7 Haziran 2023 Çarşamba

louise bourgeois - I : hücreler

örümcek iv ile (1996)


çağdaş sanat ile ilgilenip de louise bourgeois'nın adını duymayan, yapıtlarını bilmeyen yoktur sanırım. ben de onu, en ikonik heykel serisi, devasa örümcekleriyle biliyorum, bir de, belki mimar olduğum için, en sevdiğim yaşayan mimar peter zumthor'un onunla birlikte dünyanın en kuzeyinde yaptığı cadılar anıtıyla.

geçtiğimiz ekim ayı başında berlin'e gittiğimde martin gropius bau'da denk geldiğim kapsamlı sergiyle ilk defa louise bourgeois'yı daha yakından tanıma fırsatım oldu ve ona derinden hayran kaldım. bu yazıda, almanya'daki pek çok sergide olduğu gibi müthiş kapsamlı yapıt künyelerinden aldığım notlardan da yararlanarak sergiye dair izlenimlerimi paylaşacağım.

"the woven child" (dokunmuş çocuk) başlıklı sergi londra'daki hayward galeri tarafından düzenlenmiş. bourgeois'nın son 20 yılındaki üretimine odaklanan sergi, 2010 yılında 99 yaşındayken aramızdan ayrılan bourgeois'nın, hayatının bu evresindeki üretiminin odağında bulunan kumaşlarla yaptığı işlerden oluşuyor, bu anlamda da dünyadaki ilk louise bourgeois sergisiymiş.
martin gropius bau'nun üst katındaki bütün galerileri dolduran sergideki yapıtların çoğunluğu new york'taki the easton foundation'ın koleksiyonundan seçilmiş. the easton foundation (easton vakfı)  bourgeois'nın 1980 yılında kurduğu, vasiyetinde evini ve yanındaki binayı bıraktığı ve koleksiyonun büyük bir kısmını bağışladığı kar amacı gütmeden bir kurum.

bourgeois terzi (goblen tamircisi) bir aileden geliyormuş. hayatı boyunca kıyafetler, kumaşlar, ev tekstili ürünleri, goblen parçalar ve iç çamaşırları saklamış, biriktirmiş. kıyafetlerden kişisel geçmişine ait olanlarının yanı sıra, annesine ait olanlar da varmış. bourgeois 1990'ların ikinci yarısından itibaren bunları; yapıtlarında kullanmaya başlayarak heykellere, çizimlere ve enstalasyonlara dönüştürmüş.

bourgeois yapıtlarının çoğunluğuna ad takmamış, dolayısıyla "isimsiz" olarak geçiyorlar. isimsiz olmaları yapıtların soyut hallerini kuvvetlendiriyor, ancak bir anlatıya sahip olmamalarını, ya da bir anlatıyı çağrıştırmamalarını gerektirmiyor.

"hücre" isimli bir seri var. bourgeois 1991 yılından itibaren başlamış bu seriyi yaratmaya. bu seriye ait yapıtlar küçük odalar gibiler, ama içlerine girilebilir değiller. adı üzerinde: "hücre"ler, içlerindekini hapsetmişler ve dışarıdan sadece bakışları kabul ediyorlar. hücreler bourgeois'nın kişisel tarihinden nesnelerin yanısıra bir sürü farklı nitelikte öğeler içeriyorlar. sanatçının kişisel tarihinden nesneler içermesi buraları hafızayla, anılarla ilişkilendiriyor.





1998 tarihli hücre 7'de bourgeois'nın kendisi ve annesinin beyaz, krem rengi kıyafetleri var, bazıları hayvan kemiklerine asılı, hayalet gibiler. ayrıca içeriye bronz döküm iki maket karşılıklı yerleştirilmiş: biri bourgeois'nın çocukluk evi, diğeri ise döner bir merdiven (belki evin içindeki bir merdivendir). hücrenin etrafı ise eski kapılardan oluşturulmuş. diğer bir çoğundan farklı olarak bu hücrenin bir tarafında bir açıklık var, bütünüyle kapalı değil. fiziksel olarak içeri giremeseniz de, siyah maketlerin ve açı renk  kıyafetlerin oluşturduğu düşsel dünyada hayali olarak dolaşabilirsiniz.

sergilendiği odada bu hücreyi çevreleyen üç duvarda bourgeois'nın "ode a la bievre" serisi var. o da bourgeois'nın ailesiyle yaşamış olduğu başka bir yere ithafen yapılmış. sonraki paylaşımlarımda bu yapıtından da daha detaylı şekilde bahsedeceğim. şimdi tekrar hücre'lere geri dönüyorum. 



2000 tarihli hücre xxv'in parantez içinde bir adı var: kıskanç karının dünyasına bakış. bu hücrenin tamamı dışarıdan görülebiliyor; içinde mankenlere giydirilmiş üç elbise ve iki mermer küre var. elbiseler hücrenin tavanından asılmışlar, küreler ise hücrenin zemininde duruyorlar. iki beyaz küre göğüsleri çağrıştırdığı gibi, tam ortalarında asılı beyaz renkli elbise ile birlikte bakıldıklarında fallik bir imgeyi, erkek cinsel organını da akla getirmiyor değiller. hücrenin adıyla birlikte düşününce ikinci yorum daha anlam kazanıyor. 
elbiselerin bourgeois'ya ait olduğunu, özellikle gece kıyafeti olan mavinin tasarım, renk ve dokusuyla çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. bourgeois, yapıtlarında kendi kıyafetlerini kullanıyor olmasını, adeta günlüğünün sayfalarını kullanması gibi anlam ifade ettiğini belirtiyor. bu; insanları, yerleri ve olayları anması, hatırlaması kadar kendi bedenine dokunmasını da sağlıyormuş.



sergide 4-5 hücre daha vardı; bunlar belirli psikolojik halleri temsil eden "portre hücreleri" alt başlığında bir seri oluşturuyorlar. onların sadece fotoğraflarını paylaşıp, bourgeois denince akla ilk gelen örümcekleriyle hücreyi birleştirdiği çok etkileyici bir işiyle bu yazıyı bitereceğim.

hücre xxi (portre), 2000



hücre xxii (portre), 2000

hücre xxiv (portre), 2001


bourgeois'nın 1997 tarihli aşağıdaki yapıtı "örümcek" olarak adlandırılmış, ama hücreyi de içeriyor. başta da yazdığım gibi örümcek onun en tanınan, bilinen motifi aynı zamanda. bourgeois'nın 1990'lar ve 2000'lerde  ürettiği büyük ölçekli bir çok bronz örümcek heykeli dünyada bir çok kamusal mekanı, müze bahçesini şenlendiriyor. hatta çok yeni tarihli (20 mayıs 2023) bir haberde, 1996'da yaptığı bir örümcek heykelinin hem kendi yapıtları arasında hem de şimdiye kadar bir kadın sanatçıya ait heykeller arasında en yüksek müzayede satış rakamına ulaştığı belirtiliyordu. "örümcek" sotheby's new york'da 32,8 milyon dolara satılmış.






bourgeois örümcek imgesini, hem eski halıları ve kumaşları da restore eden bir terzi olan annesi ile, hem de bir sanatçı olarak kendi kimliği ile özdeşleştirirmiş. kendi sözleriyle: "tamircilerin olduğu bir aileden geliyorum. bir örümceğin ağını bozarsan, deliye dönmez; ağı dokur ve tamir eder."

tabii buradaki örümcek bir hücrenin üzerine çıkmış durumda, dolayısıyla örümcek burada bir yandan ağını koruyan bir varlık, diğer yandan da avını tuzağa düşüren ve adeta bir yamyam gibi eşini yiyen bir avcı pozisyonunda. yani hücre hem ağ olabilir hem de av/eş. serginin küratörüne göre bu yapıt sanatçının annelik ve cinsellik anlayışının karmaşık ve kararsız doğasını akla getiriyormuş. 
hücrenin hem ağ hem eş olma hali çok anlamlı çünkü ikisi de ev ile ilgili. zaten hücrenin içi de bourgeois'nın yine kişisel geçmişinden bir araya getirdiği objeler ile döşeli: en sevdiği parfüm olan shalimar'ın bir şişesi, bir madalyon, durmuş bir saat, ve ayrıca bir koltuk, goblen parçaları...

bana en ilginç gelen ise, bu hücrenin bir açıklığının, bir kapısının olması; kaçabilmek, özgürlüğe kavuşabilmek mi, yoksa içeri girmek için mi?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder