Così erano le cose appena nata la luce'i beklerken, 27 Haziran 2024, Arsenale - Venedik
© Mehmet Kerem Özel
Tiyatro Bienali kapsamındaki Bienal Okulu dört başlık altında faaliyet gösteriyor. Bunlardan ilki; o yılki festivale bir gösterisi ile davet edilen uluslararası sanatçıların yönettikleri atölye çalışmaları. İkincisi; hem İtalya’dan hem de yurt dışından 40-yaş-altı sanatçılara açık, Venedik'te açık havada gerçekleştirilecek iki mekana-özgü gösterinin prodüksiyonu. Yarışma mantığında düzenlenen son iki faaliyet ise 35-yaş-altı İtalyan yönetmenlere ve 40-yaş-altı İtalyan oyun yazarlığına yönelik. Bu son iki atölye çalışmasının sonucunda bir sonraki festivalde kazanan yönetmenlerin projeleri, kazanan yazarların da oyunlarının sahnelenmiş okumaları seyirciyle buluşturuluyor. Bütün bu gösterilerin yapımcılığını La Biennale di Venezia kurumu üstleniyor.
Bu yıl, uluslararası atölye çalışmaları kapsamında Tim Crouch, Gob Squad, Vaiva Grainytė / Rugilė Barzdžiukaitė / Lina Lapelytė, Muta Imago, Andrea Porcheddu ve Gianni Staropoli sahnenin dillerine, kodlarına, tekniklerine, teknolojilerine ve bilimlerine odaklanan altı atölye çalışmasını yönettiler.
Bu yıl ayrıca; 2023-24 yılı 40-yaş-altı İtalyan oyun yazarlığına yönelik çağrının iki kazananı, Rosalinda Conti’nin Così erano le cose appena nata la luce (Işık doğduğunda her şey böyleydi) başlıklı metni Martina Badiluzzi tarafından ve Eliana Rotella’nın Livido (Çürük) adlı metni Fabio Condemi tarafından sahnelenmiş oyun okuması formatında, 2023-24 yılı 40-yaş-altı İtalyan yönetmenlik ödülünü alan Ciro Gallorano’nun Crisalidi (Krizalitler) ve 2024 yere-özgü performans ödülünü alan Elia Pangaro’nun Deus ex machina adlı gösterileriyle birlikte seyirciyle buluşturuldu. Carolina Balucani’nin 2022-23 yılı 40-yaş-altı İtalyan oyun yazarlığı ödülünü alan Sleeping Beauty (Uyuyan Güzel) oyunu ise Fabrizio Arcuri’nin yönetmenliğinde bienalde dünya prömiyerini yaptı.
Sleeping Beauty'i beklerken, 29 Haziran 2024, Arsenale - Venedik
© Mehmet Kerem Özel
29 Haziran 2024 akşamı 22:00 seansında seyrettiğim Sleeping Beauty seyircilerin sahneye davet edildikleri bir dans partisi ile başlıyor; Arselane’nin mevcut yapılarından birinden hacim sahneli tiyatro mekanına dönüştürülmüş Tese dei Soppalchi, disko toplarından yansıyan ışıklarla tam bir dans salonu halini alıyor. Seyircileri dansa davet eden dört oyuncu güler yüzlü, sahneyi dolduran seyirciler keyifli, ortam rahat. Ta ki seyirciler koltuklarına yönlendirilip disko toplarının mekanı dolduran ışıkları bu sefer kabusların hüküm sürdüğü gecenin yıldızlarına dönüşene kadar. Bundan sonraki 75 dakikada hepsi gündelik kıyafetlerinin üzerine aynı tasarımda ama farklı renklerde birer gecelik giymiş, sol ellerinde aynı yaraya sahip olduklarını belirten ikisi kadın, ikisi erkek dört protagonist birbirinden farklı ama birbirine benzeyen hikayelerini; yetişkinliğe adım atmak yerine uyumayı tercih etmelerine neden olan, dinmeyen acılarının hikayelerini bizlerle paylaşıyorlar. Hikayelerin merkezinde, gece kabuslarıyla yeniden ortaya çıkan baba figürü ve geçmişte maruz kalınan ve üstesinden gelinemeyen fiziksel ve psikolojik şiddet yer alıyor.
Oyunun yönetmeni Fabrizio Arcuri metni şöyle anlatıyor: “Carolina Balucani'nin metni kelimelerle dolu bir nehir. Aşırı bir canlılığı var; gençlerin hayata tüm korkuları ve yaşama arzularıyla yaklaşırken sahip oldukları canlılık gibi. Ancak Uyuyan Güzel gibi hepsinin de bir yarası var ve bu vakadaki yara, ebeveynleriyle olan ilişkilerinin ve kendi kimlikleriyle olan ilişkilerinin bir metaforu; düze çıkmalarını ve kendilerini gerçek potansiyelleriyle ifade etmelerini engelliyor. Bu, geleceğe gururla bakmayan ve ondan korkan pek çok kişinin hikayesi."
İçerik oldukça can alıcı ve mekanda yaratılan ortam aydınlık-karanlık dengesi gözetilmiş ışık tasarımıyla ve, az ve öz objeyle seyirciyi ustaca sarmalıyor (sahne tasarımı Rosita Vallefuoco’ya, ışık tasarımı Luca Giacomini’ye ait), ancak Balucani’nin metni gösterinin ikinci yarısında başlangıçtaki gücünü yitiriyor, ya da başta vaat ettiğini yerine getiremiyor, Arcuri’nin mizanseni de ister istemez giderek biteviyeleşiyor.
Sahnelenmiş oyun okuması gerçekleştirilen metinlerden 27 Haziran 2024 akşamı 18:00 seansında seyrettiğim Così erano le cose appena nata la luce (Işık doğduğunda her şey böyleydi)’de yazar Rosalinda Conti, ömrünün sonuna yaklaşmış olan bir annenin üçü erkek biri kız dört çocuğunun anne evinde bir araya gelmeleri üzerinden, şu an içinde bulunduğumuz dünyanın yok oluş sürecini konu ediyordu. Yetişkin dört çocuk bir ormanın yakınındaki evde toplanmıştır; anne açıklanamaz bir şekilde ortadan kaybolur, aramalar boşunadır. Oyun ilerledikçe önce mobilyalar, sonra evin bazı kısımları kaybolurlar. Annenin boş yatağında büyük bir böcek, bir trilobit belirir. Paleozoik dönemden kalma, nesli tükenmiş olan bu böceğin ortaya çıkmasıyla doğanın tekrar üstünlük kazandığını, ormanın ilerleyerek evi yuttuğunu anlarız. Oyunun başından itibaren çocukların hepsinin söz aldıklarında bahsettikleri, evin balkonunda duran kitap da zaten insan ırkının kitlesel yok oluşuyla ilgilidir; tam da hikayede yaşandığı şekliyle.
Conti’nin metni hikayenin gelişim sürecini tekrarlarla verir; her bir bölüm öncesinde aynı kelimelerle başlayan manzaranın tasviriyle ortamdan nelerin kaybolduğunu bize fark ettirirler.
Yönetmen Martina Badiluzzi’nin; boş sahnenin ortasına verevine yerleştirdiği uzun dikdörtgen ahşap masanın etrafındaki sandalyelerde, zamanla masanın üstünde ve yanında figürlerin (dört çocuk protagonistin) hareket etmesi üzerine kurduğu ve Daniele Gherrino'nun, elektro gitarıyla hikayeye fonda eşlik eden, canlı icra ettiği müzik ile zenginleştirdiği mizansen, bu yapımı bir sahnelenmiş oyun okumasından çok daha nitelikli kılmıştı. Bu ilginç metnin sahnelenmiş hali önümüzdeki yılki bienalde sunulacak; merakla bekliyorum.
[Bu yazının, gösterilerin yayın haklı fotoğraflarının bulunduğu versiyonu Tiyatro Dergisi'nde yayınlanmıştır.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder