Projenin bir diğer sıradışı özelliği ise mekânıydı: Rudy Ricciotti tarafından hentbol karşılaşmaları için tasarlanmış ancak uzun yıllardır kullanılmayan, bütünüyle betondan, kapalı bir kutu olan Vitrolles Stadyumu. Aix-en-Provence’a, festivalin sağladığı otobüs servisiyle 20 dakika uzaklıktaki stadyum ilk defa geçen yıl festivalin radarına girmiş, günümüz gösteri sanatları dünyasının l’enfant terrible’larından Romeo Castellucci orada canlı orkestra eşliğinde Gustav Mahler’in 2. Senfonisi’ni sahnelemişti. Orkestra yine Orchestre de Paris, şef Esa-Pekka Salonen idi.
Şimdi gösteriye geri dönersem; Rebecca Zlotowski bir Rus masalını anlatan “Ateşkuşu” için 2016 tarihli Planetarium filmini kısaltarak kurgulamıştı. Bu projedeki hiçbir filmden eşlik ettiği müzik parçasının esinlendiği hikayeyi tekrar anlatmasını beklemesem de, Zlotowski’nin mevcut filminden yaptığı yeni kurgu, müziğin ne uyandırdığı duygularla söyleşiyordu ne de kendi içindeki strüktürünü (vurguları, ritimleri, değişimleri, heyecanları, sakinlikleri) takip ediyordu.
Bertrand Mandico, panayırdaki kuklaların başından geçen bir aşk, cinayet ve korku masalı olan “Petruşka”ya eşlik eden filminde hikayeyi techno-punk bir moda dünyasına taşmıştı. Perdenin ikiye bölündüğü bir anlatım yoluyla tek gözlü ve inatçı bir modacı tarafından yönetilen kasvetli bir bodrumdaki bir defileye, zorla hap verilen bir mankene, Ukrayna savaşını hatırlatan tanklara tanık olduğumuz film, bazı figürleriyle Matthew Barney dünyasını hatırlatsa da, müziğin ayrıksı karakterine sadık kalmıştı.
Evangelina Kranioti’nin bu proje dahilindeki “Bahar Ayini” için özel olarak hazırladığı filmi ise; dünyanın çeşitli bölgelerinde çekmiş olduğu ve hem doğal hem de fiziksel çevrenin vahşiliğini gözler önüne seren muhteşem görüntüleriyle, bu alanda benzersiz bir sinema ustası olan Godfrey Reggio’nun çizgisini hatırlatıyordu.
bütün fotoğraflar: mehmet kerem özel, 11.07.2023, vitrolles stadyumu
“Müzik ile görsellik arasında bir pas de deux” olarak sunulan projenin görsellik ayağı bana göre ne kadar zayıf ve kalıcı bir etki bırakmaktan uzaktıysa, Klaus Mäkelä yönetimindeki Orchestre de Paris’nin yorumu hafızalarda uzun süre yaşayacak nitelikteydi. Mäkelä Stravinski'nin geç romantik müziğin karakteristiklerini gösteren “Ateşkuşu”ndan, bitonal prensibi uyguladığı, özellikle kompleks polyritimlerde ve armonide akıl almaz bir tasarıma sahip rengarenk “Petruşka”ya ve 1913 yılındaki prömiyerinde açtığı yeni çığırın etkisi hala kaybolmamış huzursuz edici “Bahar Ayini”ne; benzersiz solo icralarla taçlanan orkestranın kapasitesini sonuna kadar kullanan, özellikle “Petruşka” ve “Bahar Ayini”ndeki ritimlerde azami ölçüde prezisyona ulaşan, “Ateşkuşu” ve “Bahar Ayini”nde birlikte nefes alıp çalan devasa bir kolektife dönüşerek duyguyu yaratan ve seyirciye geçiren, rengarenk, canlı ve dinamik bir yorum sundu.
İlki 30, ikincisi 10 dakikalık iki arayla toplamda 165 dakika süren bu proje 28 ve 29 Şubat 2024 tarihlerinde Philharmonie de Paris'de tekrarlanacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder