27 Haziran 2010 Pazar

dalaras da geldi, sıra galani de!


"boğazın kıyısında,
yianis gün batışında ağlıyor.
yanında da mehmet içip şarkı söylüyor.
ben türk, sen de rum.
ben de halk, sen de halk.
sen isa ben de allah.
ne yazık ki ikimize de ah vah!
biraz sevgi ve şarap ile
ben de sarhoşum, sen de sarhoş.
kadehimden biraz iç.
kardeşim (rumca) ve kardaşım! (türkçe)"*

tam yirmi yıl önce açıkhava'da aynı koltukta oturarak manos hadjidakis'in olağanüstü konserine tanık olmuştum. dün akşam ise, hadjidakis'le hiç bir şekilde kıyas kabul etmese de, yine kendi çapında efsanevi bir yunan sanatçıyı ağırladık açıkhava'da; yorgo dalaras'ı.

dalaras dün akşam bizleri yeni bir konser formatı ile tanıştırdı: arasız 2.5 saat müzik! maraton gibiydi!
hadi kendisi arada bir iki kere dinlendi; akdeniz'in iki büyülü adasından, girit ve kıbrıs'tan gelen konuk müzisyenler, michalis tzouganakis ve despina olympiou sayesinde. ancak orkestra üyeleri kesintisiz 2.5 saat sahnedeydiler; esas onların performansı olağanüstüydü.

eski yeni şarkılarını söyledi dalaras, eskilerin bazılarını potpori olarak geçti, çoğunu bütünüyle seslendirdi. zaman zaman sustu, açıkhava'yı dolduran 5000 kişiye bıraktı şarkı sözlerini... 5000'imiz olmasa bile azımsanmayacak bir seyirci kitlesi dalaras'ın şarkılarına rumca eşlik etti, o sustuğunda yerini aldı. konser öncesi bir seyircinin dili çalarak diğerine "adalar burda bu akşam!" demesi boşuna değildi.
keşke, rumların yazın adalara sığacak kadarından daha fazlası yaşıyor olsaydı bu topraklarda, bu kentlerde; beraber, yanyana, omuz omuza yaşıyor olsaydık hala; 100 sene önce olduğu gibi, yüzlerce yıl olduğu gibi...

...

ajda pekkan da seyircilere dahil oldu konser başladıktan yarım saat sonra; sahnede dalaras şarkı söylerken, heyet eşliğinde açıkhava'nın geniş orta koridorundan yerine doğru yürüyen pekkan'ı, tanıyan bayağı bir seyirci kitlesi alkışlarla selamladı onu; hayranlık böyle bir şey olsa gerek.

dalaras'ın şarkılarına, benim gibi rumca eşlik edemeyenler ise alkışlarla katıldık ege'nin ezgilerine.
sonra, sürpriz yaptı dalaras iki livaneli şarkısı söyledi, nakaratları bize türkçe söyletti; rum-türk 5000 kişi bir ağızdan "yiğidim aslanım"ı söyledik.
sonra, livaneli'yi davet etti sahneye, beraber rumca-türkçe bir livaneli şarkısı okudular; son nakaratta livaneli rumca olarak eşlik etti dalaras'a.

dalaras bütün akşam istanbul'a olmaktan çok memnun olduğunu söyledi, çeşitli vesilelerle türkleri övgü ama, türkçe "iyi akşamlar" bile demedi. neyse ki, dalaras'ın "bir insan" olarak kusurlarının saymakla bitmeyeceği konusunda uyarılmıştık.

dalaras bu konserin bir ilk olduğunu ama son olmayacağını tekrarladı bir kaç kere; belki bir dahaki sefere bir şarkıyı türkçe okur. hoş, bu akşam da anonim ege türküsü "kayıkçı"nın "gel gel kayıkçı, yavaş yavaş" dizelerini türkçe söyledi.

* özgen acar'ın 1982 yılında istanbul'da düzenlenen abdi ipekçi barış ödülü törenine, bu şarkıyı boğaz kıyısında söylemesi için ettiği daveti geri çeviren, hatta kendisinden sonra teklif götürülen haris alexiou'nun da vazgeçmesini sağlayan, sözde sosyalist gerçekte fanatik milliyetçi dalaras, neredeyse 30 yıl sonra dün akşam, "mikro asia" albümündeki bu şarkıyı boğaz kıyısında söyledi ve arkasından "yanınızdaki rumca bilenlerden lütfen şarkının sözlerini çevirmelerini isteyin" dedi.
yukarıdaki çeviri ve tören reddi hikayesi özgen acar'ın cumhuriyet'teki 25 haziran 2010 tarihli yazısından alınmıştır.

...

tam yirmi sene önce müzik festivali'de büyük usta manos hadjidakis, daha sonraki yıllarda da most organizasyonuyla çeşitli kereler haris alexiou geldi istanbul'a; bağrımıza bastık!
arada başkaları da geldi ege'nin öte yakasından, ancak -müzikal açıdan benim için- pek bir önem arzetmiyorlardı.
dün akşamki dalaras konserine ise son dakikada gitmeye karar verdim; haris alexiou ile birlikte yaptıkları "mikra asia" ve "byzantine vespers" albümleri hatırına. pişman da olmadım, iyi ki gitmişim, çok güzel, eğlenceli, kaliteli müzik ile dolu bir 2.5 saat geçirdim, o albümlerden de bolca söyledi dalaras.

şimdi sıra; bana göre sesi, yorumu, hayattaki duruşu ile dünyadaki en özel, en benzersiz sanatçılardan birine geldi: dimitra galani'ye. keşke bir getiren olsa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder