12 Ekim 2010 Salı
kentsel mekandaki bedenler
willi dorner’in “bodies in urban spaces” (kentsel mekandaki bedenler) projesi rengarenk kıyafet ve aksesuarlarla donatılmış bedenler yoluyla; kentin sokaklarından geçip giderken fark etmediğimiz yapılara, yapıların fiziki özelliklerine, yapılar arasındaki tanımlı-tanımsız boşluklara, sokaklara yerleştirilen objelere ve bunlar arasındaki ilişkilere veya ilişkisizliklere dikkat çeken; kendiliğinden oluşmuş kentsel fiziki çevrenin o “an”daki durumuna kah uyum sağlayıp kah onunla hesaplaşan; bazen bir trajik levhasının tektoniğine veya geometrik çizgilerine atıfta bulunan; bazen sıkışıklıkları, aralıkları vurgulayan; kentsel mekandaki gerilimleri görünür kılan; etrafa-sokağa-yapılara yeni bir gözle bakmayı sağlayan, kentsel mekanın fiziki özelliklerine dair farkındalık yaratan; bazen bir semt çeşmesinin taştan kırma çatısını kaide gibi kullanıp heykelleşen; bazen bir su borusundan akan suya dönüşen, bazen “sadece” var olan, bazen de merdivenler gibi kentin mevcut elemanlarını yeniden kuran dahiyane bir çalışma.
dorner’in bedenlerle yarattığı yerleştirmeler kentle fiziki ve anlamsal bağlantılar kurmanın yanı sıra, kendi içlerinde değerlendirildiklerinde; bedenin uzuvlarıyla ve genel olarak bedenlerle strüktür kurma konusunda had safhada yetkin, denge ve fizik kurallarını ustaca kullanan özgün tasarımlar.
willi dorner’in bodies in urban spaces projesinden ilk defa geçen yaz berlin’in tanz im august festivali sayesinde haberdar olmuştum. bloguma oradaki performanstan fotoğraflar koyup, bir gün istanbul’da da izlesek hayalini kurmuştum.
bodies in urban spaces geçtiğimiz haftasonu şişhane’den tepebaşı’na, oradan tophane’ye uzanan ve çukurcuma’da sonlanan güzergah üzerinde bizi bir noktadan diğerine sürüklerken, her seferinde hayret, hayranlık ve heyecanla beyoğlu sokaklarını tekrar keşfetmemizi sağladı. beyoğlu’nun arka sokaklarının sunduğu yüklü malzemeyi iyi değerlendiren willi dorner, istanbullu dağcı, dansçı ve sporcularla gerçekleştirdiği projede her bir yerleştirmenin birbirinden heyecan verici olduğu enfes bir çalışma ortaya koydu.
bu vesileyle bir iki söz de idans’ı düzenleyen bimeras hakkında: arkasında ne iksv’de olduğu gibi anlı şanlı şirketlerimizin, ne de ajans2010’daki gibi devletten oluk oluk akan paranın olduğu bimeras vakfı sakin, dingin, derinden derinden, insancıl, insana ve çevreye saygılı bir şekilde kotardığı idans festivali ile ne iksv’nin ne de ajans2010’un başaramadığını gerçekleştiriyor. yıllardır gişe kaygısı gütmeden, yeterince bilet satılır mı, istanbullu seyirci beğenir mi, ya sıkılırsa gibi endişelere kapılmadan; günün nabzını tutan, çağdaş, yeni -ve bazen dayanılması bayağı bir sabır ve entelektüel altyapı isteyen- işleri meraklı İstanbul kedileri ile buluşturan idans ekibi bu seneki programda kente adeta nüfuz ederek, sokaklarına, meydanlarına, semtlerine açılan; diğer kurumların “imkansız, çok pahalı olur” diyerek kolaya kaçıp vazgeçtikleri bir sürü heyecan verici projeyi istanbul’da gerçekleştiriyor. buradan onlara gönül dolusu teşekkür.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
yahoo gruplarda dansListesi diye bir grup var, bilir misiniz? son günlerde kızılca kıyamet kopuyor. birbirlerine sataşanlar, ortaya laf atanlar, atıp tutanlar gırla.
YanıtlaSilbugün fark ettim ki bu tartışmalar iDANS ile eş zamanlı olarak başladı. dans platform'la ilgili yorumlar bile iDANS üzerinden yapılıyor, laflar oradan yola çıkılarak atılıyor. her iDANS'tan sonra milletin çenesi iyice düşer, her bir şeyini eleştirirler diye düşünüyordum. meğer bu da iyi bir şeymiş. ya iDANS da dans platform gibi beyinlerimizi hamura çeviren, düşünerek izlemek yerine koltuklarda kıvranarak oyun izlememize neden olan gösteriler sunsaydı? beynimizi kullanmamızı, gözümü geliştirmemizi, eleştirel yaklaşabilmeyi, yorum yapmayı, insanları konuşup yazmaya teşvik ettiği için bence de iDANS'a teşekkürler!
yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla, dansListesi grubundan haberdar olmamayı hayra alamet saymalıyım :)
YanıtlaSilve çok haklısınız; iyi-kötü, haklı-haksız tartışıyorlar ya, sanırım önemli olan bu, gerisi boş.
kim ne yapabildiğini, kimler neleri beceremediklerini aslında çok çok iyi biliyorlar! ve bu yüzden zaman zaman sessizlikler, zaman zaman gürültüler hakim oluyor etrafa...
harika!!!
YanıtlaSil