wuppertal, düsseldorf ve essen'de üç haftadır süren pina bausch festivali yarın (30 kasım pazar günü) sona eriyor. [bedenim düsseldorf'dan döneli iki hafta oldu ancak aklım ve ruhum hala oralarda dolanmakta.]
paris ulusal opera balesi'nin geçen haftasonu düsseldorf'da sergilediği pina bausch'un "orpheus ve eurydike"sini ben geçtiğimiz temmuz ayında yunanistan'daki epidavrus antik tiyatrosu'nda izleme şansına eriştim. bu yapıt hakkında "oyun" dergisinin nisan-mayıs 2008 tarihli 7. sayısında bir yazım da çıkmıştı. şimdi, pina bausch festivali'ni fırsat bilip "orpheus ve eurydike" hakkındaki 2008 izlenimlerimi ve videolarımı bir araya getirmek, toparlamak istedim:
yıllardır yunanistan'da düzenlenen hellenic festival'in en önemli gösteri mekanlarından biri, atina’dan 2.5 saat uzaklıkta bulunan antik dünyanın sağlık merkezi asklepion kentindeki 13.000 kişilik epidavrus antik tiyatrosu'dur. burada kurallar gereği yıl boyunca sadece temmuz ve ağustos aylarının haftasonlarında ve sadece antik yunan klasikleri veya yunan mitolojisini konu alan eserler yorumlanır.
bu çerçevede, paris ulusal opera balesi 19-20 temmuz 2008 tarihlerinde, alman besteci gluck’un orpheus mitinden yola çıkarak bestelediği “orpheus ve eurydike” operasının pina bausch tarafından 1975 yılında yapılan dans operası uyarlamasını sahneledi. [ben 19 temmuz cumartesi akşamki gösteriyi izledim.] yapıt bu tarihi mekanda, bu antik atmosferde paris gösterilerinden farklı, bambaşka bir kimliğe büründü; "orpheus ve eurydike" epidavrus'ta adeta kadim zamanlardan çıkıp gelen bir ayine dönüştü.
"orpheus ve eurydike" paris ulusal opera balesinin 2008 yılındaki en prestijli yapımıydı; topluluk bu yapıtı ilk olarak şubat ayında, içine sevgililer günü'nü de alan 14 akşam boyunca paris'te opera garnier'de sergiledi, daha sonrasında temmuz'da yapıtın konusunun anayurdu epidavrus'a, kasım'da da bu sefer pina bausch'un "anayurdu" düsseldorf'a turneye taşıdı. (şubat ayındaki paris gösterilerinin sonuncusu pina bausch tarihinde ilk defa olmak üzere fransız-alman ortak kültür kanalı arte tarafından televizyondan canlı yayınlandı.)
dünyada wuppertal tanztheater dışında pina bausch’un eserlerini sahneleme hakkına sahip tek kurum olan paris ulusal operası’nın dansçıları 2008'in ocak ayında, “orpheus ve eurydike”nin 1975 yılındaki orijinal kadrosunda başrolleri dans etmiş olan ve wuppertal’deki ilk temsillerden itibaren pina bausch'un yol arkadaşları olan dominique mercy, malou airaudo ve josephine ann endicott tarafından bir ay boyunca çalıştırılmışlar. [başroldeki yann bridard düsseldorf'a kendi temsilinden bir hafta önce gelmişti ve orpheus'un ilk yorumcusu dominique mercy ile beraber salondan salona koşturarak başka toplulukların gösterilerini izlemek ile meşguldü.]
şubat 2008'de paris'teki genel provaya pina bausch’un kendisi de katılmış; gerek ekip gerekse pina bausch ortaya çıkan son üründen memnun kalmışlar. [pina bausch epidavrus'taki temsillere de geldi; aynı kendi topluluğunun gösterilerinde davrandığı gibi eserin başlamasına 5 dakika kalana kadar kuliste dansçılarla kaldı, daha sonra antik tiyatroda seyirciler arasındaki koltuğuna giderken onu tanıyanlar tarafından alkışlandı ve gösteri boyunca pür dikkat sahneyi izleyerek iki yanındaki asistanlarına notlar aldırdı.]
eserin hüzünlü konusu antik dünyanın ozanı orpheus’un acısını ele alır; evlendiği gün kaybettiği eşi eurydike’nin ardından yaktığı ağıtların etkileyici melodileri tanrıları insafa getirmiş ve yeraltı dünyasına inerek eşini geri almasına izin verilmiştir, ancak tek bir şart vardır: geri dönüş yolu boyunca eşinin yüzüne bakmayacaktır. eurydike’nin aşklarını sorgulayan ısrarı üzerine acı ve öfke içinde kıvranan orpheus tanrılara verdiği sözü tutamaz ve eurydike'ye bakar: eurydike cansız yere yığılır. bu acıya dayanamayan orpheus, ölüler diyarı hades’te eşine yeniden kavuşmak üzere kendi canına kıyar.
pina bausch, gluck'un operasının mevcut 3 perde-4 sahne yapısını değiştirerek eseri, herbirine kavramsal bir başlık verdiği dört bölüme ayırmıştır: yas, şiddet, huzur ve ölüm. başlıklar bölümlerin içerik ve biçimlerini özetleyerek onlara bütünlük verir.
pina bausch'un koreografisi çok güçlü duyguları ifade eder: yas’taki orpheus’un solosunda çaresizlik, kaybolmuşluk, keder ve özlem… şiddet’deki cerberus üçlüsünün koreografisinde acımasızlık, sertlik ve kararlılık, ruhların grup danslarında korku ve endişe… huzur’da eurydike’nin ve orpheus’un sololarında yumuşaklık ve teslimiyet… ölüm’deki eurydike’nin solosunda talepkarlık, öfke ve bunların ardından gelen kabullenmişlik…
“orpheus ve eurydike”de başrollerdeki şancılar sahne üstünde, yani dansçıların yanında yer alırlar; bu nedenle pina bausch eşzamanlı işleyen iki koreografi oluşturmuştur: biri şancıların hareketlerini, duruşlarını belirleyen kurgu, diğeri dansçılarınkini. bu iki kurgu bazen çakışır, bazen birbirlerinden çok uzakta konumlanır, olay örgüsünün dönüm noktalarında ise birbirlerinin alanına girerler.
sahne üstünde şancılarla dansçıların birarada bulunmaları ortaya çıkan gösterinin tanımını farklılaştırır; pina bausch’un erken dönem eseri “orpheus & eurydike”si bir yandan martha graham – doris humphrey çizgisinin devamında modern dansın kuvvetli bir halkasıdır, diğer yandan yeni bir türün, “dans operası”nın ilk örneğidir.
kanımca “dans operası” tanımı boşuna değildir; pina bausch, gluck’un müziğini çok titiz, bütün inceliklerine dikkat ederek hareketlere dönüştürür; hem müziğin biçimsel strüktürünü nota nota takip eder (koronun olduğu bölümelerde corps de ballet dans eder, solo aryalarda sololar, düetlerde duolar vardır), hem de müziğin anlattığı duygularla, sözlerle ve içerikle birebir örtüşen bir koreografi tasarlar; pina bausch, sözlerin içeriğini nerdeyse birebir beden diline tercüme etmiştir.
müzikteki leitmotifler tekrarlandıkça, koreografide tekrarlar karşımıza çıkar. dekoru oluşturan objeler de bölümler-üstü bir örgüde tekrarlanarak birbirine bağlanırlar; sanki ölüm’deki kurumuş yaprak yığını yas’daki devrilmiş kuru dallı ağaçtan dökülmüş, yas’ta eurydike’nin kucağındaki kırmızı güller huzur’daki cennet bahçesini süsleyen kırmızı çiçeklere dönüşmüştür... ve sanki, yas’ta euridike’nin üzerinde oturduğu yüksek sandalye şiddet’teki yeraltı dünyasının sınırlarını belirleyen sandalye kalabalığının bir parçasıdır...
kefeni olduğu kadar gelinliği de simgeleyen beyaz kumaşlar ise yine bir leitmotif gibi hem yas hem de şiddet bölümlerinde dansçıların kullandıkları en önemli elemandır; ölünün ayağının altına serilen, ölü bedene sarılan, başın yatırıldığı, yüzün örtüldüğü beyaz kumaş... yas’ta eurydike’nin yüksek sandalye üzerinde otururken üzerine giydiği beyaz gelinliğinin kuyruğunun uzayarak sahnenin gerisinde bir toprak yığınıyla betimlenen mezarının etrafını sarması…
ışık tasarımı da esere damgasını vurur. bütün bölümler genellikle karanlık bir ortamda sahnelenir. yeraltı dünyası hades’te geçen şiddet’te ışık insan yüksekliğinden ve yandan verilir; bu sayede gölgeler artar, yeraltı’ndaki bir mağaranın ürkünç ve tekinsiz atmosferi sanki kesit alınmış gibi başarıyla yaratılır. bunda hades’in kapısını bekleyen üç başlı köpek cerberus’un siyah renkli kasap önlüğü takmış üç erkek dansçıyla simgelenmesinin de büyük rolü vardır.
elysium’da geçen huzur ise neredeyse karanlıkta, sadece dansçıları takip eden ışıklarla sahnelenir; dekoru oluşturan kayalar ve kırmızı güller belli belirsiz seçilir.
son perde ölüm ise neredeyse hiçbir objenin-dekorun olmadığı, çıplak sahnenin bütün boşluğunun gözler önüne serildiği aydınlık bir ortamda başlayıp, orpheus’un ölümüyle birlikte giderek kararan bir ışık düzenine sahiptir.
pina bausch’un bu uyarlamadaki en radikal tercihlerinden biri, opera tarihinin en dokunaklı aryalarından biri olan, eurydike'nin mutlak ölümünden sonra orpheus’un söylediği “
ach, ich habe sie verloren” (ah, onu yitirdim) aryası boyunca orpheus’u sahnenin sol arka köşesinde dizleri üzerine çökmüş iki büklüm ve sırtını seyirciye dönmüş olarak yalnız bırakmasıdır. radikal olduğu kadar cesaretli de olan bu yorum sayesinde orpheus’un, eurydike’nin ölümüyle yaşadığı çaresizlik, acı ve pişmanlık duyguları etkili bir şekilde seyirciye aktarılır. [yann bridard'ın hıçkırarak ağlaması seyircilere kadar ulaşır.]
pina bausch bu sahnenin yarattığı yoğun duyguları, ardından gelen final bölümü ile pekiştirir: eşinin ölümünden sonra orpheus da ölümü seçer. o ana kadar aydınlık olan sahne kararmaya başlar, cerberus’u canlandıran üç erkek dansçı orpheus’u yeraltı dünyasına götürmek üzere sahneye gelirler. onlarla birlikte hades’in diğer ruhları da siyah kostümler içerisinde sahneye gelirler… ortam gittikçe daha da kararır, ışık sadece hepsi de ölmüş olan orpheus, eurydike ve kuru yaprakların üzerindedir… sahnenin en arkasından yavaş yavaş ruhlar geçmektedir; kara gölgeler olarak karanlıkta belli belirsiz seçilirler… ve perde kapanır.
“orpheus & eurydike”yi gerek paris'te gerekse epidavrus'ta paris ulusal operası’nın kendi orkestrası ve korosu yerine, barok müzik icrasında uzmanlaşmış thomas hengelbrock yönetimindeki balthasar-neumann-ensemble yorumladı. (gluck’un kastrat sesi düşünerek yazdığı orpheus rolü, daha sonraki berlioz düzenlemesi esas alınarak mezzo-soprano tarafından söylendi. gluck’un aslı italyanca olan ve bir fransızca versiyonu da bulunan operası, pina bausch’un 1975 yılındaki sahnelemesine sadık kalınarak almanca seslendirildi.)
orpheus’ta yann bridard-maria riccarda wesseling, eurydike’de marie-agnes gillot-julia kleiter çiftleri başroldeydiler. yann bridard’ın orpheus’u acı çeken, kırılgan ve romantik iken, maria riccarda wesseling’in şancı yorumu sanatçının dominant fiziğiyle de desteklenen sert ve acıya dayanıklı bir portre çiziyordu. eurydike’de ise tam tersiydi; baş dansçı marie-agnes gillot’in talepkar, tutkulu ve sorgulayan eurydike’sine karşılık julia kleiter’in sesini kullanışı ve yorumu yumuşak ve boyun eğen niteliklere sahipti.
pina bausch "orpheus ve eurydike"yi paris gösterilerinden farklı olarak epidavrus antik tiyatrosu'nun perdesiz sahnesi için tekrar ele almıştı. örneğin; güneş battıktan sonraki alacakaranlıkta başlayan gösterinin bölüm başlangıçlarında, belli belirsiz farkedilebilen gölgelere dönüşen dansçıların sakin ve dingin adımlarla perdesiz sahnedeki yerlerini almaları eserin genel atmosferinin bir parçası haline getirilmişti. [bu sırada antik tiyatroyu dolduran yaklaşık on bin seyirci yıldızların yeni yeni çıkmaya başladığı engin gökyüzünün altında nefeslerini tutmuş... saniyeler süren o ilahi sessizlik yerini, ilk önce sıcak bir yaz gecesinin ege'ye özgü seslerine (ağustosböceklerinin geveze vızıltıları ve ormandan gelen tek bir ağaçkakan'ın taklamalarına) bırakmış, ardından da orkestra gluck'un ilk notalarını seslendirmeye başlamıştı...]
pina bausch'un epidavrus'a özgü kullandığı bir başka öğe de, cennet imgesinin betimlendiği üçüncü bölümde sahnenin arkasındaki çam ağaçlarını ışıklandırtarak antik dünyanın sağlık merkezi asklepion kentini "orpheus ve eurydike"nin elysium'unun doğal dekoruna dönüştürmesiydi.
yunan seyircisinin pina bausch'a olan ilgi ve sevgisini epidavrus antik tiyatrosu'nu tıklım tıklım dolduran kalabalığın gösteri öncesindeki heyecanında ve sonrasındaki çılgın alkışlarında hissetmek mümkündü.
çoğunluktaki yunanlıların yanısıra yakın çevredeki tatil merkezlerinden gelen bilinçli turistlerin de azımsanmayacak bir sayıda olduğu seyirciler arasında, pina bausch'un atina ve istanbul’daki hiçbir gösterisini kaçırmayan aynaroz'lu yaşlı keşiş de vardı. [aynı yaşlı keşiş ile rotalarımızın tekrar kesişeceğini ve kendisini dört ay sonra düsseldorf'da tekrar göreceğimi o zaman bilemezdim...]