La Biennale di Venezia kurumu her yıl dönüşümlü olarak düzenlediği sanat ve mimarlık bienalleriyle ve Eylül başındaki sinema festivaliyle dünya çapında tanınır ve bilinir olsa da, bunların yanı sıra her biri yaklaşık iki hafta süren üç festival daha düzenliyor: Tiyatro, Dans ve Müzik Bienalleri. Bunların adı bienal (iki yılda bir) olarak geçiyor ancak her yıl düzenleniyorlar.
Tiyatro Bienali bu yıl 15-30 Haziran 2024 tarihleri arasında 52. defa gerçekleşti. Bu yıl aynı zamanda, dört yıllığına genel sanat yönetmenliğine getirilen İtalya tiyatrosunun “l’enfant terrible” ikilisi ricci/forte (Stefano Ricci ile Gianni Forte)’nin hazırladığı son edisyondu.
İkili; Blue (Mavi), Red (Kırmızı) ve Emerald (Zümrüt)’ten sonra, hazırladıkları bu son edisyonun başlığını NIGER et ALBUS (SİYAH ve BEYAZ) koymuş, başlık ile ilgili kastlarını şöyle açıklamışlar: “…NIGER et ALBUS karşıtlıkları ve, bir yarığın eskimiş ve anakronik ikili sınırların çok ötesinde yeni bir özgüllüğü bir araya getirme gücünü tanımlar. Kendini gerçekleştirme yolunda ileriye doğru bir adım atmak için NIGER et ALBUS, dışımızda ve içimizde var olanı kabul etme gücünü temsil eder, sükûnete ulaşmak için bizi ayıran farklılıklara karşı gurur ve saygının temellerini inşa eder...”
ricci/forte “özlerimizle, merakımızla, özlemlerimizle, çelişkilerimizle, kırılganlıklarımızla etkileşime girerek hepimizin bir parçası olmaya devam etmesi”ni diledikleri ve "başka bir yere gidiş-dönüş bileti" olarak tanımladıkları bu yılki bienale dünyadan Back to Back Tiyatro, Gob Squad, Tim Crouch, Milo Rau, Vaiva Grainyté/Lina Lapelyté/Rugilè Barzdžiukaitė, Markus Öhrn, Luanda Casella ve Amir Reza Koohestani’yi davet etmişler. Bienale İtalya’dan ise üç yapım ve Biennale College Teatro’nun kazananları katıldı.
Tiyatro Bienali, La Biennale di Venezia kurumunun diğer festivalleri gibi her yıl Hayat boyu Başarı için Altın Aslan ve Gümüş Aslan ödülleri veriyor. Bu yılki Altın Aslan Ödülü’nü Back to Back Tiyatro, Gümüş Aslan Ödülü’nü Gob Squad aldı.
Back to Back Tiyatro topluluğu Avustralya'nın Victoria bölgesindeki Geelong kentinde 1987 yılında Simon Laherty, Sarah Mainwaring ve Scott Price’ın aralarında bulunduğu, kendilerini zihinsel engelli ya da nöroderjik olarak tanımlayan oyuncular tarafından kurulmuş. Bruce Gladwin'in 1999 yılında sanat yönetmeni olarak katıldığı topluluğun ilk uluslararası başarıları small metal object (2007) ve Helpmann ödülünü kazanan Ganesh versus the Third Reich (2012) olmuş. Sosyal, politik ve felsefi temaları ele alan, hayal gücümüzün inşasına ve normallik algımıza meydan okuyan yapıtlar üreten topluluk Edinburgh Uluslararası Festivali, Wiener Festwochen, Holland Festival, Theater der Welt, Tokyo Festivali, Buenos Aires Uluslararası Festivali, Londra’da Barbican, Washington’da Kennedy Center ve New York'ta Public Theater gibi dünyanın önde gelen çağdaş sanat ve tiyatro festivallerinde ve merkezlerinde gösterimler yapmış. 2009 yılından bu yana 34.000'den fazla katılımcıya sanatsal mükemmellik ve kapsayıcı uygulama odaklı atölye çalışmaları sunan topluluğun şimdiye kadar aldığı 22 ulusal ve uluslararası ödül arasında Uluslararası İbsen Ödülü (2022), Edinburgh Uluslararası Festivali Herald Angel Eleştirmenler Ödülü (2014) ve New York Bessie Ödülü (2008) sayılabilir. Topluluğun sanat yönetmeni Bruce Gladwin ise 2015 yılında Avustralya Sanat Konseyi'nin Tiyatroda Üstün Başarı Ödülü'nü almış.
Stefano Ricci ve Gianni Forte bu yılki Altın Aslan Ödülü’nü Back to Back Tiyatro topluluğuna verilme nedenini 30 Haziran 2024’te La Biennale di Venezia kurumunun Büyük Kanal kenarında konumlanan görkemli binası Ca’ Giustinian’ın büyük salonunda düzenlenen ödül töreninde şöyle dile getirdiler: "Bruce Gladwin'in rehberliğindeki Back to Back Tiyatro'nun sahnesinde farklı yeteneklere sahip bedenler kükreyen bir gerçekliğin distopik manzaralarında, sanatsal temsilin ötesinde gerçekten varlar ve başka bir anlam kazanıyorlar. Her önyargıyı, her şefkat damgasını şiirsel bir gaddarlıkla parçalayan ileri görüşlü bir iletişim öyküsü: Eğer bedenin ifadesel sınırlamaları varsa, sahnede bu sınırlamaların kendileri farklı bir dilbilgisine dönüşür. Korkularımız, püriten hoşgörümüz, ahlaki körlüğümüz, Back to Back Tiyatro'nun tehlikeli dünyalara ilişkin acımasız hikayeleriyle uçup gidiyor; burada çeşitlilik, görünürde engelli insanlar olarak farkındalığımızın çarpıklıklarını iyileştirmek için bilginin ve katılımın çoğalmasını beraberinde getiriyor... Çünkü bir kişi ne tür bir sınırlama hissederse hissetsin, bunu ortadan kaldırmak insan konsorsiyumu olarak bizlerin elindedir; kültürün yaptığı budur, hak edilen tiyatro budur, bu ve çok daha fazlası Back to Back Tiyatro'dur.”
Back to Back Tiyatro topluluğu bienalde, ilk defa 2008 yılında Melbourne Uluslararası Sanatlar Festivali’nde sahnelediği Food Court (Yemek Alanı) isimli gösteriyi 28-29 Haziran 2024 tarihlerinde Arsenale’deki Teatro Piccolo’da sundu. Hepsi farklı engellere sahip olan Mark Deans, Rita Halabarec, Nicki Holland, Sarah Mainwaring ve Scott Price tarafından ortak yaratım tiyatrosu (devised theatre) mantığıyla tasarlanan Food Court’un yönetmeni ve sahne tasarımcısı, aynı zamanda topluluğun sanat yönetmeni olan Bruce Gladwin. Gösterinin etle tırnak misali ayrı düşünülemeyecek öğesi ise müziği. Sahnede canlı icra edilen doğaçlama müzik Chris Abrahams (piyano), Lloyd Swanton (kontrbas) ve Tony Buck’tan (vurmalıçalgılar) kurulu The Necks üçlüsüne ait. (The Necks Avustralya'nın kült müzik gruplarından biri olduğu için, Back to Back Tiyatro ile ajandalarının çakışmasının zorluğundan dolayı Food Court’un sıklıkla sahnelenemediğini kulis bilgisi olarak vermiş olayım.)
“Tiyatro gösterisi, müzik konseri ve bir dizi görüntü ve duygunun harmanlandığı bir yapım” olarak tariflenen Food Court, bir kentin meydanında ya da bir alışveriş merkezindeki yemek alanında karşılaşan ve oradan ormanlık bir alana giden anonim insanların arasındaki güç ve tahakküm ilişkisini ele alıyor. İlk on beş dakikası perdesi çekili sahnenin koridorumsu dar ön kısmında, geri kalanı perde açıldığında karşılaştığımız çıplak ve geniş boşlukta geçen yaklaşık bir saatlik gösteri az diyalogla, yalın ama etkili mizansen fikirleriyle, estetize edilmemiş ama vurucu hale getirilmiş bir görsellikle ve bütün bunlara ilk anından son anına eşlik ederek bir altlık, bir arka plan oluşturan ses peyzajıyla bende derin bir etki bıraktı.
Food Court, The Necks’in üyelerinin sahnenin yanından orkestra çukuruna inmeleri ve müzik yapmalarıyla başladı. Bir nevi uvertür olarak nitelendirilebilecek sadece müziğin hakim olduğu bu kısmın ardından, anlatıdaki; sandalyeleri yerleştirmek, yeni durumlara göre yerlerini değiştirerek ayarlamak, o sırada konuşanlara boom mikrofonu tutmak gibi görevler üstlenen yardımcı oyuncular ve protagonistler teker teker sahneye girdiler ve basit konuşmalarla (örneğin birisinin diğerine ısmarlayacağı yemeği tarif etmesiyle) bulunulan yerin bir yemek alanı olduğunu ve genel ortamı anlamamızı sağladılar.
Prologun ardından esas hikaye, dar ön sahnede altın renkli göz alıcı taytlar giyen iki kadın protagonistin yemek alanına sonradan gelen sıradan giyimli kadını taciz etmeleriyle başladı. Hemen ilerleyen sekansta, perdenin açılmasıyla ortaya çıkan çıplak sahnenin devasa boşluğunda sözlü taciz giderek fiziksel şiddete dönüştü; sahnenin arka duvarına flu orman görüntüleri yansırken kadın, elbisesini çıkarması emredilerek çırılçıplak bırakıldı, daha çok insanın hedefi haline getirildi, dans ettirilmeye zorlandı ve ardından tekmelendi.
Ardından genç erkek oyuncunun cinsel tacizine de uğrayan kadının, gösterinin epilog benzeri son bölümünde bazı kelimeleri tekrar ederek dillendirdiği metin, Shakespeare’in Fırtına oyunundan Caliban’ın ünlü tiradına aitti: “Korkma; her köşesinden ya bir gürültü gelir bu adanın. / Ya bir ses, ya da ezgi: Ama hepsi hoştur, zarar vermez insana. / Bazen bir ağızdan binlerce çalgı / çınlar kulağımda; ve bazen öyle sesler var ki / Uzun bir uykudan uyanmış olsam bile / Yine uyutur beni; sonra da rüyamda / Bulutlar açılır ve hepsi, üzerime yağmaya hazır / Hazineler gösterir bana; öyle ki, uyandığımda / Yeniden uykuya dalayım diye ağlarım.”
Gerçek dünyada engelli insanlara karşı şiddet ve tacizin aslında çoğunlukla engelli olmayanlar tarafından uygulandığına dair genel bilgiyle, sahnede engelli insanların birbirlerine uyguladıkları şiddeti gördüğümüzde iki açıdan irkilmememiz imkansız. Çünkü sahnede bir yandan genel olarak insan zulmünün acımasızlığının temsilini seyrediyoruz, diğer yandan ise engelli insanların da engelli olmayanlardan öğrendikleri bu tahakkümü nasıl içselleştirerek yeniden ürettiklerine tanık oluyoruz. Bu da bizlere, insanlar arası güç ilişkilerinin temelde nasıl her şeyin; olası akrabalıkların, empatinin, hatta duygudaşlığın bile üzerinde, baskın bir katman olduğunu bütün çıplaklığıyla gösteriyor.
Back to Back Tiyatrosu’nun Food Court’u insanın zorba ile kurban, tehditkar ile kırılgan olma hallerini NIGER et ALBUS kadar apaçık bir şekilde gözlerimizin önüne seren, sakin başlayıp giderek fırtınaya dönüşerek duygu dünyamızı sarsan ve sonunda derin bir etki bırakarak bizi adeta koltuklarımıza mıhlayan benzersiz bir gösteriydi.
[Bu yazının, ödül töreni ve gösterinin yayın haklı fotoğraflarının kullanıldığı özgün hali Tiyatro Dergisi'nde yayınlanmıştır.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder