13 Haziran 2012 Çarşamba

güvercinlerle pazarlık yapan besteci, giya kancheli



aya irini’nin kubbe kasnağının pencerelerinden sızan güneşin son ışıkları, sahne üzerinde havada asılı duran hareketli görüntüleri iyice silikleştirdi. müziğin aslında sessizliğin içinde saklı olduğunu düşünen bir besteciye, giya kancheli’ye yakıştı o belli belirsiz, silik görüntüler; nasıl ki kancheli sesin ötesindekini dinlemeye çağırıyor bizi, görüntüler de ancak ışığın ardındakini görebilenlere bir şey ifade etti.
kancheli konser öncesindeki kısa söyleşide, aya irini’nin güvercinlerinden müziğin gürültülü anlarında var güçleriyle ötmelerini, dingin anlarındaysa sessizleşmelerini rica ettiğini söyledi. biraz sonra da ekledi; “güvercinlerle görüşmelerim hala sürüyor.”

 güvercinlerin konser sırasındaki performansı gösterdi ki kancheli onları ikna edebilmiş. peki istanbullu konser seyircisini kim ikna edecek; sessiz olmaya, müziğin en dingin en sessiz anlarında var gücüyle öksürmemeye, sandalyesini gürültüyle çekmemeye, elinden kucağından çantasını telefonunu pat diye yere düşürmemeye. 

pazartesi akşamı aya irini’de sadece kancheli’nin yapıtlarında oluşan konser istanbullular için az rastlanır, kolay bulunmaz bir nimetti. şehrimizdeki klasik müzik konserlerinde ne kadar az çağdaş müzik çalındığını malum. hele de kancheli gibi içselliği derin bir müziğin bestecisinin yapıtlarına neredeyse hiç rastlamıyoruz. üstüne üstlük bir de dünya prömiyeri vardı o akşamki programda; evet, dünya prömiyeri! kancheli’nin zihninde oluşturduğu müziği dünyada ilk defa pazartesi akşamı aya irini’deki istanbulluların kulakları duydu, dinledi.

istanbul müzik festivali’nin yaşam boyu onur ödülünü alan giya kancheli için enfes bir program hazırlanmıştı. yapıtların seçiminde ve sıralamasında kancheli’nin rolü olduğunu da düşünüyorum; sanki üç yapıt devas bir senfoninin bölümleri gibiydiler. viyolonsel, kontrtenor ve orkestra için “diplipito”yla başlayıp, iksv’nin siparişi orkestra yapıtı “lingering”’in dünya prömiyeri ile devam edip, aradan sonra viyola, koro ve orkestra için “styx” ile biten ayin gibi bir konserdi.
diplipito” içinde fırtınalar barındıran dingin bir yapıttı. “styx” esinlendiği hades ırmağının gücünü, ürkünç etkisini yansıtan ekspresif ve keskin bir yapıttı; viyola’nın yapıt boyuncaki ikircikli sesi ve koronun yapıt sonuna doğru çıkardığı “böcek/çekirge” efekti unutulmazdı. “lingering” ise, sanki kancheli’nin yapıtını adadığı çok yakın zamanda kaybettiğimiz viyolonselci benyamin sönmez’i çok yakından tanıyormuşcasına sönmez’e layık bir yapıttı. program broşüründen öğrendiğimize göre, bir-iki kere mektuplaşmışlar sadece. “lingering” fırtınalı olduğu kadar içkin, gösterişli olduğu kadar içine kapanık bir yapıttı.
diplipito”da viyolonsel giedre dirvanauskaite kontrtenor mamuka gaganidze; “styx”de viyola gidon kremer, koro varşova filarmonik korosuydu. konserin şefi giya kancheli’nin müziğini “aşk” olarak tarif eden şef andres mustonen, konserin orkestrası ise, zor bir işin altından hakkıyla kalkan borusan istanbul filarmoni orkestrasıydı.

 kancheli’nin ricasıyla, seyircilerin “lingering”in ardından alkış yerine bir dakikalık sessiz saygın duruşunda bulunmaları herhalde aya irini’de tanık olduğum en büyüleyici müzikal zaman dilimlerinden biriydi. benyamin sönmez’i anmak kadar, gittikçe sessizlikte kaybolan “lingering”in sonunda alkış sesinin ve selamın olmaması, kancheli’nin yarattığı dünyaya çok uydu; mutluluktan ve hüzünden gözleri yaşartacak kadar…
giya kancheli’nin “lingering” için yazdığı program notlarındaki bir görüşü dikkatimi çekti: “müziğimin yaşamasını kesinlikle istiyorum ancak gelecek için çalışmıyorum; çağdaşlarımın eserlerimi nasıl değerlendirdiği ile de ilgilenmiyorum. onun yerine ben, arkalarında gerçekleşmemiş hedefler bırakmış önceki yüzyılların sanatçılarından kalan boşlukları dolduruyorum.
her ne kadar akustiği sorunlu da olsa, aya irini’nin mistik ve kadim atmosferi kancheli’nin önceki yüzyıllardan kalan boşlukları tamamlamaya çalışan bestelerini besledi, çoğalttı. istanbul’da kancheli bestelerine yakışacak başka bir mekan olmasa gerek. yanılmıyorsam kancheli önceki bir-iki festivalde aya irini’de seyirci koltuklarındaydı; yapıtlarının çalınacağı ortamı koklamış olmalı. belki de güvercinlerimizle sohbete o günlerden başlamıştır…

1 yorum:

  1. Eline sağlık yine çok güzel aktarmışsın duygu ve düşüncelerini. Sessizliğin müziğini keşfetmiş bir besteci ve onun gibi düşünen yorumcularla hasretini çektiğimiz muhteşem, yaratılmış sessizliği duymak benim de yüreğimi hoplattı.

    YanıtlaSil