film fazlaca kişisel olmasına rağmen beni bir yerlerden yakalamayı başardı. ancak yakalandığım kısımlar filmin içeriğine veya biçimine, yani sinemasal değerlerine dair değil, filmin geçtiği mekanlarla alakalıydı.
filmin ilk yarısında almanya'da düsseldorf nehir kıyısında ve essen'de japon mimar ikili SANAA'nın tasarladığı zollverein tasarım okulu yapısının iç ve dışında geçen sahneler, ardından da palermo sokakları, trionfo morte (ölümün zaferi) freskosu ve escher-piranesi karışımı düşsel labirentler filmi pür dikkat seyretmeme yetti.
"palermo'da yüzleşmek"te başka bir şey de ister istemez ilginç geldi bana: eylül ayında "pina" adlı ilk 3D dans filmini çekmeye başlayacak wim wenders'in sanki daha bu filmden pina'nın etrafında/mekanlarında dolanmaya başlamış olması:
pina bausch'un yaşadığı ve halen sanatını sergilediği wuppertal, düsseldorf ve essen kuzey ren-vestfalya'da birbirlerine yirmişer dakika mesafede kentler. daha da hoşu; pina bausch'un 1989'dan beri sahnelenen ve adını aldığı şehirde yaratılmış olan "palermo, palermo" adlı bir yapıtı var.
wim wenders 25 yıl önce ilk defa pina bausch'un yapıtlarıyla karşılaştığında çok etkilendiğini, pina bausch ile mutlaka bir film çekmek istediğini ancak iki boyutlu sinema perdesinin pina bausch'un yapıtlarını ne duygusal ne de estetik olarak yansıtacağını düşündüğünden şimdiye kadar beklediğini söylüyor. ayrıca, 3D teknolojisi sayesinde seyirciyi direkt sahneye, olayın merkezine çekme imkanının olacağını ve bunu hedeflediklerini belirtiyor.
"pina" pina bausch'un "café müller", "le sacre du printemps" ve "vollmond" adlı yapıtlarından bölümler içerecek.
seçilen yapıtlardan ilk ikisi zaten pina bausch'un tartışmasız başyapıtları. dolayısıyla neden onların seçildiği gibi bir soru oluşmuyor kafasında insanın.
"vollmond" ise kanımca pina bausch'un son 10 yılda sahneye koyduğu yapıtları arasında başka bir yerde duruyor; "vollmond" belki de pina bausch'un 21. yüzyıl döneminin başyapıtı!
sanatsal kaliteleri bir yana, 3D teknolojisiyle çekilecek film için bu üç eserin seçilmesinin başka bir nedeni var gibi geliyor bana: "café müller"de hızla oraya buraya itilen sandalyeler, "le sacre du printemps"da dansçıların ayaklarından etrafa sıçrayan topraklar, "vollmond"da sahnedeki devasa kayanın kova kova suyla dövülmesi sonucunda etrafa sıçrayan su tanecikleri.
eminim bu sahneler 3D teknolojisi sayesinde beyazperdede muhteşem sonuçlar verecektir, ancak bir yandan da insan, pina bausch'un yapıtları da mı 3D atraksiyonuna kurban gidecekti diye düşünmeden edemiyor.
lafı açılmışken pina bausch - sinema ilişkisine de kısaca değinmek isterim. doğal olarak pina bausch hakkında yapılmış bir çok televizyon belgeseli ve az da olsa yapıtlarının televizyon kayıtları var, ancak benim burada bahsedeceğim bausch ile çalışmış sinemacılar.
sondan başlarsam; pedro almodovar'ın "konuş onunla"sı (hable con ella) pina bausch'un yer aldığı en popüler film olduğunu söylemek yanlış olmaz. hatta bu filmi, onun "café müller"i olmadan hayal etmek te imkansız. almodovar'ın da çıkış noktası zaten "café müller"miş; bu nedenle ki "café müller" filmde süs olarak değil, filmin dokusuna/içeriğine/sinematografisine nüfuz etmiş olarak yer alıyor.
fransız kadın yönetmen chantal akerman'ın "un jour pina m'a demandé" adlı 1983 yapımı bir söyleşi-belgeseli var ki, bu filme bir türlü ulaşıp da izleme imkanım olmadı. bir aralar istanbul fransız kültür merkezi'nin kütüphanesinde olduğuna dair ipucu yakalamıştım, hala peşindeyim...
son olarak; pina bausch'un yine 1983 yılında bu sefer büyük sinemacı federico fellini'nin "ve gemi gidiyor" (e la nave va) adlı filminde soluk benizli, sessiz prensesi canlandırmışlığı var.
bunlar dışında pina bausch'un bir de yönetmen olarak bir filmi mevcut: 1989 yapımı "die klage der kaiserin" (türkçeye "imparatoriçenin sızısı" gibi çevrilebilir).
o dönemki dansçılarının rol aldığı 105 dakikalık filmin, benim gibi iflah olmaz bir hayranının bile tahammül sınırlarını zorladığını üzülerek belirtmek isterim.
Wim Wenders's Pina Bausch tribute lives on
YanıtlaSilCharlotte Higgins
guardian.co.uk,
Tuesday 21 July 2009 23.20
When choreographer Pina Bausch died suddenly last month, just five days after being diagnosed with cancer, the director Wim Wenders was in pre-production for a 3D film documenting Bausch, her company and her work, simply called Pina. The film-makers, the company and Bausch's family have decided to continue making the film. Wenders said: "A new concept has to be developed, of course. We are working on it. We will not let the opportunity and privilege pass to record in 3D the choreographies and dance compositions rehearsed and overseen by Pina Bausch. Her critical and loving eye is still very present in these works." The film, he added, would be "a deep bow to the beauty she released into the world".