DOSTLAR,
HABERİNİZ VAR MI ÇOCUKLUĞUMUZUN ANILARINDAN BİRİNİ DAHA KOPARIP ATIYORLAR !
EMEK SİNEMASI DA İSTANBUL'UN RANT AVCILARINA PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR !
AŞAĞIDA EMEK İLE İLGİLİ KÜÇÜK ANIMI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDIM:
Emek sinemasına -sanırım- ilk kez 4 yaşındayken Ayşe annemle gitmiştim. Annem perdeye yansıyacak büyülü görüntüleri ancak karanlıkta görebileceğimi, sessizce oturursam o ışıgın içinden beyaz perdeye akacak hikayeyi izleyerek çok eğleneceğimi söyledi sonra da Ayşe anneme acıkırsa muzunu yedirirsin diyerek bizi yolcu etti. Sabahtı, hava güneşli ama soğuktu.
Teşvikiye'den Beyoğlu'na nasıl gittiğimizi hatırlamıyorum.
Masal kitaplarındaki kraliçe saraylarına benzer kocaman salona, kadife perdeye, altın yaldızlı çerçevesine koltukta büzülerek baktığımı anımsıyorum. Koltuk çok büyük ben çok ufaktım. Işıklar yavaş yavaş sönüp o kalın perde hafif hafif sallanarak iki yana ayrılırken Ayşe anneme yapıştığımı ve onun "korkma, bak annen ne dedi, şimdi sihirli görüntüler başlayacak" diye yumuşacık sesi ve tombul kollarıyla beni sarmaladığını, elimi tuttuğunu ve perdeyi daha rahat görebilmem için paltosunu katlayıp altıma yerleştirdiğini anımsıyorum....
Sonra Tom ve Jerry başladı. Kocaman ekranda oradan oraya koşuşturan komik hayvanlar...Ayşe annenin elini ne zaman gevşettiğimi ve koltuğa bağdaş kurduğumu anımsamıyorum. Derken fareleri kovalayan kedi ve farelerin kediye uyguladığı şiddet bana hiç de komik gelmemeğe başladı. Oysa o kocaman bir dürbün gibi büyülü ışık hüzmesinin içinde çok komik şeyler saklı olduğunu söylemişti annem. Ama beyaz perdedeki hayvanlara olanlar annemin söz verdiği gibi hiç de komik değidi.
Kediye içim acımaya başladı bir süre sonra gözlerimden akan yaşlara hıçkırıklarımda eklenince Ayşe annem "evladım orada olanlar gerçek değil " diye beni teskin etmeğe uğraştı. Ne o yumuşacık sesi ne o tombul kolları beni yatıştıramadı ve giderek içimde uyanan isyanı bastıramadı. Kollarından kurtulup koltuğun üzerine hangi ara çıktığımı hangi ara yumruğumu sallayarak "eşşoğlueşşek fareler" diye basbas bağırmaya başladığımı anımsamıyorum. Hangi ara Ayşe anne benim ağzıma muzu tıktı hangi ara biz o kocaman salondan çıktık anımsamıyorum.
Tek anımsadığım,içimi çeke çeke ağzımdaki kocaman muzu yutmaya çalışırken Ayşe annemin kırmızı paltomun düğmelerini çekiştire çekiştire ilklemeğe çalışması ve o muzun tadının tuzlu olduğu...
Şimdi Emek sinemasını yıkacaklarmış...Çocukluğum, gençliğim eyvah ! Eyvah onca açılışta, kapanışta beraber olduğum dostlar....
Artık muzlar hep tuzlu olacak....
5 Nisan 2010 Pazartesi
TİLBE SARAN'DAN "EMEK" MEKTUBU
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder