nurhan damcıoğlu çocukluğumun, yani 4-5 yaşlarımın idolüydü. siyah beyaz televizyon ekranındaki belki de o yaştaki bir çocuk için en göz alıcı, hareketli, neşeli figürlerden biriydi. ama ona hayran olmamın esas nedeni dans etmeye duyduğum ilgi ve istek olmalı.
ilerleyen yaşlarla birlikte ilgim önce saturday night fever ve grease vesilesiyle john travolta'nın figürlerine, ardından michael jackson'ınkilere, arada fame ve footloose gibi filmlerle çeşitlenerek, kaysa da, dans tutkumun temelini nurhan damcıoğlu'nun atmış, ilk kıvılcımı onun yakmış olmasından çok mutluyum.
bu serüven sonunda dansçı olmasam da, dans hakkında yazıyorum, ki alandan uzaklaşmamışım demektir ;)
onunla, hatırlamadığım ama aile içinde sıkça anlatılan kişisel bir anım da var:
4-5 yaşlarındayım, o gün annemle levent'teki kuaförüne gitmişiz. bir zaman sonra kapıdan nurhan damcıoğlu girmiş, ama tabii televizyondaki gibi makyajlı, bakımlı, kostümlü değilmiş. onu doğal haliyle görünce nurhan damcıoğlu olduğuna inanmamışım, "dans et bakalım" demişim, "edebiliyor musun!?". kuaförün ortasında karşılıklı kanto yapmışız. ancak o zaman inanmışım, burnuna hafifçe vurmuşum, "tamam inandım, sen nurhan damcıoğlu'sun" demişim.
dansçı olmasam da nurdan damcıoğlu ile karşılıklı kanto yapmışlığım var, daha ne olsun :)
geleneksel gösteri sanatlarımızın önemli bir damarı olan kantonun türkiye'de tekrar gündeme gelmesini, sevilmesini, değerinin anlaşılmasını ve yaşamasını sağlayan istisnai bir sanatçıydı nurhan damcıoğlu, unutulmayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder