haftasonu seyrettiğim yedi filmden ["pina"yı iki kere seyrettiğim için sekiz seans ediyor] dişedokunur olanı pek azdı.
olur da gitmeyi planlayanlar olabilir diye, en azından bir fikirdir niyetiyle, uzak durulası olanları belirtmek isterim ki, zaten seçmek zor, bir de benim gibi taşa vurmuş olmayın!
.przemyslaw wojcieszek imzalı "polonya yapımı" belki polonya için yeni bir söz söylüyordur (değil mi ki bir yandan avrupa birliği'ne yeni girdiler, diğer yandan globaleşmenin amerikan etkisini görmeye başladılar); ancak dünya bu konuları (siyasi, dini ve sosyal gidişatın punk-rock eleştirisi) ve bunların veriliş biçimini aşalı çok oldu!
.yıllar yıllar önce "yağmurdan önce" ile bir çok insan gibi beni de derinden etkilemiş milcho manchevski, son filmi "anneler" ile bendeki kredisini tüketti. "yağmurdan önce"den sonra çektiği her filmi ("dust" dahil olmak üzere) sırf "yağmurdan önce" hatırına seyrettim, her seferinde hayalkırıklığına uğradım. bundan sonra venedik'te büyük ödül bile alsa herhangi bir manchevski filmine gitmeme kararındayım. bu kadar mı yapay, zorlama, dağınık ve "çektim oldu" bir film olur!
.rus filmi diye umutla gittiğim alexey uchitel imzalı "kray" ancak lokomotiflere ve ifrat derecesinde kullanılan buharlı görüntülere meraklıysanız dayanabileceğiniz nitelikte. tabii bir de kulaklarınızın hafif sağır olması lazım, yoksa filmdeki "gürültüye" katlanmak bir zaman sonra işkenceye dönüşüyor. trenlere ve lokomotiflere sempati duyduğumu zannederken, bu filmden sonra bir süre onlarla karşılaşmamayı diliyorum.
."kray" ve "anneler" hezimetinden sonra şuna karar verdim: bundan sonra, yabancı film dalında kendi ülkelerinin oscar aday adayı olan filmlere zinhar gitmeyeceğim!
.kaçak göçmenler, -her anlamda- "sınır"da olma hali, yoksunluk gibi temaları daha canalıcı şekilde beyazperdeye taşımış olan filmler varken, marian crisan'ın "yarın"ı (morgen) bende pek bir etki bırakmadı. festivaldeki film kalabalığında "yarın"a bir seans harcamak yazık!
.haftasonumu şenliğe dönüştüren filmler de olmadı değil: carlos saura'dan, tam bir doygunluk hissi vermese de bir dereceye kadar tatmin eden "flamenco flamenco", bela tarr'dan saf sinema deneyimi "torino atı", ve "helal olsun sana wim wenders!" dedirten "pina 3d"!
."pina"yı hem fitaş'ta hem citys'de seyretmiş biri olarak; fitaş'taki gösterimin 3 boyut ile yakından uzaktan alakası olmadığını söylemeliyim! "pina"yı fitaş'ta seyredenler bilet paralarını geri isteseler haklarıdır!
"pina"yı bu akşam citys'de sanki ilk defa seyrediyor gibiydim; bambaşka ve büyüleyici bir deneyimdi! yazısı en yakın zamanda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder