müziğin kesintisiz bir şekilde dakikalarca devam ettiği şu wagner operalarına bir türlü ısınamamışımdır; hem de klasik müziği, operayı sevmeme, almanca tedrisatlı bir lisede okumuş olmama rağmen.
bir iki kere denedim, ama sonunu getiremedim. tabii, ülkemizde canlı bir wagner operası izlemek rüya; belki canlısına katlanmak daha kolay oluyordur.
yıllar öncesinin, zehra yıldız'lı, giancarlo del monaco imzalı "uçan hollandalı"sını hatırlıyorum; istisnadır. en kısa wagner operası, en kolay dinlenebilir wagner operası. bir de iyi reji, mükemmel bir soprano olunca, dört kez gitmiştim.
tabii, wagner deyince esas, yüzük serisidir başyapıt mertebesine çıkarılan, hollandalı çerez gibi kalır; tristan ve isolde, tannhaeuser, lohengrin gibi diğerleri ise başka bir seri gibidirler.
mezzo bir aralar, patrice cheareau'nun zamanında bayreuth'ta büyük olay yaratmış yüzük serisini yayınlamıştı; eski kayıt, oldukça karanlık bir sahneleme ve televizyondan seyrediyor olma etkenleri birleşince, daha ilk operanın ilk saati dolmadan pes etmiştim.
kısmet dün akşamaymış; eğer sidi larbi chekaoui bulaşmamış olsaydı, yine kendime şans vermezdim. bir de guy cassiers ismi, iyice merakımı ve sonuna kadar izleme sabrımı kamçıladı.
değdi de!
bu seneki tiyatro festivali sayesinde türkiye'de ilk defa birer yapıtlarını seyretme şansına ereceğimiz, günümüz sahne sanatlarının en önemli isimlerinden iki tanesi, ikisi de belçikalı, yönetmen guy cassiers ile koreograf-dansçı sidi larbi cherkaoui, orkestra şefi benzersiz müzik adamı daniel barenboim ile birlikte, la scala operası için wagner'in yüzük serisini sahneye taşımaya başladılar.
serinin ilk operası "
das rheingold"(ren altını) 13 mayıs'ta prömiyer yaptı, dün akşam da dünya'daki belli başlı sinemalarda ve mezzo'da naklen yayınlandı.
daha popüler opera ve baleleri tercih eden cinebonus sinemaları
rheingold naklen yayını es geçti. neyse ki mezzo sağolsun, evde büyük ekran-gelişmiş ses düzeni imkanı olmasa da (ki cinebonus'larda bunlar vaad edildiği halde fiyaskoyla sonuçlanmışmış), televizyondan naklen
rheingold izlemek epey keyifliydi.
operanın müzik yönünden bahsetmeyeceğim; dediğim gibi wagner aşina olduğum bir alan değil. barenboim'a güveniyorum. wotan rolündeki rene pape de sesini, yorumunu sevdiğim, takdir ettiğim bir isim. sondaki alkışlardan italyan seyircinin de takdiri belliydi.
ancak, wotan'ın karısı fricka'yı oynayan mezzosoprano bayağı bir buu'landı. bizim operacılar yatsın kalksın dua etsinler ülkemizde yuhalama geleneği olmadığı için.
neyse, benim için esas olan konulara geçiyim: cassiers ve cherkaoui.
aynı zamanda sahne tasarımı da kendisine ait olan guy cassiers, sahneyi derinliğine kullanmamış, yaklaşık ortalarına denk gelen bir mesafede yerleştirdiği tekstürlü perdenin üzerine yansıttığı görüntülerle hikayenin geçtiği mekanları birebir kurmaktan çok, mekanların ve hikayenin atmosferini yansıtmayı tercih etmiş; çağdaş ve çok başarılı bir sahnelemeydi.
ayrıca bir opera için sıradışı ve ilginç bir uygulama zeminin, ren nehrinin diplerinde geçen ilk sahnede bileklere kadar su içinde olmasıydı. daha sonraki, yer sütünde geçen sahnelerde ise suyun içinden 10 cm kadar yükselen ve düzensiz bir dama örüntüsü oluşturan taşlar üzerinde oynandı opera, taşların arasındaki boşluklar yine su ile kaplıydı.
guy cassiers-sidi larbi cherkaoui ikilisi, müziğin ağırlıklı olduğu sahnelerde dokuz kişilik dans grubunu (dansçılar la scala'nın değil, cherkaoui'nin bu yıl toneelhuis antwerpen bünyesinde oluşturduğu eastman'in) kullanmak dışında, bütün opera boyunca olmasa da bazı sahnelerde şancılara eşlik eden tek, ikili, üçlü dansçılar/koreografi düşünmüşler. baştan sona biteviye olabilecek bir uygulama yerine, bu şekilde, duygusal olarak önemli sahnelerin altının dans ile de çizilmiş olması akıllıca ve yeni bir yaklaşım.
ayrıca; ren altınını çalan alberich'in görünmez kılınması veya tutsak edilmesi gibi bazı sahneler de dansçılar tarafından canlandırılıyor; yani, alberich bir iple bağlanmıyor da, iki-üç dansçı alberich'in etrafını kuşatıyorlar, bedenine asılıyorlar mesela.
sidi larbi'nin, cansız olan eşyalar ile insanlar arasındaki ilişkileri veya insanlar ile gölgeleri arasındaki ilişkileri koreografiyle -ve dolayısıyla dansçılarla- canlandırdığı "
origine", "
myth" gibi yapıtlarını hatırlayınca, bu tercihlerin cassiers'den çok cherkaoui'ye ait olduğunu düşündüm.
bir de; iki devi canlandıran şancılar sahnede aryalarını söylerken, perde üzerine devasa boyutlarda iki insan silüeti düşürmek de yine sidi larbi'nin katkısı olabilir çünkü yapıtlarında gölge oyununu kullanmışlığı var.
tabii cherkaoui ile cassiers, cherkaoui cassiers'in davetiyle toneelhuis antwerpen'in sanatçısı olduğu 2006 yılından beridir beraber çalışıyorlar, üretiyorlar, yakın etkileşim içindeler, aynı mekanda soluyorlar; dolayısıyla hangi fikir kime ait gibi yorumlarda bulunmak aslında gereksiz; olsa olsa benim küçük-hesaplılığım (ve sidi larbi hayranlığım)!
özellikle koregrafiye dair ise; sidi larbi'nin kıvrak, yumuşak ve akıcı koreografisi, wagner'in bir nehirden çıkan altınla yapılan yüzüğün hikayesini anlattığı, yaylı çalgıların sank ibir nehir gibi aktığı mütemadi ve akıcı müziğine çok yakışmış.
"
das rheingold" mezzo'nun haziran ayı programında da var; 5-6 kere yayımlanacak. dün akşamı kaçıranlara öneririm.
cassiers ile cherkaoui'yi merak edenlere ise; 2-3 haziran'da sidi larbi'nin kendisi dans etmeyecek "sutra"yı, 9-10 haziran'da da guy cassiers'in büyük ölçekli bir yapıtı "damıtılmış kırmızı"yı tavsiye ederim; festival kapsamında muhsin ertuğrul sahnesini şenlendirecekler.