[fotoğraf: özlem hemiş]
malum, provence lavanta diyarı. aix'ten lavanta tarlalarına günübirlik bir çok tur düzenleniyor. hatta bunlardan en bilinenlerinden biri aix ile château la coste arasındaki yolun üzerinde. erken saatte organize olursanız ve araba kiralamışsanız, ikisini (lavanta tarlası ve château la coste'u) aynı günde yapabilirsiniz. eğer sabah erkenden organize olamıyorsanız ve arabanız da yoksa üzülmeyin, çünkü château la coste yerleşkesinin içinde bir de lavanta tarlası var, hevesinizi orada giderebilirsiniz.
château la coste'dan paylaşacağım son sanat yapıtlarına geçmeden önce, orada yediğimiz öğle yemeğinden bahsediyim. yerleşkeyi hakkıyla gezecekseniz, daha önce yazdığım gibi en az beş saati gözden çıkarmalısınız. beş saat duraksız geçemeyeceğine göre, bir öğle yemeği en iyi ara olacaktır. tadao ando'nun giriş yapısının bir parçası olan lokantası rezervasyonlu ve öyle kapıdan yer bulmak mümkün değil. ayrıca bayağı pahalı.
yerleşkede, kapısına gittiğinizde yer bulabileceğiniz lokanta ise daha hesaplı olmasının yanısıra, yemekleri çok lezzetli ve porsiyonları oldukça büyük. spesyalleri olan soğanlı quiche inanılmaz!
o kadar doymuştum ki, müthiş lezzetli brownie'yi bile bitiremedim; üzülerek itiraf etmeliyim.
yemeğe château la coste'nun ürettiği şarapların eşlik ettiğini söylememe ise gerek yok herhalde. rose şarap zaten provence'ın olmazsa olmazı, e château la coste'un da rose'leri takdire şayan.
yukarıdaki fotoğraf, istanbul'a getirdiğim rose'nin bitmiş hali...
[fotoğraf: aylin alıveren]
arkadaşlarla güneş altında üç saatlik ilk tur yürüyüşün yorgunluğunu atmanın ve ardından gelen tıka basa yemeği sindirmenin çaresini, püfür püfür esen gehry'nin seprentine pavyonunun geniş ahşap basamaklarında yatarak bulduk. sizlere de tavsiye ederim.
gelelim château la coste rotasından paylaşacağım son yapıtlara:
hemen rotanın başlangıcında sizi karşılayan yapıtlardan biri larry neufeld'in 2013 tarihli donegal'i. köprüler daha önceden tanımadığım bu sanatçının özel ilgi alanıymış. neufeld bu iki köprüyü burası için ağustos 2012 - haziran 2013 tarihleri arasında inşa etmiş.
neufeld köprüleri irlandalı'nın kuzeyindeki donegal'den çıkan arduaz taşlarından örmüş. bu taşın özelliği içeriğinde demir ve bakır olmasıymış ki, bu sayede zamanla okside oluyormuş, bu da ziyaretçide bu yapının orada çok daha uzun süreden beridir durduğu hissini uyandıracakmış.
sean scully'nin wall of light cubed'u buraya yerleştirilen ilk yapıtmış.
uzaktan saman balyaları gibi duruyor, yakınlaştıkça taş parçaları olduklarını fark ediyorsunuz (portekiz'deki bir taş madeninden buraya getirilmişler). algıdaki oyun şaşırtıcı olsa da, sanatçının böyle bir niyeti yok, benimkisi oldukça kişisel.
château la coste'da beni en şaşırtan ve kendine hayran bırakan işlerden biri, yine daha önceden tanımadığım bir sanatçının tom shannon'ın drop'uydu.
yanına gittiğimde kendi başına dönüyordu, dolayısıyla öyle zannedip ellememiştim, meğer nazikçe dokunup ivme verilebiliyormuş. turda son gördüğüm yapıttı, hatta bir öncekinden dönüş yolu üzerinde olmasa, uzaktan gördüğüm kadarıyla bırakabilirdim. iyi ki öyle olmamış, çünkü, arkasındaki ağaçların etkisiyle olmalı, çok hoşuma gitti.
guggi'nin calix meus inebrians isimli devasa siyah kadehi tabii ki alev ebuziyya'nın kaselerini hatırlattı.
herhangi bir açık hava heykel sergisi/müzesi richard serra'nın duvarları olmadan tamamına eremez. buradaki üç duvardan ikisi iyice araziye gömüldükleri için fotojenik değillerdi. aslında serra burada tam da duvarlarının coğrafyayla hemhal olmasını istemiş, hatta duvarların paslanma sürecini hızlandırmak için ekstra yağ ve reçine kullanmış. bu yapıtı için "tek isteğim insanların etraflarındaki dünyaya dikkat etmeleri" demiş, demek ki fotoğrafının çekilmesinden çok keşfedilmesini istemiş.
iki kot arasında kıvrılarak yükselen bir yol tasarlamış ai weiwei. yolun formu kadim çin eşyalarından, gücü ve otoriteyi simgeleyen ruyi'nin konturlarından oluşmuşmuş. taşlar marsilya rıhtımından gelmiş, dolayısıyla mülteci kriziyle bağlantılıymış, yol fikri ise, bob dylan'ın da referans verdiği, araziden geçen antik roma yoluna bir göndermeymiş.
yapıtın genelinden çok, ağaç gövdelerini net çizgilerle çevrelemeyen taşların iki ayrı kotta (üstteki fotoğrafta belli belirsiz fark edilebiliyor) döşenmesi fikri hoşuma gitti.
rota boyunca, daha önce paylaştığım ando'nun origami durakları dışında, az da olsa oturma elemanları yerleştirilmiş. tabii ki bunlar da tasarlanmışlar ama kimlere/hangi sanatçılara ait olduklarını bulamadım.
yerleşkeye en son eklenen yerleştirme ile château la coste yazılarımı bitiriyorum. prune nourry'nin 2023 tarihli mater earth'ü sanatçının 2010 yılında süt dolu bir küvette fotoğrafladı hamile arkadaşının imgesinin bir versiyonuymuş. hamile karnın içine de girilebiliyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder