21 Ekim 2023 Cumartesi

aix-en-provence'da üç + üç gün - 1 : château la coste I (tadao ando)

önceki dört post'ta aix-en-provence'da seyrettiğim gösterilerle ilgili izlenimlerimi paylaştım. şimdi sıra, beş yıl sonra tekrar ziyaret ettiğim bu şehirle ilgili izlenimlerime..
ilk bir kaç paylaşımım doğrudan şehir hakkında değil, orada kalırken bir tam günümü geçirdiğim bir yerleşke hakkında olacak: château la coste.



burası aix'e arabayla 25 dakika uzaklıkta bir şarap evi. çeşit çeşit üzümler yetiştirilen bağları var, mahzeni var. büyük bir yerleşkeye sahip; öyle ki içinde lokantalar, otel, hediyelik eşya mağazası, şarap mağazası, ve bir kaç küçük ölçekli sergi pavyonu mevcut. bu yapıların bazıları 19. yüzyıla aitler, bazıları ise ünlü mimarlara sipariş edilerek inşa edilmişler. bazıları özgün olarak burası için tasarlanmışlar, bazıları başka yerlerden getirilip bu arazi içinde uygun yerlere konulmuşlar. ayrıca açık hava heykel sanatından muazzam bir toplam da arazi içine serpiştirilmiş; hakkıyla gezmek için en az beş saatinizi vermeniz lazım.
girişte biletinizi alırken size ücret karşılığında bir bilet (kağıt parçası) vermiyorlar, onun yerine yukarıda paylaştığım iki taraflı haritayı ve yerleşkedeki yapıtlar ve binalar hakkında birer paragraflık bilgi içeren 6-7 sayfalık a4 fotokopiden oluşan bir tomarı elinize tutuşturuyorlar. 


önce biraz pratik bilgi: aix'deyken buraya gelmek için über bulmak kolay ama dönüşte, burası kırsalın ortasında bir yerde olduğu için über'e güvenmeyin. neyse ki, burayla çalışan taksilerin listesini giriş binasındaki danışma bankosundan alabilirsiniz. ama, taksiyi döneceğinize yakın bir zamanda, ya da son dakikada arayıp ayarlamaya çalışmayın, çok beklersiniz; biz bekledik. önerim; chateau la coste'a geldiğinizde bir zaman planlaması yapıp, taksiyi arayıp, öğleden sonra/akşam için önceden randevulaşırsanız, zaman kaybetmesiniz. taksinin telefon listesi fotoğrafını yukarıda paylaştım.

châteua la coste'u anlatmaya yerleşkede en fazla tasarımı olan, ünlü japon mimar tadao ando'nun yapılarıyla başlıyorum:


[fotoğraf: aylin alıveren]








düz ayak ulaşılan kotunda bir lokanta ve hediyelik eşya mağazası olan, topografyadan yararlanılarak oluşturulan alt kotu ise depo ve büyük bir otopark olarak kullanılan, otoparkın üzeri ise bütünüyle su/havuz olan giriş binası yerleşkede en fazl alan kaplayan çağdaş yapılardan biri. 
ando'nun bu giriş binası havuzu/suyu kullanımı, malzemesi, pavyon yapısının şeffaf-dolu dengesi ve çizgisel karakteriyle düsseldorf yakınlarındaki hombroich/neuss kırsalında bulunan langen vakfı'nın sanat merkezinde yaptığı giriş ve sergi yapısındaki tasarımına çok benziyor; orada daha ölçekli, burada daha gösterişli, görkemli. 



giriş binasının böldüğü havuzun yoldan yaklaşılan tarafında sizi louise bourgeois'nın devasa örümceklerinden crouching spider (2003) karşılıyor. örümcek suyun üzerinde müthiş etkileyici duruyor. 
havuzun diğer tarafına ise alexander calder'in mobile'lerinden biri yerleştirilmiş.

ando'nun chateau la coste yerleşkesinde giriş binası dışında üç tasarımı daha var, hepsi 2011 tarihli. 







ikinci yapı ando'nun, kendisine ait 2008 tarihli ve ilk defa vaşington'da sergilediği "four cubes to contemplate our environment" başlıklı yerleştirmenin chateau la coste'ta sergilenebilmesi için tasarladığı bir pavyon. ladin ağacından. içinden çok, dışında yürümek; duvarlarını, saçaklarını, yarıklarını deneyimlemek etkileyici...  

ando'nun şapelinin avlusunda bulunan "le grande croix rouge" (2007-2008) jean-michel othoniel'e ait. 
haçı oluşturan cam kürelerin kırmızı rengi tabii ki şarabı anımsatıyor, ki şarap hem içinde bulunduğumuz bağlarda üretiliyor, hem de hıristiyan ritüelinin çok önemli ve temel bir unsuru. 








bu da, ando'nun arazide 16. yüzyıldan kalma harabe halindeki şapelin bir meditasyon/dinlenme mekanı olarak tekrar hayata geçirdiği projesi. 
bilenler bilir, ando şapelleriyle ünlüdür. ando'nun gerek genel olarak mimarisinde gerekse de şapellerinde özellikle ışık tasarımı ön plandadır; tapınma mekanı söz konusu olunca şaşırtıcı değil tabii. 
ando burada iç mekana çok kontrollü (duvarlar ile tavan arasındaki ince yarıktan) ve olağandışı şekilde (altarın arkasında yere yakın seviyedeki üç delikten) ışık almış. burası loşluğu ve dışa kapalılığıyla adeta bir halvethane gibi. 
ando, şapellerindeki haç imgelerini de her seferinde farklı yorumlar. buradaki diğerlerine göre rengi ve formuyla biraz gösterişli ancak yalnız kalmış çünkü mevcut şapel kendi içine kapalı olduğu için haçı mekana dahil etmek imkansızlaşmış. 
ando mevcut şapelin etrafına çelik ve camdan ikinci bir cidar yerleştirmiş. koridorumsu dar ara mekanda yürünebiliyor. budist tapınaklarının içinde; merkezdeki kutsal hücrenin etrafını 360 derece saran ve inançlıların hac yapar gibi hücreyi tavaf edebildikleri düzeni hatırlattı bana. ando çelik taşıyıcıları dikine yerleştirildiği için buradaki sekansta bazı anlarda dışarıyla/çevreyle görsel ilişki kopuyor, bazı açılarda ise görüş kah kırsal manzaraya kah haçın bulunduğu avluya açılıyor. oldukça etkileyici ve farkındalığı yüksek bir deneyim.




ando'nun yerleşkede "origami bankları" adını verdiği kent/kır mobilyaları da var. arazide iki yere konumlandırılmışlar; hem yaklaşık beş saatlik gezide soluklanmak, hem de etrafı seyretmek için birebir.

[aksi belirtilmedikçe bütün fotoğraflar mehmet kerem özel'e aittir. 12.07.2023] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder