11 Mayıs 2024 Cumartesi

fas günlükleri 4: fes - çarşı, pazar





fes'in sokak dokusunun omurgasını oluşturan iki ana damar sokak, talâa kbira ile talâa sghira aynı zamanda baştan sona ticaret, yani çarşı işleviyle yüklüler. talâa kbira "geniş, yükselen cadde" anlamına geliyormuş; adının da işaret ettiği üzere fes'in en geniş ve en uzun sokağı. talâa sghira ise "dar, yükselen cadde" demekmiş.

sur kapısının hemen ardında talâa kbira ile talâa sghira'nın kesiştiği noktada talebalalar

sokakların bir noktadan sonra üstleri, hasır örgü ahşap elemanlarla örtülerek, gölge yaratılmış. endülüs'te, özellikle sevilya'da bu amaçla bez örtüler kullanılırken, burada sabit ve ağır malzemenin kullanılması ilginç geldi bana. gölgelikler sayesinde bu sokaklar serinlik içindeler, ancak gün içinde o kadar kalabalıklaşıyor ki, duygu olarak serinlikten eser kalmıyor; yürümek imkansızlaşacak kadar. 
kalabalığın en güzel tarafı, çoğunluğunun yerel halk olması. yani burası; turizmden ne kadar yaşıyorsa ve etrafta turistleri görmek mümkünse de, esas yerel halkın günlük alışverişlerini yaptıkları ana çarşı olması.

 
sabahleyin

öğlene doğru


sabah 9-10 sularında gezerkenki tenha halinin yerinde öğlene kalmadan yeller esiyor. o mahşer kalabalığının içinde istifini bozmadan, hatta akışı da engelleyecek şekilde müşteri bekleyen hamallar da yok değil.





 bu iki sokağın iki yanında souk'lar (çarşılar) ve fondouk'lar (hanlar) var; her bir çarşı belli bir mesleğe ayrılmış; süpürgeciler çarşısı, baharatçılar çarşısı, demirciler çarşısı, bakırcılar çarşısı gibi... istanbul'da haliç'in iki yakasındaki geleneksel ticaret bölgelerinden farkı yok buranın aslında.
bu küçük çarşıların/hanlar her biri, bir avluyu çevreleyen dükkanlardan/odalardan oluşuyor; bazısı bir, bazısı iki bazısı üç katlı. çoğu, yakın yıllarda avrupa birliği ve a.b.d.'den alınan fonlarla restore edilmişler. maalesef pek yeni, gıcır gıcır duruyorlar. 


çarşıların aralarındaki sokakların bazıları doğrudan cami, medrese ya da türbe kapılarına çıkıyorlar. bunlardan birinde, fes'in kurucusu olan II. molla idris'in görkemli zaviyesinin kapılarının birinin öncesinde, yukarıdan göz hizasına kadar inen bir paravan yerleştirilmiş. nedenini yazılı olarak bir yerde bulamadım, ama türbe ziyaretinden çıkanların gündelik hayatın en civcivli, ticaretin/paranın döndüğü mekanlarına doğrudan düşmemelerini sağlamak amacıyla bir ayırıcı olarak yapılmış olabileceğini düşünüyorum. zaviyenin banisinin fes kentinin kurucusu olduğu düşünüldüğünde, zaviyesini ziyaret edeceklerin girmeden önce eğilerek saygı göstermelerini sağlamak amaçlı da olabilir...
 
baharatçılar çarşısı (souk attarine - attarine çarşısı) adını, yanındaki görkemli attarine medresesi'nden alıyor. burası aynı zamanda fes'in en ünlü çarşısı. 16. yüzyılda kurulmuş çarşıda baharat ve tıpla ilgili ürünler satan 160 dükkan var. amin maalouf'un yıllar önce hayranlıkla okuduğum aynı adlı romanınında yaşam öyküsünü anlattığı hasan ibn muhammed el-vezzan, nam-ı diğer afrikalı leo'nun dediği gib bu dükkanların dünyada eşi yokmuş. maalesef günümüzde baharat satan dükkan sayısı bir elin parmakları kadar; çağın ihtiyaçlarına göre dönüşmekten daha belirleyici olan maalesef turizm. bizim mısır çarşısı'nda da durum benzer değil mi; gerçek baharatçı kaç dükkan kaldı mısır çarşısı'nda.



çarşıda en renkli yerlerden biri hiç kuşkusuz souk sabaghine (boyacılar çarşısı). 14. yüzyıldan kalma olan çarşı o kadar fotojenik ki, kapılarından birine bir bahşiş kutusu konmuş, fotoğraf çektiğinizi gören esnaf kutuyu işaret ediyor size hemen.




çarşılar içinde benim en çok sevdiğim ve aynı gün içinde hem sabah hem de öğleden sonra uğradığım souk el henna (kına çarşısı). burayı sevmemin nedeni, çarşılar arasında avlusunda ağaç olan tek çarşı olması. ağaçlar da iki tane devasa çınar. ayrıca bu çarşının zemini de, şehrin diğer taraflarında olduğu gibi yenilenmemiş, eski dere çakıllı haliyle korunmuş.
burası 1286'da kurulan ve 1944'e kadar hizmet vermiş olan ve döneminin önde gelen psikiyatrik kurumlarından biri olan bimaristan sidi frej (sidi frej hastanesi)'nin bir parçasıymış. adından da anlaşıldığı üzere burada geleneksel kozmetik ve eczacılıkla ilgili ürünler üretiliyor ve satılıyormuş.


kazablanka'daki gibi buranın çarşısında da et, tavuk, balık, sebze, meyve satan dükkanlar ve geçici tezgahlar var. tavukçularda tavukların arkada kafeslerde durduklarını ve istendiğinde o anda kesilip verildiğini fark ettiğimde içimin çekildiğini söylemeliyim, o yüzden hiç tavukçu fotoğrafım yok. diğerlerinden bir seçkiyi aşağıda bir araya getirdim:











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder