29 Ekim 2010 Cuma

lost highway'den x-files'a


idans'ta izlediğim son gösterilerinin birini "lost highway"a, diğerini "recep ivedik"e (uluslararası dersek de "borat"a tekabül eder) benzetmiştim. insan başladı mı, bırakamıyor: dün akşam izlediğim gabriele reuter'in "tourist - a-centered play" adlı işi ise yoğun "x-files" atmosferi barındırıyordu.

neden "x-files"?
bir kere; ışıklar açıldığı zaman seyirci olarak karşılaştığımız sahne düzeni, daha dansçılar sahneye girmeden bile, bir "bilinmezlik", "gizem", "heyecan" unsuru taşıyordu.
sahnenin arka sınırının hemen önüne, yanlara kadar uzanmayan bir perde çekip de, sahne arkasından sahneye doğru ışık verdirdiniz mi (yani seyirci tarafından görülemeyen bir kaynaktan sahneye doğru ışık sızıyorsa) tam bir gizem, bilinmezlik, gerilim atmosferi yarattınız demektir. (haftabaşındaki "professor"de de aynı sahne düzeni vardı.)
daha koltuklarımıza otururken salonu saran fırtına sesi, ardından ilk dansçının kar kıyafeti içinde kar taneleriyle birlikte perdenin açık uçlarından birinden sahneye paldır küldür düşmesi, nerede olduğunu anlamaya çalışırken perdenin diğer ucuna geldiğinde görünmez bir gücün/rüzgarın etkisiyle yeniden perdenin arkasına çekilmesi tekinsiz bir mekanda olduğumuzu hissettirdi bize.

ardından gelen sekansta; siyah taytlar içinde üç kadın dansçının (kendilerinin in mi, cin mi oldukları belirsiz bir şekilde) mekanın farklı yerlerinde olduğu varsayılan bir enerjiyi keşfe çıkmaları ve bu sırada ağızlarından çıkan garip sesler ve beden hareketleri sahneden seyirciye geçen gizem, bilinmezlik ve tekinsizliği arttırdı.

ancak sonraki üç sekansta aynı dansçıların (sonradan aralarına bir erkek dansçı da katıldı) bu sefer "gezgin" kıyafetleri, keşif aletleri ve ne dedikleri anlaşılmayan garip dilleri (hem onlar birbirlerini anlamıyorlardı hem de bizler onları), sakar ve sevimli halleriyle sahneye tekrar tekrar gelmeleri; bir zaman sonra üzerimde ne tekinsiz hal bıraktı ne de gizem.

ortalarda bir yerde; acaba marc auge'nin "yok-mekan" (non-lieux) kavramıyla bağlantılı bir şeyler mi yapılmaya çalışılıyor diye düşünürken; iki dansçının arka arkaya, ilki bulunduğumuz mekana dair diğeri ise bulunduğumuz mekandan kademe kademe uzaklaşarak anadolu yakasına kadar giden bir anlatıyla yapıtı "bağlama" oturtma çabaları, bu heyecanımı da suya düşürdü.

sonlara doğru pek de anlamdıramasam da seyrettiklerimi beğendiğimi belirtmeliyim.
yine de; keşke gizemli haliyle kalsaydı; anlamına vakıf olamamayı göze alırdım, en azından gizeminden etkilenmiş olurdum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder