kapıdaki görevli bileti kesmeden önce, solistin rahatsızlandığını, istersek bileti iade edebileceğimizi söyledi. kim diye sorduk, ben bilmiyorum gişeden öğrenin dedi.
gişedar hanım rahatsızlananın zehra yıldız olduğunu, almanya'da beyin kanaması geçirdiğini söyleyince şaşırdık, inanamadık! evet, inanamadık! ve üzüldük...
ertesi günlerde ölüm haberi geldi zehra yıldız'ın; 12 aralık 1997 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.
yakın akraba çevremden (o zaman dedem, anneannem, ciciannem hayattalardı) daha kimseyi yitirme acısını yaşamamış olan ben, bu duyguyu ilk defa zehra yıldız ile yaşadım.
onu "salome"de 4 defa, "uçan hollandalı"da 3 defa seyretmiştim. beethoven'in 9. senfonisi'nde, mozart ve verdi'nin requiem'lerinde, yunus emre oratoryosu'nda, mahler'in 2. ve 4. senfonilerinde, pergolesi'nin stabat mater'inde dinlemiştim. "othello" ve "II. mehmet"te de seyretmiştim.
soyadı "yıldız" değilken "yarasa"da (1985), "hoffman'ın masalları"nda (1983), daha sonraki yıllarda "sour angelica" (1987), "madame butterfly" (1985), "la traviata" (1985) operalarında seyretmiştim.
o yıllarda anne-babasının elinden tutarak bir mabet gibi gördüğü atatürk kültür merkezi'ne giden ve sahnede gerçekleşenlerden büyülenen yeniyetme bir çocuk olarak opera'ya ve klasik müziğe ısınmamı sağlayan etkenlerden biri zehra yıldız'ın güzelim sesi ve yorumuydu hiç kuşkusuz.
biraz daha anlayarak dinlemeye/izlemeye başladığımda zehra yıldız'ın hayranı olmuştum.
zehra yıldız, leyla gencer'den sonra türk operasının çıkardığı herşeyiyle mükemmel tek sanatçıydı bana göre. ses, yorum, güzellik, oyun gücü, alçakgönüllülük, başarı; hepsi ondaydı!
istanbul devlet opera ve balesi gösterilerine sırf onu seyretmeye/dinlemeye gider olmuştum. zaten onun vefatından sonra uzun süre akm'nin kapısından opera için girmedim.
zehra yıldız'ı son defa, bir dostumun sağladığı davetiye sayesinde, cemal reşit rey konser salonu'nun 97-98 sezonunun açılış konseri vesilesiyle 9 ekim 1997 tarihinde seyretme şansına eriştim. en sevdiğim operanın bütününü onun yorumundan kılpayı izleyememiş olsam da aynı operanın en sevdiğim aryasını o akşam o konserde seslendirdi zehra yıldız: "tosca"dan "vissi d'arte".
dün akşam, süreyya operası'nda onu anmak amacıyla düzenlenen 11. konserde oynatılan kısa filmin sonunda yine aynı aryayı söylüyordu zehra yıldız. gözlerim yaşardı, dayanamadım ağladım... ... ... bu kadar yıldan sonra bile hala inanabilmiş değilim onun bu dünyadan göçtüğüne... ... o kadar genç, o kadar başarılı ve o kadar güzeldi ki! ve hayatını, çok zor ve yaşadığı ülkenin kültürüne yabancı bir sanat dalına adamış, hayatı boyunca çalışmış, didinmiş, alçakgönüllü bir sanatçıydı zehra yıldız.
ne yazık ki, tam emeğinin meyvelerini almaya başlayacak, dünya sahnelerine açılacakken aramızdan ayrıldı!
dün akşam "ustalar ve çıraklar" alt başlığıyla sunulan "zehra yıldız gecesi"ne, dünyanın ve türkiye'nin farklı sahnelerinden gelerek gönüllü olarak katılan bütün sanatçılara bir seyirci olarak teşekkür etmek isterim. müzikal kalite açısından ise, bas burak bilgili ile mezzo-soprano asude karayavuz'un -"ustalık"larının deneyimiyle- diğerlerinin arasından sıyrıldıklarını söylemeden geçemeyeceğim.
toprağın bol olsun zehra yıldız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder