22 Kasım 2013 Cuma

NRW046 dişil faust

 


elfriede jelinek “sekundärdrama” diye bir tür yaratmış kendine; dert edindiği tiyatro metinlerinden yola çıkarak yazdığı oyunlar bunlar, ancak kendi başlarına sahnelenmelerine izin vermiyor, çıkış noktası olan oyun sahnelenirken yanında, üstünde, “altında” sahnelenmesini şart koşuyor “ikincil drama”lar bunlar.
jelinek ilk olarak lessing’in “nathan der weise” (bilge nathan)’ı için yazmış böyle bir ikincildrama. birbuçuk yıl önce çek yönetmen dušan david pařízek’in zürich schauspielhaus’ta sahneleyeceği “faust” için de “faustIn und out” çıkmış ortaya. [faust’a eklenen “in” ve out” eklerinin malum anlamları dışında, almancada “in” eki eril bir kelimeye eklendiğinde o kelimeyi dişil hale getirir; örneğin arbeiter: erkek işçi, arbeiterin: kadın işçi]

bu sezon düsseldorf schauspielhaus’da seyrettiğim iki oyunundan hayranlıkla bahsettiğim çek yönetmen pařízek, ilk defa zürih’te sahnelediği “faust 1-3” adlı projesini, ekim sonunda aynı oyuncu kadrosu ve sahne tasarımıyla düsseldorf’a taşıdı.

“faust” büyük salonda oynanırken, jelinek’in metni “faustIn und out” tiyatro binasının bodrumundaki küçük prova salonunda oynanıyor. sadece 50 seyirci sığıyor buraya, üç de kadın oyuncu: gretIn, faustIn ve geistIn.
yaklaşık 70-75 dakika sonra bu oyun bitince, seyirciler oyuncularla birlikte yukarıdaki oyuna dahil oluyorlar. eğer baştan itibaren büyük salondaki “faust”u izlemek istiyorsanız, bir kere daha gelmelisiniz.
bunun bir goethe oyunundan ziyade jelinek’in damgasını vurduğu bir proje olduğunu düşündüğümden ben “faustIn und out”a bilet alıp, bodruma “kapatılan” 50 kişiden biriydim. eğer boş akşamım kalırsa, “faust 1-3”ü bir de yukarda baştan sona izlemeyi planlıyorum, bakalım..

goethe’nin “faust”una pek hakim değilimdir; I ve II olarak iki “faust” olduğunu bilmiyordum. “faust”un içindeki sahneleri, karakterleri, olayları da ezbere bilmem. tabii ki genel hikayeyi az çok biliyorum: faust ile mephistoteles’in (yani şeytanın) anlaşması, faust ile gretchen arasındaki ilişki..

jelinek, onu bilenlerin tahmin edeceği üzere, goethe’nin “faust”unun kadın ile olan ilişkisine odaklanmış. bunu yaparken de, yazım sürecinde avusturya’da ortaya çıkan dehşetengiz bir olaydan ilham almış.
öz kızını 24 yıl boyunca bodruma hapsedip, onunla cinsel ilişkiye giren, ondan yedi çocuğu olan  üçünü yukarı çıkarıp büyüten, üçünü aşağıda hapsetmeye devam eden, birini ölü doğduğu için bodrumda yakan josef fritzl olayındaki kız çocuğundan hareketle “kadın”ı kız çocuk – anne – abla olmak üzere üç oyuncuya paylaştırmış, “erkek”i ise baba, tanrı ve şeytan olarak “her şeyi kapsayan, her şeyi elde eden, her şeyi hesaba katan”.

tiyatronun bodrumunda, sandalyeler dört bir yanda duvara yaslanmış şekilde 50 kişi jelinek’in kadını, erkeği, iktidar olgusunu ve felsefeyi sorgulayan metnini üç kadın oyuncudan izliyorsunuz.
pařízek, jelinek’in uzun ve kesintisiz metnine hem strüktür kazandırmak, hem de seyircilerin metinin içinde kaybolmasını önlemek için sanırım; bazı başlıklar oluşturmuş ve bunları iki duvardaki karatahtalara yazmış: “kadın kısmını zararsız hale getirmek”, “doğru bodruma”, “üzerimden sadece babam geçebilir”, “benden önce yeme hakkına sahip köpekten bile sonra geliyorum”, “içim sadece babama ait”. konusu biten başlığın üzeri çiziliyordu.




dört bir duvardaki televizyon ekranlarından yukarıdaki “faust”un canlı görüntülerini takip etmek mümkündü, bazı sahnelerde yukardaki oyunun sesleri de duyuldu, bazı sahnelerde ise aşağıdaki kadın oyuncuların görüntüsü ve sesi yukarıda canlı yayınlandı. bir araysa; yıllar önce yapılmış bir televizyon programında gencecik jelinek ile o zamanların ünlü bir futbolcusunun “garip” sohbetini seyrediyorsunuz: futbolcu, evlilikte kadın ile erkeğin tanımlanmış görevleri olduğunu, kadının görevlerinden birinin erkeğin çoraplarını yıkamak olduğunu, evde futbol ayakkabılarını kendisinin temizlediğini, ama evdeki diğer temizliğin ve düzenin karısından beklediğini, temiz ve düzenli bir eve geldiğinde kafasının rahat ettiğinden falan bahsediyordu. hemen arkasından bir futbol maçı görüntülerini de izledik; penaltılarda golü kaçıran bu futbolcuydu sanırım.
sonradan öğreniyorum ki, "je später der abend” isimli bu sohbet programı 1976 yılında yayınlanmış, o dönem çok ünlü olan futbolcunun adıysa uli hoeneß’miş. 

neden sonra, yukarıdaki oyunculardan biri elinde balta, yarı çıplak bir şekilde aşağıya iniyor, “tamam, oyun bitmiştir” deyip, hepimize sandalyelerimizin altındaki bej trenchcoat’ları giymemizi söyleyip (üç kadın oyuncunun üzerinde oyunun başından beri bej trenchcoatlar vardı; böylece biz 50 seyirci de birer “gretIn/faustIn/geistIn” olduk), büyük sahnenin altındaki delhizlerden geçerek, tam sahnenin ortasına çıkarıldık ve karşıya, salona bakacak şekilde dizdirildik;  karşımızda ışıkları açık salonda seyirciler, karşılarında bodrumdan gelmiş 50+3 “faustIn”; bir süre boyunca iki seyirci grubu birbirine baktırıldı. sonra bizler salona davet edildik, bizim için ayrılmış koltuklara oturduk ve “yukarıdaki” oyunun devamını izledik. üç kadın oyuncu da oyuna dahil oldular.




sonradan okuduğum eleştiri yazılarında yukarıdaki “faust”ta iki erkek oyuncunun durmadan rol değiştirerek faust ve mefistoteles olarak, ya da bazen ikisi de faust oalrak “faust I” ve “faust II”den seçilmiş cümleleri pinpon topu oynar gibi birbirlerine pasladıklarını; bu kes-yapıştır metnin çok ustaca hazırlanmış olduğunu ve iki erkek oyuncunun bir ustalık gösterisi sergilediklerini öğrendim.
eleştirmenlerin çoğu söz birliği etmişcesine bu bölümün “faust” metninin hala ne kadar çağdaş, günümüze hitap eden bir içeriğe sahip olduğunu kanıtladığını, üç kadının bodrumdan çıktıktan sonra oyuna dahil olmalarıyla oyunun yoğunluğunun kaybolduğunu, ekseninin kaydığını, temposunun düştüğünü ve anlamının kaybolduğunu yazmışlar. dolayısıyla, üç kadının yokluğunda oynanan “yukarıdaki” faust’u merak etmemek imkansız.

seçimini başından itibaren aşağıdaki “faustIn und out”tan yapmış ve goethe’nin “faust”una alman eleştirmenler kadar hakim olmayan bir izleyici olarak yukarıda kadınların eklenmesiyle devam eden oyunda doğal olarak ben bir kopukluk hissetmedim; bodrumdaki atmosfer ve bakış açısı olduğu gibi yukarıya taşınarak devam ettiği için olsa gerek.
başından itibaren “geleneksel” bir faust izlemeyeceğimi tahmin ettiğim ve jelinek’in tarzını da az çok bildiğim için bu durum beni rahatsız etmedi.



kaldı ki, yönetmen parizek’in çok iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum. “bodrum” fikrini birebir gerçekleştirmesi, bizleri duvar kenarına dizmesi, jelinek’in futbolcuyla olan tv söyleşisini oyuna eklemesi, aşağıdaki seyircileri trenchcoatlarla birer faustIn’e çevirip yukarda iki seyirci kitlesini birbirlerine baktırması ve yukarıda devam eden oyunda: gretIn’in bahçede iki faust’un arasında kalarak gerçekleşen “etkileşim” sahnesi ve intiharının ardından faust’lardan biri tarafından kukla gibi kolları oynatılarak konuşturulmaya devam ettirilmesi oyunun içerdiği etkileyici ve güçlü buluşlardan bende en öne çıkanlarıydı. ve tabii ki kadın oyunculardan faustIn’in söylediği son cümle: “lütfen şimdi burada bütün olanlardan erkeği çekip atın. Çıkarma yapmasını biliyorsunuzdur umarım.”

seyrettiğimin ne kadarı goethe’nin “faust”uydu tartışılır, ama jelinek’in “faustIn”i, ya da daha doğrusu parizek’in “faust 1-3”ü olduğu kesin ve bu çağda, 2013’te böyle bir “faust” yorumu seyretmekten büyük keyif aldığımı söylemeliyim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder