sönmesiyle iletişim sağlanıyormuş. ışıkların kumandası, genel kumanda odasından yapılıyormuş.
suflör odacığının içi
sahne altındaki teknik görevliler i.in gösterinin akışına dair talimat listesi
opera turunun rehberliğini düsseldorf operası’nın dramaturglarından
biri yaptı. bizi önce salona aldı, daha sonra sahne altındaki makina dairesini,
süflor odacığını gösterip, sahne üstüne çıkardı; o akşam sahnelenecek martin schlapfer'in mahler'in 7.senfonisi'ni müzik olarak kullandığı “7” adlı
balenin dekorları sahnedeyken sahne üzerinde dolaştık; daha sonra orkestra çukuruna
inip, oradan da kostüm depolarına gittik.
orkestra çukuru eskiden daha darmış, bakım-onarım sırasında
birinci koltuk sırasını iptal edip çukuru genişletmişler ki, özellikle wagner ve
richard strauss gibi bestecilerin operaları için orkestra elemanlarına gerekli
yer olsun.
eskiden, çukura sığmayan müzisyenler sahne arkasında başka bir odada şefi monitörden izleyerek çalar, o çalgıların sesleri salona hoparlörden verilirmiş. feci bir uygulamaymış doğrusu; demek ki almanya’da da zamanında müzik katledilmiş!
eskiden, çukura sığmayan müzisyenler sahne arkasında başka bir odada şefi monitörden izleyerek çalar, o çalgıların sesleri salona hoparlörden verilirmiş. feci bir uygulamaymış doğrusu; demek ki almanya’da da zamanında müzik katledilmiş!
sahne ile sahne arkasının koordinasyonu, hemen perdenin iç tarafında bulunan bu masadan kontrol ediliyormuş; kimin ne zaman sahneye çıkacağı, sahnedeki herhangi bir şeyin ne zaman kalkıp ineceği, veya döner sahne varsa, döneceği..
bu kişilerin hem müzik bilgisi, tercihen konservatuar mezunu, hem de sahne tekniğine dair bilgilerinin olması gerekiyormuş; bu kişilerin yetiştiği bir okul yokmuş..
bu kişilerin hem müzik bilgisi, tercihen konservatuar mezunu, hem de sahne tekniğine dair bilgilerinin olması gerekiyormuş; bu kişilerin yetiştiği bir okul yokmuş..
sahne arkasında yükseklikleri gösteren lejand
kostüm deposunun planı; kırmızı nokta nerede bulunduğunuzu gösteriyor.
her bir kostümün içinde hangi sanatçıya ait olduğu yazıyor; bütün kostümler (koro dahil olmak üzere) giyenlere özel olarak dikiliyormuş.
kostüm depoları, yerin altında ama opera binasının sınırları
içinde değil, önündeki kaldırım ve araba yolunun altı ile metronun üstü arasındaymış; yer yokluğundan türk
usulü “topraktan çalmışlar”! kostüm depoları devasa büyüklükte, git git bitmiyor; 70.000
kostüm parçası varmış.
Demek tiyatronun görmediğimiz dünyası böyleymiş.
YanıtlaSilVay canına sayın seyirciler!
sormayın! gerçekten de öyle!
YanıtlaSilarkası yarın :)