volksbühne am rosa-luxemburg platz berlin’in en ayrıksı sahnelerinden biri. bulunduğu semt de öyle zaten; avantgarde’ın, sanatçıların merkezi. eski doğu berlin’deki bu bölge günümüzde galeriler, sanatçı evleri, küçük atölyeler, tek defalık kıyafetler satan dükkanlar, lokanta ve kafelerle dolu. tam bir sanatçı mahallesi, ama pek bohem sayılmaz, salaş hiç değil.
volksbühne (halk tiyatrosu) 1914’te inşa edilmiş; bina olarak totaliter mimarinin ilginç örneklerinden biri. uzun zamandır (en azından duvar yıkıldığından beri) restorasyondan geçmediği için biraz yorgun gözüküyor [bir yapı için “yorgun” sıfatını kullanmayı çok sevdiğim bir dostumdan öğrendim; budapeşte’deki hotel gellert’i tasvir ederken kullanmıştı], ama volksbühne'nin endamı ve ruhu yerli yerinde, sağlam!
çevresindeki “cilalanmış” sanat ortamına göre pasaklı, bohem ve özellikle de “rahat” duruyor. [doğu bloku çöktükten hemen sonraki prag’ın dökülen, eski, yorgun haline benziyor volksbühne’nin günümüzdeki hali. umarım şimdinin “pembe-renkli-kremalı-pasta-prag”ına dönüşmez ilk bakıma alındığında.]
aslında, volksbühne’nin bakım gördüğü takdirde öyle bir dönüşümden geçeceğini hiç zannetmiyorum çünkü orada ürün veren sanatçılar yapının ruhu gibi biraz provokatif, biraz bohem, çokça da ayrıksılar. onların başında iki rejisör geliyor: frank castorf ve dimiter gotscheff.
ben dimiter gotscheff’ten alfred jarry uyarlaması “kral übü”yü (ubukönig) seyrettim.
volksbühne (halk tiyatrosu) 1914’te inşa edilmiş; bina olarak totaliter mimarinin ilginç örneklerinden biri. uzun zamandır (en azından duvar yıkıldığından beri) restorasyondan geçmediği için biraz yorgun gözüküyor [bir yapı için “yorgun” sıfatını kullanmayı çok sevdiğim bir dostumdan öğrendim; budapeşte’deki hotel gellert’i tasvir ederken kullanmıştı], ama volksbühne'nin endamı ve ruhu yerli yerinde, sağlam!
çevresindeki “cilalanmış” sanat ortamına göre pasaklı, bohem ve özellikle de “rahat” duruyor. [doğu bloku çöktükten hemen sonraki prag’ın dökülen, eski, yorgun haline benziyor volksbühne’nin günümüzdeki hali. umarım şimdinin “pembe-renkli-kremalı-pasta-prag”ına dönüşmez ilk bakıma alındığında.]
aslında, volksbühne’nin bakım gördüğü takdirde öyle bir dönüşümden geçeceğini hiç zannetmiyorum çünkü orada ürün veren sanatçılar yapının ruhu gibi biraz provokatif, biraz bohem, çokça da ayrıksılar. onların başında iki rejisör geliyor: frank castorf ve dimiter gotscheff.
ben dimiter gotscheff’ten alfred jarry uyarlaması “kral übü”yü (ubukönig) seyrettim.
son duvarına kadar gözüken bomboş bir sahne, farklı büyüklüklerde sayısız balon; pembe, mor, turuncu, beyaz ve siyah.
oyunun başında, arkadan aydınlatıldığında yarı şeffaf hale gelen büyük boy beyaz bir balonun arkasındaki iki figür sahnenin en arkasından bizlere doğru yaklaştılar. balon patladı ve iki çıplak “yaratık”la karşılaştık. evet, anadan doğma iki çıplak adam, o beyaz balondan/yumurtadan doğdular! ilk 15-20 dakika çırılçıplak kaldılar, daha cinsiyetleri belli değildi. sonra biri erkeklik organını bacaklarının arasına kıstırıp kadınlığı seçti “übü ana” oldu, diğeri “übü baba”.
ve übü çifti bu andan itibaren sahnede terör estirmeye başladılar: katil oldular, kralı öldürdüler, canavar oldular kralın eşini ve çoçuklarını öldürdüler, tahta geçtiler diktatör oldular, işbirlikçilerini öldürdüler.
bu arada, büyük küçük bir sürü balon da bu kırımdan nasibini aldı! havada sakin sakin süzülen her bir balonun patlamasıyla irkildik, sarsıldık.
gotscheff “iktidarın yarattığı dehşet”i elle tutulur, kulakla duyulur hale getirdi.
başrolde iki erkek oyuncu vardı: samuel finzi ve wolfram koch. dimiter gotscheff’in favori aktörleri olduğunu öğrendiğim bu iki yetenekli oyuncu 90 dakika boyunca gerçek anlamda döktürdüler. absürd tiyatronunu başyapıtı olan bu oyunda abartılı mimikleri ve ironi dolu jestleri ile "garip yaratıklar" übü-ana ve übü-baba'nın grotesk ve komik bir portresini çizdiler.
…
insan volkbühne’nin bütün diğer oyunları kadar, dimiter gotscheff’in dört yıldır dünyayı turlayan çehov uyarlaması “ivanov”unu merak etmeden duramıyor. hele, “kral übü”de de gotscheff ile çalışmış olan sahne tasarımcısı katrin brack’in “ivanov”da sadece dumanı dekor olarak kullandığını öğrendiğimden beri.
oyunun başında, arkadan aydınlatıldığında yarı şeffaf hale gelen büyük boy beyaz bir balonun arkasındaki iki figür sahnenin en arkasından bizlere doğru yaklaştılar. balon patladı ve iki çıplak “yaratık”la karşılaştık. evet, anadan doğma iki çıplak adam, o beyaz balondan/yumurtadan doğdular! ilk 15-20 dakika çırılçıplak kaldılar, daha cinsiyetleri belli değildi. sonra biri erkeklik organını bacaklarının arasına kıstırıp kadınlığı seçti “übü ana” oldu, diğeri “übü baba”.
ve übü çifti bu andan itibaren sahnede terör estirmeye başladılar: katil oldular, kralı öldürdüler, canavar oldular kralın eşini ve çoçuklarını öldürdüler, tahta geçtiler diktatör oldular, işbirlikçilerini öldürdüler.
bu arada, büyük küçük bir sürü balon da bu kırımdan nasibini aldı! havada sakin sakin süzülen her bir balonun patlamasıyla irkildik, sarsıldık.
gotscheff “iktidarın yarattığı dehşet”i elle tutulur, kulakla duyulur hale getirdi.
başrolde iki erkek oyuncu vardı: samuel finzi ve wolfram koch. dimiter gotscheff’in favori aktörleri olduğunu öğrendiğim bu iki yetenekli oyuncu 90 dakika boyunca gerçek anlamda döktürdüler. absürd tiyatronunu başyapıtı olan bu oyunda abartılı mimikleri ve ironi dolu jestleri ile "garip yaratıklar" übü-ana ve übü-baba'nın grotesk ve komik bir portresini çizdiler.
…
insan volkbühne’nin bütün diğer oyunları kadar, dimiter gotscheff’in dört yıldır dünyayı turlayan çehov uyarlaması “ivanov”unu merak etmeden duramıyor. hele, “kral übü”de de gotscheff ile çalışmış olan sahne tasarımcısı katrin brack’in “ivanov”da sadece dumanı dekor olarak kullandığını öğrendiğimden beri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder