5 Kasım 2013 Salı

NRW031 kaurismäki'nin kibritçi kız'ı bochum'da



sinemadan tiyaroya uyarlamalar yapmak son yıllarda avrupa’da çok moda. 
antonioni’nin, visconti’nin, cassavetes’in filmleri revaçta; fassbinder’inkiler de. özellikle hollanda tiyatrolarında ivo van hove, guy cassiers gibi yönetmenler antonioni ve visconti filmlerinden yaptıkları uyarlamalarla adlarından söz ettiriyorlar. fassbinder de almanya’da revaçta; mesela şu anda berlin schaubühne’de iki fassbinder uyarlaması sahneleniyor. bizde de mesela metin erksan’ın “sevmek zamanı” tiyatro uyarlansa fena mı olur..

schauspielhaus bochum’da fassbinder’in “die ehe von maria braun”u dışında iki sinema uyarlaması daha sahnede: john cassavettes’in “opening night” ve aki kaurismäki’nin “das madchen aus der streichholzfabrik”. bunlardan ikincisini izleme imkanım oldı.

kaurismäki gibi çok kendine has bir sineması ve sinema dili olan bir yönetmeninin filmini tiyatroya uyarlamak –kanımca– cesaret ister. çünkü kaurismäki’nin çok kendine has, özgün bir dünyası vardır; konuşma azdır, filmlerinin ışığı, rengi, oyunculukları hep çok özeldir.
doğrusu, pek benim içlerine giremediğim dünyalar yaratır kaurismäki; favori yönetmenlerimden değildir.

bir kaurismäki filmini tiyatroya uyarladığınızda ne amaçlarsınız? filmin söylediğinden/gösterdiğinden farklı ne söylemek/göstermek istersiniz?
iddianız; onun dünyasını mükemmelen sahne üzerinde yeniden yaratmak mıdır? yoksa, o kadar az diyalogu olan, sessizliklerin çoğunlukta olduğu (ilk 15 dakikasında hiç bir konuşma olmayan) bir filmin duygusunu mu tiyatro diline aktarmayı amaçlarsınız?

almanya’nın genç ve başarılı yönetmenlerinden david bösch meğer modern zamanlarda toplumun kıyısında kalmış insanlarının içine kısıldıkları küçük dünyaları anlatan oyunlarla ünlenmiş: büchner’in “woyzeck”, borchert’in “kapıların dışında”, fallada’nın “küçük adam”ı bunlardan bir kaçı.
eh durum böyle olunca,  kaurismäki’nin “kibritçi kız”ı da bösch için biçilmiş kaftan.

alman eleştirmenlerin geneli oyunu ve özellikle de kibritçi kız iris’i oynayan maja beckmann’ı öve öve bitiremiyorlar. benim seyrettiğim akşam seyirci de bayağı iyi tepkiler verdi ve sonundaki alkış da hiç bitmedi.
ben ne bösch’ün uyarlamasını ve rejisini ne de beckmann’ın performansını övüldüğü kadar sağlam bulmadım. bösch’ün iyi bir tiyatro yönetmeni olduğu belli, çünkü bir-iki sahnede duyguları tiyatral öğelerle o kadar güzel anlattı ki, insan keşke bütün oyun böyle fikirlerle dolu olsaydı demekten kendini alamıyor.

 
tek bir örnek verirsem: iris diskoda tanıştığı aarne ile o gece beraber olur, aarne ona tekrar görüşme sözü verir, zaman geçer bir türlü aramaz, iris telefon başında bekler… bütün bu zaman zarfında, disko sahnesinde tavana asılı dönen disko topu, daha kısık ışıklarla da olsa yanmaya ve dönmeye devam etmektedir, çünkü o sahnede iris’in içinde yeşeren his devam etmektedir. bir ara disko topuna uzanmaya bile çalışır iris. 
iris ne zaman aarne ile konuşmaya evine gider ve ondan red cevabı alır, ancak o zaman disko topu sofitaya geri çekilir.
iris'in içinde yaşattığı duyguları hiç söze ihtiyaç duymadan bu kadar güzel ve basit bir şekilde seyirciye geçirebilen fikirlere sahipken, ve hele de uyarlanan film ağırlıklı olarak sözsüzken, bösch’ün neden oldukça geveze bir uyarlama yaptığına anlam veremedim.

başrol oyuncusu maja beckmann ise, filmde soğuk, içine kapanık ve karamsar bir karakter çizen kadın oyuncunun aksine, yine içine kapalı ama daha umut dolu, sevimli ve slapstick öğeleriyle  neredeyse şarlo kadar sempatik bir iris portresi çiziyor, hatta seyirci olarak beckmann’a acıyor ve oyunun sonunda işlediği soğukkanlı cinayetleri bile temize çekiyorsunuz; ki bence özgün hikayenin ruhuna iyice aykırı böyle bir seçim bu; kaurimäki'nin filminde karakterle özdeşleşip onun için üzülmezsiniz; sizinle iris arasında geniş bir mesafe koyar yönetmen; en azından ben öyle hissetmiştim; belki de kaurismäki'nin dünyasına giremediğimdendir..

oyunun bence esas parlayan oyuncusu, schauspielhaus bochum’da daha önce seyrettiğim üç oyunda da harikalar yaratmış olan daniel stock idi. hem iris’in erkek kardeşini, hem aarne’yi oynayan, ayrıca anlatıcı rolünü üstlenen ve sesiyle de oyundaki efektleri yapan daniel stock bir kere daha beni kendisine hayran etti.

david bösch 2010'dan beri kurum yönetmeni olduğu schauspielhaus bochum'dan bu sezon stuttgart'a transfer olmuş; bir yandan da viyana burgtheater'da, münich residenz theater'da ve bayerische oper'de yapımlar sahneliyormuş. 
bochum'da geçen sezondan devam eden ve buralarda ödüllere boğulan borchert uyarlaması "draussen vor der tür" (kapıların dışında)'yı denk getirip seyredersem bir ihtimal bösch'e ısınabilirim..


"das mädchen aus der streichholzfabrik"in fragmanı:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder