Kamuoyuna;
Kültür Bakanlığı`nın Türkiye´nin farklı şehirlerinde il ve ilçe kütüphanelerine dağıttığı Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi, Elazığ İl Halk Kütüphanesi tarafından müstehcen içerikli olduğu gerekçesi ile iade edildi.
Elazığ İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ahmet Pirinççi tarafından Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’ne gönderilen resmi yazıda, “MİMESİS adlı tiyatro /çeviri araştırma dergisinin 19. sayısının içeriğinde müstehcen resim ve çizgilerin bulunduğu okuyucularımız tarafından tespit edilmiştir” deniliyor.
Yazının devamında, bu tür yayınların okuyucuların ve çocukların ahlaki değerlerini bozduğu iddiası ile Elazığ İl Halk Kütüphanesi`ne veliler tarafından şikayet dilekçesi ile müracaat edildiği belirtiliyor. Elazığ İl Halk Kütüphanesi müstehcen içerikli bulduğu derginin Elazığ İl ve İlçe Kütüphanelerine bağış yolu ile olsa dahi gönderilmemesini talep ediyor.
Mimesis Dergisi Yayın Kurulu olarak belirtmek isteriz ki, müstehcen olduğu iddia edilen makale Antik Yunan komedyası hakkında bir çeviri-araştırma dosyası olan “Aristophanes Üzerine” adlı dosyada yer almaktadır. Kadının Tasviri: Aristophanes’in Lysistrata’sı ve Yunan Eşlerinin ‘Hetairalaştırılması’ adlı makale Washington Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Sarah Culpepper Stroup tarafından 2004 yılında kaleme alınmıştır.
20 yılı aşkın süredir yayınlanan ve danışma kurulunda Dikmen Gürün, Murat Tuncay, Zehra İpşiroğlu, Selda Öndül, Güngör Dilmen gibi tiyatro alanında önemli çalışmalarda bulunan akademisyen ve yazarların da sorumluluklar aldığı bir dergi, neden ahlaka aykırı bulunduğu konusunda açıklama bile yapılmadan, ”müstehcen” ilan edilmiştir. Akademik-bilimsel bir makalenin içeriği kaale alınmaksızın, ilişiğindeki M.Ö. 5. yüzyıla ait görseller bağlamlarından koparılarak “ahlaka aykırı” bulunup, raflardan kaldırılmıştır.
“Müstehcenlik”, “muhafazakar” duyarlılık adına yayın ve tiyatro dünyasının düzenli olarak maruz kaldığı ithamlardan birisi. Mimesis Dergisi’ne dönük müstehcenlik ithamını da aynı sansürcü zihniyetin bir çeşitlemesi ve yasaklaması olarak görüyoruz. Kültür Bakanlığı tarafından onlarca il ve ilçe kütüphanesi raflarına yerleştirilen akademik-bilimsel bir derginin, yine ona bağlı bir kuruluş tarafından raftan kaldırılmasını ise tek kelimeyle “absürd” buluyoruz.
Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi Yayın Kurulu
Türkiye Yayıncılar Birliği’nden Basın Açıklaması
YanıtlaSilElazığ İl Halk Kütüphanesi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin çıkardığı Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma dergisinin 19’uncu sayısını içinde “müstehcen resim ve çizgiler bulunduğu, bu tür yayınların okuyucuların ve çocuklarının ahlaki değerlerini bozduğu” gerekçesiyle iade etmiştir. Kütüphane müdürü, yazısında, derginin yalnızca bu kütüphaneye değil, ilçe halk kütüphanelerine de ücretli veya ücretsiz olarak gönderilmemesini talep etmiştir.
Söz konusu dergi, Kültür Bakanlığı’nın kendine bağlı il, ilçe halk kütüphanelerinde okurlara sunulmak üzere abone olduğu bir akademik yayındır. Bir il halk kütüphanesi müdürünün kendisini yargı yerine koyarak, herhangi bir eseri / abonesi olunan bir yayını “müstehcen” ilan etme ve halkın erişimine kapatma gibi bir görevi ve yetkisi olamaz.
Müstehcen olduğu iddia edilen görsellerin bulunduğu metin, akademik-bilimsel bir makalenin çevirisidir. “Müstehcenlik” saptaması derginin ve makalenin içeriğine bakılmaksızın, yalnızca ilişiğindeki görsellere dayanılarak verilmiştir. Bu görseller M.Ö. 5. yüzyıla ait, Antik Yunan hayatıyla ilgili vazo ve kadehlerdeki tasvirlerdir.
Müstehcenlik suçunu düzenleyen ve kamuoyunda şiddetle eleştirilen Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi bile bilimsel eserlerle, sanatsal ve edebi değeri olan eserler için müstehcenliği kabul etmez, ceza öngörmez. Kaldı ki “müstehcenlik” kavramının yasada tanımı yapılmış değildir. Eserlerin neye göre “müstehcen” sayıldığının ve bu nitelikleriyle neden suç teşkil ettiklerinin hukuki açıklaması yoktur. Böyle sıfatlandırılan eserlerle ilgili yasaklayıcı kararların demokratik toplum açısından hangi ihtiyacı karşıladığı belirsizdir. Bu haliyle “müstehcenlik” suçuyla ilgili TCK’nin 226. maddesi, “hukukun üstünlüğü” prensibinin dayandığı “açıklık” ve “öngörülebilirlik” ilkelerine aykırı bir düzenlemedir.
Edebi ve bilimsel yayınlara yönelik “müstehcenlik” iddiasına dayanan soruşturmalar, davalar, toplatma kararları gibi yasaklayıcı uygulamalar nedeniyle yayıncıların ve okurların yaşadığı mağduriyet artarak sürmektedir.
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun, “müstehcenlik” suçlamasını dayanak alarak, yalnızca çocuk kitaplarıyla değil tüm yayınlarla ilgili rapor tutma uygulaması sürmektedir. Kurulun raporlarına dayanarak yerli eser yaratımı oto-sansüre tabi tutuklamakla kalmamış; dünya edebiyat literatürüne geçmiş, kült yabancı yazarların ünlü eserlerinin dahi “edebi” niteliği sorgulanır hale gelmiştir.
Türkiye Yayıncılar Birliği olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünden, yetkisini aşarak bilimsel bir yayını sansürleme girişiminde bulunan kütüphane müdürü ile ilgili işlem yapılmasını, bu tür sorumsuz davranışların tekrarını engelleyici çalışmaları bekliyoruz. Yayıncı, yazar ve çevirmenlerimizi eser seçimlerinde oto-sansüre sürükleyen; seçimlerinde “muhafazakar sanat” anlayışını benimsemeyen yayıncılarımızı yıllar süren dava süreçleriyle yıpratarak yayınlama özgürlüğüne darbe vuran, tanımı dahi muğlak olan “müstehcenlik” temelli sansürleyici uygulamaların bir an önce sona erdirilmesi, bu tür uygulamalara yol veren TCK’nin ilgili maddelerinin acilen değiştirilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığını çaba göstermeye davet ediyoruz.
Türkiye Yayıncılar Birliği
SARAH CULPEPPER STROUP'UN MİMESİS'E MEKTUBUNDAN BÖLÜMLER
YanıtlaSil...Elbette ki, Lysistrata ilk kez böyle olumsuz tepkiler almıyor. Kendisi, Antik Yunan drama sanatının başyapıtlarından biri olarak görüldüğü kadar, tarih boyunca -farklı sebeplerden ötürü de olsa- eleştiri konusu olagelmiştir. Oyun 411 yılında sahnelendikten sonra, Aristophanes, oyundaki savaş karşıtı ifadelerden dolayı Atinalı bir siyasetçi olan Kleon tarafından mahkemeye çıkarılmıştı. Mahkeme kararı oyunun “siyasi açıdan uygunsuz” olduğu yönündeydi. Ahlakla ilgili tek kelime bile edilmiyordu çünkü oyun ahlakla değil siyasetle ilgiliydi. Ne var ki halk, Aristophanes’in yanında yer aldı ve kolayca serbest bırakıldı.
1942 yılında, Nazi Partisi, Yunanistan’ı işgal ettiğinde oyunu yasakladı. Naziler oyundaki Atinalı kadınların cinselleştirilmiş tasvirlerinden MS.5. yüzyıldaki Atinalılar kadar rahatsız olmadılar elbette, ancak onların korkusu siyasi mesajları çok güçlü olan oyunun Yunan milliyetçiliğine ve direnişine katkıda bulunmasıydı.
1967 yılında ise Yunanistan’ın kendisi, savaş karşıtı temaları olan diğer oyunlar gibi bu oyunu da geçici olarak yasakladı.
20.yüzyıl başlarına gelindiğinde, oyun “arındırılmış” bir şekilde sansürlü olarak İngiltere ve ABD’de oynanıyordu. Makalemde yer alan görsellerdeki imgelerin sakince oturup çay içen tamamen giyimli kişileri temsil ettiklerini düşünün. Orijinalini İngiltere için fazla “iğrenç” bulan bazıları bu yeni formatı daha uygun buldular. Diğerleriyse bu halini fazla “evcilleştirilmiş ve uslu” buldular. Bense bu yorumların oyunun odağını tamamen gözden kaçırdığını düşünüyorum.
Bu, tarihin erken dönem Protestan bakış açısıyla ahlakçılığının işleri daha kötüye götürdüğünü düşünüyorum.
1954 yılında Lysistrata’nın resimli bir nüshası (Beardsley’in ya da Lindsay’in olabilir. İkincisi bende var ve ikisi de harikalar) “müstehcen” (belki de Yunanca “pornografik” terimi daha uygun bir ifade olabilirdi) bulunarak ABD Posta Servisi tarafından el konuldu.
Ve yakın zamanda -hatta şaşırtıcı derecede yakın bir zamanda, 1989’da- ABD’de, Florida’da oldukça muhafazakar bir dini grup metni “kadınların özgürleşmesi”ni desteklediği gerekçesiyle lise müfredatından çıkardı. İki çalışmanın “versiyonları” onları güçlü kılan ifadelerden arındırılmış bir şekilde hala raflardalar ancak artık önerilen okumalar arasında değiller.
Cinsellik imalı ağaçlara takılıp savaş karşıtı koca bir ormanı göremeyen bu cinsellik-takıntılı kişiler, bu oyunun evliliği ve cinsel perhizi desteklediği gerçeğini de gözden kaçırıyorlar.
Bütün bunlar bir yana, beni en çok şaşırtansa şu an oyunu inceleyen bir makalenin de sansürlenmiş olması. Görünen o ki makale, içeriğinden dolayı değil -ki şikâyet edenlerin makaleyi okuduklarını söyleyemem, sadece resimlere “Playboy gibi” bakmışlar- cinsel faaliyetleri imleyen Antik Yunan görselleri içerdiğinden dolayı şikâyet edilmiş. Bu makaledeki görsellerin, kadınların savaş karşıtı bir oyundaki sanatsal ve politik temsiliyeti tartışmasına destek sunmak adına kullanıldığı olgusu bu yazıyı sansür edenler açısından tamamen kaybolacaktır. Anlaşılan çıplaklık, bilimi ve sorgulamayı gölgede bırakıyor; modern ahlakçılık da tarihi olguları.
...
Beni asıl rahatsız eden sadece Mimesis Dergisi’nin ve benim makalemin değil, klasik antik çağın sansürlenmesini belirten kütüphanenin cevabıdır. Sansürün de ötesinde böyle bir uygulama tarihe yönelik revizyonist bir yaklaşımıdır. “Eğer beğenmiyorsak, ortadan kaldırırız ve olmamış gibi davranırız.”
Tarihsel revizyonizm, bildiğimiz gibi çok tehlikeli bir oyundur. Geçmişin ahlaki yönden değerlendirilmesi de öyle… Bu türden şeylerin hem dini hem de siyasi olarak daha muhafazakâr ortamlarda gerçekleşmesi manidardır. Lysistrata’nın sansürlenmesi tarihine ve 20. yüzyıl ABD’sindeki tutucu Protestan ortama bakarak bunu söyleyebilirim.