kieslowski bu diyardan göçtüğünden beri gittiğim her leh filminde ondan izler ararım. beyhudedir bilirim; anlamsızdır da. ama kendimi alı koyamam. sanki, vatandaşı yönetmenlerin filmlerinde ondan miras kalmış duyarlılıklar olması gerekir gibi gelir. başka ülkelerin yönetmenlerinde rastlarım bazen kieslowski’nin dünyasına, sevinirim. değil mi ki sinema evrensel bir sanat; doğal olarak dili de öyle…
yaşı itibariyle kieslowski’yi şahsen tanıyamayacak genç leh yönetmen marek lechki’nin ilk filmi “düzelti”yi (erratum) seyrettim dün. filmi son jeneriğinde lechki’nin teşekkür ettikleri arasında kieslowski’nin oyuncularından jerzy stuhr da vardı; stuhr aynı zamanda yönetmenlik de yapıyor ve filmlerinin atmosferinde kieslowski’den izler bulmak mümkün. kendimce bir şekilde, lechki’yi kieslowski’ye bağladım. zaten “düzelti”nin insan psikolojisine ve ilişkilerine vakıf hali ve bunu anlatış biçimi de kieslowski’den izler taşıyor.
aslında “düzelti” bildik bir konuyu anlatıyor: gençliğinde köprüleri atarak terk ettiği ve bir daha da geriye dönüp bakmadığı kasabasında yıllar sonra zoraki bir nedenle 1-2 gün geçirmek zorunda kalan orta yaşta bir adamın hikayesi. babalar ile oğullar, pişmanlıklar, hatıralar, geçmişle hesaplaşmalar… lechki bu bildik hikayeyi ve alt temalarını katman katman açarak; dış yapraklarını teker teker ayırdıkça, en derindeki lezzetli öze ulaştığınız bir enginarı soyar gibi anlatıyor. duyguların yoğunlaştığı en yoğun anda film sonlanıyor.
marek lechki “düzelti”yi dijital teknikle çekmiş. 35 mm filmlerde -yılların deneyimiyle- daha kolay ve bildik şekilde elde edilebilen görüntü kalitesi ve ışık tasarımı dijitalde de aynı başarıyla sağlanmış. hikayeye paralel olarak genellikle loş atmosferin tercih edildiği filmde aydınlık-karanlık kontrastları ustaca ayarlanmış; pastel renklerin nüansları kaybolmamış.
lechki’yi takibe almak lazım…
“düzelti”nin 14 ve 17 nisan'da iki gösterimi daha var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder