25 Ekim 2023 Çarşamba

aix-en-provence'da üç + üç gün - 3 : château la coste III (içine girilen yerleştirmeler, dahil olunan işler)

bu yazıda château la coste yerleşkesindeki; içine girilebilir yerleştirmelerden ve ziyaretçiyi aktif olmaya davet eden işlerden bahsedeceğim:




conrad shawcross'un adını ilk defa burada duydum. schism (2020) adlı yapıtına bayıldım. 
 shawcross, tetrahedron'lardan bir küre tasarlamış, sonra bunlardan bazılarını diğerlerinden ayırarak küreye dikeyde ve yatayda yarıklar açmış. bu yarıklardan birinden de kürenin içine giriş vermiş. 

deneyimlemesi ilginç bir iş. paslanmış çelik malzeme de işe distopik bir atmosfer veriyor.
ayrıca, içerden üçgen açıklığa bakmak bana peter zumthor'un brüder klaus şapeli'nin kapısını anımsattı.



yerleşkede yerleştirmeleri ve sergi yapılarını gezmeniz için size danışma bürosundan önerilen güzergah başlangıçta uzun bir süre açıkta, güneşin alnında yürümenizi gerektiriyor. hele de temmuz sıcağında henüz ağaçlık alana girmemişken,yani öğlen güneşinin alnında beyniniz eriyorken andy goldsworthy'nin oakroom adlı işine rastlamak ve ona sığınmak büyük bir lüks.  

arazi sanatı'nın temsilcisi sanatçının herhangi bir işini daha önce deneyimlememiştim. 
arazide bulunan taş bir duvara açılmış delikten içeriye girdiğinizde meşe ağaçlarının gövdelerinden ve dallarından yapılmış dairesel bir mekanla karşılaşıyorsunuz. burası loşluğu ve nemiyle mağara hissini uyandırırken, bana özellikle tavan örtüsüyle anadolu'dan doğuya doğru geniş bir coğrafyaya yayılan tüteklikli çatıları anımsattı.






per kirkeby'nin içine girilip gezilebilir tuğla yapılarına daha önce düsseldorf-neuss yakınlarındaki eski füze fırlatma arazisinden dönüştürülmüş kulturraum hombroich'te rastlamıştım. ancak kirkeby orada tasarladıklarına işlevler de yüklemişti. buradaki yapısı oradakilere göre hem boyut açısından daha alçakgönüllü hem de herhangi bir işlevi yok. 

brick labyrinth (tuğla labirent) adını taşıyan yapı, katalogtan öğrendiğime göre, kirkeby'nin 2008'de buraya yaptığı bir ziyaret sırasında bizzat beğenip seçtiği bir yere özel olarak tasarladığı, ancak ölümünden sonra, 2018'de tamamlanan bir yapıtmış.



liam gillick'in multiplied resistance screened (2010) adlı yerleştirmesi, yerleşkedeki işler arasında ziyaretçiyi en fazla katılıma davet eden yapıt. alüminyum malzemeden yapılmış çubuklardan oluşan rengarenk panoları çelik karolaj dahilinde iki yana sürerek bir çok farklı düzenleme yapabiliyorsunuz. her farklı düzenleme sizin içerden dışarıya bakışınızda farklı perspektifler, deneyimler sunuyor. hele bir kaç kişiyseniz, bunu bir oyuna bile çevirmek olası, hatta içinde hareket ettiğiniz kaleydospik bir deneyime. keyifli..

gillick bu sürme panolar japon "shoji" adı verilen hareketli duvarlardan esinlenmiş. alüminyum ve çelik malzeme kullanımı ile de, doğal peyzajla karşıtlık oluşturmak istemiş.




tia-thuy nguyen'in silver room (2018) adlı yerleştirmesi, terasında ve altında yürüyebildiğiniz, (gümüş renkli odasının) içine girebildiğiniz bir yerleştirme. altında yürüdüğünüzde terasın altının bütünüyle gökkuşağı renkleriyle boyalı olduğunu görüyorsunuz. odanın içinde ise merkezde bir altar duruyor.

ti-a vietnam'da köylerin merkezlerinde bulunan ve ring evi adı verilen yapıların bir benzerini kurmuş burada. köye gelen misafirlerin ağırlandığı, düğün ve duaların yapıldığı yapılarmış bunlar.
katalogda; ağaçların arasındaki konumuyla buradaki rong evinin ziyaretçiyi tefekküre davet ettiğini yazıyor, ancak bana renkleri, farklı formları ve malzemesiyle fazla hareketli ve uyarıcı geldi.


gümüş odanın içindeki kristal buda heykeline her öğlen, odanın sınırlarındaki yarıktan ışık giriyormuş ve kristalden yansıyarak odanın duvarlarını aydınlatıyormuş. maalesef denk gelemedim. 
platformu oluşturan kalasların renkli olması da yine, gün ışığının sızmasıyla altta canlı bir etki yaratmak içinmiş, ama altta yürümeme rağmen bu etkiyi de fark edemedim maalesef.




içine girilen/üstüne çıkılan başka bir yerleştirme, rail car (2022), çok iyi tanıdığımız (ve benim bu yönünü bilmediğim) bir müzisyene, bob dylan'a ait. dylan 2013'ten beri heykeller yapıyormuş, malzeme olarak genellikle demiri kullanıyormuş.
dylan rail car'ı, arazide bulunan via romana'nın izinde konumlandırmış.

tren rayları ve bir vagon bana doğrudan 2. dünya savaşı ve yahudilerin toplama kampalarına götürülüşünü çağrıştırdı. ama tabii bu vagonun yüzeyleri geçirgen, içine girdiğinizdeki his özgürleştirici, klostorfobik değil, ama bir taraftan da gündelik eşyaların izlerini görebildiğiniz demir figürler beni ister istemez yine gündelik hayatlarından kopartılanları hatırlatıyor.

katalogdan öğrendiğime göre, dylan'ın çocukluğunun geçtiği minnesotta madenleriyle biliniyormuş. şehrin her yeri raylarla döşeliymiş, vagonlar demir taşırmış; demir sesiyle, kokusuyla şehrin her yerindeymiş. dolayısıyla dylan'a bu yapıtında ilham kaynağı olan çocukluğuyla kurduğu şiirsel ilişkiymiş.



château la coste'un sanat ve mimarlık turu eğlenceli ve ziyaretçiyi katılımcı olmaya davet eden işler de barındırıyor. 

yoko ono'nun wish trees (2019) yapıtı için, taa en başta tura biletinizi alırken size ucunda metal bağlama elemanı olan bir not kağıdı veriyorlar. dilek ağacı kültürünün coğrafyasında büyümüş benim gibiler tabii ki dileklerini kağıtlara yazıp ono'nun badem ağaçlarına iliştirmekten geri kalmadı. 



[fotoğraf: aylin alıveren]

sophie calle'nin dead end (2018) işine iştirak edip, kelimenin tam anlamıyla mezara götüreceğiniz sırrınızı yazma konusunda ise herkes çok da hevesli değil. 
çıkmaz bir patikanın sonunda kağıt-kalem duran bir sehpa ve üzerinde ince bir yarık bulunan bir mezar taşıyla karşılaşmak beni kışkırttı ve sırrımı türkçe yazıp mezara attım.



[fotoğraf: aylin alıveren]

r.e.m.'in solisti michael stipe'ın tilkileri (2008) ile bağ kurma konusunda ise kimse çekingen davranmıyor. 

ben de birine sarıldım; onu evcilleştirdim, o da kulağıma sırrını fısıldadı, ya da ben öyle zannetim: 
"insan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. aslolan göze görünmez."






hayvan imgesini kullanırken ziyaretçiyi de aktifleştiren bir diğer iş tracey emin'in "self portrait: cat inside a barrel" adlı yerleştirmesi (2013) idi.

önce, aşağısı ani bir şekilde alçalan bir yamaca dik yerleştirilmiş seyir platformu benzeri bir yapıda düz ayak ileriye doğru yürüyorsunuz. ince uzun, dar platformun sonunda dairesel bir alan var. buradan etraftaki luberon vadisi peyzajı çok etkileyici gözüküyor. alanın ortasında bir varil, varilin üzerinde, yanında delikler, deliklerden içeri baktığınızda porselenden bir kedi yavrusu heykeli.

varil şarap variliymiş ve meşedenmiş. 
bu işin bir özportre olması konusunda emin "kendimi nasıl gördüğüm değil, nasıl hissettiğim" demiş. katalogdaki soru yerinde: "kedi varilin dibinde izole ve tutsak mı kalmış, yoksa tam tersi, varilin geniş iç hacmi tarafından korunduğunu mu hissediyor?"
sizce?...

[aksi belirtilmedikçe bütün fotoğraflar mehmet kerem özel'e aittir. 12.07.2023]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder