wuppertal kasabasında bir müze var: von der heydt müzesi. bu müzede şu aralar iki muhteşem sergi var. ilki ve büyük çaplısı "der sturm - sentrum der avantgarde". ikincisi ve küçüğü "röhrig".
herwarth walden tarafından tam 100. yıl önce adı "der sturm" konulan galeri ve dergiyle birlikte filizlenen ve 1928'lere kadar devam eden zaman diliminde blaue reiter'cilerden fütüristlere, konstrüktivistlere bir sürü sanatçıyı kapsayan bir şemsiye.
kokoscha, kandinsky, macke, marc, delauney, jawlensky, feininger, werefkin, klee ve chagall'i az çok biliyordum da gabriele münter, albert bloch, carlo mense, william wauer, maria uhden, erich bucholz, bela kadar, arnold topo ve daha bir sürü başka sanatçıyla tanıştım ve yapıtlarına hayran kaldım.
sergi; new york modern sanat müzesi'nden pompidou'ya, washington ulusal galeri'den zürich kunsthaus'a, san francisco, philadelphia, brüksel, den haag, bern, ascona ve alman müzelerine, 50'den fazla kurumdan ödünç alınmış, ağırlıklı olaeak yağlı boya tablolar olmak üzere, suluboyalar, kara kalem-çini çizimler, heykeller ve baskılarla devasa bir toplam.
rengin özgürce kullanıldığı, çizgilerin özgürce deforme edildiği, anlatımın özgürce zorlandığı avantgardlardın merkezi "der sturm"a adanmış bu muhteşem sergi yüzyıl başına olan hayranlığımı bir kaç kat daha arttırdı. kataloğu uzun süre başucumda duracak...
müze böylesine kapsamlı bir sergiyle yetinmemiş, bir de, aynı dönemde yetişmiş ancak günümüze dek almanya'da bile adı pek duyulmamış bir heykeltraşı, karl röhrig'i 15 yapıtlık bir toplamla günışığına çıkarmış.
15 yapıt belki az gibi duruyor ancak, iki dünya savaşı arası alman toplumunu betimleyen; kah melankolik, kah ironik yapıtlarıyla röhrig bayağı bir etkiliyor insanı. ahşap ağırlıklı heykelleri, tanıdığımız barlach'ı andırıyor.