hep duyarız, müzisyenler kendi aralarında toplandıkları akşamlarda sohbetin yanısıra beraber müzik yaparlar, ikililer, üçlüler, dörtlüler çalarlar diye. bu akşam da albert long salonu'nda öyle samimi, sıcak bir atmosfer vardı. sandalye düzenini bile sanatçıların kendileri yaptılar.
konser brahms'ın keman sonatı ile başladı, mendelssohn'nun üçlüsü ile devam edildi, aradan sonra schumann'dan çalınan viyolonsel-piyano için üç fanteziden sonra şostakoviç'in üçlüsüyle noktalandı; uzun, doyurucu ve keyifli bir konserdi. yazık ki tıklım tıklım dolu değildi!
natalia gutman'ın son üç yılda istanbul'da verdiği dördüncü konserdi bu akşamki. ilk ikisinde farklı orkestralarla şostakoviç'in 1. viyolonsel konçertosu'nu çalmıştı. hatta ikinci konser için kendisinin şostakoviç'in 2. viyolonsel konçertosunu önerdiğini (bu sayede istanbul seyircisine açtığı bir parantezi kapatmak istemiş), ancak önerisinin orkestra yönetimi tarafından kabul edilmemesini üzüntüyle karşıladığını belirtmişti bir röportajında.
geçen sezon da işsanat'a gelmişti; yanında kendi çalgılarında usta olan rus arkadaşları vardı: bashmet, tretjakov ve lobanov. unutulmaz bir brahms akşamı yapmışlardı. konser sonrasında kuliste işsanat'ı kastederek "buranın akustiği pek de iyi değil, di mi" diye yakınırken bir sene önce akbank oda orkestrası ile konser verdiği cemal reşit rey konser salonu için "belediyenin bir salonu vardı, oranın akustiği buradan daha iyiydi, burada sesler dağılıyor" yorumunu yapmıştı. acaba albert long'u nasıl buldu?..
bir istanbullu cello-sever olarak aralık sonlarına doğru crr'de efe baltacıgil'i, şubat başında da işsanat'ta yo-yo ma'yı kaçırmayacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder