gösteriyi beklerken, 12.07.2023, théâtre de l’archevêché (fotoğraf: mehmet kerem özel)
2019 yılındaki festivalde ünlü Belçikalı tiyatro yönetmeni Ivo van Hove’nin sahneye koyduğu başka bir Weill-Brecht ortak yapıtı “Mahagonny Kentinin Yükselişi ve Düşüşü”nün başarısının ardından (ki bu yapımı geçen yıl Antwerp'te canlı seyretme şansım oldu, hakkında da yazmıştım, merak edenler buraya tıklayabilirler), yönetmen koltuğunda bu sefer yine ünlü bir tiyatro yönetmeni, Alman Thomas Ostermeier oturuyordu. Fransa’nın en eski tiyatro topluluğu Comédie-Française ise festivale, 75 yıllık tarihinde ilk defa konuk oldu.
Festivalin ünlü mekânı, eski başpiskoposluk sarayının avlusundan açık hava tiyatrosuna dönüştürülen L’Archevêché (Başpiskoposluk) Tiyatrosu’nda sahnelenen gösterinin orkestra şefliğini, kendi topluluğu Le Balcon’u yöneten Maxime Pascal üstlenmişti.
Ostermeier ile Pascal’ın bu projesi; Alexander Pateau tarafından Fransızca’ya yeni bir çevirisi yapılan, müzik açısından ise Weill’ın istekleri doğrultusunda 1928’deki özgün versiyonuna sadık kalınan ve 1937 yılında bu yapıt için bestelenmiş ancak hiç icra edilmemiş bir şarkının (Pauv’ Madam Peachum) eklendiği yepyeni bir yapımdı.
Üç Kuruşluk Opera, John Gay (şarkı sözleri) ile Johann Christoph Pepusch'un (müzik) 1728 tarihli Dilenci Operası'nın Elisabeth Hauptmann tarafından Almanca’ya çevrildikten sonra Brecht’in yaptığı bir uyarlamadır. Adında “opera” tabiri geçmesine rağmen, konvansiyonel anlamda bestelenmiş bir opera değildir; opera sanatçılarından çok, şarkı söyleyen oyunculara ihtiyaç duyulan bir yapıttır. Özgün başlığı “Bir girişi ve dokuz sahnesi olan müzikli bir yapıt” olarak geçer. 18. yüzyıl Londra’sının Soho bölgesinde hüküm süren suç çetesi lideri Macheath, nam-ı diğer Sustalı Mackie’nin başından geçenleri anlatan yapıt; burjuvazi, polis ve yasadışı çeteler arasındaki ilişkilere odaklanır ve böylece yolsuzluk, sömürü ve hırsızlık üzerinden burjuvazi ile devletin birlikte sürdürdükleri kapitalist düzenin kirli çamaşırlarını ortaya serer.
Herhangi bir çağdaş sahnelemede artı puan olabilecek natüralist bir dekor yerine boş sahnede konstrüktivist stilde hareketli merdiven ve köprülerden oluşan sahne tasarımı (Magda Willi), farklı şekil ve boyutlarda asılmış panolardan verilen, giderek günümüz imajlarına dönüşen yine konstrüktivizm esinli grafik video görüntülerinin (Sébastien Dupouey) kurduğu zamansız arka plan, renkleri ve payetleriyle göz alıcı ve çağdaş kıyafet tasarımı (Florence von Gerkan) ve baştan sona sahnenin en önünde sabit duran dört ayaklı mikrofonun kullanımı gibi öğeler yönetmen koltuğunda, Berlin’de 1999’dan beridir genel sanat yönetmeni olduğu ünlü Schaubühne Tiyatrosu’nda ve İstanbul Tiyatro Festivali’nin çeşitli edisyonlarında bir çok zihin açıcı, provokatif, perspektif değiştirici ve dantel gibi ince ince işlediği yapıtını seyretme imkanı bulduğum Thomas Ostermeier oturunca temel olarak zaten olması gerekenler olarak kalıp, tatmin edici niteliğe ulaşmıyorlardı. Brecht’ten sadece kariyerinin en başında, 1997’de “Adam Adamdır”ı yönetmiş olan Ostermeier’den, yıllardır neokapitalist dünya düzenine karşı en yoğun halk hareketlerinin gerçekleştiği Fransa’da sahnelediği bir Brecht oyununda çok daha radikal bir yorum bekledim. Yoksa, gösteri temsil ile gerçeklik arasındaki farkı ortadan kaldıran, oldukça vaatkâr bir başlangıç yapmıştı: Bir karakter diğerine nereden geliyorsun diye sormuş, diğeri “sahne arkasından” diye cevap vermişti. Metne yapılan doğaçlama eklemeler de özellikle gösterinin ilk yarısına kabare karakteri kazandırarak, yapımın eleştirel tarafını güçlendirdi.
Belki de Ostermeier’in yorumunun en radikal tarafı, kendisi de selama çıktıktan sonra sahnedeki herkesin birlikte söylediği kapanış korosuna, Brecht’in 1948 yılında eklediği ama sonradan çıkarılmış ve yayınlanmamış olan “yeni faşistler”i kınayan kısmının eklenmiş olmasıydı.
Le Balcon’u yöneten orkestra şefi Maxime Pascal’ın Weill’in müziğini elektro gitar ve klavye ekleyerek modernize ettiği versiyon kulağı tırmalamıyordu. Macheath’te Birane Ba, Brown’da Benjamin Lavernhe ve Jenny’de Elsa Lepoivre hem tiyatral hem de müzikal açıdan başarılıydılar. Peachum çiftinde Comédie-Française’in efsanevi aktörlerinden Christian Hecq ile Véronique Vella harikalar yarattılar. Polly’i canlandıran Marie Oppert ise sesini kullanmadaki deneyimiyle herkesten bir adım öne çıktı, ancak bu durum diğerleriyle uyuşmayan bir liriklik yaratması açısından rahatsız ediciydi.
gösteriyi alkışlarken, 12.07.2023, théâtre de l’archevêché (fotoğraf: mehmet kerem özel)
“L’opéra de quat’sous” Comédie-Française’in repertuvarının bir parçası olarak sezon boyunca Paris’te sahnelenecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder