2 Mayıs 2009 Cumartesi

uçları günümüze sokulan keskin taşlamalar!

yücel erten'in bu sezon istanbul'da sahnelediği oyunlardan biri devlet tiyatrosu'nda: "ne dersin azizim?".

"azizname '95" ile ilk defa aziz nesin'e el atan erten, tükenmeyen cevherden bir tutam daha kullanarak bu sefer "ne dersin azizim?"i yaratmış. program broşüründe yazdığına göre bu oyunu hazırlarken aziz nesin'den bir uyarlama daha çıkarmış.

yücel erten'in tarzını çok beğendiğimi daha önce de yazmıştım. boş bir sahnede, hareketli dekor parçaları ve etkili ışık kullanımıyla ağırlıklı olarak oyuncunun gücüne yüklenen -ve bu sayede oyuncularından müthiş performanslar çıkaran- bir tiyatro erten'inki.
müzik te gerekiyorsa, mutlaka canlı olmalı. [1985'te "amadeus"da cesaretli bir yaklaşımla, az öz (az ve özdü ama sopranosu eksik değildi) ancak oyuna nüfuz eden mükemmel canlı müzik kullanımını hala unutamam. keza, alev sezer'in mozart'ıyla can gürzap'ın saliere'sini de!]

"ne dersin azizim?"in program broşüründe yücel erten'in kendisi oyunu o kadar güzel anlatmış ki:
"Bir merhaba ile bir selam arasına yatırılmış bir tutam çocukluk, bir demet gazetecilik, bir miktar geçim derdi, azıcık tarih, biraz masal, biraz maval, az demokrasi, çok ihtilal...
Batıya özgü bir form olan "literatür kabare" doğrultusunda, ama Türk tiyatro geleneğinin "seyirlik" ve "oyun çıkarma" lezzetinde yürümeyi amaçlayan bir çalışma."

bir kere; oyunun başında enfes bir "merhaba" ve sonunda tüyleri ürpertecek keskinlikte, muhteşem bir "selam" bölümleri var ki, sırf bunlar bile yeter oyuna gitmek için.

oyunun bir de mükemmel bir ikinci yarısı var. üç parçadan oluşuyor: tren sahnesi, seçim sahnesi ve ihtilal sahnesi, her biri birbirinden ustaca kurgulanmış, zeki teatral buluşlarla zenginleştirilmiş, belli ki büyük keyifle oynanıyor, kesinlikle büyük keyifle -ama aynı zamanda "nedir bu ülkenin hali" babında büyük hüzünle de- seyrediliyor.

sahnede ikisi kadın sekiz oyuncu ve bir müzisyen (piyano) var; ayırt etmeksizin hepsi çok iyiler, ancak burak şentürk başka bir iyi sanki. şentürk, başrolünde olduğu çocukluk bölümü kadar, ikincil-üçüncül roller aldığı skeçlerde bile karakterlerine müthiş detaylar, incelikler katarak, inanılmaz mimiklerle oynuyor.

"ne dersin azizim?" çok keyifli, çok eğlenceli, müthiş komik bir oyun.
ama insan oyunun sonunda, tam da yücel erten'in broşürde yazdığı gibi düşünmeden edemiyor; bu öykülerin yazılmaları üzerinden bunca yıl geçmiş, bu ülkede hiçbir şey değişmemiş. keşke aziz nesin'in eleştirileri eskimiş, aşınmış ya da aşılmış olsaydı.
"Aziz Nesin'in eskimiş olması pahasına bunu tercih ederdik sanırım. Kuşkusuz O da tercih ederdi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder